Kemal Yavuz Paracıkoğlu

Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.

Oflaya puflaya, alınlarındaki ter kalın bir toz tabakasıyla karışıncaya kadar toprağı kazmıştılar. Alican, ablasının hayallerinde yer almak istemeyerek, “yok, “ dedi, “ben toprağı böyle eşeleyip durmaktan hoşlanmıyorum. Hem bişey de bulamıyorsun. Boşuna kaz, dur.”
Gülbahar, “ İyi. Sen keçi çobanlığına devam et...” diyerek öfkelendi

Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.

Ortalığın karanlıkla aydınlık aralığında beklemeyi sürdürdüğü saatler, güneş ışınları tepedeki kale kalıntısı surlara değiyor ama henüz Kayaköy’ün kale duvarlarından aşırılmış taşlarla inşa edilmiş evlerine, ağıllarına, ahırlarına, bahçe duvarlarına değmiyordu.

Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.

Dağın tepesinde, bir kaya kütlesi üstünde yer alan kale, bin yılın rüzgârlarıyla yerle bir olmuştu. Kale surlarına ait aşınmış duvar taşları olmasa buranın bir kale kalıntısı olduğunu anlamak mümkün olmazdı; hiç kimsenin, oraya tarihi bir değer biçtiği de yoktu zaten.

Kaçak

Tren garından biletimi alarak trene bindiğim ana kadar hiç kimsenin şüphelenmeyeceği biri iken, illa da üzerime şüphe çekebilmek için her şeyi yapıyordum. Birinin bana dik dik baktığı anda, aşırı bir korkaklıkla sığınacak bir kuytuluk bulana kadar arkamı dönüp hızla uzaklaşıyordum ve baktığını sandığım kişi, asıl ondan sonra dik

Tip Tip Tipsizler

Biz de, 6.Filo Defol! diye sloganlar atarak, Amerikalı askerleri denize döken üniversiteli abilerimiz gibi bir eylem düzenlemiştik işte: İŞÇİ MEMUR ELELE, GENEL GREVDE!

Büyük Öğretmen Boykotu

Tahir amcamın başkanlığını yaptığı Türkiye Öğretmenler Sendikası, tüm öğretmenleri ilan ettikleri BÜYÜK ÖĞRETMEN BOYKOTUNA katılmaya ve desteklemeye çağırıyordu. Caddelerde ve park, kahvehane gibi oturma yerlerinde buna dair bildirileri dağıtıyorduk. Çeşitli yerlere yapıştırılan afişler için de tercihimiz akşam karanlığı oluyordu.

Komünist Namık

Dersler başladıktan on gün sonra, tam da öğretmenin geleceği dakikalarda, adeta bir ortaokul öğrencisi görünümünde, kısa boylu, zayıf mı zayıf bir çocuk girdi sınıfa. Bir kişi, ilkokul aşağı mahallede, yanlış gelmişsin, diye laf attı, gülüşenler oldu.

Tahir Amca

Karıncaezmez, babanı benim kadar seven bir dostuyla tanıştıracağım seni, dediği zaman kafam karıştı. Onun asıl adı Tahir; ama sen onu Fakir Baykurt olarak tanıyorsundur.
Fakir Baykurt mu? Şu meşhur yazar mı?

Zileli...

Bir de Zileden adam çıkmaz derler. Yılanı Zileliyle aynı çuvala koymuş, yılan, imdat Zileli! diye bağırmış, diye fıkralar üretirler. Onlar gelsinler de adam görsünler!
İyi çocuktu Nazmi.
Adam olduktan sonra da iyi kalmıştı.
Helal olsun ona!

Küçük Saba

Kaç yaşındasın? diye sordum.
Beş, dedi,.
Ama beş yaşındaki çocuklar anaokuluna gidiyor. Sen de, anaokuluna gitsen ya, dedim.
Aklı karıştı.
Çı-ıh! layarak itiraz etti. Ben okula gideceğim.

Rüşvet

mesafedeki Seyitgazi ilçesine çıktı. Aile büyükleri tarafından, Seyitgazi içinde küçük bir ev tutulmasına, ablamın hafta içinde orada kalmasına, hafta sonu izninde de Eskişehire gelebileceğine karar verildi. Ablam, alışıncaya kadar annemin de onunla birlikte kalması için ısrar ettiyse de, babamı razı edemedi. Benim okuldaki huzursuzlarımı da göz önünde tutan

İlk Aşk

Aşk denilen o şey yok mu; ah, o aşk! Ona dair birçok şey beynimde cirit atmaya başlamıştı. Sınıfımdaki kızlar da bir güzeldi ki!

Babam

Babam, her sabah pırıl pırıl tıraşını olur, öyle çıkardı evden; bir kere bile kirli sakalla golaştığını görmedim onun.

Şam İşi, Şamdam İşi, Herkesin Gelir Çişi

Dayanma gücüm kalmamıştı. Çişimi salıvermek üzereydim. Tam da önünden geçtiğim bir karanlık apartmanın kapısının açık olduğunu görüp, girdim. Az sonra apartmanın dış kapısının altından dışarıya doğru bir suşeridi uzanıp akmaya başladı. Suşeridi kıvrıla kıvrıla kaldırıma uzandı, oradan da caddeye indi

Müslüman İnsan Evladı

Annem, oğlanı elektrikli süpürgeyle caminin baştan sona kadar her yanını temizlerken gördüğü bir gün, babamı yanına çağırarak, gördün mü, imam efendinin oğlunu, tam bir Müslüman evladı, diyerek iltifatlar düzdü.
Ben de Müslüman insan evladını görebilmek için yanlarına geldikten sonra, lafa karışarak, muziplikle bir soru sordum: Esin

Başa Dön