Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
I- Bütün yıllar kaydı ayaklarım /altından, bir çukura düştü ay. Bölük pörçük umutları gece yarısı besleyen benim; çaldığın kapıda şafaksız karanlığın bekçisi ve bu şehrin caddelerini doğuran kimsesiz sokakların çıkmazında gömülü, yüzümdü; aynanın sırına kapanan sır yüzümdü; Meryem’in bakireliğinde bütün öğeleriyle sakladığım ve sana demet demet sunduğum gülün kanı, ıslak ve yapışkan ve bitimsiz intihardı, ellerimde… II- Umudun yolları dolaştı da, ayaklarımdan kesip, kurtararak başımı ummana açıldım… III- Oralarda anlatılan kesik bir başın- vurarak kendini kıyıdan içre doğru akan kan ve yazmasıyla başlayan isyandı. -biliyordum, gecenin bir yarısında karanlığı aralayan yıldızın adını çaldığını. -biliyordum, ufka doğru açılan gemilerin nasılda ufalarak enginde battığını; düşünmedim bile… IV- Ayakucumda hâlâ neyi bekliyor, yere kapaklanmış gölgem? görmez mi düşlerimde olmadığını! yaşamın /kesik damarlarından akarken abıhayata kandım söküp; göğsümün çatısını göklerde zümrütle işleyerek yeniden çattım… V- Senden bir sen daha var, bilmediğin körebe sığınağım gibi; kaçıp, saklandığımda kendimi bulduğum aynada gizdi… ve gülün dikenleri gibiydi kirpiğim seni görmediği her yerde gözlerime bulutları indirirdi… VI- Sorarlar: “gün batımında akşam, hüznü zerk etmekten başka nedir?” -tutarak kollarından sormadan savurduğun, cehennem gülüm, olmasaydı ölümü besleyen toprak! bir hevesle ayrılır mıydık, öz dalımızdan kesip bağlarımızı- desem /biter miydi akşam yanı başımda… VII- Her akşam güneşin düştüğü yerden yükselir adaklarında gece sonsuzluğu aralayan koygun karanlığıyla ve umudun umarsızlığıyla ve vuslatsız aşkların suskunluğuyla ölümü çağrıştırır. Buralarda ölüm, olağandır ve özlenen geceden çok doğaldır. Bir defa -hasrete inat- sarı güllerden örülü kızıl kelepçeler taksam boynuna ateşinle erir /de, sende kaybolur. İşte böyle bir şey seninle ölümsüzlüğü getiren akşamın sunduğu gece… VIII- Tan ağardı eskimişliğinden! Ömrümü yiyen gün başladı yeniden asıldık ayaklarımızda sürüdüğümüz hayatın gölgesine ve gönülsüz sehpalardan alamadık aslımızı. Gün boyu suretlerle boğuştuk. İkindiye kaydı resimlerimiz hep siyah-beyaz soyunduk; yağan yağmurlarla yıkandı, ruhumuzun elbisesi, kirli çamaşırımız! beden… Oysa aşk, kocaman; ki, s/özü benden… IX- “geri dön” diyemem bunca yaklaşmışken geçen yıllara baktım da görünen merdivenin sonbaharında ilkyazdan kalan ve kokusunu dahi bilmediğim adı sen olan gülü sessizce kınından çıkarıp , adayacak -sen dahil- yer bulamadım. Hançerimi kınında bıraktım… X- Vazgeçtim; yeryüzünün karalarından. Topladım anıların resimsiz albümünü içimdeki yalnızlık ülkesine astım düşlerimin bütün intiharlarını. Akladım seni; akladım sebebimi… - sensiz -
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © necdet durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |