Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Dalların yapraklarla olan münasebetleri doğrultusunda gelişen içgüdüsel güzergahlarıeskimiş ve de değişmiş bir yabancılar hanında kesişiyordu. Bir yanda yabancılara yabancı bir kral, öte yanda çırıl çıplak, sevgi dolu, içten bir kız. Kız kıskıvrak doldurup içini bir şarjör misali takar, dudaklarına sürer ve her örtüü yerden kan kanlar akmaya başlar, bu arada horozlar öter, sabahın en kör saatlerinde, canlanaduran kötü kalpsiz şehitler şehirlerde cirit atarlar. Ciritlerden şeritlere kat edilecek olan kafkanın itirafları sayesinde titreyen eller bir söyleşi göstergesindeki çılgınlığı ifade ettiği sırada duyulan çığlık, ete ve de kemiğe bürünmüş bir asaletin can çekişen hayaletini oynamaktadır tiyatral bir odada. Bu uçuşan zorbalıklar temeline yapılanmış çarpık ve çatallanmış oyunun kısa bir özetini yapmış olmak onun gözünü fillerin takıntısıyla kıyaslanması gerektiğine inanıp inanınp ibadet etmesi şöyle dursun, arkasına yaşlanıp başına konar bu deve tüyü. Buradaki bakışma onlar için bir son adeta bardaktaki sefillik damlalarının yığıltısında boğulmuş deli-kanlının sesinin tınısındaki alaycı tavır taklalar saltolar atarak kendi kuyusunu kazmaktadır, kazılan kuyunun dibindeki deniz kabuğunun örtüsü ötüştükçe derinleşen bu mevzuu gitgiderek kırılganlaşmaktadır. Onu ordan geçerken rastgele bulan bunak dördüncü durakta ört bas edilmiş bir kambura üfleye dursun gözlerden damlayan kamasutra ışınları kaynamak sureti ile düzey aşımına uğrayarak boşlukta fevkalade serinlemiştir. Sahanlığın kenarındaki kıyı şeridini yatağın kenarına işaretleyip girdapları yatırdım bağrıma çağını lekeleyip kitapların bastonuma eğdim kıllarımı, kenetlendim sabuna, kaşığa bir de gecenin karanlığına, karmaşa bir çocuk edinmiş, boşluğun karnından kendine bir oda ayırtmış, kedicik odaya talip. Ahırın postası sigorta yıllarının yankılarıyla dans ettiği sırada çıkagelmiş çarıklı çocuk. Gençliği yitip kaymış bir uçurum tarlasının kenar yüzünden yukarıya doğru ama dönmüş bakmış geldiği yerin serinliğine; ye kürküm sen de ye!!! Bir müddet çobanlık kurslarındaki tasarı tadilatlarından koyarak bir tabak, tasları tapınaklardan çalarak kopyalamış hayalarındaki geni ki; kırılmasın yegane yazılmış erdemin dişisi; aşk. Yayılım ateşine almışlar dünyayı ve de Konya’yı o dağda bir kurt vermişler, kendime kişneyerek sıyrıldım atalarımın kanalize ettiği salya bahçelerin lezziz, uğurlu böcek rakamlarından. Uçsuz bucaksız soğan tarhanaları almış göllerde yüzen yosmayı kaldırmış kaldırıma üç tas dondurma bulamış hamamlardaki kanamalara. Kontrifüje bayılmış gözlerimdeki kemanenin paylaşımında daha da ileri gitmek isteyen sümkürüklü derviş derdine girince toprağın, tomurcuklar açmış koynunda yosmanın. Tomurcuklara soyunup uyuyan sevgilinin sevgi harabelerinde uyanmaya yüz tutmuş kara fatmalar ketum olmuşlar tanrılarla beraber. Bekareti bozulmuş süslü aygırlar ulumaya başlamışlar tersinden, uçan ay salamının ucundaki kelimelere doğru. Gökden üç çocuk enmiş (İsa, Musa, Muhammed) tabellaların geometrik eleştirisine doğru yol almışlarsa; kaçınılmaza kaçabildiklerindendir kulaklarındaki tepe dibi sularına ordan 72 devenin tüy salkımını doldurmuş, laflar gevelemişler şeytanlara ama nargile tüttüren boğalar ateş nergisinde dişlediklerinden boğazlarındaki kraterden gelen kesme şeker solucanı havalanmış yalpalayan karıncaların bellerindeki karneden. Gamalarındaki hilallerde doğma altı karınca aleti tüm acımasızlığıyla saplandı bütün kurtların neşterlenmiş kalplerine. O gün bu gündür küçük tarzan koparmış ipini gelininin. Bağrına bel bağlamış gezegenler hayalinin kavurmalı tüfek tükürüğünde girdi ay gecenin koynuna ama kızın babası olacak tavşan tazının ardısıra zıplaştı sopasıyla tanzimatın, fermuarını açtı yüce dehlizlerde bilincinin ama oraya yerleşen zencinin cüzdanı çiş yaptı bütün hayallerine ustanın. Silgi aldı, bu defa, kristal hayalet gemileri baştan taşa şişledi, yaş aktı bokundan 5 damla şişliye saklandı balkondan bakan kız uçar adımlarla yellendi geçmişteki saklandığı mağraya (egosuna) ama ardaki gururlu genç maça gitmişti sevda bilemeğe. Ordan geçen resmi bir bot sevda selinin eşiğindeki kapıda kahramanca savaşarak can verdi hayalarındaki salatada. Kahkahayla başlamıştı onların rüyaları ve yine Yeldeğirmeninde pişecekti yavrularındaki tombul kaz yumurtası. Ne eyleyim ki başlangıcı olmayan bir diyardan geldik sonsuzluğa uğrunda dünyaları devirecek kavram karmaşalarında devlerin diz çöktüğü bu diyarda temellenen ne varsa bizden kopan bu çayıra, kaşık olanın da avradını, olmayanın da yerinde yeller esecek akyuvar havuzlarındaki güllerin kırmızımsı kataloğunda. Banyoda kavrulan gönüller ekşirlermiş zamanla aynadaki iskeler durmuş koynunda onların açmasını bekliyoruz kasımın 26’sında. KEMİRGENLERE GEBE KALMIŞIM GÖVDEMİ VARSIN DAĞITSINLAR YELEMİ UĞURLAR OLSUN HER YİĞİD GİBİ BANA DA VARSIN SULANSIN BU BİLGİSAYAR (DEFTER) ÇEKTİĞİM IZDIRAPLA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Omerta Laxus, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |