"Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. Pazartesi sendromuyla aynı mantık." – Mark Twain"

Sözcüklerin bittiği yer

Titrek mum ışığında başlayan bu şiir, aşkın uzak, kırılgan ve daimi doğasını anlatıyor. Kayıp, özlem ve hatıraların iç içe geçtiği dizelerde, sevgili uzak bir trende kaybolan bir görüntü gibi resmediliyor.

yazı resim

Bir mum alevinin titrek ışığında
sana yazılmış harfler görüyorum:
Kelimeler, ne geceye sığar ne gündüze,
biraz rüzgâr, biraz tuz kokusu.
Sen, uzak bir trenin camında,
bana bakarken eriyip kaybolan…

Elimde bir avuç kırık dal,
uzatsam, tutar mısın?
Yoksa bırakır mısın rüzgâr toplasın,
dağıtsın dağlara, ovalara?
Dağıtsın ki seni bir daha bulamayayım,
ama her nefeste hatırlayayım.

Aşk, masada unutulmuş bir çay bardağı:
Soğumuş, ama buharı hâlâ tüter.
Sen bahar, ben dalında solgun çiçek,
ne koparım kendimden ne düşerim yere.

Göçmen kuşlar süzülür başımın üstünden,
kanatlarında senin gözlerin saklı.
Bilmezler nereye uçar, ama uçarlar,
tıpkı benim sana doğru uçuşum gibi:
hiçbir haritada olmayan bir ülkeye.

Sana bir şiir yazsam,
kelimeler hep eksik kalır.
Çünkü sen, sözcüklerin tükendiği yerdesin,
biraz deniz, biraz gökyüzü,
ben ise ikisinin ortasında kaybolmuş bir nokta.

KİTAP İZLERİ

Çıplak ve Yalnız

Hamdi Koç

Hamdi Koç’un Hafıza Labirentinde Unutulmaz Bir Yolculuk: "Çıplak ve Yalnız" Hamdi Koç’un "Çıplak ve Yalnız" romanı, okuru daha ilk cümlesiyle yakalayan o nadir eserlerden: "Amcam
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön