"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
O da çok iyi biliyor ki eğer o eleman onunla görüşseydi işi bitirmeden gidemezsin diyecekti. Elemanda açıkçası kaçarak gitmişti. Bunları anlatırken resmen arenada kırmızı görmüş boğa gibiydi. Bunun sonunun nereye varacağı belliydi iş kendi üstüne kalacak bu işi al bitir yoksa kalp krizi geçireceğim deyip işi ona ihale edecekti. Nitekim de öyle oldu “ne yapalım arkadaşın rahatsızlanmış gitmiş iş beklemez o zaman biz yapacağız bu konuda bana yardım edeceksin” dedi. Onun yardım dediği “al bu işi yapın” demenin kibarcasıydı. Tamam müdürüm deyip dosyayı alırken rapor alan arkadaşına en derin saygılarını sunuyordu. Sanki benim işim yokmuş gibi bana kaldı bu işte diye söylenerek masasına doğru hareketlendi. Dosyayı masaya sert bir şekilde fırlatırken resmen isyan ediyordu. Tam yerine otururken cep telefonu çaldı. Birden telaşlandı sanki ses cüzdandan geliyordu. İçinden yok daha neler diye düşünmeye başladı. Elini cebine atınca anladı ne olduğunu ikisini yan yana koymuştu. Çalan kendi telefonu idi. Arayan eşi idi. “Sabahleyin çok apar topar çıktın iyi misin?” diye soruyordu. Bu telefon onun biraz sakinleşmesini sağlamıştı. Biraz dert yandı karısına sonra teşekkür ederek kapattı telefonu. Yerine otururken yine aklına cüzdan geldi. Sonra birden yine sinirlendi. “İş bir taraftan bu cüzdan bir taraftan işin yoksa uğraş” dur. Sonunda bu cüzdandan kurtulmaya karar verdi. Numarayı arayacak eğer cevap veren olmazsa götürüp polise teslim edecekti. Sonra birden cüzdanın içindeki yüklü para geldi aklına ya gerçekten ihtiyacı olan birinin ise kimbilir şimdi nasıl mağdur durumda idi. Aklına bunlar gelince yeniden sahibini bulmasının gerekli olduğuna karar verdi. Bu numarayı arayacaktı. Eline telefonu aldı başladı numarayı çevirmeye. Numarayı çevirdikten sonra numaranın garip olduğu dikkatini çekti. Birden karşısına çıkan sert ve otoriter sesle irkildi. Karşıdaki ses ne istediğini ve bu numarayı nerden bulduğunu sordu. O da durumu olduğu gibi anlattı ve kim olduğunu sordu. Cevap almayı umarken karşısındakinin emir veren bir tonla “biz sizinle irtibat kuracağız” deyip telefonu kapatmasıyla irkildi. Ne oluyordu. İşler çorbaya dönmüştü. Demek ki bu numara cüzdan sahibinin değildi. Peki kimindi? Kendisiyle konuşan kimdi? Zaten cevaplanmamış bir ton soru varken bu sorulara yenileri eklenmişti. Okkalı bir küfür sallayıp cüzdanı cebine koydu. Ekstradan üstüne kalan dosyayı incelemeye başladı. Çok zamanını alacağını düşündüğü dosyayı tahmin ettiği süreden daha da kısa bir zamanda incelemişti. Neyse ki arkadaşı işin büyük bir çoğunu tamamlamıştı. Kendisine az bir iş kalınca bütün siniri geçmişti. Aniden çalan telefonla boş bulunup sıçraması bir oldu. “Hay senin gibi telefonun!” diyerek telefonu açtı. Arayan arkadaşı idi kendisinden böyle bir emrivaki yaptığı için özür diliyordu. Müdürle konuşup rapora gitmeye kalksa vermeyeceği için böyle bir şey yaptığını ve onu anlamasını istiyordu. Sakinleştiği için bu açıklama onun için yeterli olmuştu. “Keyfine bak iyice dinlen” diyerek telefonu kapattı. Bütün bunlarla uğraşırken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamamış bir anda öğlen olmuştu. Yine apar topar toplanıp öğle yemeğine çıktı. Kendisine sakin bir masa seçti. Orada yemeğini yerken son durumları kafasında değerlendirmeye başladı. Yemek saati bitip odasına dönerken yine kafasındaki sorular dans edip duruyordu. Sonra gülümseyerek “hepinizin hakkından geleceğim” dedi. O sırada samimi olduğu arkadaşlarından birinin “Ne o? Sonunda kafayı yedin. Kendi kendine gülüp konuşuyor musun?” dediğini duydu. Yanından geçerken “Dikkat et. Bulaşıcı sana da geçebilir” diye espiri yaptı. Sonra kendini her şeyden soyutlayıp dosyayı bitirmeye karar verdi en azından biterse kafasındaki sorulardan biri halledilmiş olacaktı. Sıkı bir çalışmayla dosyayı mesai bitmeden imzaya hazır hale getirdi. Hemen dosyayı kapıp müdürün odasının kapısını çaldı. “Girin” sesinin gelmesiyle içeri girip dosyayı müdürün önüne koydu. Müdürün bu durumdan memnun olduğunu yüzündeki ifadeden anlıyordu. “Aferin iyi iş çıkardın” diye onu överken bir yandan da hazırlanan dosyayı inceleyip imzalıyordu. Dosyayı geri uzatırken saatine bakıp “Sen bu gün iyi çalıştın. İstersen erken çıkabilirsin” dediğini duyunca içinden “hiç de fena olmaz” diyerek teşekkür edip odadan ayrıldı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet ali aksümer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |