Türk Edebiyatında Sonbahar/ XXI. Uluslararası Kıbatek Edebiyat Sempozyumu
XXI. Uluslararası Kıbatek Edebiyat Sempozyumu/ Edebiyatta Sonbahar
XXI. Uluslararası Kıbatek Edebiyat Sempozyumu/ Edebiyatta Sonbahar
Kazık kadar olmasam bende soluğu sahnede alacak, insanın aklını çelen şu kuklaları doyasıya mıncıklayacağım ama nerede…İnsan, yaşını başını alınca maalesef yetişkinliğin getirdiği sorumluluklardan olsa gerek ancak poposunu kırıp oturmakla yetiniyor. Gözlerim beni çocukluğumdan kavrayan kuklalarda, kulağım Keloğlanda, suratımda ay dede gülüşüyle, İzmir Sanat’ın koltuklarına yayıldıkça yayılıyorum.
Düşünmeye başlayayım bu B'nin üzerine, sevdiğim ya da sevmediğim neler var neler bakalım da resmini çıkartalım. Çok yemek var mıdır B ile başlayan? Hah buldum biber dolması ile bamya desek. Biber dolmasını hadi severim severim de, o bamyaya hiç ısınamadım gitti bir türlü, halbuki çok faydalı bir yemek
Uzun vadeli beklentiler ise Kuzey Afrikadan sonra Sahra Altı devletlerinde de faaliyet göstermek ayrıca Latin Amerika, Hindistan hatta ASEAN ülkelerinde piyasaya girebilmek şeklinde görülmektedir.
‘Askerlik saçma bir şeydir. Hiçbir genç kızın başına gelmez. Örneğin Leyla’nın hiç askerlik sorunu olmamıştır. Niçin askerde karavanayı sürekli Kelami taşıyor? Kelami olmasa Türk Silahlı Kuvvetlerinin durumu ne olacak? Leyla sevgilim.’
Misafir üstüne misafir de çok zor bir durumdur özellikle ev sahibi açısından. Onun da şöyle bir özlü sözü vardır ''Misafir misafiri sevmez ev sahibi de hiç birini sevmez.'' derler... Misafirliğe gittiğiniz zaman, eğer oturmalık misafir iseniz mutlaka büyük ve küçük abdest hacetinizi evinizde giderin derim. Öyle bir durumda
Hatta bu sorunların, bir kene gibi kan emerek ve giderek güçlenip toplumun sırtına oturmuş olduğunu ve bu bizim kanımızı emen kenelerin de daha o zamanlarda kanlanamaya başladığını anlamış oluyoruz. Dolayısıyla, oyunun bugüne kadar bu kadar canlı olarak yaşamasının sebebi acıdır.
Ta asırlardan beri tartışılan bir durum... Aristo, Platon, Thlesden beri çözülmeyen bir mesele ki zaten insanlık bu tartışılan meselenin çözümünü bulsa, her şey bir an da hallolacak. Çok merak ettiniz değil mi? Ne dünyanın nasıl döndüğü sorunu, ne ışık hızına ulaşabilip enerjiye dönüşmek, ne küresel ısınma, ne nükleer
Önce hüznü, sonra umudu...
Tunay Bozyiğit ile söylesi
1-Tunay Bozyiğit kimdir?
1961 senesinde Iğdır ilinin Tuzluca ilçesinde, Kağın köyünde doğdum. Đlköğrenimimi Kağın ve Tuzluca’da, orta
öğrenimimi ise Iğdır‘da tamamladım. 1983 senesinde Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde memur olarak çalısmaya
Goa Yayınları çok satan kitaplar yayımlamaya devam ediyor. Eddi Anter’in Kumbara adlı kitabı da çok satıyor. Kitabın yazarı Eddi Anter, ilk söyleşisini Akşam Kitaba verdi. Kitap çok hızlı bir şekilde okunuyor ve içinde pek çok kadın tiplemesi var. Ancak kadınlar daha çok hangi erkekleri tercih ederler konusu pek
Kıbrısın Tarihini şekillendirecek an, gelip çatmıştı. Sultan 2. Selim Vezirlerini Divan-ı Humayuna toplamış ve kararlarını açıklamıştı: Bu korsanların bizim için tehdit olmasına daha fazla izin veremeyiz. Bu, nasıl bir cüret ki yaptıkları yetmezmiş gibi bir de Mısırdan bana gönderilen hediyelerin bulunduğu gemiye de saldırabiliyorlar. Kıbrıs Mutlaka alınmalı. Gazanız
Yaşlı bilge kırlaşmış top şeklinde kesilmiş sakalını sıvazlamış; bir süre kendisini dinlemek için toplanmış kalabalığı gözleriyle süzmüş. Anlatacağı çok öyküleri, bir yaşama sığamayacak dolu dolu anılarını kısa sürede nasıl anlatsın ki?
Ağrı İl Kültür ve Turizm Müdürü E.Muhsin BULUT ile röportaj
Cuma akşamı Kıbatek Vakfı Salonunda, Kıbatek tarafından düzenlenen “Edebiyat Sohbetleri”ne katıldım.
Konuşmacı, üniversiteden hocam olan Sayın Prof. Dr Şerif Aktaş idi.
Anadolu Kültürünü ve Geleneklerini Bünyesinde Barındıran Sıcak İnsanların Kentidir. Dedi.
Vicdanı olan bir yabancıyı, vicdanı olmayan bin akrabaya tercih ederim ... Atakan Korkmaz
Ne mutlu tatil yapabilene. İnsan, sihirli bir elin yardımıyla bütün sorunlarını unutuyor. Bazı önemli sandığım hastalıklarım da bıçakla kesilmiş gibi geçiverdi. Hastalıklarımın büyük ölçüde psikosomatik olduğunu anlayınca rahatladım. Darısı başınıza !
"2008 yılında Cannes Türk filmlerinin gösterim yılı oldu diyebilirim. O kadar filmin arasından “Üç Maymun”un seçilmesi de önemli idi. Önümüzdeki yıl için yine katılma daveti aldık, eğer film yapabilirsek yine katılırız."
Düzce’ye ilk defa bir konferans vermek için gittim.
Üniversiteden sınıf arkadaşım olan Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni arkadaşım Müzeyyen Bayrı Özcan beni davet etti