Hulki Can Duru

Yeni Hayat (1ci Bölüm)

Başkahraman anlatıcımız, o “sihirli kitabı” okuduktan sonra, “yabancı bir ülkenin tehlikeli sokaklarına çıkar gibi” 22 yıldır yaşadığı mahallesinin sokaklarına çıktığında, hem büyük bir öfke, hem büyük bir sevinç duyacaktır: Bugüne kadar hep kandırılmıştır. Öfkesi bundandır. Oysa, bu ülkenin çocuğu değildir o. Her şey değişmiştir. Bu topraklar “yabancı bir

Ozanlar ve Atonal (Eksensiz) Şiir Üzerine

Tanrı seçer yalvaçları ve ozanları. Ozan veya yalvaçtırlar, çünkü, birilerinin bu işleri yapması gerekir. Ancak, çağrılan çok, seçilen azdır. Ama, görev varsa, yapan da mutlaka bulunacaktır. Çünkü, sistem böyle çalışır.

Din

İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (4. Bölüm)

9 yaşındaki bir kızla babası yaşındaki bir adamın birlikteliği günümüzde ideal bir evlilik örneği oluşturamadığı gibi Muhammet’in daha sonra karılarının sayısını 9’a çıkarması da günümüz için maalesef iyi ve güzel örnekler oluşturamaz. Böyle bir aileyi gençlerimize nasıl örnek bir aile olarak göstereceğiz? Böyle bir modelin günümüz toplumunda çok

Din

İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (3. Bölüm)

Kadını bu dünyada salt bir seks ve doğurma aracı olarak görüp onu kara çarşafların altına gizleyerek cinselliği yok saymaya karşılık, öbür dünyada abartılı bir seks patlamasını müminlere armağan olarak sunmaya kalkışmak psikotik bir çelişkidir. Ancak, Adler kuramına göre bu bir çelişki olmayıp, önceki durumun "telafi edilmesi" veya dengelenmesi

Din

İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (2. Bölüm)

Prof. Dr. Ayhan Songar, İslam kültüründeki cinsel patolojiyi incelerken Divan şiirinden örnekler verir ve Osmanlı Sarayındaki “içoğlanı” kurumunun eşcinsellik ve oğlancılığa en somut örneklerden biri olduğuna değinir. Songar'ın verdiği bilgiye göre Osmanlı Sarayının oğlan gereksinimini karşılamak üzere Sakız adasında edilgen eşcinseller yetiştirilirmiş.

Din

İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (1. Bölüm)

Yunan mitolojisindeki hiç yaşlanmayan ve hep genç kalan nemfler kendilerini şehvet dolu insan başlı atların (Satirler) taciz ve saldırısından korumak durumundadırlar. Ancak, huriler için böyle bir tecavüz tehdidi yoktur. Çünkü, insan başlı atın İslam mitolojisindeki karşılığı El Borak dişi bir attır. Kanatları olduğundan Pegasus’a da benzer, yüzü insan

Omega Melancholia (Omo) Sendromu

Hastanın yüzü içinde bulunduğu endişe, acı ve ızdırabı yansıtacak bir hal almıştır. Ağız, yanaklar ve kaşlar aşağı doğru sarkmıştır. Yüzünde çok büyük acılar çekmiş, sopa yemiş, ölümlerden dönmüş bir insanın hali vardır. Alın çizgileri derinleşmiş, iki kaşın arasında alın derisi "omega" harfi şeklinde ( Ω ) buruşmuştur. Bu

Sevgililer Günü ve Dinlerin Sevgi Algılayışı

Çünkü her şeyden önce dinlerin kurucuları insan sevgisinin ne olduğunu, insanı sevmenin ne demek olduğunu bilmiyorlardı. Böyle bir konsept, kavram da yoktu. Bu nedenle onlar insan sevgisinden çok, tanrı sevgisi üzerinde durmuşlar, tanrı sevgisinin ise, onun uğrunda ölüme gitmek, onun buyruklarına itaat etmek ve emirlerini gözü kapalı yerine

Din

İslamiyet Öncesi Türklerin Dinsel İnançları (2. Bölüm)

Nasıl ki izci oymaklarının flamalarında kullandıkları hayvan simgelerini, veya Türk Hava, Deniz ve Kara Kuvvetlerinin amblemlerindeki simgeleri totem olarak niteleyemezsek, aynı şekilde, Türk oba ve boylarının kullandıkları "kurt, kartal, aslan" gibi simgeleri de put veya totem olarak niteleyemeyiz.

İki Eski Kayakçının Son Mektupları

Bir zamanlar uzak dağların buzulsu kokularını taşıyan, karları savuran, hülyalı fırtınaların durmadan kaynaştığı çok yüksek tepelikler, geniş yaylalar vardı. Bu bomboş tepelerin en yüksek noktası Erciyes Tanrı katına basamak, Tekir yaylası tapınak, kayak da yaşamın ta kendisiydi. Ne alınlarda çizgi, ne gönüllerde kaygı vardı. Rüzgarlar kanatları, karlı dağlar

Din

Gök Tanrı Dininin Yeniden Yükselişi

Ulusumuzu yok olmaktan, tarih sahnesinden silinmekten, esir olmaktan kurtaran ve Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal ve yol arkadaşları devrimlerin önündeki en büyük engel olan, Türklüğün özüne tamamen yabancı bu dinin yarattığı tehlikeyi çok önceden görüp çağdaş dünyada artık yeri olamayan ve bir daha hiç olamayacak olan tekke, zaviye

Marul, Yumurta ve Ampul

Küresel egemenlerin koruyucu kanatları altında olanların halk, öğrenciler, emekçiler ve aydınlarca protesto edilmesi, eleştirilmesi demokrasilerde olağandır, doğaldır. Türlü sınırsız olanakları, yazılı ve görsel araçları kullanarak küresel çevrelerin çıkarları doğrultusunda, her gün, her ortamda, her istediklerini yazan ve söyleyenlerin, özellikle akademik çevrelerde, üniversitelerde, konferanslarda konuşmalarının üniversite gençliği ve aydınlarca

Sürüngenlerin Şöleni

Çoğuldular. Egemendiler. Dokunulmazdılar. Tüm su başlarını, köşe başlarını tutmuşlardı. Kimseye göz açtırmıyor, aman vermiyor, kendilerinden olmayanları yırtıcı köpekleri, kopoyları acımasızca parçalıyor, eziyordu.

Soytarı Zaman

Cumartesi akşamları aile için önemli bir gündü. O gün sinema makinesi ve ayaklı
perde büyük bir törenle kurulur, aygıt özenle yağlanır, çaylar, kakaolar, elmalı
pastalar, pandispanyalar hazırlanır, bebekliğimizle ilgili veya gezilerde çekilmiş
siyah beyaz filmler ve çizgi filmler seyrederdik.

Başa Dön