Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
Dolaşır dururmuş hep daha bağı bahçeyi Küçükmustafa'da dilinde dilâver dülgerlerin taşlara yonttuğu aşk türküleri ve o yaşlı muhacirin sancılı söylencelerinde uzaktan yakından bir göç anısı anlatıp durur Silistre'yi... Yelkenler iner demir atarmış Kalealtı'na Osmanlı İnce Donanması İslâm'ın koruycu duvarıymış bu liman demirden,taştan,imandan beyaz beyazmış kale duvarları yosun bağlamışlar üşüyorlarmış şimdi terkedilmişliğin sığ yalnızlığından. Bahtı kara garip zamanlarmış kızı kızanı ağlar olmuş bir zemheri vakti ikindiüstü küs düşmüş Tuna'nın sularına Mecid Tabya'nın top sesi... Zaman hasım sulara meyletmiş sular ahir vakte gelmiş denk Urumeli'nin kaderine kılağılı bir bıçak gibi bilene bilene vurulmuş bin bir asi mihenk. "Bir gün, diyor,bir gün Uşumnu alçağında bir manda kotası üç yaşında bir kan gölünde yüzse gerek!" ve sahice olsaymış "Sahi olsaydı,diyor,o muskaların efsunlu bedduaları boğardı küffarı bizim Tuna'nın bozbulanık dalgaları!" Zaman hasım sulara akmış sular olmuş gözyaşların seli viran kapılarda dilenip durmuş bir tufan gibi amansız göçlerin amaz yeli. Dûçar olmuşlar uçsuz yollara yolları sarıp sarmalamış bir katı kasvet "Oradan,diyor,oradan!" Tuna yalısından kalkar gelirmiş bu delice hasret... Dilinde dilâver dülgerlerin taşlara yonttuğu aşk türküleri vebalinde kan kardeşlerinin bahtsız kaderi deli gönlünde bir umut bir deli umut masmavi bir de beyaz beyaz beyazımsı bembeyaz ak pak bir demokrasi... "Demokrasi!Demokrasi! deyip haykırıp durdular." diyor. İlle velâkin ne balık çıkabilmiş kavağa ne beklenen huzur inmiş sokağa ölenler hep ölmüş gidenler gitmiş tek tek basarak yalanlarmış dolanlarmış köşe bucak sinsi sinsi kıskıvrak... Rüyalarının nehri Tuna sakinmiş hep öyle "Bıraktığım gibi,diyor, çocukça mavi" bülbül yine gül dalindeymiş her seher vakti yerli yerindeymiş Silistre bir baş kuru soğanın bir bayat ekmeğin derdinde... "Bir dertleri daha var." diyor bir dert ki dünden bugüne günden güne aza aza düşmezmiş dillerden ne handa ne pazarda. Oy anam! Oy babam! "Dil yarasıdır!!"diyor "Bir mahşer günü soru suali edilir de kalem kalem ahı tutar seni de beni de anamın babamın dili Türkçem okutulmuyor bir türlü bir türlü okutulmuyor güzelim mekteplerinde.." Ve dolaşır dururmuş hep daha bağı bahçeyi Küçükmustafa'da... Galip Sertel ]
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Galip Sertel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |