Yüzleþme
(FATÝH YALÇIN) 20 Þubat 2006 |
Aný |
| |
Demek ki insan memnuniyetinin bu dünya da bir sýnýrý yok. Bütün yeniliklerin, bütün icatlarýn ve bütün israflarýn sebebi bu memnuniyetsizlik ve daha iyi olduðuna inanýlana duyulan özlem deðil mi? Ama bütün bu yeniliklerin deðeri insan hayatýndan çaldýklarýnýn deðeri ile ölçülebilir mi?
|
|
Perdeleri Çekersem Biliyorum Hayat Daha Güzel Olacak
(FATÝH YALÇIN) 20 Þubat 2006 |
Kent |
| |
Bütün bu çile niyeydi. Oda dediðin tuðlalarla örülü bir hücre deðil midir? Çoðu zaman üstüme üstüme gelen bu tuðla yýðýnlarýný diðerlerinden farklý kýlan neydi ki. Galiba bütün gizem pencerelerde saklý. Bu hücre bir mezara dönüþtüðü zamanlarda yaþadýðýma ve hayatýn devam ettiðine þahitlik eden bu pencereler soluk veriyor bana. |
|
Firavun Mezarý
(FATÝH YALÇIN) 20 Þubat 2006 |
Ýronik |
| |
Bütün bu eþyalarý ile bu salon her zaman firavun mezarlýklarýný hatýrlatýrdý ona. Ya da en çok sevdiði eþyalarý ile gömülen veya adý firavun olmayan bütün müstear isimli firavunlarýn mezarlýklarýný. Bütün gerçek firavunlar sýrf bu isimle anýlma cesaretini gösterdikleri için onun saygýsýný kazanmýþlardý. Ona göre tarihin karanlýk dehlizlerine firavun adýyla gölge düþürmüþ insanlar sayýsý hayat hikayeleri ile beraber edebiyatçýlarýn, cesetleri bugüne kadar bozulmadan kalmasý ile doktorlarýn, mezarlarý ile arkeologlarýn kalýn kitaplarýnda belliydi. Bütün bu insan-tanrýlar belli bir zaman aralýðýnda yaþamýþ ve ölmüþlerdi. Onlarýn ölümleri firavun neslini yok edemedi. Ýnsanlýðýn yaþadýðý hiçbir çað yoktur ki firavunlar eksik olsun. |
|
Pimi Çekilen Hayatlar
(FATÝH YALÇIN) 20 Þubat 2006 |
Baþkaldýrý |
| |
Ayak sesleri ile açtý gözlerini sabaha… Sabahýn ilk ýþýklarý ile uyanan harabe takatsiz karþýlýyordu yeni doðan günü. Bir kevgiri andýran duvarlardan sýzan güneþ ýþýklarý sanki hayatýn parçalanmýþlýðýný hatýrlatýyordu mülteci yüreklere. Mülteci oluþlarý yaþadýklarý topraklara sýðýntý oluþlarýndan deðildi elbet. Onlar acýlara, kana, gözyaþýna, ölüme sýðýnmýþtý. Onlar ölümün mültecileriydi. |
|
Zaman
(FATÝH YALÇIN) 20 Þubat 2006 |
Ýronik |
| |
Pencereye doðru yürüdü. Çocukluðundan kalma bir alýþkanlýkla bahçedeki ceviz aðacýna odaklandý gözleri. Sanki o günlerden bu günlere her þey deðiþmiþ ama bu bahçe, bu ceviz aðacý ve bu aðacýn üzerinden cilveli ýþýltýlar yayan güneþ hiç deðiþmemiþti.
Bazen saçlarýndaki beyazlýklar ve yüzündeki kýrýþýklýklar dýþýnda kendisinde bile çok þeyin deðiþmediðini düþünüyor ama bu düþünce onu fazlaca meþgul edemeden her þeyin deðiþtiði fikrine teslim oluyordu. Aslýnda bu onun gerçeklerden kaçýþýydý. Þu ceviz aðacýnýn altýna sýðýndýðý çocukluk günlerinde büyüttüðü hayallerinin hiçbirinin gerçekleþmesinin tek sebebi hayatýn deðiþmesi olunca kendini daha iyi hissediyor ve bu alýþkanlýðýndan kurtulup gerçeklerle yüzleþmek istemiyordu. |
|
Abla Ben Burdayým Sen Nerdesin
(FATÝH YALÇIN) 21 Þubat 2006 |
Varoluþçuluk |
| |
El salladý otobüsün ardýndan. Gözleriyle “uðurlar ola” dedi. Yüreðiyle sadakat yeminleri etti. Otobüs kaybolunca daðlarýn arasýndan, bir boþ yola bir de þehre baktý. Öylece dimdik durdu bir süre. O olmadan atýlacak ilk adýmdaydý sýra. Yýllarca birlikte yürüdükleri bu yollar, seyretmekten büyük keyif aldýklarý –bazen de talihsizliklerine isyan ettikleri- yolun karþýsýndaki yamaç hiç de tanýdýk gelmedi ona. Onunla birlikte olduðu zamanlarda beyninin bir köþesinde sürekli saklý tuttuðu hayallerinde olduðu gibi tek baþýnaydý. Otobüsün kalkmasýyla birlikte ona yabancýlaþan þehir bu yalnýzlýðýný tahrik ediyordu. Atacaðý bu ilk adýmýn kararýný yalnýzca kendisi verecekti. Nereye gitmesi gerektiði konusunda hiçbir fikri yoktu. Þehirlerarasý yolculuklarda yol güzergahýndaki þehir terminallerinde ihtiyaç molasý müddetince þehri seyretme izni alan yolcularýn anlýk þaþkýnlýðý vardý yüzünde. |
|
Sen Ben ve Sensizlik
(FATÝH YALÇIN) 21 Mart 2006 |
Kent |
| |
El salladý otobüsün ardýndan. Gözleriyle “uðurlar ola” dedi. Yüreðiyle sadakat yeminleri etti. Otobüs kaybolunca daðlarýn arasýndan, bir boþ yola bir de þehre baktý. Öylece dimdik durdu bir süre. O olmadan atýlacak ilk adýmdaydý sýra. |
|
|
Arkasýna baktý yolcu. Geride býraktýklarýna… Bir fotoðraf karesine sýðabilecek kadar küçük þehrin, sokak lambalarýnýn cýlýz ýþýklarýyla býraktýðý gölgesine… Zifiri karanlýktan þehre ve otobüsün camýna düþen kar tanelerini fark etti sonra. Titredi. Soðuðunu hatýrladý þehrin. Sokaktayken yakan, soba baþýndayken keyif veren soðuðunu… Þaþýrttý düþündükleri onu. Hayýr, dedi kendi kendine. Bu þehrin, insanoðlunun ayrýlýk kelimesine yüklediði zafiyetleri, kullanmasýna müsaade etmeyeceðim. Bana çektirdiklerini tasdik edermiþçesine, adi bir gülümsemeyle veda etmeyeceðim bu þehre. Sonra bakmaktan vazgeçti buðulanmaya yüz tutmuþ otobüs camýndan, bir fotoðraf hükmündeki yaþadýklarýna.
|
|