 • İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar |
1
|
|
|
|
Kadirli’de edebi etkinlikler düzenleyin. Yaşar Kemal Günleri, haftaları düzenleyin. Türkiye’den ve Dünyadan bir çok ünlü edebiyatçıları Kadirlj’ye davet edin. Bunu her yıl yapın. Çeşitli konferanslar, seminerler verin. Yasar Kemal roman yazma yarışmaları düzenleyin. Böylece hem edebiyatımıza yeni yazarlar ve yeni eserler kazandırmış olursunuz. Bu sayede Kadirli’nin adını bir kez daha duyurmuş olursunuz. |
|
2
|
|
|
|
Eğitimci Şair Yazar Yusuf Dursun Hoca İle Şiir Edebiyat Üzerine Söyleşi |
|
3
|
|
|
|
Geçen gün Cluphouse’da benden üç yaş büyük Özgür kardeşimle biraz gevezelik ettik. Kendisi öyle yazıp çizemez ama iyi bir okurdur. Özellikle edebiyat alanında yeni çıkan eserleri, eserlerin sahiplerini hem tanır hem de takip eder. Hatta yeni kalemşörlerden birkaç isim söyleyip sonra güzel bir dille de savundu. -ben kimseyi yermemiştim, konuşası gelmişti- Sonra laf dönüp dolaştı nedense Cahit Sıtkı Tarancı'ya geldi. Özgür abi: “Kim okuyor Yuşa bugün Cahit Sıtkı'yı?" diye sitem dolu bir söz söyledi…
Daha sonra da; "o şiirler"in eskidiğini filan söyledi…
|
|
4
|
|
|
|
Akıcı bir üsluba sahip olan Aytmatov, olayları adeta bir zincir halkası gibi ardı ardına bağlayarak akan bir su gibi anlatmıştır. Dili son derece sade ve açıktır. Bu nedenle okuyucu, onun eserlerini eline aldığında, kitabın kalınlığına bakmadan, kitabı elinden bırakmak istememektedir. Bir an önce eseri bitirip sonuca ulaşmak istemektedir.
|
|
5
|
|
|
|
Palto’nun bir başyapıt niteliği kazanmasının nedenlerinden biri de gerçekliğinin yanında gerçeküstü, fantastik bir sonla bitmesi olduğu açıktır. Ölmüş olan memurun hayalet olarak şehrin belirli yerlerinde görülmesi ve insanların sırtlarından paltolarını almaları gayet çarpıcıdır. Bu fantastik sonun bir nedeninin de insanların zor şartlarda edindikleri nesnelerin, eşyaların onların hayatında çok önemli bir yere sahip olduğu gerçeği ve kaybedildiği takdirde adeta gözlerinin arkada kalacağı vurgulanmak istenmektedir. Akakiy Akakiyeviç’in ruhu ancak kendisini sıkı biçimde azarlayan “mühim adam”ın paltosunu aldığı zaman huzura kavuşmuştur. Burada bir çaresizliğin ve karamsarlığın var olduğu gerçeği de gözden kaçmamalıdır. Çözümü olmayan bir durum ya da sorun ancak fantastik bir sona dayanılarak çözüme kavuşturulmaktadır ki, bu bir karamsarlık, adaletsizlik ve güvensizlik göstergesidir.
|
|
6
|
|
|
|
‘‘Yıllar yarlardan,yarlar yıllardan vefasız…Kara baht bir kasırga gibi…Bu ne baş döndürücü iş?Geceler günleri,günler geceleri,cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor…’’ Böyle akıcı,böyle sanatkarane ve böyle nesirle bütünleşmiş bir paragraf o dönemde ancak Yahya Kemal ile yeni bir akımı başlatma çabası içerisinde olan birisinde görülebilirdi .
.
.
. |
|
7
|
|
|
|
Bir akşam vaktiydi. Dostumla söyleşi içindeydik. Az sonra gün İda'nın batısından süzülecekti. Uzak Doğu felsefesiyle çok yakından alakalı dostum, gözlerimin içine bakıp "Osho'yu tanıdın mı?" diye sordu. Yutkundum önce. Belleğimde evirdim, çevirdim, Osho hakkında bir bilgi belleğimin arşivine atmamıştım. Dostuma gülümsedim. "Osho'yu sen tanıdın galiba, onu anlatır mısın bana, nasıl biriydi?" diye sordum. |
|
8
|
|
|
|
Beyin felçli olarak doğan, sadece sol ayağını kontrol edebilen İrlandalı yazar Christy Brown’un hayatla mücadelesinin gerçek romanıdır “Sol Ayağım”. Bu roman yaradılışa karşı kazanılan zaferin öyküsüdür aslında. Belki de Gardner’in Çoklu Zekâ Kuramı’na örnek bir yaşam öyküsüdür. Hayata tutunmanın öyküsüdür de diyebiliriz. |
|
9
|
|
|
|
yazımız edebiyatımızın özgün şairlerinden üstad necip fazıldaki anne unsurunu açıklamak |
|
10
|
|
|
|
Türk edebiyatı ayrılmaz bir bütündür.Yani Halk edebiyatı, Divan edebiyatı, Tasavvuf edebiyatı… vb. gibi isimler altında anılıyorsa da bunları birbirinden soyutlayamayız. Bu edebiyatlar daima birbirinden etkilenmiştir. |
|
11
|
|
|
|
Büyük şair, edip ve kültür adamı Necip Fâzıl Kısakürek' in Hz. Muhammed (s.a.v) aşkı işlniyor... |
|
12
|
|
|
|
Bir sabah erkenden olanlar olmuş. Küçük Kara Balık, annesini uyandırıp şöyle demiş: Anneciğim, burada daha fazla kalamam, gitmeliyim! |
|
13
|
|
|
|
Cumhuriyet Döneminin ünlü edebiyatçısı Kemal Tahir'in yaşam'ı ve Eserleri |
|
14
|
|
|
|
Edebiyatımızın çınarlarından biri olan Rıfat Ilgaz’ın yaşam öyküsü çok çetindir; sürgünler, hapislikler ve zorluklarla dolu bir roman gibi. Tıpkı 1944’lerin İstanbul’unu anlattığı, “Karartma Geceleri” adlı romanı gibi… |
|
15
|
|
|
|
İhsan, Su Şehri’nden bir arkadaştı. Doğduğu şehre adeta âşıktı. Sözünün bir cümlesi mutlaka Su Şehri idi. Orayı anlatmakla bitiremezdi.
|
|
16
|
|
|
|
*Eugene Ionesco'nun Nazi Almanyası’nı anlattığı Gergedan'ın dünya prömiyeri 2 Kasım 1959’da Almanya'nın Düsseldorf kentinde yapılmıştı. |
|
17
|
|
|
|
Nazlı Eray'ın Monte Kristo adlı öyküsü üzerine edebi eleştiri. |
|
18
|
|
|
|
Bu kitapçıkta 1980 sonrası bazı sanatçılara ait 50 eserin özeti vardır.
|
|
19
|
|
|
|
Bazı zamanlar,bir kısım duygu ve düşünceler dilimizin ucuna kadar gelir de bir türlü kelimelere döküp söyleyemeyiz onları…Ruhumuzdaki kıvılcımları dile getirmede sözcükler kifayetsiz kalır. |
|
20
|
|
|
|
Sineklerin Tanrısı, üzerine birçok incelemenin yazıldığı bir kitap. Başta kitabın çevirmeni olan Mina Urgan olmak üzere birçok kişi kitabı faşizm-demokrasi ekseninde yorumluyorlar ve haksız da sayılmazlar. Fakat bana göre kitabın, benzer noktalar üzerinden gidilecek olsa da farklı bir perspektifte okunması mümkün. |
|