Bernard Werber ve Karıncalar Serisi
engelsizerisim.com adresinde yayınladığım bir inceleme yazısı.
"Gece en derin karanlıkla umut arasında köprüdür; yarın, yeni bir hikayenin ilk satırıdır."
"Gece en derin karanlıkla umut arasında köprüdür; yarın, yeni bir hikayenin ilk satırıdır."
engelsizerisim.com adresinde yayınladığım bir inceleme yazısı.
Aile içi ilişkilerde, büyük kente göçle gelmiş, bir ucu Anadoluya uzanan, o yıllardaki sosyolojik yapıyı da gözlüyoruz bu öykülerde.
Roman yazarı Frank McCourt, ailesi ile birlikte, o yıllar bütün dünyada yaşanan büyük ekonomik krizin pençesi altındadır. Yoksulluk ve yokluk nereye giderlerse onlarla beraberdir.
Ailesi, yeni umutlarla Yeni Dünya denilen Amerikaya göç etmiştir. Yazar, New Yorkta dünyaya gelir. Ancak babasının içkiye düşkünlüğünden dolayı iş bulamaması ve
Hayati OTYAKMAZın Hayatı:
Araştırmacı Yazar, Şair, Dergi Yönetmeni, Eğitimci, Çocuk Edebiyatçısı ve aynı zamanda iyi bir Hatip tir.
Hayati OTYAKMAZ:
1961 yılının Eylül ayının 15inde Yozgat ili, Sarıkaya İlçesi Emirbey Köyünde dünyaya geldi. Yazılarında: Mehmet Emirgil ve Mehmet Cihangir mahlaslarını da kullandı.
Bu kitapçıkta 1980 sonrası bazı sanatçılara ait 50 eserin özeti vardır.
Eğitimci Şair Yazar Yusuf Dursun Hoca İle Şiir Edebiyat Üzerine Söyleşi
Hafız İsmail coşarı anlatan bu yazıya internette okudum ve çok etkilendim sizlerinde okumasını istedim hani kendini değişik şekillere lanse eden , televizyon kanallarını dolaşan çorbasında bazı din adamları var ya onlar gibi değil , devlet memuru ve dört dörtlük bir insan okumanızı istedim…! Mübarak üç aylara girdiğimiz bu
Geçen sonbahar yakınlarınızın yanındayken Quartfoucheun dinginliği içinde kendimden geçip bir hayale vurulmuştum; şimdi uyandım. Bunu böyle bilin. Hoşça kalın.
Şairlerin dünyası farklı bir dünyadır. Onlar dış dünyalarından çok daha büyük bir iç dünyaya sahiptirler. Kendi iç dünyaları ile dış dünyaları arasında köprü kurarken bakış açıları, değerlendirmeleri ve etkilenmeleri şair olmayan diğer insanlardan çok daha farklıdır
Sineklerin Tanrısı, üzerine birçok incelemenin yazıldığı bir kitap. Başta kitabın çevirmeni olan Mina Urgan olmak üzere birçok kişi kitabı faşizm-demokrasi ekseninde yorumluyorlar ve haksız da sayılmazlar. Fakat bana göre kitabın, benzer noktalar üzerinden gidilecek olsa da farklı bir perspektifte okunması mümkün.
Artık kendimden sorumlu değilim; buna çok memnunum. Başkalarının elindeyim artık, kendi kendinden kurtulmuş, özgürlüğüm elimden alınmış durumdayım.
Yaşasın düzenli günler, saatler!
Ve ruhun zaferi!
Yaşasın düzen, disiplin!
Kitap şu tümceyle başlar: San Salvatorenin çanları Josef Breueri daldığı düşünceden sıyırdı.
Hayal etmekle başladı her şey.
Akıcı bir üsluba sahip olan Aytmatov, olayları adeta bir zincir halkası gibi ardı ardına bağlayarak akan bir su gibi anlatmıştır. Dili son derece sade ve açıktır. Bu nedenle okuyucu, onun eserlerini eline aldığında, kitabın kalınlığına bakmadan, kitabı elinden bırakmak istememektedir. Bir an önce eseri bitirip sonuca ulaşmak istemektedir.
Palto’nun bir başyapıt niteliği kazanmasının nedenlerinden biri de gerçekliğinin yanında gerçeküstü, fantastik bir sonla bitmesi olduğu açıktır. Ölmüş olan memurun hayalet olarak şehrin belirli yerlerinde görülmesi ve insanların sırtlarından paltolarını almaları gayet çarpıcıdır. Bu fantastik sonun bir nedeninin de insanların zor şartlarda edindikleri nesnelerin, eşyaların onların hayatında çok
Belleği zayıf bir toplum olduğumuz söylenir durur. Eğer sahip olduğumuz değerlere ilişkin bilgileri zamanında ve düzenli olarak kayda alabilseydik; bugün yaşadığımız bilgi fukaralığının yarattığı kargaşayı daha az hissedebilirdik.