Akşehir Deresi Suskun Akar
(Nebi AKGÜNGÖR) 10 Kasım 2007 |
Anı |
| |
Akşehir ve Çocukluğuma dair anılarda kalanlar...
Akşehir deresi suskun akar, geçmişin mayıslarından arta kalan son selleriyle, İğdeli Dede’nin güneybatı yönündeki eski kale kalıntısının altındaki Yazıcı Köprüsünde coşarak ve derenin kıyısına inen her sokak boyunca yüksünmeden devşirdiği eski ve mağrur bir tarihin izlerini de yanına katarak…
Dere kenarında molozların oluşturduğu yükseltinin suya bakan tarafında çatal gövdeli, toprağa emanet duran bir söğüt, selin oluşturduğu göletçiğin içindeki eski kale kalıntısını korumak ister gibi geniş ve koyu gölgeler sunmuş....
Etrafta suyun şarıltısı ve şakalaşan kuşların seslerinden başka seste yok, ortalıkta kimselerde. Yol kenarında toza bulanmış ve meyveleri dallarında kurumuş diken dutları kortej oluşturur gibi dizilmişler. Dağdaki tek katlı evlerin sıralandığı dar ve dönemeçli yolların çıktığı patikalar yabani diken otlarıyla kaplanmış.
|
|
Şehir Kopyaları
(Nebi AKGÜNGÖR) 12 Kasım 2007 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Yüksel Caddesi,bu gece de her zamanki gibi…
Bugün de tanıdık misafirlerinden başka kimseler yok etrafta:Okulun bahçe duvarını kendilerine mesken tutmuş birkaç okul kıyafetli kalabalık,gitardan çıkan melodilere eşlik etmekte…Bayındır Sokak’ın köşesindeki bankı içki masasına çevirmiş ,önlerine doğradıkları birkaç meyveyle üçüncü sınıf şaraplarını yudumlayan ayyaşlar ve onlara eşlik eden kızlı erkekli üniversite öğrencileri. Geceyle birlikte biten şaraplarını yenilemek için kaldırımdan gelip geçenden para isteyen kızlar..
|
|
Kantin Güncesinin Son Harfleri
(Nebi AKGÜNGÖR) 16 Kasım 2007 |
Kent |
| |
Okul koridorunun başındaki atık kağıt sepetini metecessin gözlerle karıştıran müstahdem bir dergi buldu."Türkü” yazıyordu üzerinde derginin.Temiz fakat sayfaları kopmuş geriye sadece başlığı “Kantin Güncesinin Son Harfleri” olan bir yazı kalmıştı.Müstahdem başka tarafları karıştırmayı bırakarak,ilgili gözlerle yazıyı okumaya başladı. |
|
Geleceğini Biliyorum
(Nebi AKGÜNGÖR) 16 Kasım 2007 |
Kent |
| |
Şu yol denilen kaderin benimle bir oyunu belki de, umutsuzluğun doğurduğu yüreklilik.Sanki ağlayan çocuk,sanki gülen bir göz…Şu bir vakitsiz süre bir saat vuruşu ile bir sonraki saat vuruşu arasındaki süreden de kısa aslında.Rüzgar renkler ,ufuk bir başka kantin tarafından bakınca…Sisli görünüyor Ankara…Ne de kirli şehir.Yakışıyor ismine “An-“Kara” yani yaşadıkların kader der gibi…
|
|
Sıhhiye ve Yaşamın Güzelliği
(Nebi AKGÜNGÖR) 17 Kasım 2007 |
Kent |
| |
Ankara’nın Sıhhiye semtindeyim.Burası Ulus ile Kızılay’ı birbirinden ayıran bir sınırdır.Ankaralılar bilirler,her kimlikten insanın bir geçiş noktasıdır burası.Yanı başında Adalet Sarayı vardır,karşısında Dil-Tarih.Sıhhiye diye boşuna dememişler,sağlık semtidir ayrıca burası;İbn-i Sina,Numune,İhtisas,Hacettepe Hastahaneleri ile Sağlık Bakanlığı hep buradadır.Biraz yukarısında Abdi İpekçi parkı vardır.Nümayişlerin mekanıdır burası.Kızılay’da, Tandoğan’ da yapılamayan gösteriler,Abdi İpekçi parkında yapılır.Parkın yukarı bitiminde Sıhhiye Ordu Evi vardır.Parkın içinde İşçi Bulma Kurumu ve Pazar yeri.Dil-Tarih’in aşağısında Zübeyde Hanım Kız Lisesi bulunur.Olgunlaşma Enstitüsü ,TRT Ankara Radyosu Etnografya Müzesi , ve Türk Ocağının eski binası; DTCF İle birlikte Sıhhiye’nin en eski binalarıdır. |
|
|
İlk yalnızlığımı, hayallerimin kahramanının hiç gitmeyeceğini, sonsuza kadar hep benimle kalacağını düşünürken bir anda yaşamımdan sessizce ve gizlice, geride boynu bükük bir çocuk olarak beni bırakıp hiçbir şey söylemeden çekip gitmesiyle anladım Vasconcelos’un Şeker Portakalı’ndaki Zeze’nin hayal arkadaşı gibi bir arkadaştı bu. O gittikten sonra hayallerimin tek kahramanı bendim, ben oldum hep. Kimse sadık olabilecek kadar sınanmadı o günden sonra...
|
|