Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Dehlizler dümenlere basmışlar sabahın şelalesindeki oturaklarla, oturup kalkayazmışlar buhranlarda, kopsun gitsin içimdeki kedi kendi dermanına, gömmemek lazım eteklerdeki kelekleri gök yüzünün en saçma mertebesine. Gün bu gündür, yarın değil, yarınlara kakılsın dünlerin şehvet pınarları, kaka bombalarının bunalımında, hiç eksik olmasın keneler kemerimden, kime isterse ona batsın ihanetin yırtıcı karmaşası. Batsın, bitmesin bu kement atılmış konak, konmasak da cennetin kokuşmuş kusmuğuna, kussun kestanemin dış kenarı kabuğuna, alsın götürsün beni denizler içerisinden gelen ak kaşıklı helale, çatık kaşlı kumbaracının başı boynundan çıkık, sarılmış rüzgarın ateşesindeki çıplaklığa, bağlamış gövdesindeki özgürlüklerin her birini bir bataklığa, hem de öyle bir bataklık ki, görene de görmeyene de halis bir muamma. Bakmaya çalışıyorum kavisinden elmanın aynasında, bir düş imgeleminden başka çıkan yok karşıma, düşler düşkündür düşüklüğün püskülüne, pençesindeki kavrama, kanırta parçalaya, alıp götürsünler beni karakola, kömürün kehanetindeki çakmakçının tüneline girip girmeme tereddütü, böyle özel göründü, tetikçideki keramet, gözlerindeki metanet birleşip büyük bir kaos sıçrattı yüreğime, yoğruldum, yoruldum, kış kıskaçlarının yanan baharatlarındaki esamesi okunamaz acıyla, içimden gelip bedenimi yırtan kusmuk yeşermelerinde karşıma çıkan hristiyanın kamburunda gizliydi hayatın kül yutmaz koşulu, koşulu koştum, ürkekliğin yelesini yakaladım bir çırpıda, bindim tepesine ağzından alev saçan aşkın, koşumlarını bırakana kadar kara sevdanın, bıraktığım anda döndü bana yüzünü ve üfledi en derinden gelen alevli öpücüğünü kulağıma, yangınlarla seviştim hem de çok şehvetli, aynaya bir baktım, mahşeri bekleyen zebaniler selam durdular bana saygıyla. Çemkirdim içimdeki kolpayı ortalığa, bata çıka yürüdüm aklımdaki mayın tarlasında, var olan tek şeye ulaşma arzumunn yarattığı kadife ışığın yankısındaki karanlığın bilenmesi lazımdı aydınlığa, keskin zekanın kalıpsızlığı çaldı vizyonumu, bindirdi içimdeki çocuğu buz dağındaki çadırların vızıltısına, bir o çiçek bir bu çiçek koşturacağım, yorulunca kendimden kaçacağım, aynaya takılıp taklalar atacağım, atıp tutup attıracağım, boğulacağım anlamsızlığında kerhane cininin bacağındaki kopyada, denizler dehlizler kimleri eşeler, kayalardaki yosunlar kopamazlar, kendilerinden başka bir iz bırakamazlar dünyanın karamsarlığına, kement oldun yakaladın içimdeki güvercini, güvenimi ters çevirip bandın batırdın çapulcunun kel başına. deliliğin kısırlığı dert eylemiş içindeki seyhana, olsa bir dert verse başka, kumanyanın kokar kelekleri burjuva şatosuna vardığında, gök kuşağının kadınları verdiler kendilerine uygarlığı, memleketin vahşi hırıltıları ayrılıyor serden, serse de sermese de içindeki çocuğu ayaklar altına. Sersemliğin yek paresi kalmış aydınlığına çirkefin, bulaşmış her yanına karanfil kokuları.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Omerta Laxus, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |