Eğitim, toplumların geleceğini şekillendiren en kritik unsurlardan biridir. Bu sürecin merkezinde yer alan öğretmenler, sadece bilgi aktarımı yapan değil, aynı zamanda öğrencilerin potansiyellerini keşfetmelerine rehberlik eden, onları 21. yüzyılın gereksinimlerine hazırlayan kilit figürlerdir. Ancak günümüzde öğretmenlik mesleğinde yaşanan bazı sistemsel ve zihinsel sorunlar, bu misyonun gerçekleştirilmesini engellemektedir. Öğretmenlik mesleği, doğası gereği sürekli gelişim ve yenileme gerektiren bir alandır. Ne var ki, günümüzde bazı öğretmenlerin öğrencilere karşı sergilediği tavır, mesleki etik ve pedagojik ilkelerle çelişmektedir. "Bu öğrenciden bir şey olmaz" yaklaşımı, hem pedagogik açıdan hem de insanlık değerleri bakımından kabul edilemez bir durumdur. Bu tür yaklaşımların kökenleri, öğretmenlik mesleğine giriş koşullarındaki gevşekliğe kadar uzanmaktadır. Kontenjanların dolmadığı ve baraj sıralamasının olmadığı dönemlerde, yeterli hazırlık ve motivasyon olmadan üniversite kazanıp mesleğe girmiş bazı öğretmenlerin, kendi branşlarına hakim olmamaları ve öğrencilere üstten bakmaları, eğitim sisteminin en ciddi sorunlarından biridir. Eğitim sürecinde en temel yanlış algılardan biri, öğretmenin kendisini sürecin merkezine koymasıdır. Öğretmen kendini eğitimin merkezi olarak gördüğünde, öğrenciyi nesneleştirir ve onun aktif katılımını engeller. Halbuki eğitimde asıl özne öğrencidir. Öğretmenin rolü, öğrencinin öğrenme sürecine rehberlik etmek, onun potansiyelini keşfetmesine yardımcı olmak ve destekleyici bir ortam oluşturmaktır. "Bu çocuk öğrenemez" ifadesi, öğretmenin hem bilgisizliğini hem de çaresizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım, öğretmenin temel görevlerinden biri olan "her öğrencinin öğrenebileceği" inancını yitirdiğini göstermektedir. Türkiye'deki eğitim sisteminin bir başka problemi de rehber öğretmenlerin tercih danışmanlığı konusundaki yetersizlikleridir. Tercih danışmanlığı, "bölümlerin geçen yıl kapattığı sıralamalara göre liste yazmak" değildir. Geçen yıl kapatılan sıralamalara göre liste yazmak hatalı bir tavırdır. Bu alan, çok disiplinli bir bilgi birikimi gerektirir:
- Veri analizi ve istatistik
- Sosyoloji ve psikoloji
- İstihdam projeksiyonları
- Algoritmik eşleştirme
- Python veya R ile istatistiksel modelleme
En az 5-6 yıllık verilerle istatistiksel modelleme yapmadan sağlıklı tercih danışmanlığı yapılamaz. Ancak rehber öğretmenler, "duygusal yönlendirme" veya "geçmiş alışkanlıklarla" hareket etmekte, hatta bazıları kendilerini "uzman" ilan ederek öğrenci ve velilerden ücret alarak sistemin açığını istismar etmektedir. Pedagojik formasyonu olan ancak eleştirel düşünme, bilimsel okuma ve güncel gelişmeleri takip etmeyen bir öğretmen, sadece formaliteden uzmandır. Gerçek anlamda uzman değildir. Eğitim fakültesinden mezun olmak, sürekli kendini geliştirmeyen biri için geçici bir yeterliliktir. Çağımızda veriye dayalı düşünmeyi, analitik aklı öğrenmeyen, "bana göre böyle" mantığıyla hareket eden her meslek mensubu, sadece eğitimde değil tüm alanlarda geride kalır. Bu durum, öğretmenlerin 21. yüzyıl becerilerini kazanması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Hiçbir öğretmenin öğrenciyi küçümsemeye hakkı yoktur. Öğretmenin görevi öğrenciyi yargılamak değil, desteklemektir. Kur'an'da bile Allah "Ve bilgin olmayan şeyin ardına düşme" (İsra 36) buyurmaktadır. Bir öğretmenin öğrencinin potansiyelini bilmeden onu damgalaması, hem Kur'an'a hem de mesleki etik kurallara aykırıdır. Bu durum, öğretmenlerin sadece pedagojik bilgi ve becerilerle donatılmaları gerektiğini değil, aynı zamanda insani değerler ve etik ilkeler konusunda da bilinç sahibi olmalarının önemini vurgulamaktadır. Günümüzde öğretmenlik, "kürsüde otorite" olmak değil öğrencinin keşif yolculuğunda rehberlik etmektir. Bu dönüşüm için öğretmenlerin sahip olması gereken temel özellikler şunlardır:
Eleştirel Düşünme: Bilgiyi sorgulama, analiz etme ve değerlendirme becerisi
Bilimsel Okuma: Güncel araştırmaları takip etme ve mesleki gelişim
Veriye Dayalı Düşünme: Kararları objektif veriler ışığında alma
Analitik Akıl: Karmaşık problemleri çözme ve sistematik yaklaşım
Sürekli Öğrenme: Değişen koşullara uyum sağlama ve kendini geliştirme
Eğitim sistemimizin köklü bir dönüşüme ihtiyacı vardır. Bu dönüşüm, sadece müfredat değişiklikleri veya teknolojik yeniliklerle sağlanamaz. Asıl değişim, öğretmenlerin zihinsel yaklaşımlarında ve mesleki tutumlarında gerçekleşmelidir. Öğretmenler, öğrencilerin potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olan, onları destekleyen ve güçlendiren rehberler olmalıdır. Bu değişim olmadan, diplomalar kağıttan ibaret kalacak, gençler potansiyellerini gerçekleştiremeyecektir. Sonuç olarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığını yeniden kazanması ve eğitim sisteminin kalitesinin artırılması için öğretmenlerin sürekli gelişim anlayışını benimsemeleri, bilimsel yaklaşımları benimsemeleri ve her öğrencinin değerli olduğu inancını taşımaları gerekmektedir. Ancak bu şekilde eğitim gerçek anlamda toplumsal gelişimin motoru haline gelebilir.
