Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender |
|
||||||||||
|
Tanyeli atanda van'da Bu dağ nemrut yavrusudur Tanyeli atanda nemruda karşı Bİr yanın çığ tutar,Kafkas ufkudur Bir yanın çığ tutar, Acem mülküdür. Doruklarda buzulların salkımı Firari güvercinler su başlarında Ve karaca sürüsü, Keklik takımı.... Yiyitlik inkâr gelinmez Tek'e-tek döğüşte yenilmediler Bin yıllardan bu yan, bura uşağı Gel haberi nerden verek Turna sürüsü değil bu Gökte yıldız burcu değil bu Otuzüç kurşunlu yürek Otuzüç kan pınarı Akmaz, Göl olmuş bu dağda.... Yokuşun dibinde bir tavşan kalktı Sırtı alaçakır Karnı sütbeyaz Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı Yüreği ağzında öyle zavallı Tövbeye getirir insanı Tenhaydı, tenhaydı vakitler Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı Baktı otuzüçten biri Karnında açlığın ağır boşluğu Saç, sakal bir karış Yakasında bit, Baktı kolları vurulu, Cehennem yürekli bir yiğit, Bir garip tavşana, bir gerilere. Düştü nazlı filintası aklına, yastığı altında küsmüş, Düştü, Harran ovasından getirdiği tay Perçemi mavi boncuklu, Alnında akıtma Üç topuğu ak, Eşkini hovarda, kıvrak, Doru, seglâvi kısrağı. Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde! Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı, Böyle arkasında soğuk namlu Bulunmayaydı, Sığınabilirdi yüceltilere.... Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir, Evvel allah bu dağlar utandırmaz adamı, Yanan cigaranın külünü, Güneşlerde çatal kıvılcımlanan Engereğin dilini, İlk atımda uçuran Usta elleri..... Bu gözler, bir kere bile faka basmadı Çığ bekleyen boğazların kıyametini Karlı, yumuşacık hıyanetini Uçurumların, Önceden bilen gözleri..... Çaresiz Vurulacaktı, Buyruk kesindi, Gayrı gözlerini kör sürüngenler Yüreyini leş kuşları yesindi.... Vurulmuşum Dağların kuytuluk bir boğazında Vakitlerden bir sabah namazı Yatarım Kanlı, upuzun..... Vurulmuşum Düşüm, gecelerden kara Bir hayra yoranım çıkmaz Canım alırlar ecelsiz Canım alırlar ecelsiz Sığdıramam kitaplara Şifre buyurmuş bir paşa Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargıısz Kirvem, hallarımı aynen böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki..... Ölüm buyruğunu uyguladılar, Mavi dağ dumanını Ve uyur-uyanık seher yelini Kanlara buladılar. Sonra oracıkta tüfek çattılar Koynumuzu usul-usul yoklayaıp aradılar, Didik-didik ettiler Kirmanşah dokuması al kuşağımı tespihimi, tabakamı alıp gittiler Hepside armağandı acem evinden..... Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız Karşıyaka Köyleri, obalarıyla Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu, Komşuyuz, yaka yakaya Birbirine karışır tavuklarımız Bilmezlikten değil, fukaralıktan Pasaporta ısınmamış içimiz Budur katlimize sebep suçumuz, Gayri eşkiyaya çıkar adımız, Kaçakçıya Soyguncuya Hayına...... Kirvem, hallarımı aynen böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki... Ahmed Arif
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdal Canbulat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |