..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Zaman dostluðu güçlendirir, aþký zayýflatýr. -La Bruyere
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Kent > Hardal Biber




25 Haziran 2006
Þehir, Dað ve Çocuk…  
Uzaklardan eriþilmez görünen ulu daðlar, siz ona yaklaþtýkça gözünüzün önünde ufalýr giderler.

Hardal Biber


Kaldýrým boyunca uzanan demir parmaklýklara dayanan insanlar parmaklýklarýn sallanýþýna ayak uydurmuþ; titreþiyorlardý.


:CBDG:
Þehir...

Karanlýktý. Kalabalýk, büyülenmiþ gibi tek bir noktaya bakýyordu. Dev ýþýldaklar çevresine toplananlarý, gece karanlýðýnda üzerine ýþýk tutulan tavþan sürüsüne çevirmiþti. Ýþ makineleri, aðýr ve kendinden emin kepçelerini topraða daldýrýyor; kepçelerindeki topraðý kamyonlara boþaltýyor; bir iki kepçeyle dolan kamyonlar çukura inen dik patikadan týrmanýyorlardý. Her þey çabucak olup bitiyordu. Dolan her kepçe, çukuru derinleþtiriyor; çevreye nemli toprak kokusu yayýlýyordu. Yapýlan bunca iþe karþýn ortalýkta kimsecikler görünmüyordu. Araçlarýn operatörleri karanlýkta oturduklarý kabinlerinin içinde kaybolmuþlardý. Sanki makineler insanlara deðil insanlar makinelere tabiydi. Sondaj makinesi her tarafý titreterek topraðý deliyordu.
Kaldýrým boyunca uzanan demir parmaklýklara dayanan insanlar parmaklýklarýn sallanýþýna
ayak uydurmuþ; titreþiyorlardý. Cadde, tren istasyonlarýna konan bozuk parayla çalýþan masaj makinelerinin devasa bir modelinin üstüne oturtulmuþ gibiydi.
Her zaman ýþýl, ýþýl parlayan dükkânlar karanlýða gömülmüþtü. Her ortamdan kendine göre keyif vesilesi olacak bir þeyler çýkarmaya alýþýk ahali, kadýn, erkek, çoluk çocuk sýrtýný titreþen parmaklýklara dayamýþ; kulak týrmalayan iþ makinesi gürültülerini bir açýk hava konseri dinlermiþçesine huzur içinde çekirdek çýtlatarak izliyordu.
Daha dün geceye kadar gövdesine tuvalini dayadýðý aðacýn, henüz kanamasý dinmemiþ kütüðüne tabure niyetine oturmuþ bir sokak ressamý, çevresine toplanmýþ kalabalýðýn hayran bakýþlarý altýnda eflatun-kýzýl, yeþil-sarýya boyanmýþ dað, nehir ev resimleri yapýyor.
Müdavimlerini inþaat çukuruna kaptýran çay bahçesi sahibi, dýþýnda herkes hayatýndan memnundu. O, da oluþan bu olaðanüstü duruma ayak uydurmuþ. Çay bahçesinin kapýsýna sandalyesini çekmiþ, elinde ince belli çay bardaðý; bacak, bacak üstüne atmýþ: ‘Bu keyif, çaysýz olmaz’, dercesine dýþarýda toplanmýþ kalabalýða satýlacak üç beþ çayýn peþine düþmüþtü. Çevredeki apartman balkonlarýna, demliklerini ellerinin altýna getirmiþ; binalarýnýn temellerini sarsan titreþimlerin keyfini çýkarmaya çalýþanlar doluþmuþ.      
Seyyar satýcýlar, karanlýðýn yer tezgâhlarýndaki mallarýnýn defolarýný görülmez kýldýðý için memnun…
Kesilen aðaçlarýn duvar diplerine yüz üstü yatýrýldýðý kaldýrýmlar daralmýþ. Akþam yürüyüþüne çýkanlar, ehli keyif izleyici topluluðu içinden güçlükle geçiyor. Kesilmiþ bir aðaç gövdesi bitiþiðinde bir kedi ölüsü…
Önlüðü çemen kokularý yayan bir pastýrmacý, dükkânýný kapatmak üzere, kaldýrýma çýkardýðý camekânlý tezgâha dizdiði pastýrmalarý topluyor.
Karþý kaldýrýmdaki fýrýnýn vitrindeki ekmeklerin üstü beyaz bir bezle örtülmüþ.
     
Yüzyýllardýr hasretini çektiði Demirci Kevork Ustanýn zarif kýzý Ýnce Kilisenin anýsýna, hürmeten zanaatkâr çocuðu, Döner Kümbetin karþýsýna kilise görünümlü bir saat kulesi dikilmiþ. Sadýk âþýk Döner Kümbet ve bin yýllýk aþka vekâlet eden kilise görünümlü saat kulesi, bu olup biteni yýllardýr her türlü yaðmayý yýkýmý görmeye alýþmýþ hüzünlü gözlerle izliyor.
Hangi alt geçit açýlýrken hangi gömüsünün yaðmalandýðýný Döner Kümbet’e, hangi vesileler bahane edilerek ikonalarýnýn, fresklerinin söküp çalýndýðýný, yerinde yerler esen Ýnce Kilise’nin artýk kim bilir hangi yapýnýn duvarlarýna yamanmýþ taþlarýna sormalý.
Kilise görünümlü saat kulesinin kapýsýnýn üstüne bir zamanlar Müdafaayý Hukuk cemiyetine ev sahipliði yaptýðý yazýlmýþ. Bu tek göz odada onca kiþi nasýl toplanmýþ bilinmez.      Saat kulesinin yaný baþýna atýna atlamýþ, yüzünü Döner Kümbete dönmüþ Atatürk heykeli dikilmiþ.



Dað…

Uzaklardan eriþilmez görünen ulu daðlar, siz ona yaklaþtýkça gözünüzün önünde ufalýr giderler. Eteklerine vardýðýnýzda: ‘Uzaklardan bu denli heybetli görünen dað bu muydu?’ demeden, edemezsiniz.
Þehir ilçeleriyle birlikte her cepheden bir baþka güzel görülen böyle bir ulu daðýn eteðine kurulmuþtur. Dað gibi bir dað... Ege kýyýsýnda, Ýç Anadolu bozkýrýnda adýna dað denilen yükseltilerden daha ulularýný eteðine çakýl taþý niyetine toplamýþ. Yamaçlarýndaki karlar, eriyip þehrin musluklarýndan akan dertliðe derman, hastaya þifa sulara dönüþse de; dört mevsim kalkmýyor. Madrabaz tüccarlar ödemeye niyetli olmadýklarý borçlarý için: ‘Erciyes’in karý eridiðinde, söz borcumu öderim’, demeleri bundan.
Ýnsanýmýzýn verdikleri sözleri çabucak unutmalarýný çok, çok eskilerde balýk olduklarýna yormamýza yeter mi bilmem bu ulu daðýn etekleri bir zamanlar buralarýn deniz olduðunu ispatlayan kum ocaklarýyla çevrili. Daðýn iki yanýný kaplayan kum ocaklarý yýllardýr kazýlýp kapatýlan yeniden kazýlýp yeniden kapatýlan kaldýrýmlar sayesinde köþe dönen inþaatçýlara sermaye olmuþ.
Son yapýlan kazýlar hepsinden beter. Þehrin altý ayrý noktasýnda çukurlar açýlmýþ altgecidi, hafif meþrep metroydu derken þehir alt üst olmuþ; dað eteklerindeki kum ocaklarýnýn kumu yetmez olmuþtu. Þehre bakan yamacýndaki yaylasýnda yazlarý toplanan Kurultaya katýlan binlerce kiþinin açýk havada estire, estire hacet gidermesinden; her kurultay ardýndan kamyonlarca naylon torba çer çöpün eteklerine býrakýlýp gidilmesinden muzdarip olan daðýn iyice tepesinin tasý attý.
Ulu bir dað, tepesinin tasý attýðýnda ne yapar. Volkanikse patlar. Zamanýnda, insan insan olmadan önce, uyumakta olduðu iç denizden yükselip patlamýþ. Bir zamanlar Hýristiyanlarýn, Roma zulmünden korunmak için sýðýndýðý peri bacalarý onun küllerinden oluþmuþ. Patlamayý geçin, zamanýnda patlamýþ bir kere.
Hiddetinden zirvesindeki karlarý alaþaðý edip; yollarý týkasa… Mevsimlerden yazsa zirvede kalmýþ birkaç öbek kar ne iþe yarar ki. Kýzgýnlýðýný çýð olup akýtamaz. Koskoca dað, elbet yapacak bir þeyleri olacak. Yamacýnda koyun otlatan yabana yazýya attýðý kovanlardan bal toplayan Yörüklerle haber saldý þehrin ileri gelenlerine. Ya þehrin dört bir yanýnda açtýklarý çukurlarý kapamak için eteklerinden kum çekmekten; Kurultay toplayacaðým deyi yaylalarýný kirletmekten vazgeçecekler ya da o yapacaðýný bilirdi.
‘Muhafazakâr’ tanýnan þehrimizde : ’kâr’ kýsmý kimselere kaptýrýlmasa da ‘muhafaza’ kýsmýna kulak asýlmazdý. Þehrin, ayakta kalmayý baþarmýþ eski taþ binalarýn bulunduðu semti bitpazarý diye anýlmaya baþlamýþ o güzelim evlerin birçoðu tavuklara kümes olmuþtu. Selçuklu Kümbetlerinin, tarihi açýk hava tuvaletlerine dönüþmesine; tarihi kale surlarýnýn, önlerine dikilen iðrenç beton binalarla gölgelenmesine, yýllara meydan okuyan o güzelim süslemelerinin tenekeden uyduruk sucuk, pastýrma reklâmlarýyla kapatýlmasýna ses çýkarmayan bir zihniyet ulu bir daðýn feryadýna mý kulak verecekti. Kumlar çekilmeye daðýn eteði çepeçevre kirletilmeye devam edildi.
Ulu bir daða sözünden dönmek yaraþmaz o da yaptý yapacaðýný: Eteðindeki kar sularýný geriye kalan, kum yataklarýndan süzmeden saldý þehre. Þehirli þaþtý kaldý. Bunca zaman içtikleri Tekir yaylasý suyu içilmez olmuþtu. Her þeyin bir kolayý vardý. Bastýlar kloru, bastýlar kloru. Güzelim tekir yaylasý suyu heder oldu gitti.
Tam bir yýldýr, geçmiþ dönem kalelerinin istihkâm çukurlarýndan bin beter bir çukur þehrin en iþlek caddesini boydan boya bölüyor.
     Bu durum þehrimiz muhafazakâr esnafýnýn ‘muhafaza’ kýsmýný geçin, ’kâr’ kýsmýna da dokunmaya baþlamýþtý. Karþý kaldýrýmdaki fýrýndan ‘tüfek ekmeðini’ alan vatandaþ ‘hafif meþrep metroyla’ bir durak gidip, sonra karþý yönden geçen bir baþka vagona atlayýp ayný durakta inecek; fýrýnýn karþýsýndaki pastýrmacýdan ekmeðinin arasýna 50 gr pastýrma alýp; yiyebilecekti. Gerçi yýlý dolmasýna karþýn ortada ‘hafif meþrep metroya’ ait Süveyþ kanalý gibi açýlmýþ yol inþaatýndan baþka bir iz yoktu. Þimdilik bu iþlemi belediye otobüsleriyle yapmak zorundaydýlar. Pratik düþünceli olmakla övünen halkýmýz ilerde bu duruma bir çare bulur muydu? Bilinmez.
Görünen oydu ki ortasýndan Süveyþ kanalýnýn geçmesi ‘iki kere ikiyi, satarken baþka; alýrken baþka hesaplayan cadde esnafýmýzýn iþine yaramamýþtý. Dükkânlar ardý ardýna devredilmeye baþladý.
‘Vehbi’nin kerrakesi’ sonunda ortaya çýktý.’ Þehrin alýþ veriþ dünyasýnýn uzaðýna ardý ardýna iki büyük alýþ veriþ merkezi açýlmýþtý. Þehrin ileri gelenlerinin ortaklýðýyla yapýmýna bir yýl önce baþlanan dev alýþveriþ merkezlerine ‘Avangalist’ olmasýyla övülen halkýmýz elbette teveccüh gösterecekti.

     
Çocuk…     

     Sevgili Amcaoðlum Recep, 06.06.2006

     Günler çok çabuk geçiyor. Tatil yaklaþtý. Siz buralara geleceksiniz. Bu mektubumda geçen hafta yaþadýklarýmý anlatacaðým sana.
     Geçen hafta sonu ailecek Gültepe parkýna pikniðe gittik. Parkýn çeþmesinden su doldururken Arkeoloji müzesinin tam parkýn karþýsýnda olduðunu gördüm. Öðretmenimizin bizi götürmek istemiþ, ancak kimse katýlmadýðý için gidememiþtik.Babamdan beni müzeye götürmesini istedim. Babam, hele mangal iþini halledelim, düþünürüz dedi. Ýsteksizdi. Biliyorum niyeti yemekten sonra kafasýnýn altýna az önce oynadýðýmýz topu koyup çimenlere uzanýp uyumaktý. Annem piknik tüpün üstünde demlenen çayý bardaklara boþaltmadan: Hadi gidelim baba. Dedim. Çayý da içerse hiç þansým kalmayacaktý. Annem, götür çocuðu da gezi versin dedi.
      Babam, giriþin iki milyon olduðunu duyunca girmekten vazgeçti. Ben bir milyona gezdim. Ben en çok Karun hazinelerinin parçalarýný, bir de dört tarafýnda dokuz heykelcik olan kral mezarýný sevdim. Her vitrinin üstünde içindekilerin hangi dönemden kaldýðý yazýyordu. M.Ö.1900’lü yýllardan kalma olduðu yazýlan altýn süs eþyalarýnýn yanýnda toza bulanmýþ sinek ölülerinin ayný dönemden kalma olup olmadýklarýný merak ettim. Soracak kimse yoktu. Benden baþka ziyaretçisi olmayan müzeden çýktýðýmda bahçesindeki kral mezarý üzerinde mangal yakan müze bekçisine, çekindim soramadým.
      Müze binasý pek büyük deðildi. Binanýn arkasýndaki boþ arazinin ortasýnda, odalarý çatýsý yýkýlmýþ yan duvarlarý ayakta kalmýþ eski, taþ bir bina vardý. Etrafýna iskeleler kurulmuþ bu tarihi binanýn restore edilip yeni müze binasý olacaðýný düþündüm. Cesaretimi toplayýp mangalda piþirdiði sucuðu tüfek ekmek içinde afiyetle yiyen müze bekçisine sordum. Bekçi, önce ters ters baktý. Sonra o tarihi binayý, yýllýðý bir dolu Yuroya özel bir hastanenin kiraladýðýný söyledi. Ýsmini verdiði hastane bizim evin karþýndaki kebapçýnýn üstüne þube açmýþtý. Annem dördüncü kardeþimi orda doðurmaya hazýrlanýyor.
Geçen mektubunda, ‘Oralarda Nerüyon?’ yazmýþsýn.’Nerüyüm?’ Tatil yaklaþtý sizlerin izne geleceðiniz günleri iple çekiyoruz. Gelirken ne getiriyim, yazmýþsýn. Hiçbir þey getirmene gerek yok. Geçen gün artarda þehrimize iki büyük alýþveriþ merkezi açýldý. Ýçinde her þey var sen gelirken Yuro getir yeter. Sizinle ortak para birimine geçtik sayýlýr. Babam evimizin de, dükkânýmýzýn da kirasýný Yuro olarak ödüyor. Dükkâna koyduðu mallarý da öyle… Henüz yamula patlýcanýný, fýrýndan ekmeði YTL ile alýyoruz. Onlarý da Yuro ile satýn alacaðýmýz günler yakýn. Ben de haftalýðýmý Yuro olarak isteyeceðim. Sen Almanya’dan geldiðinde harçlýklarýmýzý birbirine katýp birlikte harcarýz.
      Yeni açýlan alýþ veriþ merkezlerinden ilkinin açýlýþýný Seda Sayan, ikincisinin açýlýþýný da Baþbakanýmýz yaptý. Birincisinin açýlýþý daha kalabalýktý. Ýki açýlýþta da ortada bir sürü kara gözlüklü adamlar dolaþýyordu. Korumalarmýþ. Baþbakaný anladým da Seda Sayan’ ý halktan korumaya ne gerek var. Onun halktan korunmaya ihtiyacý yok ki.
      Geçen hafta okul olarak ikisini de gezdik. Gerçi babam onlarýn açýlmasýyla iþlerinin daha da düþeceðini söylüyor ama ikisi de çok güzel olmuþ. Ýçinde türlü çeþitli giyecek ve içecek dükkânlarý var. Dükkânlarýn birinde bizim bir kaþýða kýrk tane düþen mantýmýza benzer bir þey satýlýyordu. Kaþýk büyüklüðündeki bu garip mantýnýn adý Ravyolle’miþ. Öðretmenimiz, Marka Sý pancar adlý maðazada satýlan bir takým elbisenin fiyatýný sordu. Tezgâhtar fiþli mi fiþsiz mi diye sordu. Fiþ almazsa öðretmenimiz bir maaþýyla alabiliyormuþ. Yine de pazarlýk etti. Babam geçen gün dükkâna toptancýdan mal alýrken söylemiþti: ‘Bu þehirde cemaat, kaç rikaet kýldýracaðýnýn; pazarlýðýný imamla yapmadan Cuma namazýna bile durmazmýþ.’
Bu çarþýlardaki maðazalar sayesinde sizin oralarda ne varsa bizim buralarda da olacak.
Öðretmenimiz haklýymýþ. Geçmiþi tarih öncesine dayanan kentimizle ne kadar övünsek yeridir.
Hasretle geleceðin günleri bekliyoruz.

Seni seven amcaoðlun…

      Bayram.

Not: Recep,
Mektubum biraz garip oldu. Biliyorum. Geçen gün Öðretmenimiz Kompozisyon ödevi olarak bir yakýnýnýza mektup yazýn demiþti. Ýçinde selam, sabah yerine bir hafta önce yaþadýðýmýz olaylar olacakmýþ. Bende sana yazdým. Ödevleri daha sonra bize daðýttý. Araya gitmesin diye babamýn Amcama yolladýðý mektubun içinde sana yolluyorum.      
Öðretmenim mektubumu çok beðenmiþ. Sekiz vermiþ. Bir tek ‘Yuro’ u yanlýþ yazmýþým.
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper; cümlemizin cümlenize selamlarýný iletirim.
Tekrar seni seven amcaoðlun…
     
Bayram.


Kayseri/ 2006




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn kent kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bu Þehir

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Karþýlýksýz Aþk
Bankamý Boynuzladýlar
Obur Öküzler
Güldemdekiler 2
Türk Nikahlý Kuvvetleri Yönetime Elkoydu.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sevme Organý [Deneme]
Savaþýn Gerçek Tadý [Deneme]
Köþeli Karpuz [Deneme]
Geç Kalmýþ Bir Bayram Ýlaný [Deneme]
80'ler Okan Bayülgen Hakký Devrim ve Ötekiler [Eleþtiri]
Güldemdekiler 1 [Eleþtiri]
28 Yýl Önce 28 Yýl Sonra [Eleþtiri]
Aziz Nesin Vakfina Yapýlan Saldýrýlar Ýlk Deðil [Eleþtiri]
28 Yýl Önce 28 Yýl Sonra [Eleþtiri]
28 Yýl Önce 28 Yýl Sonra [Eleþtiri]


Hardal Biber kimdir?

Ferrari'si Olmadan Bilge Olmaya Soyunan Taksi Þöförü.

Etkilendiði Yazarlar:
Voltaire, V.Hugo, K.Marks, Netekim Kenan


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hardal Biber, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.