..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > ece ergüzeloğlu




19 Şubat 2011
Bir Kuzey Efsanesi  
ece ergüzeloğlu
"Bu yaptığının bir bedeli olacak, olmak zorunda." diyordu Einherjar ona şaşkınlıkla ve üzüntüyle bakan Alfur'a. "Ne kadar reddetsen de senin doğru söyleyip söylemediğini anlayamayacağım için yargılanmak üzere yüce Odin'in karşısına çıkacaksın." Alfur, Einherjar'ın bu sözünden sonra kapıldığı şaşkınlık ve korku duygusuyla "Ne, Odin mi?" diyebildi sadece. Einherjar, hala soğukkanlıydı, "Evet, Odin. Zira yaptığın şey, bu büyük suç, bu lanet doğrudan yüce Odin'le ilgili. Bakalım onun karşısında ne yapacaksın?"


:BAJE:
   "Bu yaptığının bir bedeli olacak, olmak zorunda." diyordu Einherjar ona şaşkınlıkla ve üzüntüyle bakan Alfur'a. "Ne kadar reddetsen de senin doğru söyleyip söylemediğini anlayamayacağım için yargılanmak üzere yüce Odin*'in karşısına çıkacaksın." Alfur, Einherjar'ın bu sözünden sonra kapıldığı şaşkınlık ve korku duygusuyla "Ne, Odin mi?" diyebildi sadece. Einherjar, hala soğukkanlıydı, "Evet, Odin. Zira yaptığın şey, bu büyük suç, bu lanet doğrudan yüce Odin'le ilgili. Bakalım onun karşısında ne yapacaksın?"

   Alfur, gencecik bir adamdı. çok güzel, adeta çizilmiş gibi olan yüzünde bir çift iri mavi göz, hafif pembe yanaklarının arasında hokka bir burun ve gül kurusu renginde ince fakat hafif etli dudaklar vardı. Her daim dağınık duran dalgalı siyah saçları bir türlü şekle girmezdi. Bembeyaz teni ve çelimsiz görünümünün altında aslında çok güçlü kollar vardı. Koca bir ayıyı tek başına sırtladığına dair öyküler, yaşadığı küçük köyde kulaktan kulağa katlanarak yayılmış vaziyetteydi; lakin o, bu güçlü kollarını avlanmak ya da dövüşmek için değil, müzik yapmak için kullanırdı. Kusursuz bir müzik kulağı ve büyülü bir sesi vardı ve çocukluğundan beri eline aldığı birçok enstrümanı ustalıkla çalabiliyordu.

   Einherjar, Odin için savaşan cesur askerlerden biri olsa da koca cüssesinin altında ne bir kalp ne de bir ruh olduğu söylenebilirdi. Kireç gibi bembeyaz yüzünde simsiyah iki nokta gibi duran gözleri her daim donuk bakışlara sahipti. Yok denecek kadar ince dudakları her daim aralık durur ve o aralıktan aldığı nefesin hırıltısı duyulabilirdi.

   Einherjar, Alfur'u ellerinden ve ayaklarından zincirlemiş, ardından çekiştiriyordu. Alfur, düşünüyordu, "Ne olmuş olabilir? Bu kadar kötü ne yapmış olabilirim? Ben müzisyenim, tek maharetim budur. Bununla kime, ne zarar vermiş olabilirim?" Önlerinde uzanan koca bir dağ vardı. Alfur, bi an o dağın karlı zirvesine kadar yürüyeceklerini düşünüp korksa da Einherjar'ın onu, dağ içindeki bir yeraltı dehlizine sokmasıyla bir an için rahatlamıştı. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu. Buz gibi bir sesle "Valhalla**'ya gidiyoruz, Odin'in salonuna." dedi Einherjar. "Fakat orası katledilmişlerin mekanı, beni neden oraya götürüyorsun?" Alfur olduğu yerde durmuştu. Einherjar, onu ani bir hareketle çekerek "Çünkü Odin şu an orada ve seni de oraya getirmemi istedi." dedi daha sonra aniden durarak Alfur'a gözlerini bağlaması gerektiğini söyleyerek üzerindeki kıyafetten yırttığı uzun, siyah bir kumaş parçasını Alfur'un gözlerine sardı.

   Alfur'a, ıslak zeminli yeraltı dehlizlerinde yıllar boyunca sürmüş gibi gelen yürüyüşleri büyükçe bir kapının önünde son buldu. Kapının önünde uluyan bir kurt, sesiyle Odin'e haber veriyor ve eğer Odin misafirlerini kabul edecek olursa kapılar açılıveriyordu. Einherjar ve Alfur geldiğinde de aynı şey oldu. Kurt, keskin ve güçlü bir sesle uludu öyle ki uzaklardaki ormanlarda yaşayan kargalar, büyük bir korkuyla uçuşmaya başladılar. Ardından devasa kapılar ardına kadar açıldı. Bu sırada Einherjar, Alfur'un gözlerini açmıştı.

   Girişteki holü geçip parlak merdivenlerden çıkmaya başladılar. Merdivenlerin ulaştığı her kat gümüş kapılarla dolu koridorlara açılıyordu. Einherjar, yeterince basamak çıktıklarını hissettiğinde uzunca bir koridorun başına gelmişlerdi. Koridorun duvarlarına aslan, kuzgun ve kartal heykelleri dayanmıştı. Sonunda da altından bir kapı vardı ve o altın kapıya kadar yürüdüler. Kapının önünde bir süre açılmasını beklediler. Ardından kapılar büyük bir gürültüyle açıldı öyle ki heykellerin her biri yerlerinde titrediler.

   Karşılarında devasa bir salon vardı. Salonun ucunda Hlidskjalf*** tahtında oturan yüce Odin, iki elini kavuşturmuş onları bekliyordu. Önüne kadar ilerleyip, huzurunda saygıyla eğildiler.
"Nedir derdin Einherjar? Ne demeye geldin?" diye sordu Odin gür sesiyle bir yandan Alfur'u süzüyordu.
"Yüce efendimiz, size bu lanetlenmiş adamı getirdim. Alfur'dur adı."
"Ee?" dedi Odin, "Neden getirdin?"
"Yüce efendimiz, bu adam yaptığı müzikle yıllar boyu kadınları ve hayvanları ve bitkileri cezbetti durdu. Öyle ki müziğiyle hafifleyen ve uyuşan devasa bir ayıyı oracıkta öldürüp sırtlamayı başardı; ama efendim bu son yaptığı..."
"Ne yaptı Einherjar?"
"Efendimiz, son yaptığı lanetli müzik suların zehirlenmesine neden oldu. Bu zehirlenen sulardan geçen atınız Sleipnir****'in sekiz bacağının her biri ayrı ayrı tutmaz oldu ve zavallı atınızın gri bedeni suların içine gömüldü."

   Einherjar sözlerini bitirir bitirmez salonda adeta bir kıyamet koptu. Odin, o kadar öfkelenmişti ki düşünmeye fırsat bulamamış ve büyük bir bağırışla Alfur'un bir an evvel ölmesini emretmişti. Alfur, önce sarmaşıklarla boğdurulacak ardından vücudundaki bütün tüyler kül oluncaya kadar yakılacak en sonunda da eğer hala yaşıyor olursa bütün kaslarının kasılarak patlamasına neden olacak bir zehirle öldürülecek ve uzaklara gömülecekti.

   Alfur, hazırlıklar tamamlanıncaya kadar demir parmaklıklı bir penceresi bulunan bir zindana atıldı. Üzgündü zira o güne kadar hiçbir kadının aklını çelmemiş ve hatta hiçbir ayıyı öldürmemişti. Yaptığı şey sadece müzikti ve müziği büyülü değildi. Bu olanların doğruluğuna inanamıyordu, mümkün olamazdı; lakin ispatlayamıyordu da. Bunun üzerine pencereden kasvetli ormana bakarak son şarkısını söylemeye başladı. Sesi en uzak dağlara kadar ulaştı, oradan yankılanıp tüm dünyayı sardı. Sesi duyan bütün canlılar, Alfur'un ölüm çığlıklarını duymamak için uykuya daldılar.

   Alfur'un şarkısı bittiğinde onu zindandan çıkardılar ve alfur, hiç itiraz etmeden gözyaşları içinde öldürüldü.

   Derler ki alfur'un gömüldüğü yerde yetişen ağaçlardan bir enstrüman yapılırsa o enstrümandan çıkan hüzünlü melodileri dinleyenlerin ruhuna sonsuz bir acı yerleşecek ve Alfur'un acıları o kişinin bedeninde yeniden can bulacaktı ve derler ki o enstrümandan çıkan sesleri dinleyenler asla anlaşılamayacaktı zira Alfur da anlaşılamamıştı.

*Odin: İskandinav mitolojisinde ve paganizmde en büyük tanrı. Savaş ve bilgelik tanrısıdır.
**Valhalla: Odin'in yönettiği salon. Savaş alanında ölmüş kahramanlar bu salona getirilir.
***Hlidskjalf: Odin'in Valhalla'da bulunan tahtı.
****Sleipnir: Odin'in atı. Gri renkli ve sekiz bacaklıdır. Karada ve su üstünde havadan gezinebilir. Dünyadaki tüm atlardan daha hızlı ve akıllıdır.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: garip. gerçekten garip.
Gönderen: mahmut dağ / , Türkiye
25 Temmuz 2011
fantastik kurgunun gelişmediği ülkemizde, yabancı fantastik kahramanlrla da olsa bir deneme yapmanız oldukça hoş devamını bekliyorum




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kar Neden Yağar Kar?


ece ergüzeloğlu kimdir?



Etkilendiği Yazarlar:
h.p. lovecraft, oğuz atay, neil gaiman


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ece ergüzeloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.