Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Düşündükçe aklıma tek şey gelir oldu. Futbolcuların formasının hakkını vermemesi.Şımarması, kendini dev aynasında görmesi. Bu aslında bizim insanımızın birazda hastalığı olsa gerek dedim. Ancak A Milli takımda bu hastalık herkesin genine, DNA'sına kadar işlemiş. "Ders almam ders veririm" diyen bir teknik adamdan daha ne beklenir ki zaten? Onun öğrencilerinden ne beklenir? Fatih Terim'in bilgisinden ve tecrübesinden zerre kadar şüphem yoktur. Her Türk vatandaşı da Fatih Terim'e saygıyla bakar. Kişiliğine, karakterine saygısı olmasa bile bilgisine ve bize yaşattıklarına gerçekten sevgi ve saygı duyar. Ancak Fatih Terim bilmelidir ki "Okumanın'da öğrenmeninde yaşı yoktur!".Kim ne olursa olsun, nereden geliyorsa gelsin, ne kadar okumuş ve bilgili olursa olsun öğrenecek ve görecek mutlaka bir eksiği veya eksik olarak düşünüpte, başkasının aklına gelen küçük küçük bilgi kırıntıları vardır. Fatih Terim bunu baştan red etmiştir. Baştan beri "Ben her zaman çok iyi bilirim!" demiştir. Halbuki hayatımda gördüğüm en önemli ders herşeyi ben bilirim diyen insanların kamikaze uçakları gibi yere çakılmalarıdır. Şimdi gelelim futbolculara, icraatlarına. Kardeşim size kimse bugüne kadar tek bir laf etmedi. Çünkü A Milli takım futbolcuları şunu çok çok iyi bilmelidirler ki,düştükleri grup Dünya Kupası elemelerine giden yolda düşüp düşebilecekleri en kolay gruplardan biriydi. İspanya'nın güçlü bir ekip olduğunu varsayar isek geri kalan takımlarla yaptığımız maçlarda galip gelmemizin hiç şans ile alakası yoktu. Grubumuzun farkını anlamak için isterseniz geçmişe ufak bir yolculuk yaparak 2010 Dünya Kupası elemelerindeki gruplara şöyle bir bakalım; 1. GRUP: Portekiz , İsveç , Danimarka , Macaristan , Arnavutluk , Malta 2. GRUP: Yunanistan , İsrail , İsviçre , Moldova , Letonya , Lüksemburg 3. GRUP: Çek Cumhuriyeti , Polonya , Kuzey İrlanda , Slovakya , Slovenya , San Marino 4. GRUP: Almanya , Rusya , Finlandiya , Galler , Azerbaycan , Liechtenstein 5. GRUP: İspanya , TÜRKİYE , Belçika , Bosna-Hersek , Ermenistan , Estonya 6. GRUP: Hırvatistan , İngiltere , Ukrayna , Beyaz Rusya , Kazakistan , Andorra 7. GRUP: Fransa , Romanya , Sırbistan , Litvanya , Avusturya , Faroe Adaları 8. GRUP: İtalya , Bulgaristan , İrlanda Cum. , Güney Kıbrıs , Gürcistan , Karadağ 9. GRUP: Hollanda , İskoçya , Norveç , Makedonya , İzlanda Evet gruplara şöyle bir baktınız.Açık konuşmak gerekirse en kolay üç gruptan biriyiz biz. İtalya ve Yunanistan'ın bulunduğu gruplarla birlikte en kolay üçüncü grubuz.Yani böyle bir gruptan 3.olarak çıkmak hezimet değil de,Mağlubiyet değil de nedir? Karşımızda tek güçlü rakip İspanya var.Onlada iki maçta berabere kalsak yine gruptan çıkmayı garantilerdik.Kimse niye grupta 1.olamadınız demiyor zaten.Ama insanların sorduğu soru şu: "Kardeşim böylesine kolay bir gruptan çıkmasını nasıl beceremediniz?" Emin olun bende anlamıyorum. Ama onlar bu soruyu kendilerine sormaktan vazgeçip, gurbetçilere ve onları eleştirenlere saldırıyorlar. Neymiş efendim,"biz ağzımız ile kuş tutsak bile onlara yaranamazmışız!" Milli maç sonrası gurbetçiler haklı yere (bazen aşırı tepki verilebilir, ama futbolcu olarak senin görevin bunu zorda olsa sindirmektir.Çünkü sen o adamların verdiği paralar sayesinde,o gurbetçilerin desteği sayesinde ayaktasın.!!) tepkilerini koymuşlar. Birazda ağır konuşmuşlar. Evet burada bazen taraftarlar veya gurbetçiler ağır ve gurur kırıcı konuşabilirler. Ancak o formayı giyenler şunu çok çok iyi bilmeli.O taraftar oraya gidip maç izlemek için bilet parası vermese,o koltuklara oturmasa,orada sana 90 dakika destek vermese sen nesin ki? Kocaman hiç! Niye mi? Çünkü senin maaşın oradaki hasılatlardan gelir, üzerine giydiğin reklamlı formalarda oradaki taraftarlar görsün diye gelir. Ne kadar çok taraftarın var ise gelirlerinde, maaşında o kadar artar. Sen bugün altına asgari ücretlinin rüyasında bile göremediği Ferrarileri, Porscheleri çekebiliyorsan, villalarda oturup keyif çatabiliyorsan, o taraftar sayesindedir. Onun özveri ile verdiği destek ve para sayesindedir. O taraftarlar oraya gelmese, seni izlemese, sen nasıl para kazanacaksın? O formana aldığın reklamları nasıl alacaksın? Alamazsın bile. Hasılatı sıfır çeken bir klüp, reklam alamayan bir klüp ayakta kalabiyorsa, buyursun kalsın. Ayakta kalır evet. Ama futbolcularına 5 kuruş para vermez.Veremez.TV'lerin reklam gelirleri bile senin taraftar sayın ile orantılıdır.Taraftarların ne kadar fazla senin maçlarını bırak stada gitmeyi,TV'lerden izlese bile sana tam tabiri ile söylemek istiyorum,o zaman cebine cukka girer.Yani sen her şekilde seni izleyen,destekleyen,arkanda duran, taraftarın tiribüne gelip bağırıp çağırmasına muhtaçsın.Sen o taraftar üzerinden ekmek yiyorsun. Ama bizdeki futbolcular bunu anlamayı bırakın ,taraftar ile her seferinde kavga ediyorlar.Taraftar en ufak eleştiri getirse, allah allah. Kavganın, gürültünün, tartışmanın bini bir para. Oysaki Avrupa'ya bakıyorum. Futbolculara neler söylüyorlar, ne hakaretler ediyorlar tek çıt yok.Bir yerde izlemiştim.Sanırım Fransız ligiydi.Taraftlar futbolculara söylemedikleri laf,etmedikleri hakaret kalmıyor.O sırada takımdan bir futbolcunun yanına muhabir geliyor ve soruyor:"Neden bu kadar hakareti sindiriyorsunuz? ". Futbolcu cevap veriyor: "Bu hakaret edenler olmasa biz bir hiçiz.!".Taraftar niye hakaret eder, niye küfür eder? Seni sevdiği için. Sana destek verdiği için. Senin arkanda durduğu için. Parasıyla, alın teriyle senin ölümüne desteklediği için. Bizim taraftarımız vefalıdır. Büyük klübe yenilsen emin ol tek laf etmezler."Adamlar bizden güçlüydü, yenemeyiz zaten" der. Ama Belçika ile Türkiye'yi kıyasladığın zaman arada dağlar kadar fark var. Sen böyle bir ekibe 2-0 mağlup oluyorsun, sonra utanmadan sana tepki veren taraftara birde hakaret, küfür, yumruk atıyorsun. Afedersin de. Buna ekmek yediğin yere ihanet denir. Buna ihanetin her türlüsü denir. Ama ben daha ileri gitmek istemiyorum. Futbolcularımızdan kusura bakmasın kimse hiçbirşey olmaz. Ne futbolcu, ne adam, nede başka birşey. Onlar yesin, içsin, eğlensin milletin parasıyla. Sonra biri "Kardeşim bu kadar para alıyorsun da neden hakkını vermiyorsun?" dediği zaman "Kes sesini, otur yerine, sus" gibi cevaplar verirler. İşte böyle futbolculardan Milli takım değil köy takımı bile olmaz. Bundan 1 sene önce Romanya Milli takımındaki futbolcular "Biz bu maçlara para için değil milli onurumuz için çıkıyoruz" diyerek federasyonlarının onlara verdiği maaş ve primi red ettiler. "İşte Milli Ruh" bu . Ama bir de bizimkilere bakıyorum. Aldıkları paranın tek kuruşunu hak etmiyorlar.Ve açıkça bizdekilerden futbolcu değil adam bile olmaz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burçin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |