Çikolata - 4
Saatlerdir koltukta oturmuş denizi izliyorum. Aklımın ucundan tek bir kelime bile geçmiyor, sanki düşünme gücümü kaybettim. Şu an tek yapabildiğim kahvemi yudumlamak.
Saatlerdir koltukta oturmuş denizi izliyorum. Aklımın ucundan tek bir kelime bile geçmiyor, sanki düşünme gücümü kaybettim. Şu an tek yapabildiğim kahvemi yudumlamak.
Fırtınanın topraktan köküyle söktüğü bir ağaç gibiyiz. Havada savrulup duruyoruz. Fırtına bu ağacı bırakacak mı, bırakırsa nerede bırakacak? Diyelim ki fırtına dindi ve bir yere bıraktı; acaba o ağaç oraya dikilecek mi? Dikilse bile, tekrar toprağa kök salıp tutanabilecek mi? Bu göç işte böyle bir şey!
Evlerin pencerelerine demir korkuluklar takıldı. Bir de bizim açımızdan güzel bir olay yaşandı: Evlere girmek isteyen yabancıları engellemek amacıyla kullanılmak üzere, sokak köpekleri sahiplenildi. Şimdilerde sokakta tek başına dolaşan bir köpek bile görmek imkansız.
Amacım anlamak, anlaşılmak, yazmak için düşünmenin kazandırdığı farkındalıktan yararlanmak, insan olarak yeryüzüne kendimden birşey vermek ve benzerlerime ulaşmak.
Cafer Aga çok öksürüyor. Birkaç dakika ara ile. İçerisi sigara dumanı dolu, kapı açık olsa da duman çıkmıyor, aksine çöreklenip odanın içine çöküyor.
Şu an sahip olduğum hayatı istemiyordum. Karar verdim. 1 sene süren, kısacık evliliğimin ömrü sona ermişti artık...
Odanin icerisinde ki kuytu sessizliğin ruhuna verdigi dinginligin hazzini yasarken, aniden icinde hissettigi boslukla tekrar, kendine benligine geldigini hissetti.
O ve şeytan… Yıllarca birlikte oturup oynadıkları birinin şeytan olması ona çok garip gelmişti. Fakat buna itiraz edebilecek bilgisi yoktu. Çünkü o hiç şeytan görmemişti. Demek ki herkes şeytan olabilirdi.
1960'lı yıllarda istanbul'da yaşayan bir ailenin hikayesidir bu!
istanbul'un en soğuk gecelerinden birinde fakir bir ailenin gecekondusunda sobada yanan,
yollardan toplanmış çalı çırpının adeta saman alevinin verdiği sıcaklığı vardı.
-“Lanet olsun!”
Yere tükürdü. Şaşkındı, sinirden tekrar ağlayacaktı. Kendine mani olmaya
çalıştı; başaramadı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bazen kesilen nefesini düzenlemek için duruyor ve tekrar. Eline geçen bir şeyi fırlattı. Küfürleri hıçkı
Önce bıyıklarımızı beğenmediler, sonra sakallarımızı...
Hem de yumruk yedik, sopa yedik kardeş dediğimizden.
Bir dünya düşünün gördüğünüzün hayal, söylediğinizin yalan, tattığınızın ise zehir olduğunu.
Bir yazlıkta akşam yemeğinde başlayan altı arkadaşın sırlar oyunu bir süre sonra içinden çıkılamayacak düğümlere neden oluyor.
Her biri toplum içerisinde saygın bir mesleğe sahip bu kişilerin, yıllar yılı herkesten gizledikleri şaşırtıcı, utanç