Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
İsminin sadece ilk harfini bildiği bir adamın, yarı deli, alkole batırılmış, ütopik umursamazlığını tercih etti, akşam yürümesi rehavetini yaşattığı çocuğa. Çocuk, O'na, eli elindeyken, takılıp da düşme korkusundan, o kaldırımda bırakılıp da kalma korkusundan tıknefes, korkuyla bakıyor. 'Sizden,' diyor çocuğa, 'geri alıyorum verdiklerimi. Hiç vermemişim sayacaksınız hatta...' Çocuk, sabahları işe giderken, birbirlerinin yüzlerine bakmadan hayırla bi'şeyler dileyen hayalsiz beden işçileri nasıl yaşıyor bilmediğinden şaşırıyor. Yukarı bakmaktan gözleri, terini birazdan kaybedeceği eli sıkmaktan bileği ağrılı, 'Ama,' diyor, 'karşı kaldırıma nasıl geçilir bilmiyorum. Sütü bardağa dolduramıyorum, ağlarken de burnum akıyor.' Sonra, bir "siz" daha çıkıyor, ağrılara iyi gelen sözlerin çıktığı dudaklarından çocuğu terkedenin (nasıl da acıtabilir üç harfli bir kelime, öğreniyor çocuk.). 'Bütün formülleri, tanımları, haritaları siliyorum, sildim. Sizden aldığımı kimseye vermeyeceğim (yalan!), ağaç altı huzurunu kimse tatmayacak orada, çitlerle çevireceğim, bi' de kocaman tabela, "BU TOPRAK, KİMSESİZ VE BEREKETSİZDİR. Sizin iyiliğiniz için, anlıyorsunuz değil mi?" Anlamıyor çocuk, anlamak istiyor da, olmuyor. Çocuk, istemediği iyiliği, kendisi için isteyenin arkasından bakarken (saat yarımı geçmiş), manzarası insan elinden çıkma sokakta, pencereleri çiçekli evlerden gelmeyecek olan sesleri kafasının duvarlarına çarparak bekliyor. Sendelemiyor, ağlamıyor da, sessiz. Beyni mi kalbi mi daha çok çalışıyor emin değil, lâkin, bir hummalı sorgulama var içinde, bantlardan, kapılardan, kontrol memurlarından, atardamarlarından geçerek, gözünün önüne gelen bir soruya dönüşen; "Sen beni sevmesen de, ben seni sevemez miyim?" Sıcağı dayanılmaz hâle getiren esintiyle aynı yönde uzaklaşan, bakmıyor arkasına, soruyu duyuyor, sorulmadığı halde. Duyuyor, ama el sallamıyor. Çocuk, "siz" diyeni, sazların nisyana çağırdığı akşam vakitlerinde, ahbap meclislerinde görüyor. Dertlerini "sen" dediklerine açmanın rahatlığı içinde olan, ateşin sıcağını duyamayacak, arısını görecek mesâfede duran çocuğa bakıyor her seferinde. Ya da, öyle sanıyor çocuk. Sonra yürüyor, tasarruflu ampullerin, plastik pencerelerin takılı olduğu eve. Anlamaya çalışıyor, deniyor, zorunlulukları dışında çalışabilen parçaları ile, uyanmaların, sızmaların, ani sevinç nöbetlerinin ertesine çabalıyor. Soru ayakta, canlı, terli el avucundan çekildiği yerden birkaç metre uzakta, sesli adımlarla, sessiz gaddarlıkla yürüyor. "Sen beni sevmesen de, ben seni sevemez miyim?"
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emrah Demir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |