Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Bir süredir meraktaydım; çekim yasası gibi konular binlerce yıldır sır olarak saklanmıştı ama bir anda tüm dünyaya yayıldı. Bir kitapla “sır” açıklandı, filmi yapıldı, başka kitaplar ve filmler bunu izledi. O kadar özenle insanlıktan saklanan bilgi, ne oldu da hiçbir engellemeye maruz kalmadan yayıldı? Bilgiye anlık hızla ulaşabildiğimiz çağdayız ama tek sebep bu mu? Birileri bu bilgiyi tozlu sandıktan çıkarıp herkesin önüne serdi. İyi de ilk defa gördüğümüz aletin hangi düğmesi ne işe yarar bilemeyip yanlış sonuçlara sebep olma olasılığı ne kadar yüksekse, bu bilgilerin kullanımı için de aynısı geçerli. Uzun zamandır “insana kendi gücünün farkındalığını” yaşatacağı iddia edilen sırrın yayılması, dünyayı yönetenlerin neden işine gelsin sorusuna yanıt arıyordum. Gerçekten eğer dünya bu farkındalığı yaşarsa, büyük kitleleri belli amaçlar için kontrol altında tutmak mümkün olmaz. Satış konusu olan tüm sektörler çöker ve daha pek çok sonucu var. Bilgi yayıldıkça artması gereken farkındalık ve yaşamdaki yansımaları hiç de bu şekilde gerçekleşmeyince dönüp çekim yasasına tekrar baktım, inceledim, yayınları, sosyal medyayı ve ne varsa dikkat kesildim. Meğer sırrı(!) böyle hararetle servis etmelerinin nedeni, bilinç evrimiyle zihninde ışıklar yanması kaçınılmaz olacak insanoğlunun önünü kesmek ve tam tersine kendi gücünün farkına varmasını “tam tersini yapıyormuş” gibi göstererek engellemekmiş. Neden derseniz anlatayım: Çekim yasasının insanoğlunun yararına öğrenilmesi ve kullanılmasının, zihinlerle oynayarak engellenmesi görevini üstlenen belli kesimler var. Bunların oluşturduğu gruplar, internette medyada her an karşımıza çıkarak, “evrenin ya da tanrının verdiği sıkıntılar aslında senin için bir lütuftur” fikrini enjekte ediyorlar. Bunu da çekim yasası ile altını doldurarak yapıyorlar. Elindeki aleti nasıl kullanacağını bilmeyen büyük çoğunluk, kendi inanışına uygun olarak tasarlanmış bu yazıları okuduğunda, sıkıntılarından kurtulmanın değil yokluk, haksızlık, adaletsizlik, zorluk içinde yaşadığı için kendini şanslı saymanın ne büyük nimet(!) olduğuna ikna oluyor. Böylece gerçekte olabileceği noktayı hiç merak etmesine gerek kalmıyor. Madem böyle yaşamak bir nimettir o halde ben şanslı(!) %99 luk dünya nüfusu içindeyim diyor. İşte müthiş sırrı kullanmayı bilen çakallar, aslında “her sorunun kendi içinde cevabı barındırdığı ve soruna kızmak yerine çözüme odaklanmak gereğini” vurgulayan çekimsel konuları eğip bükerek bozarak öyle sunuyorlar ki, bilmeyenleri istedikleri kalıba alabiliyorlar. Sır denilen şeyin aslında sır olmadığı ve yaşamın her anında ve alanında bu yasanın mükemmel işlediğini sadece görmek için kendimize izin vermemiz gerektiğini anladığımızda, çakal sırcıların ekmeğine yağ sürmekten kurtulacağız. Zihinlerimizle oynanmasını istemiyorsak, X abla, Y abi, Prof. Z gibi işaret edilen kişileri okumakla incelemekle yetinmeyelim ve evrenin yasalarını taraf tutarak öğrenemeyeceğimizi anlayalım. Sakin olan zihne tüm evrenin teslim olduğunu biliyor muydunuz? Şimdi biliyorsunuz. Bu dünya hepimizin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nesli Han , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |