"Yazmak, bir hayaleti kovalamak gibidir; yakaladığında, aslında kendin olduğunu anlarsın." — Neil Gaiman"

Ertelenen gülüşlerin ardından

yazı resim

Bir gün, takvim yapraklarının sessiz bir hüzünle yere savrulduğunu göreceksin. Her sabah kendine ait sandığın zamanın, aslında usulca avuçlarından kayıp giden bir rüya olduğunu fark edeceksin. O an anlayacaksın ki, gelecek diye umut bağladığın günler çoktan ardında kalmış, sessizce tükenmiş.

Bir gün, telaşın gölgesinde ertelediğin tebessümler, içinden geçen ama söyleyemediğin sözler, bakmaya kıyamadığın manzaralar ve sarılmaya fırsat bulamadığın insanlar zihninde yankılanacak. O an, en çok da yaşamak için beklediğin “yarın”ların hiç gelmediğini gördüğünde kalbin ürperecek.

Ve bir gün, “zamanım var” diye avuttuğun anların aslında hayatının en kıymetli armağanları olduğunu kavrayacaksın. O vakit, keşke’lerin göğsünde ağır bir taş gibi çökecek; suskunlukların, ertelediklerin ve yarına bıraktıkların ruhunda derin bir iz bırakacak.

O an, keşke’lerin göğsünde ağır bir taş gibi duracak.

KİTAP İZLERİ

Öyle miymiş?

Şule Gürbüz

Şule Gürbüz’ün Zaman ve Anlam Arasındaki Yankısı Bir kitabı roman yapan nedir? Belirli bir olay örgüsü, gelişen karakterler, diyaloglar mı? Şule Gürbüz’ün “Öyle miymiş?” adlı
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön