..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Soyut > Özgür Macit




31 Ağustos 2001
Deniz Türkü Söyler  
Özgür Macit
şiir gibi bir hikaye...


:BFGJ:
1.

küçük bir çocuğa
denizi anlatmaya çalışmak kadar anlamsızdı
kelimelerin anlamlı olduğuna inanmak...

Harem'de gün batımı yaklaşmıştı, yine. Güneş karşı tarafın üzerinde altından bir top gibi parlıyordu. Galata Kulesi gökyüzünü işaret ediyordu bana, karşı taraftan. Benim aklım fikrim denizde...
Harem otogarında yoğun saatler başlıyordu, yine. Gün batımıyla birlikte bir sonraki gün doğacak güneşle beraber doğunun sevecenliği ile olmak isteyen insanlar burayı doldurup taşıracak; otobüslerin biri gelip diğeri gidecekti.
Yine bir yığın veda töreni olacaktı; vedalar gitmekten çok zor olsalar da. Yine hüzün ve ayrılık okunacaktı kimi surattan, başkalarındansa mutluluk ve kavuşma...
Ben, kardeşimi denizin kıyısına götürdüm. Kardeşim, bir yandan, sağda solda uçuşan martılara seslenirken, bir yandan da denizden korkmadan edemiyordu. Ben, ona denizi anlatmaya çalıştım: "Bak!" dedim. "Deniz... Maviliğin içinde kaybolan kızıllık. Ne el değmemiş bir bâkire, ne de kirletilmiş bir fâhişe. Biz denizin sırlarına erişemeyiz. Martılar, denizin kölesi... Martılar, özgürlüklerini denize satmıştır. Seviyorsun onları. Bir gün mutlaka martıları sevdiğin için denizi de seveceksin. Ama ben, denizi sevmeme rağmen martıları asla sevemeyeceğim!"

2.

bahar gelse diyorum;
papatyalar açsa da falımıza baksak!

Bahar geldi, yine. İnsanlar da yeniden doğdu, doğayla birlikte. Ben zaten hep inanırdım baharın insanları canlandırdığına, güneşin gizli kalmış mutlulukları kozasından kurtardığına.
Bahar geldi de etraf papatya doldu, yine. 'İnsandan insana şükür ki fark var' diyor ya şair; haklı. Kimileri papatyalardan buket yapıyor, kimi üzerlerine uzanıyor, başkaları önemsemiyor, öteki koparmış bir papatya falına bakıyor.
Ama, neye yarar? Ben, öğrendim tek başına papatya falına bakmanın anlamsız olduğunu; bir gün papatya falıma bakarken yaşlı bir kadın: "Boşuna uğraşma!" dedi, "Falının çıkmasını istiyorsan çiçegi sevdiğine seçtirmelisin." Elimdeki yapraklarının yarısı koparılmış çiçeğe şöyle bir göz ucuyla bakıp nazikçe yere bırakıverdim. Kadın, bana "En çok hangi rengi seversin?" diye sordu, "Mavi" dedim. "Mavi, umuttur." dedi ve arkasını dönüp yürüdü. arkasından çok seslendim. Duymadı.

3.

ben öldüğümde
cesedimi bir kancaya tak
          da yak!
küllerimi denize esen rüzgâra bırak...

Bu gece ne kadar da güzel, değil mi? Tek eksiği ayın olmaması. Anlamıyorum ki milyonlarca yıldız, nasıl aysız yaşıyor?
...
O da olacak, çok yakında. Tabii, yakın anlayışına bağlı. Ben öleceğim ve yeniden canlandığımda bir ağaç olacağım. Beni alıp keman yapacaklar. Küçük, sıradan bir keman... Sesim, o kemanın sesi olacak artık. Onun sesiyle ağlayacağım...
...
Gözlerim mi? Gözlerimin parlaklığı mı? Onları yıldızlarda bulacaksınız. Bir çift yıldız seçeceğim kendime, birbirinden ayrılmayan. Gözlerim onlarda olacak. Sizi oradan izleyeceğim. Siz, oraya baktığınızda beni hissedeceksiniz. Ben, sizi oradan seveceğim.
...
Kimi insan toprak yer, bilir misin? Doğduğu toprağın tadına varan, kendi tadına varmış demektir. Ve ben aslında, insanlara, toprak yediklerinde aldıkları hazzı tattırmak, bir de yağmurdan sonraki toprak gibi kokmak için bir avuç toprak olmak istiyorum. Yağmur, bedenime işleyecek mezarımda. Ben, bir avuç toprak olup kokacağım.
...
Deniz mi? Deniz olmak istemem ben! Denizi sevmem. Deniz türkü söyler mi, bilmem ama, deniz yalan söyler! Deniz, benim ölümüm...

4.

biri alıp yerli yerine koymalı denizi
ben ölmeden

İstanbul'a sis çökmeden çok önce, İstanbul'un uyuduğu gecelerde Galata Kulesi ile Kız Kulesi fısıldaşırlarmış. Öyle sessiz konuşurlarmış ki denizin sesi, onların sesini örtermiş. Çünkü martıların kendilerini duymalarını istemezlermiş. Galata Kulesi ha bire şiirler yazar, şarkılar düzermiş Kız Kulesi'ne. Ama kimin umurunda? Kız Kulesi, kendi hayal dünyasında karşılarmış İstanbul sabahlarını. Galata Kulesi geç anlamış yaşadığının geçici olduğunu. Geç anlamış, hiçbir zaman ulaşamayacaksa asla yaklaşamadığını.

5.

denize gittim de
martıları göremedim
neden acaba?

Kız Kulesi'nin karşısında oturan gençlerden biri diğerine "Galata Kulesi'ni görüyor musun? Ne kadar da kederli bugün." dedi. Diğeri "Yeni bir sevda bulmuştur kendine; kim bilir belki de Kız Kulesi." diye yanıtladı. Öteki "Bence kime sevdalandıysa; o, cevap vermemeli ona. Çünkü; sevmek iş değil sevilmek de olunca." diye üsteledi. Beriki tınmadı.
...
Bir süre sonra ilk konuşan genç "Yahu, şu İstanbul ne güzel şehir." dedi. Yanındaki tekrarladı: "İstanbul, ne güzel şehir!"

6.

sahildeki taşlarda bir kız var
saçlarını rüzgâra terk etmiş
kız denize atlıyor, deniz de kıza
sarılıyorlar
geride kızdan bir kaç hâtıra kalır -
olsun
hâtıralar ağlamaz!

Genç kız, dibinde dalgaların türkü söylediği uçuruma doğru bir adım daha attı. Kararsız adım, her an geri alınmaya hazırdı. Kız denize doğru haykırmaya başladı: "Sevmiyorum seni deniz, sevmiyorum. Sen bana sevecek birini asla göndermedin. Nice papatya seçtirdim, nice papatya fallarına baktım. Olmuyor! Bana maviden ötesini göstermedin, deniz. Maviden öte bir hedefim de olmadı asla: Ölümün mavisinden... Ama... Ne desem? Nasıl anlatsam? Olmuyor işte!"
Bir adım daha attı. Bu adım, öncekinden çok daha cesurdu.
"Sevmiyorum seni deniz!" diye haykırdı yeniden...
...

7.

yoksa
erguvan erguvan mı geliyor ölüm?
ben yaşamayı severken...
gelsin!

Ben,denizi hâlâ seviyorum.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hikâye [Şiir]
Gökyüzüne Elveda [Şiir]
Çocuk Olamamak [Şiir]
Kaç Kişinin Altına Yattın Özlem? [Şiir]


Özgür Macit kimdir?

yazıyorum işte. . .

Etkilendiği Yazarlar:
yok


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özgür Macit, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.