Kötü bir barış, iyi bir savaştan daha iyidir. -Puşkin |
|
||||||||||
|
önümde uzanıp giden sonsuz maviliğin üstünde kocaman ve karmaşık yapıyla bakışıyoruz.o ne kadar ilgimi çektiyse , ben de o kadar onun ilgisini çekiyorum sanki.dikkatli bakınca her tarafında farklı farklı gözler ,dudaklar,burunlar beliriyor.demek bizi çanakkale"den istanbula götürecek gemi bu.kocaman denizin üstünde bu kocaman gemiyi görmek ne hoş ne tuhaf bir his. gemiye binmesi kolay , zaten herkesi takip edersen bir şekilde içeride oluyorsun.tabi görevli askerler hazırlar ; gemiye binip binmediğini kontrol için.köyden beri değişik görevli askerlerin denetimindeyiz zaten.kalabalığın içinde sallana sallana bindiğim gemi harekete geçiyor ve bu olay durup gemiyi izlemekten çok daha tuhaf.yandan denizin yarılıp geminin gövdesinden kaçan ve gövdesine çarpan sular insanı içine çekiyor.tren geçerken çok yakında durulduğunda rayların insanı çekmesi gibi.sadece birkaç kez binmiştim trene ama yaşamıştım bu duyguyu her defasında.hem askerlik hem köy arkadaşım koluma dokunmasa kimbilir sonum ne olurdu.şimdi de deniz çekiyor tıpkı trenin tekerlekleri gibi.köpüren ,yükselen ,alçalan suların içine dalmak ne güzel olur.köydeki ırmağın suyuna hiç benzemiyor bir kere çok fazla ;sanki sonsuz gibi.bir canlılık barındırıyor su tamamiyle ; görkemli ,hareketli, durgun bir canlılık.daha fazla etkilenip trene bakarken olduğu gibi dalıp gitmekten korktuğumdan çekiyorum gözlerimi bu sonsuzluktan. asker arkadaşlarım genelde benim gibiler ,zaten çoğuyla aynı vilayetten hatta aynı köydeniz.konuşmak güzel oluyor ,hepsinden farklı farlı şeyler öğreniyorum,öğrendiklerimden şüpheliyim aslında ama doğru olmalarını istiyorum ; doğru,yeni şeyler.askerlik gerçekten erkek olmada ,adam olmada en etkili yer büyüklerin dediği gibi.yirmidört ayda bu kadar genç düzeni öğreniyor ,eğitimi öğreniyor ; en azından bahçede kendir bağlamaktan farklı bir iş yapıyor.bu yirmidört aydan sonra benim de bildiğim-becerebildiğim şeyler var artık..şimdi anlıyorum askerden gelenlerin neden değiştiğini ;bilmeye ve farkında olmaya başlıyorlar çünkü en azından şu anda yaptığım gibi kendileriyle konuşabiliyorlar ; köyün dedikodularından farklı bir konu hakkında..... arada bir dayanamayıp denize bakıyorum yine,bu büyüklük,sonsuzluk her defasında farklı bir his veriyor.hiçbirşey düşünemiyorum bakarken ,kendimle konuşamıyorum bile.bir dalsam şu suya ama ağır ağır hareket etsem .dönüp dursam ,hatta nefes alsam ,denizi solusam her nefeste ,içim dışım deniz-su olsa. yaklaşıyoruz sanırım inmemiz gereken yere ,kara görünmeye başladı üstelik gemide bir hareketlenme var ;herkes birbirine bakınıp bir yerlere gidiyor,sonra da geri geliyor ; benim gibi.elimde kocaman bir valizle bir aşağı,bir yukarı gidiyorum,binerken içinde kaybolduğum kalabalık etrafımda yine ama bu sefer bir belirsizlik var hareketimizde.geminin katları arasında valizlerimizle gidip geliyoruz fakat kimsenin birşey bildiği yok.üstelik köyden çanakkalaye kadar yanımda,başımda olan askerlerden bir iz yok.oysa askere gelirken adımımı kontrol etmişlerdi şimdi hiçbiri yok ortalıkta.terhis kağıtlarından sonra artık kendileriyle pek ilgimiz kalmıyor demek ; tabi artık asker değiliz. gemi kıyıya yanaştıktan sonra da belirsiz,kalabalık ve yorucu hareket devam ediyor bir süre.en sonunda gemiye binerken olduğu gibi inerken de anlamadan oluyor herşey ; kendimi toprağa,istanbul toprağına basarken buluyorum.uzun sürmüyor fakat istanbul toprağıyla ilişkimiz ,otobüse atladığım gibi köyün yolunu tutuyorum ,hem askerlik hem köy arkadaşlarımdan birkaçıyla beraber. yol boyunca askerde olduğu gibi pek konuşmuyorum yanımdakilerle.köyde beraber büyümemize rağmen askerde pek konuşup arkadaşlık yapmamıştık.başka yerlerden gelenlerle daha çok konuşup arkadaşlık etmiştik.nedenini bilmiyorum ama bu yeni dünyanın içinde ,eskiden bulunduğumuz daha sonra da bulunacağımız dünyadan söz etmek istememiştik birbirmizle.ama hepimiz biliyoruz ki köye dönünde en yakın arkadaşlar olacağız ; hep böyle olmuştur zaten büyüklerden gördüğümüz kadarıyla.köye gidince,ait olduğumuz dünyadan başka ortak bir dünya yaşamış olmamız yakınlaştıracaktır bizi ; büyüklerden gördüğümüz kadarıyla. memlekete yaklaştıkça nedensiz bir sevinç doluyor içime ve özlediğimi farkediyorum ; yirmidört ay boyunca hiç özlememiş olmama rağmen.dağlara ,yollara,insanlara hasretle bakıyorum.ne ilginçtir askerde hiç aklıma gelmemişti memleket ,sadece arkadaşlara anlatırken düşünmüştüm ama o zaman da hiç hasret yoktu.şimdi dağların dizilişi ,yeşilliği ; insanların doğallığı,kıyafetleri ; yolların eğikliği bile hasret duyduğumu farkettiriyor. kasabaya geldiğimizde pek tanıdık göremiyoruz,bugün pazar günü olan cumartesi değil nede olsa.sokaklarda sadece kasaba insanları var . onlarla da zaten pek ilişkimiz olmaz.biz onlara onlar bize yabancı gibi bakıp dururuz ,yalnız onların bakışında bir aşağılama olduğunu da sezeriz.elbet bugün bu aşağılamalara üzülecek değilim çünkü eve gitmek istiyorum sadece.eve,köye gidip büyüdüğümü ,adam olduğumu herkese göstermek istiyorum.yürüyerek yola koyuluyoruz ,o kadar yol gelmiş olsak da yorgunluk yok üzerimizde ,zaten yıllardır bu yolu defalarca yürüdük ; en azından her cumartesi kasabaya gitmek için yürürdük. yolda yanımdakilerle genelde , köyde neler olup bitmiş olabilceğini tahmin etmek için konuşuyoruz.nedense askerlikten konuşmuyoruz pek ; sanki utanır gibi bir halimiz var askerlikten bahsetmeye.buna rağmen hepimiz biliyoruz ki ileride bizi iyi arkadaş yapacak olan bu bahsetmediğimiz askerlik olacak. uzun ve ezbere bildiğimiz yol sonunda nihayet köye giriyoruz ,pek değişen şey yok ,aslında değişen hiçbirşey yok.köy meydanına okulla cami arası boşluğa gidiyoruz.tam da caminin boşaldığı ana rastgelip , gençler ve yaşlılarla karşılaşıyoruz.sevinç var herskesin gözlerinde ama hareketlerinden pek ortaya koymuyorlar .biliyoruz ki az sonra büyükler sorup biz cevaplarken küçükler de merakla dinleyecekler ve belki de ilk defa köyde herkesin dikkati bizde olacak , büyümüş olacağız bir bakıma. tabi önce köyün kendine has şekliyle hoşgeldin derler bize " sen,hoşgeldin"
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © saffet, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |