Grigory Gurkin
Ona, İnternet’te rastladım... Altaylılara ait sitelerde.
Şimdi, “Altay” dedik ya, İzmir’in meşhur takımı gelir akla. Grigory Gurkin’i de, yeni transfer edilen Rus kaleci sanır bazıları.
"Yazmak, aslında ölmekten daha kolaydır; en azından yazdıklarınızın arkanızdan okunma ihtimali vardır." - Oscar Wilde"
"Yazmak, aslında ölmekten daha kolaydır; en azından yazdıklarınızın arkanızdan okunma ihtimali vardır." - Oscar Wilde"
Ona, İnternet’te rastladım... Altaylılara ait sitelerde.
Şimdi, “Altay” dedik ya, İzmir’in meşhur takımı gelir akla. Grigory Gurkin’i de, yeni transfer edilen Rus kaleci sanır bazıları.
"Acının Estetiği ve Gerçekliği" makalesi, Goethe'nin "Genç Werther'in Acıları" ile Müslüm Gürses dinleyicilerinin "jilet atma" davranışı arasındaki psikolojik bağlantıları inceliyor. İnsan ruhundaki derin acıların farklı kültürlerde ve dönemlerde nasıl benzer dışavurumlar bulduğunu ele alan çalışma, acının evrensel dilini ve estetik yansımalarını derinlemesine araştırıyor.
Pink Floyd'un ruhu, bir zamanın ve şimdinin efsanesi olan Syd hakkında birkaç karalama.
sanat, hiçbir zaman kendinde saklı olanı hemen ele vermez. bunun için eğitilmiş duyulara ve bir sanat bilincine sahip olmak gerekir. bunun içinde belli aşamalar vardır. toplumcu sanat da böylesi bir aşamadır.
Ölüm meleği Azrail, kıymetli kıymetsiz ayrımı yapmadan “Her canlı ölümü tadacaktır” ayeti gereğince canları ötelere taşıyarak ölümsüzleştiriyor. Gün geçmiyor ki sala sesleriyle uyanmayalım. Gerçi son yıllarda şehirlerde sala seslerini pek duymuyoruz. Zira ölümü çağrıştıran bu sesler, insanların moralini bozuyor diye artık şehirlerde yankılanmıyor. Oysa gerçeklerin üstünü örterek onları
Ortaçağ'da en önemli erdem sayılan "sadakat" üzerine Brecht'in bir şiiri dolayısıyla düşünceler.
Bir gün, Yahya Kemal kaldığı Park Otelin lobisinde hayranlarıyla söyleşiyormuş. Şair adaylarına başlıktaki sorusunu sormuş : Beyler,
Hani resmin içinde yaşamak vardır ya, geçmişinize anılarınıza, adı konmamış hayallerinize aşklarınıza götürür sizi, kapılıp gidiverdim çerçevelenip dondurulmuş yaşamların içine...
Neşet Ertaş'ın türkülerinin neredeyse tamamında "gonül" vardı. Memleket sevgisinde de, hasrette de, sevgiliye seslenişte de, oyun havasında da, bozlakta da...
O ki bir deli, adam.Nerden başlanırki onu anlatmaya.On yedi yaşında deli fişek bir yeni yetme iken atom mühendisi olmayı düşleyen bu adam birgün nereden bilebilirdi ki Türk rock müzik aleminin “babası” olarak anılacağını.
Amin Maalouf’un yapıtları üzerine yapılan bu çalışma bir inceleme çalışması değildir. Tamamen, bir okuyucunun severek okuduğu bir yazarı tanıtmaya çalışmasından ibarettir.
İhsan Oktay Anar