"Suya Kanat" Ummana Karışan Şiirler

Her ne ise, hem kitapları bilirsiniz, bıraktığınız köşede, evet tam da oracıkta bir kedi gibi sessizce bekler, bir insan elinin ciltlerine, insan gözünün içlerine bakmasını isterler Kitapların bu bakışına kayıtsız kalamadığım için şöyle minik, şirin bir çırpıda okuyabileceğim kitabı kitaplığımdan alıp okudum. Hacmi küçük ama etkisi büyük bir şiir kitabına denk geldim Şimdi sizlere bu eser hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum...

yazı resimYZ

Can sıkıntımı gidermek içün okuyorum Evet, çokça okuyorum. Can sıkıntım dediysem zevk almadığımdan, haz duymadığımdan değil bile isteye okuyorum. Bilirsiniz bazen insanın ruh dünyası dünkü gibi değildir. Kendi garına çekilmek ve yalnız kalıp kendiyle meşgul olmak ister. Bu yalnızlık hâli bazen bir mecburiyet, bazen de kendiliğinden gelişir. Fark etmez. Neticede insan, nefes alıyor, yaşıyorsa; dertleşecek, konuşacak, gezecek, dolaşacak, düşünecek, sevecek, sayacak, kızacak bir dosta gereksinim duyar. Benim de tam da şu sıralar; yakın, sıcak, efendi, ağırbaşlı, söz dinleyen, anlayan, neşeli, güler yüzlü, yer yer kızgın, bazen kıskanç, bazen de deli bir dosta ihtiyacım var. Saydığım özellikte bir dostluğu insanlar arasında bulmayı samanlıkta iğne aramaya benzettiğim için ben de kitaplarımla yakın dost oluyorum

Her ne ise, hem kitapları bilirsiniz, bıraktığınız köşede, evet tam da oracıkta bir kedi gibi sessizce bekler, bir insan elinin ciltlerine, insan gözünün içlerine bakmasını isterler Kitapların bu bakışına kayıtsız kalamadığım için şöyle minik, şirin bir çırpıda okuyabileceğim kitabı kitaplığımdan alıp okudum. Hacmi küçük ama etkisi büyük bir şiir kitabına denk geldim Şimdi sizlere bu eser hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Evet, Suya Kanat isimli bu kitap Kaybolmak ile başlayıp Gaybol-maka doğru akan bir yolculuğu, tevekkülle kabul etme şuurunun keskinleştiği, kâlden, hâle dönüşmeyi tamamlamaya çalışan bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor! İlginç de bir not var kitapta. Şöyle diyor şair: Suya Kanat şairin muhtemelen son şiir kitabı.

Mühür Kitaplığı, İhsan Deniz imzalı, 39 sayfalık bir içim su ama umman tadı veren enteresan şiir kitabındaki şiir adlarına bakıldığında sanki Rilkenin mi yau bunlar demeden edemiyorsunuz. Hatta bu kitabın ismi: Saatler Kitabı olmalı, şair yanlışlıkla mı Suya Kanat koymuş diye düşünmeden edemiyorsunuz Zira Serin, Ağır, Uzak, Sessiz, Derin, Yakın, Kuşkulu, Durgun diye başlayıp hepsi Saat ile biten şiir başlıklarından başka bir çağrışım çıkartmak mümkün değil. Ama, fakat ve lakin tek tek şiirleri okumaya başladığınızda, kitabın tümüne yayılan ana düşüncenin, kitabın bağlamını kuran temel şiirsel vaadin ayrımına varabiliyorsunuz. Ve elbette bütün kitabı özetleyebilecek eski, çok eski bir mısra aklınıza geliveriyor ama bu mısrayı yazının sonuna bırakacağım müsaadenizle

Şimdi gelin hep birlikte bu şiir kitaba bir gözatalım

***

Epistemolojik kopuşun fikir babası Gaston Bachelardın, bizim anâsır-ı erbaa olarak bildiğimiz dört unsuru (hava, toprak, ateş, su) evrensel imgelemin eşiği ve kaynağı olarak ele alıp yazdığı bir dizi eseri var. Bu girişimin bir uğrağı olan Su ve Düşler isimli eserinde ise hazret şöyle der: Derin suda kaybolmak ya da uzak ufukta kaybolmak, derinlikle ya da sonsuzlukla özdeşleşmek; insanoğlunun, imgesini suların yazgısından alan yazgısı budur işte.

Kaybolmaktan Gaybolmaka

İşte İhsan abinin şiir kitabı Suya Kanat tam olarak evrensel bu durumu kaderi olarak taşıyor gibi geldi bana. Elbette başta Kaybolmakla yola çıkar (Şu sarhoş denizin ufkunda nasıl kayboluyorsa sırtlan / kaçmak istedim ben de dilimdeki o âtıl yaradan) sonrasında bir arzudan, fakat nihai bir arzudan arınma deneyimi olarak Gaybolmaka doğru senkronize olur yazarımız

Aslında İhsan Denizin şiirinde daha başlangıç anlarından beri su, deniz, yağmur, kuyu, kıyı, köpük, ırmak gibi bir dizi sözcük öbeğiyle bize ulaşan bir sıvı/akışkanlık imgesi bolca bulunuyor. İlk kitabı Mağara Küllerinden (1984) bir dize örnek vermek gerekirse: denizler seni anlatamaz. Zaman zaman geriye çekilir, derine iner gibi olur. Ama her kitabında alttan alta bu saklı varlığını hissettirir bize o gizemli akışkanlık. GeceDilOldu (1998) kitabından sonra ise adım adım, giderek baskınlık kazanmaya başlar. Hurufi Melâldeki (2002) Toplu Sayfa şiirinin bir bölümünde: İnsan bir denize kaç kere bakabilir?.. Hiç unutmam: Aynadaki yüzüne yanan/ bir denize bakar gibi/ bakmıştı Cahit Zarifoğlu Yüzündeki denize öyle bakanı hiç görmedim!/ Hiç sormamıştım bugüne/ kadar: Bir denize bakmayalı kaç/ zaman oldu? Bir denize sığmayalı/ kaç zaman? der

Bachelard abimiz de ismini zikrettiğim eserinde; Su tözsel bir yokluktur. Umutsuzlukta bundan daha ileri gidilemez. Kimi ruhlar için su umutsuzluğun maddesidir. der. İhsan Denizin 40 yıla varan şiir serüveninin hiçbir döneminde umuta, neşeye, nikbinlike uğramadığını tespit etmek bizi nereye ulaştırır? Belki şöyle bir çıkarıma: ben ile nefs ile dünyada olmak ile didişen bir şiirdir İhsan Denizin şiirleri Baştan buna yazgılı bir şiir çünkü. Ve kaderi de tıpkı bir kitabının adı gibi Baht-ı siyâh olan bir şiir

Su ve akışkanlık, Batı şiirinin büyük imgelem havuzlarında çoğunlukla Narcissusa bağlanır. Ya da periler, Nympheler, Nereus Kızları, kuğulara filan Bir yanı narsisizme, bir yanı melankoliye çıkar bu imgelem kaynağının. İhsan Denizde ise her ikisi de yoktur! Çünkü melankoli ile melâl aynı anlama gelmez! Yakındırlar, karıştırılırlar ama ontolojik olarak birbirinden farklıdırlar.

İhsan Denizin yolculuğu, yazının başında da dediğim gibi, Kaybolmakla başlayıp Gaybolmaka doğru akan bir yolculuktur adeta Şair de zaten bu şuuru her haliyle, ama Batıya özgü bir trajedi kahramanı gibi değil de Doğuya yani bize ait bir kul olma haliyle kabul eden, onu taşıyan, kaderin içinde eriyip ummana karışmayı dileyen ve bekleyen biri olarak karşımıza çıkar. Ve bunu, şu dizelerdeki gibi çok zaman önceden beri bilendir:

Kaybettim,/ ihsanı/ ve denizi/ ve içinde ketbolan İhsan Denizi. (Baht-ı Siyah, 2009).

Son şiir kitabı mı?

Hayır değil. İnşallah da son olmaz. Zira bu kitaptan sonra Tam adlı bir şiir kitabı ve toplu şiirlerinin yer aldığı Dut Ağacında (Toplu Şiirler 1980-2015) adlı iki eseri daha dünyaya getirdi. Suya Kanat, ise tüm şiir kitapları arasında son şiir kitabıyla da uyum içinde bu şuurun keskinleştiği, kâlden hâle dönüşmeyi tamamladığının bir göstergesi gibi geldi bana.

Şair, Pessoadan, Sular çağırıyor beni / Denizler çağırıyor / Beni çağırıyor ete kemiğe bürünen tüm uzaklıklar epigrafıyla açılıyor Suya Kanat Şair bu çağrıya yanıt veriyor kitaptaki şiirler boyunca ve sonunda iyice küçülen puntolarla kapanışını [bitişik yazılmış] şu dizelerle yapıyor: kaderimeboyuneğdim.

İhsan Denizin 1998 yılından beri eserlerini takip eden bir okuru olarak Hayalînin o muhteşem mısraını anmakla yetinelim biz, yazının başında söz verdiğim gibi. Belki de kimbilir- yazmacağını söyleyen şaire bir cevap olur bu dizeler:

Cuylar çün erdiler deryaya hâmuş oldular.

Allah şairden razı olsun

Kalın sağlıcakla

Başa Dön