Eşik
(Omerta Laxus) 30 Eylül 2004 |
Deneysel |
| |
Denizaltının dibindeki dikenlikte toplanmış binlerce kokuşmuş, kakışmış canavar psişik kokularını bir kibrit çorbası macununun kara yapraklı bir satırına koymuşlardı...... |
|
Kültürel Harabelerimiz Ya da Mirasımız - I
(Omerta Laxus) 16 Kasım 2004 |
Deneysel |
| |
Az gelişmiş cinsel organları olan, vahşi beyaz bilge kıllara sahip yassı sayılar kabilesi tarafından bilinçaltına ve diri bedenine her açıdan tecavüz edilen, egosu parçalanan güzeller güzeli genç, soylu prenses :-(’F (biz onz kısaca üzgün ef diye |
|
Kültürel Harabelerimiz Ya da Mirasımız - II
(Omerta Laxus) 18 Kasım 2005 |
Deneysel |
| |
:-(’F 'in ve insanüstü kakım gücüne sahip erdemli bilge filayaklı sevgilisi, matemetiğin çıkılamaz varolmayan küresinden (nokta) paçayı yırtıp sonsuzluğun kuyruğuna takılmanın bedelini bir önceki maceralarından daha kolay ödemediler |
|
Yalnızlık Senfonisi
(Omerta Laxus) 8 Nisan 2008 |
Deneysel |
| |
...Kahramanlık geçitlerinin gelgitlerle kirlendiği bir gece kaçmaya çalıştım çatıların kemirgenliğinde pişmeye çalışan çatışmaların gerginliğinden lakin NAFİLE!... |
|
|
Merdivenlerden çıkarken, orada olmayan bir kıza rastladım; bu gün de yoktu orada! Keşke, keşke hiç gelmese. Geldiğine göre bir bildiği var. Ama bunu benle paylaşmaya de gerek duymuyor. Duysa da bir şey fark etmez çünkü orada değil ve hiçbir zaman orada olmayacak. Zaten orada olup olmaması bişeyi değiştirmiyor. Değiştirseydi bu güne kadar bişeyler değişirdi.
Acaba değişti mi de ben farkında değilim? Amaaaan yine saçmalıyorum. Yaşadığımız zamanın boyutu tek yönlü değil mi zaten? Alternatifini görmüyorum ki kıyaslayabileyim bişeylerin değişip değişmediğini. O zaman niye kendimi kasıyorum? Bu kadar çok soruyu kendime niye soruyorum? Soru sormanın anlamsızlığını sorgularken niye soru işareti kullanmak ihtiyacı hissediyorum?
İşte okula gitmediğim o lanet gün yataktan kalktıktan sonra bunlar geçiyordu kafamdan. İlle de lirik bişeyler yazmak lazım diye düşünüp düşünüp üşüştüm kendi başıma. Sonra da kendimle küsüştüm. Bir vakit geldi kendimle yollarım kesişti.
Ve bu da onu ilk okuyup idrak edememe durumundaki kısır döngünün hayaleti olarak algıladığım algı bezlerimin çok az miktarda algı fışkırdığını duyumsadığım an aklımdan geçenlerdi. Bunların her birinin bir anlamı var desem yalan olur, cüzdanımı düşürdüğümdeyse bu entelektüel kasıntıdan geriye bir şey kalmaz çünkü artık sen kos koca bir götsündür. Ama bulunca hemen ona sembolik olarak küfredip aynı havanı takılabilirsin aynen bu öyküde olacağı gibi.
Bu yazınsal anıtların çizgilemiş olduğu çerçeveyi yanıma alıp dünyanın en güzel fotoğrafı sergisine yolladım, yollamaz olaydım. Nerden bileyimdi ki birinci seçilecek ve kendime ayırdığım bunalımlı ve de mütevazi hayatımı geride bırakmak zorunda kalacağımı. Bir anda yıldızımın parlayacağını. Sonra gözden düşmek için her şeyi yaptım ama yaptıklarım daha da sanatsal oldu.
Neyse bir gün şansım yağver gitti ve bu şöhret basamağının popülist ayaklarından kaya kaya yuvarlanmaya başladım, yoğrulup yoğurdum, kimin yoğurdunu kime kakaladım, kala kaldım, kadim, kaldırm, saldırım, salınım, focault!un cinlerini salınım yapan bir sarkacın üstündeyken aynı anı tekrar tekrar ve farklı şekillerde yaşayarak okudum, üfürdüm, tükürdüm veeeeeee işte süper selmaaaaa!
O andan sonra nerede olduğumu bilmeden yıllarca yabancılık duygusunun kısırlığında bir kıvamda hayatımı fırına salarım deneysel bir yemek pişirmek için. Olan olmayan çocuklarıma olacak çünkü deneysel ve de hesaplarım boşa çıkmazsa deneysel bir anneden olsa olsa sülfürik asit kıvamında gayet de deneysel çocuklar olur. Yaaaa, bunun duyguların paniği olduğunu biliyor muydunuz?
|
|