Kitapların arasına koyup da unuttuğum yıllarım var benim.
Kendimi ararken kaybettiğim sokaklarım…
Kendime ait olmayan bir yerde, kendimle verdiğim sessiz savaşlarım.
Kimseyle paylaşmadığım bozkırlarım var içimde.
Ve hangisinde kaybettim kendimi, bilmiyorum.
Hep denedim…
Yenildim, yine denedim.
Düştüm, kalktım, bir daha denedim.
İhanete uğradım, yine vazgeçmedim.
Tipiye, borana, fırtınaya aldırmadım.
Ama hep… hep denedim.
İçinde yer almak istemediğim ama ateşinden kaçamadığım savaşlarım da oldu.
Ve bütün bunların sonunda…
Kim kazandı, kim kaybetti, bilmiyorum.
Ama hâlâ yürüyorum,
Sessizce…
İçimde, kimseye söylemeden.
Soğuk rüzgarlar eşlik ediyor bana,
fırtınalarla savrulan kaygılar…
Ve hep eksik kalan,
kanadı kırık mutluluklar...
Oysa…
Hayata tutunmak için tek bir sebep lazımdı.
Ama her acı, bir başka acının sebebi oldu.
Hani diyor ya Cemal Süreya:
“Meğer ne çok canı yanarmış insanın, baktığı yerde göremeyince görmek istediğini...”
İşte benim hikâyem de tam olarak böyle…
İbrahim Suha