Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Yaşamsal beğeni ile oluşturulmuş o rengarenk kalem-ürün tarlalarında kelebek gibi gibi uçarak gözlerimizi gökyüzüne çevirdiğimizde içimizdeki hafifliği hissedebiliriz. Dilleri ile şakıyan, kalemleri ile aydınlatan sanat adamları ölüm karşısında dik durabilmişlerdir. Onlar için zaman harcanmayacak kadar değerlidir. Cemal Süreya ölüm ile oyunu bir gökkuşağına çevirirken, Ahmet Oktay arzın merkezine bir yarık açıyordu.. Orhan Veli, dalgasını geçerken, Cahit Sıtkı, ölümün canevine dalıyordu. “Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını”* Ölümü en yakınında hisseden Ümit Yaşar, oğluyla birlikte lav ırmağından gözyaşlarıyla geçiyordu. Ölüydü çoktan. Yaşam onun için acıydı. Sevdikleriyle var olmak istemişti. Ama cam kırıkları yüreğini incitiyordu.. Daha yeni hayata gözlerini yuman Kıbrıslı Şair Taner Baybars (Şair Taner Baybars, Fransa'nın Bezier şehrinde 20 Ocak çarşamba günü hayata gözlerini yumdu. ) “ Hala anlayamıyorum neden eğri bu dünya” derken hayatı sorgulamaya başlıyor; “ uzayda kafayı dinliyorum” derken de dünyanın dışına çıkıyor, kalemini evrenin diğer kapısına yöneltiyor; “ Bu olamaz! Ölecek miyim? Durmadan ölecek miyim? Neden?” Ölüme bir isyan çıkış noktası bulmaya çalışıyordu. Her insan ölüm anında soru sorar? Soru sorma aslında bir karşı çıkıştır. Ölümün asıl takipçisi, çamurla yoğrulmuş, aklıyla var olan insandır. Her kavramı, terimi, imgeyi ölümle ilişkilendiren insanoğlu bu kederini gülümsetirken, hayatını, ruhuyla, yüreğiyle, bilinciyle tümleştiriyor, “ben” kavramını sanatlaştırarak ilk asi kalemlerini yazın dünyasına çıkartıyordu. 2800 yıl önce, adı sanı belirsiz bir Çinlinin bez üzerine yazdığı bu dizelere bir göz atalım: “Eğer yol boyu/ tutmuşsam elbisenin kolunu/ tiksinme benden emi; / bozuk düzen yollar çok zaman alıyor da..” Sanatçı dediğin asi olmalıdır. İster önceki yüzyıllar, ister şimdi, ister gelecek yüzyıllar olsun sanatçı her zaman dik durmalı “bozuk-düzen yolları” haykırmalıdır. Özellikle günümüz dünyasında artık iyi haberlere hasret kaldık. Gün geçmesin felaket haberlerine uyanmayalım. Günlük gazetelerde , internet sitelerinde, bloglarda yazılan yazılara baktığımızda çoğu haberin konusunu ölüm oluşturuyor. Ölüm hayatımızın her alanına girmiş durumda. Ölmek günümüzde çok kolay. Binlerce çeşit ölüme rastlayıp şaşırıyoruz. Bedri Rahmi'ye bir kulak verelim: “ Adamın canı dostlara /Güzel haberler götürmek ister/ Aksi gibi ne dost var meydanda / Ne de güzel haber” Bir dalga geliyor bir genç kızı alıyor, Bingöl'de iki kız çocuğu parasızlık yüzünden ölüyor, trafikten, soğuktan ölen çok insanımız var. Sanatçıysanız gelin de güzel şeyler yazın. “ Hayat kısadır, kuzucuklarım / Gene de çok uzundur kuzucuklarım. / Hayat binecek dalınıza, ufacıklarım; / Dalınızdan alacaklar hayatı,miniciklerim...”** Ölüm kaçınılmaz olarak geliyor. Bu gerçek.. Peki ne yapmalı?.. “ Sıradan sorunlarla/Zehrettik gecemizi/ Oysa ne rüzgar duraksadı/ Ne ay bekledi bizi.”*** Ee kaçınılmazsa son, hayatın her anını mutlandırmaya, çiçeklendirmeye, sorunsuz bir hayat yaşa/t/maya başlamalıyız. “ Uyandım baktım ki bir sabah/ güneş vurmuş içime” **** Güneş ısıtırken bedenimizi sadece sevdiklerimizle birlikte olmak yeterlidir. Başka bir şey istemeye gerek yoktur. “ İstiyorum gideyim sevdiğimle/İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak”***** Son olarak şunu belirteyim ki: Hayat hızdır, kalbimiz bu yarışın zaten içinde. Cebimizdeki saat, biz ışığı gördüğümüzden beri çalışıyor. Doğan her çocuk sınavlarla başbaşa, engelleri aşmak zorunda. Sorunlar çığ gibi. Peki, bu durumda insanların ruhlarını, morallerini, yüreklerini kimler rahatlatacak? Tabii ki hızlı giden bu hayatın karşısında duracak olan, toplumun nefes alanları kalemlerdir. Arada bir nefes almak istiyorsanız, kalem pınarından bir bardak yıldız suyu içmelisiniz. Kalemler ölmez, eserleriyle yaşarlar, onları unutmayalım, unutturmayalım.. *Ümit Yaşar Oğuzcan **Henri Michaux *** Nihat Behram **** Orhan Veli Kanık ***** Bertold Brecht
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Göktu Kara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |