Peregrinus (Eda) Sendromu
Peregrinus Sendromu, ortam veya çevre değiştirdiği vakit bir bireyde geçici olarak ortaya çıkan eksensiz davranış ve konuşma alışkanlığıdır.
Peregrinus Sendromu, ortam veya çevre değiştirdiği vakit bir bireyde geçici olarak ortaya çıkan eksensiz davranış ve konuşma alışkanlığıdır.
Son 10 yılda sayıları gittikçe artan ve emekli bürokrat, asker ve siyasetçilerce kurulmuş olan, "stratejik araştırmalar merkezi" ismi altında büyük bir pazarlama şirketi gibi faaliyet gösteren, büyük bir pazarlama şirketi gibi örgütlenmiş, Türkiye'ye yapılan dış baskılar ve stratejik oyunların yurt içindeki güler yüzlü postmodern pazarlamacılarına dikkat etmek, ve
Yüzyıllardır bölge halklarını sömüren, toprak reformuna karşı çıkan aşiret reisleri, tarikat şeyhleri ve toprak ağaları kendilerini kurtarmak için bir siyasal parti oluşturup halkın öfkesini Türkiye Cumhuriyeti'ne yönlendirmekte ve onu hedef göstermektedirler. Bu açıkça bir meydan okuma ve karşı devrimdir. Oysa tepetaklak edilmesi gereken doğudaki gerici feodal düzen, töreler,
Haçlı devletlerinin Güneydoğu Anadolu ve Antakya'daki varlığı hem Avrupa dillerindeki bazı sözcükler ile yazımsal özelliklerin (dişil-eril ayırımı gibi) yerel dillere aktarılmasına, hem de yöre halkının ırksal ve genetik yapısının değişmesine yol açtığı açıktır. Yoksa Farsça'da olmayıp salt Avrupa dillerine özgü dilsel özelliklerin herhalde gökten zembille indiğini söyleyecek değiliz.
Günümüzde, üç beş kitap okumakla kendilerini kültürlü, bilgili ve bilge sanan medyatik postmodern yazar ve çizer takımı, dinci ulema ve büyükbaşlarından gelen yönlendirmeler doğrultusunda “tarihimizle barışalım” söylemi ile Osmanlıcayı canlandırma ve Osmanlı’yı diriltme gayreti içine girmişlerdir ! Yani nerdeyse Osmanlı yıkıldı diye ağıt yakacaklar! Destur, destur!
Kürtçe diye bir anadil veya dil yoktur. Neden ? Çünkü, Kürt olarak tanımlanan etnik gruplar Farsça, Türkçe veya Arapça gibi dilleri konuşurlar. Ancak, dilleri dönmediğinden, konuştukları Türkçe nasıl kabaysa, konuştukları Farsça ve Arapça’da kabadır. Bu kaba Türkçeyi nasıl ki ayrı bir dil olarak tanımlamak mümkün değilse, aynı şekilde,
Bu sabah o kimsesiz bahar sabahlarının yorgunluğu var üstümde. Gökyüzünü apartmanlarla, gökdelenlerle, demir vinçlerle, çirkin minarelerle
Hiçbir işgalcinin yaşamı sevdiği veya yaşatmaya özlem duyduğu görülmüş müdür ? Şimdiki hegemon yazarlar işte tam böyledirler. Kısırdırlar ve kurutmaya mahkumdurlar. Güvensizdirler, dolayısıyla bütün yeteneklerin zindancısı olmak zorundalar. Haksızlıkla geldiler, hakkı yazamıyorlar, dünyaları insansız ve haksızdır ve bir tek kendilerini bu topluma kakanları biliyorlar. Bağlılıkları yalnızca kakanlarına, kendi
“Musa, Ulus Yaratan Peygamber” adlı anı romanında Musa’yı göklere çıkaran Yahudi asıllı Fransız yazar Gerald Messadié Tevrat’taki bu dehşet verici soykırımlar karşısında Tesniye 34:12 ye gönderme yaparak Musa’nın bu korkunç soykırım emirlerini verdiğini kabul edemediğini, bu olayları bu nedenle kitabına almadığını belirtir! Yine devamen yüce Tanrının böyle soykırımlar
Etik bir ilke olarak, eğer bir roman hayal ürünü bir takım olayları sanki gerçekmiş gibi anlatıyorsa bu tür romanların başına “burada anlatılan olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle hiçbir ilgisi yoktur” gibisinden uyarılar konur. Böyle bir uyarı konulduğu halde yine de okur bu hayallerin arkasındaki gerçeği
Roman, dedesi yaşında bir adamla evlendirilen, ergenliğini yeni yeni yaşamaya başlayan, genç bir kızın dramatik, kısacık yaşamına yer veriyor. Romandaki en çarpıcı ve saklı öğe bu. Bu öğe dinsellik, kutsallık ve ipek dokunuşlu, ayva gülü gibi kokan müezzin ezanlarının verdiği rehavetin ötesinde kanayan gizli bir yara olarak kendini
Gagavuz şiirindeki sevgi ve aşk temaları salt sevgiliye duyulan aşk değildir: ana sevgisi, anadil sevgisi, aile ocağına duyulan özlem, yurt topraklarına duyulan sevgi de şiirlerde baskın ve şaşırtıcıdır. Vatan sevgisi büyük özverilerle ellerinde tuttukları, üzerinde yaşadıkları bereketli topraklardan kaynaklanıyor. Bu aynı zamanda bir ulus olarak, bir toprak parçası
Ancak şimdi burada bir yanıltmaç (paradoks) söz konusu. Modern sözcüğü çağdaş, ilerici, devrimci, reformcu, yenlikçi, muasır sözcüklerine eşanlamlı veya yakındır. O halde postmodernizm bunları da aşan bir düzleme mi işaret ediyor? Yoksa bunları yadsıyor mu?
Başlıca yapıtları:
Eski Kule Müziği (şiir)
Geometrik Aydınlık (şiir)
Havanın Fen Noktası (şiir)
Tartaros Paradigması (eleştiri)
Teslis Sendromu (eleştiri)
Nano Kutsallık (eleştiri)
Sevgili Kutlu Yaşam (öykü)
Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)
İstanbul
Eleştiri, inceleme, araştırma, deneme
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot
Montaigne, Voltaire, Bertrand Russell