Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Öncelikle gülmekten kastımız kahkaha atmak felan değil ya da yüzünüz gülerken içerlerde bir yerlerde hüzün frtınaları kopması da değil. İçinizin ve dışınızın aynı anda mutlu olmasından bahsediyoruz. Zor dedik peki neden zor? Eskiler anlatırlar ''eskiden hayat daha mutluydu', 'nerede o eski bayramlar.' ve sürer gider. Peki bu 'eski' kelimesindeki sır nedir? Eskiye gidelim o zaman çünkü 'eski' nin sırrı eskilerde saklı. Eskiden yokluk vardı tüm işi bırakıp yağ kuyruğunda beklemek, karneyle ekmek almak vardı. Bırak şahsi otomobilleri belediye otobüsleri bile belli yerlere giderdi. İnternette yoktu, televizyonda bir tek radyolar vardı taş plaklara kaydedilmiş musikiler vardı. Telefon lükstü her evde yoktu. PTT'den sıraya girer öyle arardın eşini dostunu. Okumak zordu. Köşebaşlarında 'abi boyayalım mı' derdin okumak için. Yaz tatilinde yan gelip yatmakta ne. Bir yerde çalışıp harçlığını çıkartırdın. Yılbaşları vardı bir komşuda toplanıp TRT izlediğin. Sokağada çıkamazdın akşamları 'yasaktı'. Öyle kıyafet almak yoktu. Sunay Akın Çok güzel söylüyor 'Küçük çocuk babasıyla terziye giderdi. Baba kumaşın önüne küçükte arkasına bakardı çünkü bilirdi önü eskiyince arkasından ona elbise yapılacaktı.' Ne biçim hayatmış o hayat dediğinizi duyar gibiyim. Evet bize göre berbat bir hayat ama o zamanlardan bir adamı çevirsek ve hangisini tercih edeceğini sorsak hiç şüphesiz o 'Eskiyi' seçerdi. Ama neden? Hani mutlu olmak için bir tane sebep bile göremediniz(!) Aslında o kadar çok sebep varki. Birincisi 'eskiler' mutlu olmak için sebep aramıyordu. Ekmek kuyruklarındaki sohbetler başkaydı, internetleri, televizyonları yoktu belki ama çok büyük bir mahalleleri vardı, komşularını tanırlardı. Küçük çocuklar mum ışığı altında dedelerden masallar dinleyerek tatlı uykulara dalarlardı. 'Eskiler' oltalarını denize attıkları zaman balık tutarlardı çocuk bezi değil! Evet eskilerde yokluk vardı ama yüzlerinde bizde olmayan tebessüm vardı. Bizim yüzümüzde o tebessümler neden mi yok? Çünkü biz bir tek Fatmagül'ün derdiyle dertleniyoruz. Ayşe teyzenin değil. Bizler masallarla değil çizgi filmlerle avutulduk. Kocaman apartmanların ardında kayboluyoruz. Globalleşen dünyanın motor yağ kokan oyuncakları yoldaşımız ayıcıklarımız yok. Biz mutsuzuz çünkü buram buram egsoz gazı soluyoruz.!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Melih Karauğuz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |