Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton |
|
||||||||||
|
Kýz önde ben arkada Esnaf Sarayý’na kadar yürüdük. Sapýkça bir takip deðildi ama bu, masumane. Hatta bir ara yeni aldýðým Nokia 3310’un melodilerine girip rastgele bir melodiyi dinlediðimi ve aranýyormuþum süsü vererek kýzý sollamaya yeltendiðimi hatýrlýyorum. Ne gereði varsa! Kabul ediyorum, rezil ötesi bir durum. Esnaf Sarayý’nýn önüne geldiðimde buluþmak için sözleþtiðimiz arkadaþýmýn tam da buluþma vaktinde geldiðini görünce deli oldum. Kýz, tepeden akan bir yýlan süratinde hýzla uzaklaþýp gitti. Biz de iki sap aptal aptal Esnaf Sarayý’ný gezdik. Ne bok varsa artýk. Kaçýrdýðým fýrsat nedeniyle günlerim sinir nöbetleriyle geçiyordu. Bir daha onu hiç göremeyeceðimi düþündükçe þakaklarýmý ter basar olmuþtu. Sizin olmayan bir þeyi kaybetmek duygusu düpedüz en karmaþýk duygu. Tuhaf bir endiþe hâli. Gerçekten, çok uzun bir süre göremedim kendisini. ’’Edepli kýz kýsmýsý kýrýta kýrýta sokaklarda gezmez!’’ der hep babaannem. Onu sokakta göremediðim her gün, ’’Bu kýz edep konusunda master yapmýþ,’’ dedim kendi kendime. Ama makûs talihim dershane kaydýmý yaptýrýrken döndü. Üniversite sýnavýný ilk yýlda kazanamadýðým için sokaklarda sürtmeyeyim diye babam ’’Dershaneye gideceksin,’’ deyince, neticede büyük sözü dinlemekten zarar gelmez deyip dershaneye gitmeye karar vermiþtim. Ýstemesem gitmeyecekmiþim gibi... Dershaneye kayýt olmak için evden çýktýðýmda okumayý sevmediðimden küfürün bini bir paraydý. Dershane kaydýmý yaptýrmak için dershane görevlisi ile diyalog hâlindeyken o sarýþýn, muhteþem kýz bir huri gibi girdi kapýdan içeri. Küfüre hiç yabancý olmayan dilim bu defa þükre yöneldi. Önce geldiðim için kayýt sýrasý bende olsa da kýzýn ismini öðrenmek için centilmenlik yapýp sýramý onlara verdim. Babasý teþekkür etti. Ben de puan haneme ilk artýyý yazdýrmanýn sevinciyle tribünlere üçlü çektirdim içimden. ’Þþþþþþþ! Bir, iki, üç... Kýrmýzýýýý Þimþekler, la la la la la la la la laaaaayyyyyy Eeesssskiþehiiiirrrrrr....’ Kayýt yapan görevli dershane kayýt formunu doldururken hiç deðilse kýzýn ismini öðrenebilmek adýna nefes dahi almadým. Görevli, kýzýn babasýna ’’Kýzýnýzýn ismi nedir acaba?’’ dediðinde heyecaným tavan yaptý. Babasýndan hýzlý davranan sarýþýn güzel muhteþem ses tonuyla ’’Melike,’’ dedi. Kendisi gibi, sesi de çok güzeldi. Büyüleyici bir melodiyi dinler gibi oldum. Farklý bir albenisi vardý sesinin. Boynumda asýlý bir pankart varmýþ hissine kapýldým o an. ’’Ýtinayla, ayaküstü aþýk olunur.’’ Hemen olmasa da gel zaman git zaman arkadaþ olduk kýzla. Ama ben her fani gibi daha fazlasýný istiyordum. Ýnsanoðlunun elindekilerle yetinememek gibi çok ciddi bir problemi var. Ama bir de bir atasözü var ki; sanki benim mücadelem, çabam için söylenmiþ. Durumum için adeta biçilmiþ kaftan niteliðinde bir söz... ’’Azimli sýçan duvarý deler.’’ Büyük uðraþlarým sonucunda sevgili olduk Melike’yle. Çok iyi anlaþýyorduk. Sarýþýn kadýnlarýn uysal olmak gibi süper bir huyu var. Aramýzdaki her þey iyi olmasýnýn gerektiði ölçüden çok daha fazla iyi ilerliyorken, bir gün dershaneye gidiþ yolunda, ben, ’’Baban çok iyi bir adama benziyordu Melike. O neler yapýyor, çalýþýyor mu?’’ diye sordum, bok varmýþ gibi. ’’Benziyordu’’ kelimesini dershaneye kayýt yaptýrdýklarý gün görmüþ olduðum ve bir daha da kendisini hiç görmediðim için edindiðim izlenimden dolayý o þekilde kullanmýþtým. Zaten bu kelime deðil de Melike’nin ’’Babam, emekli. Evde olmadýðý durumlar dýþýnda ya altýlý ganyan bayindedir, ya da Halit Baba Restaurant’ta içiyor olur,’’ cümlesi korkunç sonun baþlangýcý oldu benim için. Yani, o soruma, hatta ’’benziyordu’’ kelimeme, hatta Melike’nin cevabýna ve hatta ve hatta benim Melike’nin babasýyla tanýþma fikrim aklýmda belirene kadar bir sorun yoktu. Dershane çýkýþý Melike’den öðrendiðim kesin bilgi neticesinde babasýnýn çöreklendiði Halit Baba Restaurant’a gidip iki bira içmek, olursa da bir þekilde babasýyla tanýþmak için restaurantýn yolunu tuttum. Melike’den gizli, devlet sýrrý ciddiyetinde. Týklým týklýmdý restaurant. Þansýma Þampiyonlar Ligi maçý vardý televizyonda. Galatasaray – AC Milan maçý... Gözlerim o kalabalýkta Melike’nin babasýný aradý ve buldu. Þansýma masasýnda bir kiþilik boþ yer vardý. ’’Boþ mu acaba?’’ sorumdan sonra ’’Kimse oturmadýðýna göre boþ demek ki,’’ cevabýný almýþ olsam da, bozuntuya vermeden çöktüm masaya. Büyük bir heyecana sahne olan maç 2-2 bitti. Engin futbol bilgim sayesinde de koyu bir maç muhabbetine daldýk Ziya amcayla. Bu arada Melike’nin babasýnýn ismi Ziya imiþ onu da öðrendim. Ziya amca masadan kalkana kadar kalkmadým ben de. Çünkü ayný güzergâha doðru yürüyeceðimizi biliyordum. Öyle de oldu. Uzun bir yürüyüþ neticesinde iyice kaynaþtýk müstakbel kayýnpeder adayýmla. At yarýþý oynadýðý ganyan bayini dahi öðrendim. Ziya amcanýn bana hiç iyi bir örnek olmadýðý apaçýk ortadaydý ama kaleyi içten fethetmek için baþka þansým da yoktu. Onun yüzünden atlarýn orijinlerini bile ezbere bilir hâle geldim. Melike’nin bu durumlardan hiç haberi yok tabii... Artýk Ziya amca ile o kadar iyi anlaþýr olmuþtum ki Melike’nin, ’’Seni babamla tanýþtýrmak istiyorum, ne dersin?’’ sorusu hayatýmýn en anlamlý sorusu olacaktý. Bunu sormak için dershanenin bitmesine bir buçuk ay kalýncaya dek bekledi Melike. Ben de sabrettim. Sonra, soruyu duyar duymaz aceleden, ’’Tamam, bugün mü? Bugün mü tanýþýyoruz babanla?’’ diye heyecanlý bir þekilde yanýt verdim. ’’Hayýr, yarýn tanýþýyorsun da senin bu acelenin sebebi ne öðrenebilir miyim?’’ dedi Melike. Sürpriz olmasýný istediðimden cevap vermedim. Büyük bir heyecanla cumartesi günü erkenden kalktým. Ýzmir’de koþulacak olan altýlýya hazýrlanýp ’cillop gibi’ de bir kupon yaptým. Ziya amcayý þaþýrtmaktý maksadým. Birayý leblebisiz içmediðini, daima Kýsa Winston içtiðini bilecek kadar iyi analiz etmiþtim onu. Hatta, altýlýda ekseriyetle tabela ayaðýnda yattýðýný bilecek kadar iyi derecede bir analizdi bu. Beni karþýsýnda görünce þoke olsun istedim. Bir de erkenden kalktýðýmý, kupon yaptýðýmý ve kendisini de kuponuma ortak etmek istediðimi söyleyince yüzünün alacaðý hâli görmek için sabýrsýzlanýyordum. Kuþkusuz yüzünde belirecek ifade salt bir mutluluk hâli olacaktý. Düþüncem bu yöndeydi. Ama ne acýdýr ki yine iþler istediðim gibi gitmedi. Yakýnlarda bir yerlerde soteye gizlenen lanet olasý makûs talihim döndü, dolaþtý, yine buldu beni. Beni görünce resmen çýldýrdý Ziya amca. Onu hiç böyle öfkeli görmemiþtim. ’’Bu mu senin bana öve öve bitiremediðin erkek arkadaþýn? Bu mu sevgilin, he, bu mu?’’ diye baðýrýyordu salonun ortasýnda. Melike’nin annesi de korktu baðrýþ çaðrýþtan. Kadýncaðýzýn yüzü kireç gibi oldu. Ziya amca susar gibi olunca ’’Benim, Ziya amca,’’ diyebildim, ’’beni tanýmadýn mý?..’’ Soðuk soðuk baktý bir süre. ’’Tanýdým. Bu öfkem de onun için ya zaten!’’ dedi, sonra. Ziya amca þoke olsun isterken asýl þoke olanlar ben ve Melike olmuþtuk sanýrým. ’’Neler oluyor baba?’’ dedi Melike. ’’Kýzým bana erkek arkadaþým diye getirdiðin herif ayyaþýn, kumarbazýn teki. Bula bula bu adamý mý buldun? Bu adamdan sana sevgili olabilir mi hiç Allah aþkýna?’’ dedi Ziya amca, sýrf kendisiyle diyalog kurmak için fazla miktarda alkole ve kumara alýþtýðýmý bilmeyerek. Çok utandým o an. Yerin dibine girdim resmen. Kapýya doðru yönelip evden çýkacakken Melike’nin arkamdan, ’’Dur, gitme!’’ dediðini duyunca duraksar gibi oldum ama Ziya amcanýn son cümlesi öldürücü darbeyi vurdu: ’’Býrak þunu kýzým. Nereye giderse gitsin. Senden uzak olsun da... Bir daha asla görüþmeyeceksin bu serseriyle!’’ O günden sonra istediði oldu Ziya amcanýn. Utancýmdan son bir buçuk ay dershaneye gidemedim. Melike arar diye de apar topar telefon numaramý deðiþtirdim. Gündüzleri de onun sokaðýndan geçmemeye özen gösterince rastlaþmamak çok da zor olmadý. Melike o sene yine kazanamamýþ üniversite sýnavýný. Düðününde, mahalle kadýnlarý aralarýnda konuþurlarken öðrendim. Bir þey daha öðrendim ki; ok gibi saplandý kalbime. Melike’nin kocasýnýn ganyan bayi varmýþ. Her zaman ’’Polisten dost olmaz’’ diye söylenen, dillere pelesenk olmuþ bir cümle vardýr ya, yanýlýyorlar kardeþim. Asýl, kýz babalarýndan dost olmaz. Karaktersiz Ziya amca. Bana kumar oynuyorum bahanesiyle layýk görmediði kýzýný kumar oynatýlan yerin sahibine vermiþ. Kahretsin ki yine para her olumsuzluðun üzerini örtmüþ. Kýz babasý deðil mi, caný cehenneme hepsinin.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ersin KURT, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |