Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
Daha yirmisekiz yaşında olmasına rağmen ülkenin en saygın holdinglerinin birinde araştırma geliştirme bölümünün başına müdür olarak atanmıştı.Bunu sırf mesleki başarısına değil aynı zamanda özel hayatının düzenli olmasına da bağlı olduğunu biliyordu. Çünkü patronları yarım asırlık aile şirketlerindeki yöneticilerin kendileri gibi oldukça muhafazakar bir aile terbiyesi almış olmalarına özen gösteriyorlardı. O da bu tanıma uyuyordu. Annesiyle birlikte yaşıyordu. Sosyal yaşantısı aktif olmasına rağmen hiçbir zaman gece hayatının içine girmemişti hatta bu konuda oldukça deneyimsiz sayılabilirdi. O liseden beri havacılık ve doğa sporlarına ilgi duymuştu şimdi de İstanbulda bulunan bir havacılık klübünün başkanlığını yapıyordu. Boş zamanlarında klüpteki arkadaşlarıyla birlikte yamaç paraşütü veya deltakanatla uçuyorlardı , bunun yanında Çocuk Esirgeme Kurumundan istekli çocuklara ücretsiz model uçak kursu veriyorlardı. Hatta geçen hafta bununla ilgili Hürriyet pazar ekinde tam sayfa bir röpörtajı bile yayımlanmıştı. O zaman bilmesede hayatının mahvoluşu en mutlu günlerinde birinde başlamıştı.O lanet olası bara neden gitmişti ki sanki ? Arkadaşlarına söz geçirip yeni terfisini evde kutlasalardı bunların hiçbiri olmazdı. Aradan bir buçuk ay geçmesine rağmen her ayrıntıyı hatırlıyordu. Barın kapanmasına yakın hep beraber çıkmışlardı. Alkolün etkisiyle olacak arabasının anahtarlarını barda unuttuğunu ancak otoparkta fark etmişti. Kapıdan içeri girdiğinde ona bakan bir çift gözle karşılaştı. Hayatında gördüğü en güzel gözlerdi. Kalbinin böyle deli gibi çarpmasının başka bir açıklaması olamazdı. O güzel gözlerin sahibi minyon, küt, siyah, düz saçlı genç hanım yavaşça elini uzattı " Sanırım bu anahtarlar sizin " dedi. Anahtarlarını alıp teşekkür ederken " Bu kadar güzel bir kızı bütün gece nasıl fark etmedim acaba ? " diye düşündü. Sonra bir anda düşündüklerini aslında söylediğini fark etti. Başından aşağı kaynar bir kazan dökülmüştü sanki ama kız hala gülümsüyordu ve " Çünkü daha onbeş dakika önce geldim " dedi. Ne yaptığını bilmez bir halde dönüp adeta kaçarcasına uzaklaşırken kızın " yarın akşam..." diye birşeyler söylediğini duydu. Arabasıyla arkadaşlarını evlerine bırakırken tam bir aptal gibi davrandığını düşünüyordu. Gece uyumadan hemen önce ise yarın ne yapacağına karar vermişti. Ertesi akşam bara oldukça erken gitti bu sefer hiç alkol almadı, kızı eğer bir daha görürse ayık olmak istiyordu. Kız ( ki adının Hilal olduğunu o gece öğrenecekti ) kapıdan girene kadar geçen bir buçuk saatte her şeyi planlamıştı. Barda sohbet ederken saatlerin nasıl geçtiğinin farkına ikiside varmadı.Ama bu saatler boyunca akşam verdiği kararın doğruluğundan emin oldu. Gecenin sonunda onu evine bırakırken evlenme teklif etti. Hilal oldukça şaşırmıştı söylediği tek şey " Ama beni hiç tanımıyorsun ki olmuştu". Ona onu herşekilde kabul edecek kadar sevdiğini anlatıncaya kadar on gün geçti. Bu süre içinde onu daha iyi tanıdı. Ailesi yoktu bir otombil şirketinde düşük sayılabilecek bir ücretle memur olarak çalışıyordu sosyal çevreside pek fazla sayılmazdı. Ama bunların hiç biri onun için önemli değildi. " Dediklerimi duyuyor musun ? " düşüncelerinden sıyrılırken Faruk'un onu sarstığını fark etti. " İyiyim merak etme sadece burada biraz daha yalnız kalmak istiyorum" dedi " Peki ama seni eve tek başına gönderemem ben arabada bekliyeceğim " dedikten sonra uzaklaştı Faruk. " Yeşillikler ortasında minik şelale havuzuyla, ruhunuzu dinlendirecek asude bir bahçede yer alan bu şirin villa nişan, dügün ve nikah davetleriniz için sizlere sımsıcak bir mekan sağlıyor. Rengarenk çiçeklerin ortasinda yer alan fıstık çamı, mimoza, erik ve akasya ağaçları sizi ve misafirlerinizi büyüleyecektir. Villa sera ekibi, özgün, şık, güzel ve huzurlu bir atmosferde hayatınızın dönüm noktasının mihenk taşı olan nişan, nikah ve düğün törenlerinizi unutulmaz anlara çeviriyor." Aynen böyle yazıyordu broşürde. Düğün için herşey mükemmel bir şekilde planlamıştı. Onüç yıllık berberine düğünden iki gün önce gitmişti. Düğün akşamı şaçlarının daha yeni kesilmiş olduğunu belli etmek istemiyordu. Berberde arkadaşlarının yaptığı ve yaşlı berberinde koca göbeğine hoplatarak güldüğü düğün ve evlilik üzerine olan müstehcen şakaları fazla umursamamıştı. Onun mutluluğunu hiçbirşey bozamazdı. Traş olurken aklından herşeyin tamam olup olmadığını birkez daha gözden geçirdi. Limuzin şirketine arabada soğuk şampanya bulundurmaları için birkez daha telefon etmesi gerekiyordu.Gelinlik günler öncesinden hazırdı. Gecenin ilk dansı için aldıkları dans dersi tamamlanmıştı. Pastayı hafif ve meyveli olarak seçmişlerdi.Nikah şekerleri erkek ve dişi aslan şeklinde dikilimiş küçük kumaşlara doldurulacaktı.Düğün süresince çalınmasını istedikleri parçalatın listesini DJ e teslim etmişti.Damatlığı için annesi uzun smokin bir ceket seçmişti. Yakasındaki saten kombinler ise son derece sik görünümüyle oldukça çarpici duruyordu.Özel hazırlanan ve desenlerin de yer aldığı parlak kumaşta siyahı tercih etmişti annesi. Düz beyaz renkteki ata yaka gömleğiyle ayni renk ve kumaştan hazırlanan mendilse giyisisini tamamlayordu. Düğün kusursuz geçmişti. Patronlarıda düğüne bizzat katılmış ve yeni eşi için bolca iltifat etmişlerdi.İlk danslarını yaparken kalbi hala onu ilk gördüğü andaki gibi çarpıyordu. Gerçek aşkın bu olduğundan emindi. Otel odasının çift kanatlı bir kapıyla odadan ayrılan geniş balkonu tüm İstanbulu görüyordu ışıl ışıl parlayan kent manzarasına arkasını döndüğünde biricik aşkının oldukça düşünceli olduğunu fark etti. " Neyin var ? " diye sordu. O anda Hilal ağlamaya başladı. Yanına gidip ona sarıldı " Bak sorunun her neyse bana anlatabilirsin canım " derken onun bakire olmadığını ve bunu kendisine söyleyemediğini düşündüğünden, onun bu kadar üzülmesine için için sevindi. Eh nede olsa bu zamanda ( özelliklede onun yaşadığı sosyal çevrede ) bekarete bu kadar değer veren bir kız bulmak kolay değildi. " Sana her koşulda seni seveceğimi söylemiştim " dedi. Hilal kısa bir süre sonra sustu. Bir süre sessiz kaldıktan sonra kendini toparladı ve " Ben aslında 7 yıl öncesine kadar bir erkektim " dedi. İlk şoku atlatması 5 dakika aldı. Yürüyebilecek takati bulduğunda banyoya koştu kapıyı arkasından kilitleyip tuvaletin dibine çömeldi ve midesini tamamen boşaltana kadar kustu.Midesinde çıkartacak hiç birşey kalmayınca sifonu çekti, lavaboya gidip ağzını çalkaladı yüzünü yıkadı ve yere oturup sırtını duvara dayadı ve gözlerini karşısındaki duvara dikerek düşünmeye başladı. Önce yaşadıklarının gerçek olduğuna kendini inandırdı. Sonra bunun duyulması halinde neler olacağını düşünmeye başladı.Bir süre sonra birilerinin bunu öğreneceğinden emindi çünkü bu acımasız iş dünyasında yerinde gözü olan rakipleri olduğunu ve onlarında kendi özel hayatı ile yakından ilgilendiklerini biliyordu. Bir defa işini son derece olumsuz bir referansla birlikte kaybedecekti. Böylesine büyük bir firma tarafından kara listeye alınmasındn dolayı bütün kapıların yüzüne kapanacağından ve iş bulamayacağından emindi. Bütün hayatı mahvolacaktı. Sonra ona nasıl olupta aşık olduğunu düşündü. "Hayır ona aslında aşık olmadım sadece fiziksel güzelliğinden etkilendim o kadar " dedi kendine. Ama hala ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Aklına ilk gelen şey onu öldürmekti. Otopsi yapan doktorun onun gerçek cinsiyetini açıklamasına gerekli ücreti ödeyerek engel olabilirdi . Ama bu saçma fikirden hemen vazgeçti polisin elinden kurtulamazdı. Sonra ailesinin durumunu düşündü olayın duyulması zaten iki kez kalp krizi geçirmiş olan annesini öldürebilirdi. Diğer akrabalarınınsa yüzüne bile bakableceğini sanmıyordu. Bir çözüm bulmalıydı. Sonra ona karşı duyduğu nefret ve içinde bulunduğu çözümsüzlük aklındaki cinayet fikrini yeniden öne çıkardı. Yapması gerekenleri aynı düğününü planladığı gibi adım adım ve mükemmel bir şekilde planladı.Önce odaya dönüp onun güvenini kazanacaktı daha sonra onu aynı bir yatak oyunu oynarmış gibi ellerinden ve ayaklarından yatağa bağlayacaktı. Daha sonra oyunun en tehlikeli kısmı gelecekti. Çabuk bir şekilde ağızını bağlaması gerkiyordu. Daha sonrası ise tam bir ironiydi. İlk yardım kursunda hayat kurtarmak için öğrendiklerini bir hayata son vermek için kullanacaktı ama kendi hayatını kurtarmak için başka seçeneğide yoktu ve kendi hayatını cehenneme çeviren o kaltağa acıması için hiç bir nedeni de yoktu. İlkyardım hocasının söylediklerini çok iyi hatırlıyordu. " Kalp masajı ancak çok iyi bilenler tarafından yapılmalıdır. Göğüs kemiğinin alt ucunu bulun. İki parmak yukarısına bir elinizin ayasını yerleştirin. Diğer elinizide bu elinizin üzerine koyunuz ve parmaklarınızı kenetleyin Omuzlarınız kalp hizasında olsun ve kollarınızı dik tutun. Kollarınızı dirseklerden bükmeden göğüs kemiğini beş santim kadar aşağıya esnetecek kadar bastırın ve geri çekin. Kalp çalışmaya başlar başlamaz masaja son vermelisiniz yoksa hastanın kalbi tekrar durur. " Polisin varacağı sonucu planlamıştı cinsel ilişki sırasında kalp krizi. " Acaba daha önce hiç kimse çalışan bir kalbi kalp masajı ile durdurabilmiş midir ? " diye düşündü. Otopsi yapan doktoru karısının gerçek cinsiyetini açıklamamaya ikna edebileceğinden emindi.Nede olsa herkesin bir fiyatı vardı. Aslında yaptığı planın mükemmelliğinden gurur duymuyordu. O sadece yapmak zorunda olduğunu yapıyordu. Kendini toparladı yaptıklarını bir kez daha gözden geçirip kapıya doğru yöneldi ve kapının kilidini sakince çevirdi... Sonbaharda ağaçlardan dökülen yapraklar bütün mezarlığı kaplamıştı. Çıkan rüzgar yaprakları mermerden taşların arasında bitmiş bir öyküden bir diğerine savururken o da mezara arkasını döndü ve arabasına doğru yürümeye başladı. Tam o anda mezarının başından ayrılırken planındaki en büyük açığı fark etti. Polisten kurtulmuştu. Doktoru satın almıştı. Ama bütün bunları yaparken kendinin gerçek bir kâtil olmadığını hiç hesaba katmamıştı.Hilal için her şey bitmişti artık acı duyamazdı. Oysa kendi bütün hayatı boyunca bir insan öldürmüş olmanın ağır yükünü taşıyacaktı ve bunun farkına daha yeni varıyordu. Bütün hayatını bu ağır yükle geçirme fikri bile şimdiden tarif edilemez derecede ağır bir yük olarak omuzlarına çökmüştü. İşte hayatı ne kadar çabuk biterse bu yükün omuzlarından o kadar çabuk kalkacağı düşüncesi aklını ele geçirmeye tam o anda başladı.Sonraki günlerde ise bu düşüncenin onun aklını yavaş yavaş ama kararlı bir biçimde ele geçirdiğini onu tanıyanlar çok satan bir gazetenin üçüncü sayfa haberlerinin birinden öğreneceklerdi...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Serbülent Ünsal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |