• İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar |
181
|
|
|
|
Kış nedeniyle kilit vurulmuş evler, lakin bir tanesi evini bu taziyeye açmamış, açma cömertliğini gösterememiş…
Özetleyecek olursak; köy hayatı, bildiğiniz o eski köy hayat değil şimdi.
O eski cömert insanlar, yerini cimri ve sadece kendini düşünen egoist insanlara bırakmış…
Evini komşusunun taziyesine açmayacak kadar ölümü unutmuş bu insanlar.
Herkes öldüğü vakit terk eder malı, serveti, evi barkı lakin bu insanlar ölmeden önce terk etmişler evlerini barkını.
Daha vahimi terk ettikleri evlerini ölmüş gariban komşusunun taziyesine açmayacak kadar insanlıktan uzaklaşmışlar…
Yakındım; köy değil, kar değil, fukaralık hiç değil…
Bilmem anlatabildim mi? |
|
182
|
|
|
|
Beylik bir laf vardır bilirsiniz ''Tüketim toplumu olduk.'' derler. Doğrudur, ancak üretim olmadan tüketimde olmaz... Eski zamanlarda insanlarımız sanki daha kanaatkardı gibi gelir bana, gibisi fazla öyleydi... Şimdi ki bebelere bakıyorsunuz hepsi marka tutkunu... Ayakkabılar o tanınmış firmadan, kazaklar gömlekler başka tanınmış firmadan. Analarınız, babalarınız da marka mı bilirlerdi? Anneleri, babaları ne alırsa onu giyerlerdi... |
|
183
|
|
|
|
Adı üzerinde bu bir yarışma. Yarışma da ne demektir: Birileri içlerinden birinci gelecek, ikinci gelecek ve sonrası arka arkaya gelecek demektir.
Şöyle düşünün: Dünya Atletizm yarışmaları düzenleniyor. 15 atlet belli bir hedefe doğru aynı şartlar altında koşuyor. Ve önceden de nasıl koşacakları, neler yapacakları söyleniliyor. Yarış başlayınca bütün atletler hedefe doğru koşuyor. İçlerinden birisi hedefe en önce varıp ipi göğüslüyor. Ve bu yarışmanın birincisi oluyor. Şimdi siz, bu atlete ve hemen arkasından gelen atletlere 10 saniyenin altında koştunuz veya 10 saniyenin üzerinde koşamadınız diye ödül vermeyecek misiniz? O zaman bunun neresi yarışma oluyor. |
|
184
|
|
|
|
Bir Cumhurbaşkanı, vatandaşıyla veya bir dostuyla tavla oynayamaz mı? Tabii ki de oynayabilir. Sonuçta Cumhurbaşkanı da bir insandır ve o da bir vatandaştır.
Diğer ülkelere bir bakınız. Normal bir vatandaşın bırakın bir cumhurbaşkanını, bir bakanı veya bir vekili, önemli bir makama sahip olan üst düzey bir bürokratın yanına dahi yaklaşamadığını görürsünüz. Yanlarında dev bir koruma ordusu ile sizi on metreden fazla yaklaştırmaz. |
|
185
|
|
|
|
Başta belediyelerimiz çok yeteneklidir çook. Her sene ya da iki senede bir yolları asfaltlarlar da kimsenin sesi çıkmaz bu duruma. Benim memurum benim işçim de çok yeteneklidir. Asgari ücret ile altı kişilik ailesini geçindirir de gıkı çıkmaz devletine milletine, ayrıca benim öğretmenlerim de çok yeteneklidir, çok az bir maaş ile hem öğrencilere eğitim verirler hem geceleri takside çalışırlar hem de aile lelerini geçindirirler... |
|
186
|
|
|
|
Sempozyumun açılış konuşmasını Yrd Do. Dr Zeki Akçam yaptı. Akçam konuşmasında: " Düzenledikleri sempozyumun amacının Kıbrıs’ta, Osmanlı Dönemi’nden önce Türk varlığının olup olmadığını tartışmak, gerek sivil, gerekse askeri bakımından adada Türk varlığından söz edilip edilmeyeceğini konuşmak” olduğunu söyledi. |
|
187
|
|
188
|
|
|
|
Dershaneler, bu ülkenin sadece acınan, kan kaybeden eğitimin sonucu değildir; aynı zaman kan kaybeden, acınacak hale dönüşen ve çözülen aile yapısının bir sonucudur da. |
|
189
|
|
|
|
Birincisi WikiLeaks adlı sitenin sahibi Julian Paul Assange. Şu an da kayıp, nerede olduğu bilinmiyor. Aklıma Hanefi Avcı geldi. Başına gelecekleri bile bile kitabını yazdı, ama ortadan kaybolmadı. Şu an da hapiste. Acaba hangisi akıllıca? |
|
190
|
|
|
|
Konteynerlerin birinden diğerine koşturuyor birkaç genç. Zor çektikleri yüklerine yenilerini ekleyebilme telaşındalar. Bir adam: “Çöpleri dağıtmayın çevreye” diye bağırıyor. Çocuklardan büyük görüneni: “Dağıtmıyoruz amca, topluyoruz” diyor, sakin. |
|
191
|
|
|
|
Ben o yazıda, Mehmet Şevket Eygi gibi birinin; “Mehdi gelecek İsa inecek” diyerek, Hıristiyanların ve Yahudilerin inancını İslama mal ederek/Müslümanların inancı imiş gibi bir yanlışa sapmasını eleştiriyorum…
Sen nasıl anlamışsın! (nerenden anladıysan…)
“Kıyas kabil değil ama senin yazında sağlam bir tek Türkçe cümle aradım, inanır mısın, bulamadım.”
Hey yavrum hey!...
Bana ‘bir tek Türkçe bilmediğimi’ iddia eden “okuyazar”ıma bak…
Ulan “#okuryazar”, senin saçının kıları sayısınca yazı yazmış ve bu sahada kalem oynatmış bir yazarım. Türkçe bilmeyenler (hem Türkçe bilmek farz mı, dilde önemli olan meramını anlatabilmek, kendini ifade edebilmek değil mi?)
Sonra sen kim oluyorsun ki, “senin yazında sağlam bir tek Türkçe cümle aradım, inanır mısın, bulamadım” deme cesaretini gösterebiliyorsun?
Bulamazsın çünkü sen, -muhtemelen- bana karşı taraflı ve yanlı bakış açısıyla bakıyorsun, ya da Türkçe bilmiyorsun ki cümlelerimi anlayamıyorsun.
Tekrar başa dönecek olursak; Mehmet Şevket Eygi yeğenimiz olur, annesi Malatyalıdır/Malatya eşraflarından Seyyit Zapçıoğlu’nun kız kardeşinin oğludur.
“Zapçıoğlu Sokak” ismini de Şehri Malatya’mıza vermiş asil bir ailenin çocuğu… |
|
192
|
|
|
|
Konser için İstanbul`a gelen Bono ve grubu u2 nin maceraları... |
|
193
|
|
|
|
Uzun zamandır sürdürülen bir reklam kapmanyası tv'de ,radyo'da,bilboardlarda adeta beynimize nakş edilmek istenen slogan "Kirlenmek güzeldir".İyi de kirlenmenin nesi güzeldir? |
|
194
|
|
195
|
|
|
|
Ya arkadaşım dünya kadar para verip o televizyon sistemini alıyorsun, anladık, sonrada haftada dört tane maç seyrediyorsun, onu da anladık da bir de pozisyon tartışmalarını gece yarılarına kadar izliyorsun da ne oluyor, onu çok merak ediyorum işte? Hayır bari onları izleme de, ertesi gün de amirinin karşısında esneyip durma, değil mi ama? |
|
196
|
|
|
|
Özürlü sınav... (YGS'de Kopya / 22 Haziran 20102'da kaleme alınmıştır) |
|
197
|
|
|
|
Gerçekten de hayatlarını dört duvar arasında geçiren kader mahkûmları için çok anlamlı bir isim Gündoğdu. Çünkü onlar hep dört duvar arasındalar ve gün bu dört duvar arasına hiç geçmiyor neredeyse. Hep karanlık, hep acı, hep hüzün…
Onları bu acıdan, bu karanlıktan, bu hüzünden bir nebze de olsa kurtarmak gerekti. Onların da insan olduklarını, ruh taşıdıklarını, duyguları olduklarını ve birer kalp taşıdıklarını hissettirmek lazımdı.
|
|
198
|
|
|
|
Yaşıyorsak...Sabrımızı, anlayışımızı, tatlı dilimizi hiç eksik etmeyelim sevdiklerimizden... |
|
199
|
|
|
|
Koyu, kirli bir karanlık, ülkemin üzerine çöktükçe, canını dişine takıyor ateşböcekleri. Yurdun dört bir yanında, öbek öbek çakıyorlar. “Biz varız, biz varız!...” diyorlar.
“Yüreklerin kulakları sağır”
|
|
200
|
|
|
|
Hafızamı yokluyorum: Yıllar önce de toplumumuzun gündeminde bir yumurta olayı vardı. Hani eski bir bakanımızın oğlu yumurta işine girmiş ve Allah o gencimize “yürü ya kulum!” demiş, o da kısa sürede köşelik olmuştu. Tabii bu olay artık çok geride kaldı ve unutuldu. |
|