"Hayat, bir komedi metnidir. Sonunda kahraman ölse bile, en azından iyi bir kahkaha atmışsındır." - Oscar Wilde"

Borçla Yüzleşme

Borç, sessizce hayatımıza sızan ve zamanla bizi esir alan bir misafir gibidir. Bu metin, borçla mücadelenin aslında büyük bir savaş değil, küçük ama kararlı adımların toplamı olduğunu anlatıyor. Kredi kartının cazip tekliflerine kanmak yerine, nakitle yaşamanın dürüstlüğünü vurguluyor. Borçtan kurtulmanın ilk adımı, içimizdeki "Bu yükü indireceğim" diyen sesi duymakla başlar.

yazı resim

BORÇLA YÜZLEŞME

Borç insanın yakasına sessizce yapışan bir misafir gibidir… Kapıyı çalmaz, “Ben geldim” demez. Ama bir bakmışsın eve yerleşmiş, koltuğa çökmüş, bir türlü kalkmıyor. Gece yatağa yatarsın, sabah işe gidersin; o hep oradadır. İnsan bazen yükünü taşır, bazen yük onu taşır.

Ama bir gün gelir, insan içinden bir ses duyar:

“Ben bu yükü sırtımdan indireceğim.”

Bütün mesele o sesi duymakta…

Borçla mücadele aslında büyük bir savaş değil; küçük ama kararlı adımların yan yana gelişidir. Evde ışıkları kapatır gibi, önce biri, sonra diğeri… Bir bakarsın karanlık değil, ferahlık çökmüş hayatına.

İlk adım hep aynıdır: O kredi kartının sesini kısmak. Çünkü en çok konuşan odur. “Çek beni, sonra ödersin,” der; ama sonra dediği şey, insanın en zorlandığı zamandır. Nakit ise dürüsttür. Elindedir, gözünle görürsün. Dolayısıyla hata yapma payın azalır.

Faiz pazarlığı mı? Vallahi kimse gurur kırılmıyor. Bir telefon açıyorsun, “Bu oran bana ağır geliyor,” diyorsun. Belki düşürüyorlar, belki düşürmüyorlar ama… İnsan masanın bu tarafına geçmiş oluyor. Direksiyona oturmak gibi bir şey bu.

Ek gelir meselesi ise insanın kendini yeniden keşfetmesi gibi. “Ben bunu da yapabiliyormuşum,” dedirten bir tarafı vardır. Bazen bir ders, bazen bir mesai, bazen küçük bir iş… Borcun tuğlasını bir bir söktüğünü hissedersin.

Öncelikleri yeniden düzenlemek… İşte o en acı ama en gerçek aşama. Hayaller sıraya girer. İnsan istemez sıraya sokmayı ama mecbur kalır. Fakat garip bir şey olur:

Sıraya giren hayal daha çabuk gerçekleşir.

Dağınık hayaller yürütmez insanı.

Borç listesini kağıda dökmek ise insanın kendiyle yüzleşmesi gibidir. Kâğıtta görünce büyüklüğü kaybolur. Çünkü insanın gözü gördüğünü yener… Görmediği şeyden korkar.

Aile konusu ise… En hassas olanı. Çünkü borç bazen insandan çok ilişkiyi yorar. Birbirine destek olması gereken çiftler, aynı gemide olduklarını unutursa işte o zaman iş sarpa sarar. Haftada bir gün… Sadece bir gün… Eski neşeyi hatırlamak bile dayanma gücü verir insana.

Tasarruf ederken hayattan kopmak değil mesele. Bir çayın, bir yürüyüşün, bir küçük nefesin kıymeti anlaşılıyor zaten bu süreçte. İnsanın ruhu da tasarruf ister bazen, sadece cüzdanı değil.

Dışarıda yemek konusuna gelince… Fark etmeden en çok parayı oraya bırakır insan. Evde pişen bir yemek, hele ailece hazırlanmışsa, hem bereketi hem tadı başka olur. Ekonomiye bile iyi gelir.

Belgeleri düzenlemek… Ufak bir iş gibi görünür ama insanın zihnini açar. Ne ödendi, ne kaldı… Kontrol ettiğini hissedersin.

İnsan kontrol edince rahatlar.

Ve bazen en zor olan gelir: Oyuncaklardan vazgeçmek. Kimi için araba, kimi için saatin biri, kimi için bir yüzük…

Can acıtır ama geçicidir o acı.

Borçtan kurtulmanın verdiği huzur ise çok kalıcıdır.

Borçtan çıkmak sadece para meselesi değildir aslında.

Bir insanın kendi gücünü, kendi sabrını ve kendi direncini yeniden keşfetmesidir.

Ve sonunda insan aynaya bakıp şöyle der:

“Ben bunu da atlattım.”

KİTAP İZLERİ

Puslu Kıtalar Atlası

İhsan Oktay Anar

Bir Düşün Atlasında Gezinmek: İhsan Oktay Anar'ın Başyapıtı İhsan Oktay Anar’ın 1995 yılında yayımlanan ve yayımlandığı andan itibaren modern Türk edebiyatının kült eserlerinden biri haline
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön