Hulki Can Duru

Halk Düşmanları

Anayasa Mahkemesi “İntibak Yasası” için yetkisizlik kararı verince emekli maaşları arasındaki farkı ortadan kaldırmak için açılan dava düştü. Gerekçe şu: Ankara 5. İdare Mahkemesi usül yönünden bu konuda yetkili değilmiş! ! ! Emekliler AİHMsine gitmeye hazırlanıyor !

Dağları Delen Budala İhtiyar

Yoğurt yapmak için maya süte çalınır, suya çalınmaz ! Bir tas suya bile maya çalsan o asla tutmaz ! Nerde kaldı koca göl? Üstelik, göl büyür, küçülür, dalgalanır, durulur, kurur. Ancak, dağlar asla değişmez, büyümez, yükselmez, kıpırdamaz, hep olduğu gibi kalır.

Israel Delenda Est?

İsrail bu politikalarını sürdürmeye devam ederse, kendisini çok korkunç bir sonun beklediğini öngörmek için kahin olmaya gerek yoktur. Bu gidişle dünyanın bir çok ülkesinde Nazi bayraklarının yeniden dalgalanmaya başlayacağını, ve o günlerin fazla uzakta olmadığını söylemek de pek fazla bir abartı olmayacaktır.

Tarihin Çarklarını Geriye Çevirmek

Karşı devrimciler, gericiler, şeriatçılar, dinciler kendiliğinden yok olmaz. Ne ülkemizdeki gericiler, ne küresel egemenler, ne de ABD'nin Irak ve Afganistan'daki işgal güçleri tarih sahnesinden, demokratik yollardan, ya da seçimle, veya BM kararlarıyla, veya kendi istekleriyle çekilmeyecekler, yenilgiyi kabul etmeyecekler, son mevziye kadar direnecekler, savaşacaklardır. Seçim olsa bile hile

Kader ve Elindelik

Kaza ve kader düşüncesi tamamen siyasal kökenliydi. Kaza ve kaderi savunanlar, insanda özgür istem ve seçme gücünü yadsıyanlar, savaşları ve dökülen kanları Allah’a havale ederek işin içinden çıkanlar yönetici konumunda olanlardı. Böylece feodal mutlu azınlık kimseye hesap vermiyor, keyif ve zenginlik içinde yaşıyor, işledikleri yolsuzluklar, iğrenç cinayet ve

İsa ve Pavlus'un Şeriata Bakışı

İsa ve Pavlus, birçok düşünür ve dinbilimcinin iddia ettiği gibi bozulmuş Yahudiliği ıslah etmeye çalışan veya Musa şeriatını aslına dönüştürme çabası içinde olan kişiler değildi. Tam tersi Yahudi şeriatını, dinsel kanunları, Yahudi ırkçılığını ve dinsel ayrımcılığını geçersiz kılmaya çalışıyorlardı.

Dragos Hülyaları

Hava kararıyor. Işıklar daha yanmadı...Yandaki yazlık konağın pencereleri bomboş, perdesiz, çiçeksiz...... Su sesleri kesilir gibi oluyor. Yakacık tepelerinde gecikmiş yolcular iç geçiriyorlar. Umutla bekliyorlar. Kuşlar yorgun argın yuvalarına dönüyor. Sayfalar çevriliyor. Manastırın ürperti veren hazin çan sesleri, belli belirsiz, Süreyya Plajının yalı kalıntılarına doğru yankılanıyor... Su kulesi öylecene

Râna ve Rânaların Açmazı (2. Bölüm)

“Bugünün Rânalarına” ithaf edilmiş roman, sözde bir hoşgörü ve barış dini olarak pazarlanmaya çalışılan İslam’ın, Râna’nın gözünden aslında hiç de öyle görünmediğini açıkça ortaya koyuyor. Genç, taze, saf bir ruhun, ama aynı zamanda çok bilmiş bir çocuğunun İslam’a çıplak gözle bakışı, bu dinin genç bir kız kalbinde yarattığı

Râna ve Rânaların Açmazı (1. Bölüm)

Romanda Abdülhamit’e suikast yapıldığı günlerde doğan Râna’nın kısacık yaşamı, dine ve dünyaya bakışı ön planda anlatılırken, arka planda, Ermeni terörü, 31 Mart Vakası, Abdülhamit’in tahtan indirilmesi, İttihat Terakki’nin yükselişi, I. Dünya Savaşı, Ermenilerin göç ettirilmesi, imparatorluğun yıkılışı, memleketin işgali, Kurtuluş Savaşı gibi 20.ci yüzyılın sarsıcı tarihsel olaylarının gürültülü

Patigül

Oralarda bir yerlerde,
gökkuşağının ötesinde,
yükseklerde çok,
gökleri olan masmavi,
uzak bir ülke var,

Şiir ve İd

Evreni açılmış görürsün. Tanrı sana bakar. Evrensel Tanrı... Kozmik eli senin üzerindedir. Bunu hissedersin. Bilirsin. Tek o bakar sana. Seni gördüğünü, seni izlediğini sezersin. Çünkü, tek o okur şiirlerini. Saklı yüreğinin en gizli acılarını, en kutsal özlemlerini o bilir. Sen öyle değerlisindir ki bilemezsin. Ama o şiirlerini ezbere

Uykuların Gizemi ve Agoraphobia (2ci Bölüm)

İnsanların büyük kötülüklere yol açan iyilik anlayışlarından, kendini çocukların varlığında yenileyen yaşamın acımasızlığından, bu acımasızlığın üstünü örten masumiyetin derinliğinden, canlı olmanın aczinden, insanların içinde uğuldayıp duran o çok ağızlı kuyuların karanlığından, hatta uykulardan korktuğunu anlatıyor yazar.

Uykuların Gizemi ve Agoraphobia (1ci Bölüm)

Hokkabazlar, sel suları, mezarlıklar, horoz dedeler, adı sanı bilinmedik kuşlar, sıçrayıp ayın omuzlarına çıkan çatal dilli yılanlar, ağızlarından ovalar dolusu ateş püskürten dağ büyüklüğündeki ejderhalar, gölgeleri şehirleri kaplayan devasa testiler ve tıpkı insan gibi hıçkıra hıçkıra ta dünyanın öteki ucundan yuvarlanıp gelen kum taneleri ve benzer gerçeküstü imgelerle

Filizkıran

Hep kendini düşünen, kendi kendine söylenen, mırıldanan, kuran, uyuyamaz kalbinin çarpıntısından, geceleri ölüm korkusundan. Yükselirken göğe iri beden, iri gözler, iri memeler, iri göktaşları düşer art arda... Bu sonu gelmeyen buz, tunç, taştan suçlar, dualar ve günahlar okyanusunda büyülü halınla yükselirsin...

Yeni Hayat (2ci Bölüm)

Orhan Pamuk'un "Yeni Hayat” romanı tüm insanlık için geçerli, yararlı, insanlığın özlemini duyduğu yeni bir yaşamı ne yazık ki anlatmıyor. Evet, önceden de belirttiğim gibi: bu daha çok yazarın kendisi için, kendi gibi olanlar için geçerli bir yeni yaşam, veya, salt onun yeni yaşamı olsa gerek...

Başa Dön