..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > enver yıldırım




28 Mayıs 2008
Düzensiz Düzen  
enver yıldırım
...özgür maviliklerden özgür kurallar devşirelim artık.


:ADHA:
Kıyısından, köşesinden tutunmaya çalıştığımız bu hayatta herkes birilerinin özgürlüğünü kısıtlamak için uğraş veriyor. Özgürlüğü o veya bu şekilde kısıtlanmış herhangi biri, başka birinin özgürlüğünü; o başka biri, bir başkasının özgürlüğünü; o başkası, bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamaya çalışıyor.

Bu zincir günden güne kendisine yeni halkalar ekleyerek büyüyüp gidiyor.
Birileri k.çlarından kurallar uydurup insanların önüne sunuyorlar “hayat” diye… “Özgürlük”, “özgürlük” diye bağaranlar bir bakmışsınız ki bir takım çizgiler edinmişler kendilerince ve o çizgilerin dışına çıkanları lanetli kılmışlar. Duyar gibiyim şu an “hop hop! tamam da nereye kadar özgürlük, nereye kadar kuralsızlık” diyenleri.

Anlatmaya çabaladığım kuralsızlık değil. Evet, kurallarımız olmalı; lâkin bu kurallar insan(!)ların bozup pisleterek önümüze sundukları kurallar olmamalı. Aslolan kurallar, kendimizi tâbî hissetmemiz gereken kurallar, Tanrı’nın kuralları olmalı öncelikle. Ama insan(!)ların pis elleriyle hükmetmeye kalkışıp kurallarını değiştirdiği hayat öyle bir yere gelmiş ki; nedense Tanrı’nın kurallarından çok insan(!)ların uydurduğu kurallara uymak mükellefiyetinde hissediyoruz kendimizi.

Öyle benimsemişiz ki bu uydurmaca kuralları, yerine getirmediğimizde kötü hissediyoruz kendimizi, bunalıma giriyoruz. Kurallar, sınırlar, hürriyet denilen kısıtlamalar, şırıngayla damarımıza verilen eroin gibi. Hoş bir zevk veriyor, damarımıza girerken. Farkında değiliz ki kendi ellerimizle tertemiz kanımızı boşaltıp, damarlarımızı zehirle doldurduğumuzun.

Memleketimde nedense “isyan” denildiğinde bir panik havası oluyor hemen. Bir yerde, bir toplulukta “isyan” kelimesi söylenmeyiversin, hemen yüzler birbirine bakınıyor, korkuya kapılıyor. “Korkma ey arkadaşım, isyan et.”. Söz ettiğim Allah’a isyan değil, insan(!)ların büyütüp beslediği kötü kurallara isyan et.

Gör artık, bu düzensiz düzenin çarkı içinde döndüğün sürece hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini. “Şimdilik kurallara boyun eğiyorum; ileride iyi bir yere geldiğimde bu kurallara hükmedip değiştireceğim” deme ey arkadaşım. O zaman, zehir damarlarını çoktan doldurmuş olacak ve istesen de boşaltamayacaksın o zehri damarlarından, hükmedip değiştiremeyeceksin o kuralları. Hatta, o zehir, içine işleyip, sen kendinden geçtiğinde hoşuna gidecek, o kuralları sözünün geçtiği insanlara uygulatmak, insanların özgürlüğünü kısıtlamak…

Bu serzenişlerimi duyun istiyorum. Özellikle benim gibi olanlar; hayatı benim yaşlarımda yaşayanlar; benim gibi her sabah, uykusundan fedekarlık edip erken kalkanlar; benim gibi haftanın beş günü, o kravat denilen saçmalığı boyunlarına takıp, insanı daraltan, renkleri zevksiz formaları giymek zorunda kalanlar; benim gibi okulunun ana kapısından “burası öğretmenlerin kapısı. nöbetçi, bu kapıdan öğrencilerin geçmesine izin verme” saçmalığı yüzünden giremeyip onca kalabalık arasında koyun gibi, okulunun ‘öğrencilere ayrılmış(!) kapısından” okula sokulmaya çalışılanlar; öğretmenlik vasfını hiç hak etmemiş ama gal gör ki bozuk eğitim sisteminin diploma verip başımıza hoca diye atadığı kişilere, benim gibi “hocam” demek zorunda kalanlar; beni duyun istiyorum.
Gelin, başımız önümüzde yürümeyelim artık. Haydi, haykıralım kardeşlerim.

Kızıyla, erkeğiyle, rockçısıyla, popçusuyla, converse’lisiyle, ıskarpinlisiyle, başörtülüsüyle, dekoltelisiyle isyan edelim. Yakalım, atalım, yıkalım bütün tabuları, sınırları, bizi tutsaklığa iten bütün kuralları. Dik tutalım başımızı, göğe doğru bakalım artık. Gökyüzünden, özgür maviliklerden özgür kurallar devşirelim artık.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


enver yıldırım kimdir?

öyle alelade bi insanım işte. . .

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © enver yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.