"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Öylece salınıyordu. Kaç saat olmuştu birini görmeyeli? Saati de çalışmıyordu ki baksın. Zaman neyi gösteriyordu acaba? ---Uyansan ne olacak ki, mantıklı açıklamalarımla beynimi çatlatacaksın.Yok suşi yiyormuşuz,yok güneşin sefasını sürüyormuşuz. İyi tarafından bakmanın bilgelik olduğunu sanan zavallılardan olman ne acı… Hep gıcık oldum sana zaten, ilkokulda bile. ---Heh, personel müdürü Emin Bey, kel Emin. Bakar mısın bana? Kime diyorum ben, duymazlıktan gel bakalım, burnun hep havada oldu zaten. Yüksekten uçma… Böyle patrona da sizin gibiler lazım zaten! ---Of! Sıkıldım, yeter ki ses olsun. Kalk Aziz , uyan. Uyansana, kaç saattir uyukluyorsun. Aziz’in uykusu çok hafif olmasına rağmen, şirkette sıkıcı toplantı aralarında ya da bahar serinliğinde bir ağacın altında kolayca şekerleme yapabilir. Onu ilk kez görseniz kesinlikle nasıl birisi olduğunu anlayabilirsiniz. Geniş alnına uzunlamasına yerleşmiş stresleri, gözlerinin altındaki yaşanmışlıkları ile paralel ve iri dudaklarının üstü himayeci bir bıyıkla örtülüdür. Aziz’in ,şakağındaki her zaman şişkin damarı , anjiyo olurken bile kaybetmediği tebessümü ile birleştiğinde çevresindekilere reddedilmesi imkansız bir güven duygusu verir. ***Uyandım, görüyorsun işte, bağırma lütfen. Gerçekten saat kaç oldu? ---Nerden bilebilirim ki Aziz? Ne görüyordun rüyanda da durmadan gülümsüyordun? Yine kız kardeşine bakıcıyı dövmemesi gerektiğini mi anlatıyordun? Yoksa parasını borsada kaybeden kuzenini bir kez daha mı kurtarıyordun bataktan? ***Yeter, sus.Yapma şu soğuk şakaları artık. İyice acıkmışım,bir şey yedin mi? ---Yok, karşı ki restorandan sipariş ettim, getirecekler. ***Anlaşıldı. Sana bir şeyler hazırlayayım, sinirin yatışır, kendini iyi hissedersin. Sen bu aralar çok agresifsin. Stres dolu bir ortağım-dostum olması beni üzer. Senin için iyi olan da bu zaten,daha sakin olmalısın. ---Hayır, benim için iyi olan bu değil! Hem bunu sen bilemezsin, hatta belki ben bile bilmiyorumdur. İnsanları mutlu ettiğini sanıyorsun değil mi? Hayır, etmiyorsun aslında. Onlara giydiriyorsun. Hazır,uğraşsız mutlulukta çevrendekilere cazip geliyor. Hiç insanları kendi seçimlerine bırakmayı düşündün mü? ***Neler saçmalıyorsun yine, tabiî ki de herkesi kendi haline bırakıyorum. Benim bu yönüm belirgindir. Baskıcı,otoriter bir baba,eş yada patron olmadığımı biliyorsun. Birilerine yardımcı olmak ya da kötü şeyler yapmasına engel olmakla bunun ne alakası var? ---Bende onu söylüyorum, hiç alakası yok! Yeşim’le tanıştığın günü hatırlıyorsun değil mi? Yeşim, Aziz’in yeryüzündeki en büyük haklılığı, düşüncesinin ilk kapısıdır. Yeşim’in varlığı, Aziz’in sağlamsıdır adeta. Hayat, Yeşim için iki çocuğunun babası ve sevgili kocası ile başlarken, Aziz için bir sondur güzel eşi. ***Nasıl unutabilirim ki? Fakültenin ilk haftası; kırmızı elbisesi endamını sararken sonbaharın hüznüne teselli veren bir melek gibiydi. Fark etmemek imkansızdı. Gözlerine baktığımda sazlıklardan havalanan ürkek bir ördek gibi kaçarcasına gitmişti… ---Bütün kızların arasından onu ‘seçmenin’ özel bir nedeni var mıydı peki? ***Aşk bu kardeşim, ne seçmesi? İlk görüşte hem de… ---Yalana bakar mısın! Onu seçtiğini biliyorum. Tüm kızlar neredeyse aynıydı. Paralı, şımarık, tahsilli ve güzel. Yürüyüp geçerken önünden adeta meydan okurlardı. Kendilerine duydukları aşırı güven kimseye yaslanmalarını gerektirmezdi. Ne vermek, ne almak ne de aşk isteyen tiplerdi, hele güven ve sadakat onlar için ölümcüldü. Ama Yeşim farklıydı. Onun da her şeyi vardı görünürde. Onda olmayan saklılar ise sende fazlasıyla vardı. Karşılıklı bir tamamlamadan daha da öte, bir başlangıç ve bir son. ---Sen hastasın gerçekten. Yeşim’i sadece seviyorum. Herhangi bir açık yakalayamazsın bu konuda.Kimseyle sağlıklı bir ilişkin yok, kıskanıyorsun tabiî ki de. Benim varlığımın en güzel açıklamasıdır Yeşim. Ne istediyse verdim, ilgi güven ve dahası. Hayat onun için çok sertti, anlamasına yardımcı oldum. ***Asla anlamasını istemedin, eğer öyle olsaydı sana ihtiyacı kalmazdı. Her şey avucundan akar giderdi. Oyuncağı alınmış bir çocuk gibi… ---Kes artık! Sıktın yine. Bu kadar hesabı niçin yapıyorsun bilmiyorum. Özen göstermek,çaba sarf etmek bu kadar fesatça kelimelerle ifade edilemez. ***Hesabı yapan sen oldun, ben bir son olsun istiyorum. Artık kapansın hesaplar. Yılların ilerlemesi Aziz’in kendisine daha çok bağlanmasını getirirken, etrafındakilere yapay bir huzur veriyordu. Hatta bunu ermişlik olarak tanımlayanların sayısı hiçte az sayılmazdı… Aslında Aziz, etrafındakilere iyi davranmak, onlar için doğru olanı istemekten daha başka kötülükler yapmıyor, onların seçimlerinin hatalı olması riskini göze almayarak kendi doğrularını bir şekilde çevresine kılıf yapmak peşinde koşuyor. Parası ve statüsü ona fiziki şartları fazlasıyla hazırlarken, insanların mutlu olma,risksiz yaşama ya da kendini güvende hissetme içgüdüsü gerekliyi altyapıyı sağlamaya yeterli görünüyordu. Aziz, devamlı yeni insanlarla tanışmak koltuk altındaki insanların sayısı daha da arttırmak için elinden geleni yapıyor, iyilik sayısı arttıkça kendini daha mutlu hissediyordu. Peki, bu süreç ne kadar olabilir ki? Ya da sonsuza uzanır mı? ---Sen konuşadur, bak hazır varmış zaten, yer misin? ***hayır… ---İyi ki bu makarna konservelerini akıl etmişim sana kalsa iki şişe şarapla iş bitecek. ***Biraz daha konuşursan kusacağım. ---Başka şeyler konuşalım o zaman. Mesela Sinan’dan bahsedelim. Son hallerine anlam veremiyorum. Evde bir sorun olabilir, onun için aldığın yazlık eve kiracı almış. Bir de torunumu yazar yapacakmış. Holdingin tamamı onlara kalacak, yazar-çizer adam holdingden ne anlar. ***Ne dedi sana Sinan? ---‘’Kendi istekleri doğrultusunda yaşamalı insan’’ gibisinden laflar etti. Sanırım kafası bozuktu. Ailemizin veliaht’ı köşe yazarı olacak düşünsene. ***Aziz anlamıyor musun? ---Neyi? ***Daha fazla istemiyor. Kendine alan bırakmak için senden kurtulması gerektiğini biliyor. ---Ailemi bana mı öğreteceksin? Onlar için yıllarımı harcadım, bunun ne demek olduğunu bilemezsin,hepsi için ayrı ayrı uğraştım, tabi ki de benden sıkılmadılar. ***Artık kabullen, senin devrin bitti. Gerçekten sıkıldılar. Söylesene Yeşim’le en son ne zaman tartıştın? Neden aranızda yıllardır sorun çıkmıyor? O, kendi çıkar yollarını senin saplantılarına monte etmiş. Yeşimin seni kibarca reddetmesine aşk maskesi takıyor, çocuklarının uzaklaşmasını fiziki sebeplere bağlıyorsun. ---Bu güneş aklını aldı senin. Dinlenmelisin. Zaten her an biri bizi bulabilir. ***Bunda haklısın işte Aziz, ofis boylardan biri. Hey,bakar mısın? Sende bağırsana şuna, burada kimse laf dinlemiyor. Nasıl patronsun bilmiyorum! ---Tamam. Bu oyuna bir son ver, korkmaya başlıyorum. Dünden beri sayıkladıkların sadece hayal gücün. Ofis boy dediğin bulut, ve üstümüzden geçenlerde martılar. Ne müdür ne muhasebeci, kimse yok. Sadece balıklar ve kuşlar var. Kendini kaybetmeye başlıyorsun. Yatımız batalı iki gün oldu. Hala bu sandalın içinde yardım bekliyoruz. Kimse yok! Bu gerçeğe alışmak zorunda değilsin çünkü bizi bulmak üzeredirler. Biraz uyumaya çalış, nöbeti devraldım artık. Ne bakıyorsun öyle? Aziz her mutluluk zaferi öncesi onaylanmayı bekler ve haklılığına inanır. Çevresindekilerde refleks halini alan bu övgüsel durum onun için doyulmazdır. Çevresi Aziz’in lütuflarına öylesine adapte olmuştur ki; ondan kopmaları fakat bunu kendilerine dahi söylememeleri hiç de zor olmamıştır. ***Patron sensin, çok teşekkür ederim beni delirmekten kurtardığın için. Sayende çok iyiyim. Ne yapmamı istersin karşılık olarak?İnce bir tebessüm, pos bıyıklarına bir öpücük? Aziz, bir ömrünü yalnız yaşamaya değer miydi? İnsanlar evde beslediğin kediler değildir. Bir insana yaranmayı beklemek, tümüyle bir vefa beklemek boşunadır. Özellikle bir şeyler yaptığın insanları düşün. Onlara kattıklarının boyutu, kendi üretimlerinden fazla ise bu ölümcüldür. Kişi, içinde kendine bile duyurmadan senden nefret edecek ve her fırsatta bu haksız üstünlüğün hesabını soracaktır. Kendince her eksilişinde, senin sevincinden iğrenecektir. Fiziksel şartlar, sana tepki doğurma şeklini göze batmaz hale getiriyor, ve bundan vazgeçmemeyi kaçınılmaz hale getiriyor. Verdiklerini reddedemiyorlar fakat her seferinde daha da yalnız bırakıyorlar seni. Şimdi söylesene Aziz hangimiz oynuyoruz? ---Hayatı yanlış anladığımı biliyorum. Bir çeşit fanatizm diyebiliriz. Her seferinde daha çok bağlandığım bir hayat tarzı bu. Ama senin dediğin gibi kör değilim, sadece gördüklerim bana yetiyor. Çünkü her koşula uydurulabilir bir yaşam şekli benimkisi. ***Burada yanılıyorsun, artık en azından ben varım, söylüyorum sana, oyun bitti. İçinde olduğun her şey yavaş yavaş senden tiksinecek. Hiç olmazsa bu sözlerim seni uyutmamaya yetecek. ***(…)Azizi ne yapıyorsun, dur itme beni, yüzme bilmem ben,aaaaa… ---Yüzme bilmemen ne kötü. Değiştim bak, elimden geldiği halde sana iyilik yapmıyorum sevgili deccalim. Köpekbalıklarına da beni anlatman dileğiyle,hoşça kal. ………………….._____________................. Aziz Bey, uyanın lütfen, toplantı başlayacak.Beyefendi,sizi bekliyorlar. ---Ne oldu,ne toplantısı? Dur kızım kafam çatlıyor, ne zamandır uyuyorum? En fazla yarım saat efendim. ---Hayatımın kâbusunu gördüm, başım çatlıyor, ne kadarda gerçekti. İnanmamak elde değildi. Hakkını buldu zaten deccal bozuntusu. Hepsi kötü bir rüyaydı çok şükür. Kim efendim, anlamdım. ---Boş ver sen,bir kahve getir bana. Sonsuza kadar böyle bir kabus görmem, eminim. Uğraş, didin, sonra rüyanda bir densizi dinle.. Kızım birde ağrı kesici getir lütfen. (…) ***Yerinde olsam uyku hapı isterdim Aziz. Artık uyanık kalmanın hoşuna gideceğini sanmıyorum. Birde bana da suşi söyler misin? Ben söylesem de duymaz beni, bu iyiliği bana yapar mısın?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © bahadir kundakci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |