Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno |
|
||||||||||
|
Mutfak penceresinden yansıyan ilk sabah ışıltıları gönlümdeki mahzenlere ve d tipi katlarına inemiyor. Her sabah birbirine benzemeyen gri tonlarla uğraşıyorum.Şizofren artçıların kasıp kavurduğu kesif sancı rüyalardan kalkmanın yorgunluğuyla kafeine tutunuyorum. Beyazım eksildi.Boyayacağım günün sarı oklarını,kalın fırçamın halden anlamaz rutinliğine bırakıyorum. Benim bile tanımadığım teknikler çıkıyor sanki karşıma.Sarılarla beyazların böylesi kırılgan geçişgenliği yani diyorum ki günün katılıklarını bu kadar kolay yenebilecek miyim gerçekten. Renklerin de bir kişiliği vardır.Ben beyaza vurgunum.Kötü anlar siyah ve tonları ki hep derler renk değil lekedir onlar.Sarılar ve bayazlar buluştuğu an da insandır.Beyazım ne kadar eksik işte ben o kadar yalnızım.İşkence tezgahların bir yarı çocukluk gün o kırpık saçlı kızı unutmamalı... Ağabeyime hakvermektir o kızı unutmamak.Annemi, beni ,körpecik gelin iken kardeşleri vurulan çocukları yakılan Gülce bacıyı unutmamaktır. Fakülteyi bırakıp akademiye gireceğimi söylediğim de Ağabeyim"emin misin çocuk demişti.Sanat;sen ona samimi yaklaştıkça ,seni yaralayacak olan cefanın adıdır.Gel paşa paşa bitir şu felsefe bölümünü dertsiz başına dert alma."Sen gittin direnişte vuruldun.Ben kırmızısı bol resimler yaptım.Sen gittin Kumpasın tam ortasında durdun ben yıkık bina eskizleriyle oyalandım.Yalancıktan kanamak hergün sarıyla beyazı buluşturmak Benim mânasızlığım oldu. *** Yardımcı kadın Gülce bacı telaşla kapıyı vurdu.İçeri girer girmez teklifsiz sigara paketime yöneldi. Yarı doğulu yarı azeri ağzıyla neden geciktiğini anlatıverdi.Ağız dolusu ve heyecanlı konuşurdu hep. Bizim beğ hestelendi yine ayıptır demesi kaçırmış altına onunla uğraşıyerken vekitlice kelememişim. "Olsun Gülce abla takma kafanı ben de biraz resimle uğraştım kafamı dağıtmaya çalıştım." " Kursağına birşeyler kirebilmiş mi?" "Kahve için seni bekledim" "Sen ne vekit sabahın körü kahve içeyersen o vekit acılandın kahıreyledin" "Doğru dedin Gülce abla ağabeyimiçok aradım bu sabah." "Pek eyice adamdı o apar eylemiş bizi bu koca şehre o olamayaydı kanlıların kumpasına gideyırdık." *** Nilüfer ağabeyinin Gülce bacıyı ilk nerede tanıdığını, kanlılarının tuzağından onları nasıl çekip aldığını anlattığı zamanı hatırladı. Sırtında neredeyse yarım at arabası yükü odunla iriyarı azeri bir kadının ve neredeyse kendinden ikikat iri dört adama diklendiğini görmüş."Bu nasıl bir şeydir" diye yanlarına gitmiş.İşin aslını öğrenmeye çalışmış. Ağabeyimin kazı yaptığı köy Gülce bacının eski köyüymüş ve kısmete bak eski köyüne tekrar gelin gelmiş. Kanlılarının olduğu köye tekrar gelin gelmesi ise olayların başlangıcı olmuş.Huzur dirlik vermemişler. Gencecik gelinin her fırsatta önünü kesip babamızın kan parası demişler.Anan baban kaçıp gitmiş biz senden isteriz.Gülce"balam deyip koynumda büyüttüğüm kardaşımı şişliyerdiniz daha ne istiyersiğiiiz." Kanlılarıysa" babo öldi senin çük kader gardaşınla bir mi adalet olmamıştır babo kanı yerlerdedir. Burada konduğun tarlaları isteiğh..." Gülce bacı bu gün bile her vakitte anar ve ağlar."Üç bebemi, neneyi diri diri yakırler çift kumpastir bize tarlada kurşun sıkıyirler evde bebelerimi yakiyırler..." Özgür ağabeyim az mı arabuluculuk etmek istemiş her defasında olur barış barış deyip sonra sinsi sinsi kankusturmuşlar aileye.Şüpheci adamdır ağabeyim inanmamış bunlara ama şüphesini de belli etmemiş. Bir planları olduğunu sezinlemiş ama evi üç küçük çocuğu yakabilicekleri işte bu kadarı aklına gelmemiş. Kocasının elini ayağını bağlayıp Gülce bacıya tecavüze kalkışacakları da.Önce vızır vızır tepelerinden kurşun lar geçmiş sonra gelip gönüllerini eğlendirmek istemişler.Çapulcu takımınada biraz para yedirince evi yaktıracak ve suçu kabullenecek adam da buluvermişler.Şimdi de o adamlara içerde iyi bakabilmek için Gülce bacının tarlasını ekip biçiyorlarmış.Özgür ağabeyim jandarmalarla çıkıp geldiğinde Gülce yarı çıplakmış üstünü başını örtmeye bile çalışmadan ki Gülce bacı çok arlı bir kadındır. Jandarmaların önüne atmış kendini."Irzıma keçtiler verin şu delikli demiri kendime kıyayım "diye bağırıyormuş."Olanlar kâreylememiştir begime elini sunmamış bana sonrada illetleniyir kasları eriyir..." *** Ağabeyimi işçi eylemlerine destek olduğu sırada nereden geldiği anlaşılmayan bir kurşunla uzaktan belki nokta atışıyla kafasının arkasından vurdular.Bir akşamüzeriydi.Ayazdı beyazı az bir ayaz. Gülce bacı çok huzursuzdu."Köynüme acılı bir sıkıntı teğende rabbım heyir eğleyende.Kumpas acısıdır bu heyir değil heyir değil."Diyerek kendi kendine ığrandığı sırada aldım ağabeyimin ölüm haberini.Eksildim biraz daha vurgun beyazımdan kanatılarak eksildim.Babamı hiç tanımadım annem uçak kazasında kurtulamadı şimdi anam babam dediğim özgür'de yok. *** "oyy könlümün incisi Nilüfer'im bilirem kardaşa yanmayı menimde kordur hardır içim.Kardaşa yanmak nedir bilirem ama köynünü serine yazmağh zorundasan... De hedi soğutma kehveni." " Gülce abla" "Söyle kelbimin çeçekcesi de hedi" "ölen kardeşin yaç yaşındaydı." "Bilirsen de yine sorirsen onüçündeydi.Meclis toplanmış Bekir'im kurbanlık seçilmiş.Önlerine atmışem bedenimi yakmayın el kadar balayı o daha ana deyi yanıma sokulur da uyur keceleri.Dinletememişem Verdiler eline delikli demiri furasan diyerler.Onu da mapus damlarında dokuz yerinden şişliyerler..." "Gülce abla sen bir şeyler yedin mi? "yok balam begim küsmüş dünyaya o yemir men de yiyemirem." "Kahvaltı hazırlıyalım abla içimizin üzüntüsünü biraz alır" "Köynün neyi çekiyır ne yemek istiyersen ." "Ah Gülce abla anam gibi sordun öyleyse annemin yapıtığı zeytinli yufkalardan aç bana." "Anayım ya bebelerim balalarım yakılsa da anayım elbet..." *** Kırpık saçlı, oğlan çocuğu anam daha onaltısında işgenceden geçirilmiş.Şairliğinden başka suçu yokmuş Sonra hukuk okumaktan vazgeçmiş.En derin beyazım benden daha çok beyaza vurgun.Elime boyalarımı ilk veren kadın "tut şu beyazı sarılarla birlikte pırıl pırıl bir gökyüzü yap." Ben bir gökyüzü boyadım anne bak uçakta yaptım çok uzaklara gidersen tutamam seni. HAVVA AĞRAL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Havva Ağral, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |