Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Irkların belirlenmesinde, kendilerini tanımlamalarında baz aldıkları, referans saydıkları değerleri düşünmeli. Sosyolojik gen mi, yoksa etnolojik/etimolojik gen mi, her ikisi ve daha başkaları mı yoksa. Aslında ne olduğu hiç de önemli değil. Önemli olan; çağın gelişmişliği sonucu; yaygınlaşmış, homojenleşmeye yüz tutmuş evrensel değerlerin insan yaşamına egemen olmasıdır. Etnik bölünmeleri isteyenler çağın değerlerini yakalayamayanlar, ilkel kalanlardır demek yanlış olmaz. Ben ırk farklılıklarını, kültür farklılıklarından basit görüyorum. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi kökenden insanla iletişime geçerseniz geçin; karşınızda öncelikle bir insan görüyorsunuz. Fiziki farklılıkları göremiyorsunuz bile. İletişimi kişilerin sosyolojik/kültürel farklılıkları yönlendiriyor. Din de bunun içinde, dil de içinde. Yani olgu sosyolojiktir. Kültürü şekillendiren etkenler çok farklı olabilir. En önemlisi ortam. İnsanın yaşam alanı ve koşulları. Yüzyıllar, hatta bin yıllar dışarıya kapalı, kendi içinde, bir vadide yaşayan, üreyip çoğalan insan topluluğu kendine has, benzer alışkanlıklar edinecektir. İnsanlar belli olay veya nesneleri, hep aynı sesi çıkararak anımsatacaklardır birbirlerine. Korkuları, sevinçleri, hazları, inançları benzeşecektir. Eğer ilkellik devam ediyorsa yani sosyalleşme yetersizse; bir grubun kendi dışındakilere uyum zorluğu olacaktır. Bir yabancıyı, sizin vadiden olmayanı, önce silahla karşılayacaksınız. Düşman belleyeceksiniz. Birbiriyle kaynaşan, iyiyi-kötüyü paylaşan vadi sakinleri artık kendilerine farklı bir isim de verecektir. Farklı bir ırk oldukları düşüncesini benimseyeceklerdir. Kulağa da hoş gelir farklı olmak. Bugünün uygarlığını hazmetmiş birinin etnik ayrımcılığı yeğlemesi olağan değildir. Etnik ayrımcılığı savunan biri; Ya çok ilkeldir, yobazdır, Ya da maksatlı, kötü niyetlidir. Ya da çıkarcı, kiralanmış biridir. Ortam. İnsanlardaki farklılığın ana mimarıdır ortam. Doğa, iklim. Coğrafya. Yerküre bütününe bakıldığında; ekvatorun 30 derece güney-kuzey paralelleri arası, 30-50 derece güney-kuzey paralelleri arası, 50 derece güney-kuzey paraleller ile kutuplar arası; güneşin ve dünyanın küreselliğinin insanın yaşam ortamlarına olan güçlü etkisi sebebiyle, diğer canlılar gibi insan popülasyonunda da farklılıkların daha belirgin olmasına yol açmıştır. İnsanın bedenine, ruhuna ve toplumlaşmasına yansımıştır bu farklılaşma. Bir alt etmen olarak, anakaraların konumu, yapısı ve okyanuslarla kombinasyonunu da eklemeli. Darvin’in şaşırması, güneydoğu Okyanusya’daki bulgularından değil, orasının anavatandan binlerce mil uzakta oluşundandır. Anadolu-Trakya insanında, Etnik yapının temellerini bulamazsınız, boşa bağnazlaşmaya gerek yok. Ben şu millettenim diyen biri; fiziki yapıyı, biyolojik geni kastederse cahilliğindendir. Sosyal gen farklılıklarını kastediyordur. Gerisi yalandır. Sosyal genler anlatmaya çalıştığınız ortamlarca oluşturulmuştur. Sosyal genin içine kültür unsurlarının tamamını koyuyorum. Dil de, din de, gelenek/görenek de, etik de, etek de… Evrimi bir anlamıyla yorumlayabilmek gerek. Canlı soyunun uzun zaman yaşadığı ortam koşullarına uyum sağlama gayreti. (Hayatın başlangıcını-sonunu irdelemek benim ne hatime.) Buna karşın, gelişimini çağ seviyesine henüz çıkaramamış insanların bir arada yaşaması hala zorluklarla doludur. Çözüm, insanın gelişmesinde oluyor bu durumda. Ya gelişeceksin, ya da klan /küçük birim sosyetesine yöneleceksin. Barınabilirsen elbette. ---Şimdilik, insan topluluklarının, yakın sosyal genlere göre birlikteliklerinde yarar ve kolaylık var derim ben. ---Çok farklı ortam koşullarında şekillenmiş insan birimlerini ayrı tutmak mantıklı görünüyor, yönetim kolaylığı bakımından. Anadolu-Trakya insanını sosyal gen harcıyla birleştirmek mümkün ve çok daha kolaydır. Yeter ki, sapla saman karıştırılmasın. Ortadoğu’yu zoraki etkisine alan Arap sosyal genini, Latin sosyal genini veya Slav sosyal genini harç olarak kullanmaya kalkarsanız, avucunuzdakini de kirletirsiniz. Neden başaramıyorum diye hayıflanır durursunuz. Nedeni bin yıl-bin beş yüz yıl gibi zamanlar bile sosyal gruplar arasındaki farklılıkları, yani kemikleşmiş sosyal genleri kaynaştırmaya yetmeyebiliyor. Sonuç acube olur. Etnik ayrımcılığın yapay olduğunu, XIX. yüzyıl başında emperyalist baskılar sonucu kurtuluş yolu olarak hortlatıldığını bilmek gerek. Kökten kopan kurur. Kök insandır. Farklılık kültürdedir. Saygılar i.durmuş
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim DURMUŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |