Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
7.sınıflarda öğretmenler masasının hemen önündeki sırada oturan bir öğrencime takıldı gözlerim.Sarı benizi ,ince narin yapısı ve zeytin gözleri ile bana hafif bir çekingenlikle gülümseyen küçük bir yürek.Pınar.Gözleri ismine ne kadar da yakışıyordu. Bir pınar serinliğindeydi.Duru ,masum,ak pak.İnce kemerli bir burun ve gülümsediğinde beliren sol yanakta minik bir gamze. Her bakışında nedense içimde sevgi çiçekleri açtırır derecedeydi ona karşı yoğunluğum.Derslerde dalgın hallerini,dikkatini toplamaktaki eksikliğini,zaman zaman kafasını kollarının garantisinde yana yaslayarak uyuya kalmalarını ;mahcup çocuk gülümsemesi ile bana unutturan Pınar.Ben yavaş yavaş öğretmenliğe alışıyor,Pınar ise zaman geçtikçe daha da dalgınlaşıyor daha da ilgisizleşiyordu.Zaman beni,Pınar’ı ve bize dahil olan her şeyi atının terkisine almış dört nala koşuyordu. Birinci kanaat döneminin son günleri ve her zamanki tanıdık tablo.Öğrenciler bir bir gelip “Hocam karneme sizin dersinizden 2 gelirse teşekkür alamayacağım’’diye dert yanmalar ve not istemeler.Son pişmanlığın fayda vermeyeceğini düşündüğüm anlardan birinde Pınar da geldi ve benden notunu yükseltmem için ne yapması gerektiğini sordu.Ben de biraz kızgın bir ses tonu ile ”Bunu ben ders anlatırken düşünecektin,dikkatini toplayıp beni dinlemiş olsaydın ve derslerine gereken özeni gösterseydin şuan bu durumda olmazdın.’’ dedim.Pınar’ın gözleri doldu ,doldu ama akamadı gözyaşları,yutkundu usulca.”İkinci dönem daha iyi çalışacaksın anlaştık mı ? O zaman yıl sonunda 5 düşer karnene’’ dedim.Pınar gitti.Boynu bükük kalarak gitti.Pınar gitti… On beş tatil dönüşünde sınıfa girdim ilk sıranın bir tarafı boştu.Pınar yoktu.Günlerce yirmi sekiz kez “burada” kelimesinden sonra “yok’’ kelimesi beni içten içe rahatsız etmeye başladı.Aradan birkaç gün geçince merak ettim.Velisini arayıp niçin gelmediğini sorduğumda telefondaki ses ,dağ gibi bir babanın çocuk gibi ağlamasına dönüştü.İçim burkuldu,içyerim yandı, bitti.Kan kanseri bu kadar erken yaşta esir almıştı pınar gözlü Pınar kızımı. Ertesi günlerde Kocaeli Araştırma Hastanesinin ,Onkoloji servisinin önünde beklerken gözyaşlarıma hakim olamıyordum.Aklımda hep uzun ve dar koridorda pınarın arkasını dönüp boynu bükük ilerleyişi geliyordu.İsyan ediyordum o ana,kendime ve eğitimin içinde yok yere rakamlara yüklediğim değere.Bir çocuğun gülümsemesinden daha önemli kazanım ne olabilirdi ki. Beklemekteydim.Elimde bir buket çiçek… Ve sarı boyalı hastane koridorunda ,başında ve ağzında maske ile pınarın gözleri ile kesişiyor yaşlı gözlerim.Gözleri, gözleri her şeye rağmen meydan okuyordu iliklerinde onu günden güne bitirmekte olan ,sinsi sinsi onu günbegün sarartan kanser virüsüne sanki.Ama yine de insan insan, zeytin zeytin gülümseyerek yaklaşıyordu bana yan tarafında ablasının tuttuğu serum şişesi ile. Sarılmamıza izin verilmedi.Ellerimi tuttu sıktı.’’Hocam,derslerden geri kaldım ikinci dönem de Türkçe dersim 5 gelmeyecek herhalde.’’ dedi.Pınar’ın ağzından dökülen bu kelimeler beni büsbütün dondurdu.Nasıl da önemliydi onun için karnesindeki rakamlar,oysa bir daha karne alamayacağını,aldığı son karnede de çok istemesine rağmen Türkçe dersinin 5 olamadığını ikimiz de biliyorduk.Elleri hala avuçlarımın içindeydi.Minicik bir kuş gibi kanat çırpıyordu sanki parmakları,uçmaya hazırlanıyordu….Bense sıkıca tuttuğum ellerini bırakmadan gözlerine bakıyordum içimde yalvarışlarım ve yakarışlarım ile kendime haykırarak. ‘’Uçma minik kuşum,süzülme mavi göklere ardında yaşlı gözlerle vicdan azabı çeken bir yürek bırakarak.Daha çok tazesin,yaşamadığın bin bir duygu var,adımlayamadığın merdivenler var hayatta.Eline alınca çok sevineceğin daha çok karnen var.Uçma kanadı kırık kuşum,gitme Pınar kızım’’… Ziyaret saati bitmiş ve vedalaşma vakti gelmişti.Çantamdan onun için aldığım ‘’O. Henry’’in ‘’Son Yaprak’’isimli kitabını çıkardım ve Pınar’a uzattım.Nasıl da sevindi kitabı alınca’’Gözlerim ağrıyor ama yine de okurum öğretmenim.Zaten çok da kalın değilmiş,macera kitabıdır inşallah .Öğretmenim ne anlatılıyor bu kitapta?’’ diyerek meraklı bakışlarla benden yanıt bekledi.Gülümseyerek’’ Seni kurnaz seni,okumadan kitapta ne anlatıldığını öğrenemezsin.Kopya çekmek yok.Okula başlayınca özetini anlatırsan sana kocaman bir 5 vereceğim ’’dedim.’’oleey,yaşasın’’diye bağırarak kitabın jelatinini açtı ve kapağa baktı uzun uzun.Kitap kapağındaki son yeşil yaprağa….. Ayrılırken ‘’Unutma,sen istersen son yapraklar hiç düşmez.Umut etmekten usanma.sana vermek için can attığım daha çok beş var bende’’dedim.Gülümsedi,teşekkür etti.Hızla hastaneden ayrıldım. Kısa bir süre sonra Pınar’ın mavi gökyüzüne doğru kanat çırptığı duydum.Pınar okumasını istediğim kitabı okumuş muydu bilmiyorum ama benim son yaprağım düşmüştü… Aradan yıllar geçti,ve ben ne zaman yanıma bir öğrenci gelip benden not istese hep pınar gözlü Pınar kızımın koridorda yüzünü dökerek ilerleyişini anımsarım.Ve içimden sessiz bir haykırış olur nefes alışım’’Pınarlar boynu bükük uçmasın uzaklara’’derim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kevser, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |