|
 • İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
1
|
|
|
|
Kim kopardıysa onu hayattan, öyle ya ağzı dili yok ki ona lanet bile okuyamaz, küfür bile edemez, tek bir kötü söz dahi söylemezdi... Hatta içinde birileri varsa, onlar bile sesini çıkaramazdı... Nihayetinde onlarda elma kurduydular, ağızları var dilleri yok. Hatta ağızları dilleri bile yok belki... Şehzadeler Şehri Amasya’dakiler de bayağı meşhurdu... |
|
2
|
|
|
|
Mahalle aralarında tahtadan potalar, şakır şakır basket oynuyoruz bizler, Beyaz Gölgenin verdiği gazla. Tabi bu arada Atatürk Spor Salonunda da şakır şakır basket maçlarına gidiyoruz, bizimkilerle Amerikalıların birlikte yaptığı maçları hayranlıkla izliyoruz. Okulda da bir sürü uzun boylu arkadaş var, teneffüslerde şakır şakır basket oynuyorlar. Biz durur muyuz, biz de oynuyoruz, oynamaya çalışıyoruz. Boyumuz kısa ama, hırsımız tavan yapmış durumda. Benim boyumda ya da benden bir iki santim uzun olan arkadaşım potaya elini değiyor. Ben de zıplıyorum 1. 70 boy ile ama ramak kalıyor. Bir şeyler yapıp bacak kaslarımı kuvvetlendirmem lazım.
|
|
3
|
|
|
|
Bizim büyükamcaoğlu güzel akerdeon çalar. Biz de; benim birader, küçük amcaoğlu ve ben oynarız akrabalarla birlikte, çoğu zaman Artvin Halk Oyunları, bazen çarliston, arada Şeyh Şamil öyle yapar çıkarız düğünleri. Rahmetli babamdan kalma bir güzel meşgale diyelim. O da zamanında çok oynamış gençlik yıllarında...
|
|
4
|
|
|
|
Adı üstünde işte emekli, emekleye emekleye yaşıyoruz vesselam. Neredeyse bu promosyon olayı bir müzayedeye dönüşmüş gibi. ’’Haydi yok mu artıran, arkadaki bankanın yetkilisi beş bine çıktı, evet, bekliyorum altı bin mi dediniz, daha daha yok mu, yedi bin diyor Z bankın yetkilisi beyefendi,’’ Ben de taşınmak istiyorum maaşımla... |
|
5
|
|
|
|
Müzayede henüz başlamamış olmasına rağmen, salon tıklım tıklım doldurulmuştu kadın ve erkek izleyiciler tarafından... 1900 lü yılların başında süper güç olan Çibilmanya Ülkesinin o zaman ki başkanları Muhraf Zimkurt’un kullandığı eşyalar açık artırma yoluyla ilgilenenlere satılacaktı... |
|
6
|
|
|
|
Alacağım şimdi sinekliği elime ineklik edenlerinizi bir bir temizleyeceğim, sonrada niye kıydım ben bunların canına diye hayıflanacağım, rüyalarıma filan girmeye kalkacaksınız ondan sonra, halt edeceksiniz diyeyim size...
Hayır bir de gelip orama burama konup ecelinize susamış gibi davranıyorsunuz, benim de tepemin tasını tarağını attırıyorsunuz... Bak bir iki şiir okurum şimdi size feleğiniz şaşar, duyunca, gelir yanaşırsınız, sonra bir sineklik sopası işiniz kalmış olur... |
|
7
|
|
|
|
Köyümüz bir zamanlar hocasız kalmıştı. Yeni bir hoca bulmak için yapılan çabalar hep boşa gitmişti. |
|
8
|
|
|
|
İletişim Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Hikmet, yanında yine ikinci sınıf öğrencisi Nejad, yanlarında sınıf arkadaşları Necla olduğu halde ellerinde cep telefonları bir şeyler ile uğraşıyorlardı. Hikmet kız arkadaşına mesaj yazarken, Nejad akıllı telefon ile oyun oynuyordu, Necla da yine erkek arkadaşı ile mesajlaşmaya çalışıyordu... Onların beş on metre kadar ilerisinde aynı fakültenin dördüncü sınıf öğrencisi Furkan, yanında aynı sınıftan Ayşegül ile Esma ve diğer tarafta İbrahim. Hepsinin elinde akıllı telefon dedikleri alet, bir şeyler ile uğraşıyorlardı. Aralarında çok fazla konuşma olmadığı gün gibi ortadaydı. Sadece çok mecbur kalıp da birbirlerine soru sorduklarında gelen cevap nadiren evet, hayır ya da çoğunlukla baş sallamaktan, kaş göz oynatmaktan ibaretti... Aralarında beş on metre mesafe olmasına rağmen birbirleri ile konuşmak yerine mesaj atıyorlardı...
|
|
9
|
|
|
|
Pek sayın ve de muhterem hatta saygıdeğer demeyeceğim Dış Mihrak beyefendi ile bir röportaj yapacağız... Dış Mihrak olarak dünya üzerinde bir takım faaliyetlerde bulunmakla birlikte, bu faaliyetlerini de mükemmel bir şekilde adeta bukalemun gibi şekil değiştirerek, kamufle ederek gizlemesini bilmektedirler... Evet gelelim röportaja... |
|
10
|
|
|
|
Masa Tenisi oynarken tak tak tak diye ses çıkaran pinpon toplarının ses çıkarmaması ya da daha az ses çıkarması için neler yapılmalıdır diye de genel müdürlüğümüzün birimlerinde toplantı üstüne toplantı yapılmakta ve bu duruma bir çözüm aranmaktadır... Pinpon toplarına susturucu takılması da seçenekler arsında olup bilahare değerlendirilecektir... |
|
11
|
|
|
|
Önce çamaşırlar, çamaşır makinesinden itina ile çıkartılacak. Bu arada hanıma saçma sapan bir espri yapılacak. O da şöyle ki ’’Geçenlerde katıldığım çamaşır makinesinden çamaşırları çıkartma Balkan Şampiyonasında altın madalyayı yine ben götürdüm.’’ Tabi hanım buna gülmeyecek ya da yarım ağızla bir tebessüm bırakacak ortaya zoraki... Maksat Kocası ki bendeniz oluyorum, üzülmesin... |
|
12
|
|
|
|
- Ünlü İş adamı İsmail Kalıngöbek ile birlikte olduğunuz söyleniyor, bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- Ne birlikteliği yahu! Biz sadece arkadaşız, hatta kardeşiz, kardeşten de öte yaaaniii!
- Ama geçenlerde çok lüks bir lokantada baş başa yemek yemişsiniz... Gözlerinizin içine içine bakıyormuş İsmail Bey o sırada...
|
|
13
|
|
|
|
Çok çabaladılar aramıza ayrılık tohumları ekmek için, başında çok direndik ama, neticede ayrıldık işte. Artık onların kendi dünyası var, benim kendi dünyam. Mutlu muyuz kendi dünyalarımızda? Hem mutluyuz hem de mutlu değiliz. İki arada bir deredeyiz. Hayat bizi çekip götürüyor, bakalım nereye kadar sürükleyecek bu ayrılıklarımızı... |
|
14
|
|
|
|
Geçenlerde köye gittim. Arkadaşımı ziyaret ettim. Tabii meşhur ağacımızın altında oturup sohbet etmek istedim. Ama ne göreyim, dut ağacımız adeta yerinde yoktu. Neredeyse tamamen kesilip budanmıştı.
Arkadaşa “Bu ne hal? Ne oldu bu ağaca?” dedim. Arkadaşım güldü: “Hiç sorma! Bir bilsen ağacın başına neler geldi.” dedi. |
|
15
|
|
|
|
Çoğu zaman hoşuma gider onun üstünde sallanmak. Allah var o kadar otururum üstüne gıkı da çıkmaz. Af et be dostum, arkadaşım, can yoldaşım koltuk. Popomun ve de benim kahrımı çok çektin. Hele kuru fasulye filan yediğimde o mabadımdan çıkan kötü kokular için senden özür dilerim. Keyfim o kadar yerindeydi ki kalkıp da tuvalete gitmeye üşendim işte, kusura bakma... |
|
16
|
|
|
|
Oyunun hiç bir özelliği yok aslında, en önemliside bu oyunda kazanan ve kaybeden yok. Uluçınar babaannem oyunu başlatmadan önce, iki iki ya da üç üç eş oluyoruz. Bir tarafta babannem, ben, babam. Diğer tarafta iki amcaoğlu bir de benim birader. Babannem baş parmağını kaldırarak, ortaya lafı atıyor.''Ha bunuda deyin bakayım kim tututu''. Karşı tarafta cevap hazır.''Ahmet tututu''.Babaannem lafa hışımla tekrar giriyor''O niye tututu''Karşı taraf cevap veriyor''Ya kim tututu''sonra yine restleşme''Bu sefer sen tututu''İşte böyle karşılıklı aynı kelimeler, aynı cümleler, konuşmalarda yer yer hızlanarak devam edip gidiyor. Sonuç; kazanan yok, gülmek var. Bir de ''El üstünde kimin eli var''oynardık, bunu da çoğunuz bilirsiniz zaten...
|
|
17
|
|
|
|
Rahmetli babaannem çok sağlıklı bir insandı zamanında. Sekiz on yaşlarında namaza başlamış ve de ömrünün sonuna kadar; son bir iki senesi hariç beş vakit namazını kılmıştır. Dedem rahmetli, biz doğmadan çok seneler önce vefat etmiş, biz görmedik. |
|
18
|
|
|
|
''Anneee bu gün ne gıyseeem kız'' anne çocuğa bakarak ''Eski bir pantolonun var şurada geçen gün dizlerini yama yaptımdı kız istersen onu giy'' peşinden erkek çocuk girer içeriye ve o da sorar ''Anaaaa ne geycem kız bu gün hele de bahalım'' anne yine gözleri parlayarak çocuğuna döner ''Ağabeyinin geçen seneden kalma bir pantolonu var Muharrem geçen senenin sonbahar yaz kreasyonundan kalma istersen onu giy evlat... |
|
19
|
|
|
|
Akıllı makıllı değil telefonum. O zaman demek ki ben ondan akıllıyım. Öyle ya insanoğlu olarak o telefonu ben yaptım. Teşbihte hata olmaz, ben yaptım dediysem, siz de anlayın işte benim insan kardeşlerim alamanlar, ingilmanyalılar, amerikanyalılar, yaptı... |
|
20
|
|
|
|
Tabi biz gittiğimizde koyunların dönmesi durmuş, ağıllarına çekilmişlerdi... İllaki koyunlardan birini sıkıştırıp bu konuyu açıklığa kavuşturmalıydım... Koyunların sahiplerinden de izin alıp ağıla daldım. İçlerinden en semiz olanını seçip mikrofon elimde ses kayıt cihazını da çalıştırdım. ''Ne iş bu, koyun dostum on iki gün durmadan dönmüşsünüz, başınız dönmedi mi, mideniz bulanmadı mı, küçük abdeste, büyük abdeste sıkışmadınız mı? deyin hele bakalım.'' Önce melül melül bana koyun gibi bir baktı, sonrada ''Benim adım bile yok daha, oysa ki duyuyoruz ta ileride Anadolu diye bir yer varmış, orada bütün koyunların kınalı, sevimli, can kız gibi isimleri varmış. Şimdi biz bir yerde işte bunu protesto etmek için, sahiplerimizi, çobanımızı protesto etmek için, böyle döndük durduk, ama bir işe de yaramadı gibi sanki, aynı tas aynı hamam, devam ediyor her şey, hiç bir değişiklik yok hayatımızda.'' |
|
|
|