|
 • ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
1
|
|
|
|
Makarna bu her ne kadar çok kolay piþse de, yine de bazen dikkat etmek gerek. Suyuna bol tuz katmak gerek ki makarnalar birbirine yapýþmasýn. Süzerken de suyunu iyi süzmek lazým. Üzerine biraz ketçap, hadi buyurun, afiyet olsun...
Makarnanýn baþkenti bildiðinizi gibi Ýtalya... Orada her çeþit makarna var. Hani bizim Lazlarýn hamsinin her çeþidini, hatta tatlýsýný bile yapmasý gibi, makarnanýn da sanýrým Ýtalya da tahmin edemeyeceðimiz kadar çeþidi vardýr... Spagettisinden tutunda, Lazanyasýna kadar... |
|
2
|
|
|
|
''Dünyaya rezil oldular: Nasýl bir F-35'i kaybedebilirsiniz? ABD ordusunun dün bulunmasý için halktan yardým istediði F-35 bulundu. Uçaðýn kaybolmasý eleþtiri yaðmuruna tutulurken F-35'lerin teknik arýzalarý tekrar gündeme geldi.'' BASINDAN
Yine Hýzýr gibi hýzlý hareket ederek uçaðý kaybeden pilota ulaþýp röportaj yaptýk...
|
|
3
|
|
|
|
Bir kaç gündür sað elim hatýr hutur kaþýnýyor, paradan eser yok, sanki bu, halk hikayesi, efsane gibi. Aslýnda çok da paraya ihtiyacým var þu sýralar, ama gelmiyor iþte... Sonra niye sadece el kaþýnmasý, ayak kaþýnmasýnda ya da kafa kaþýnmasýnda bir þeyler olmuyor? Kafam kaþýndýðý zaman mesela güzel fikirler gelse kafama, ne güzel olur deðil mi...
|
|
4
|
|
|
|
’’Uganda’da 7 kadýnla evlenen adam herkesi þaþkýna çevirdi. Ýkisi kýz kardeþ olmak üzere ayný gün 7 kadýnla evlenen Ssaalongo Nsikonenne Habib Ssezzigu isimli hekim, yaþadýðý Bugereka kasabasýnda yerel halký da þoke etti. Ayrýca Ssezzigu, eþlerine düðün hediyesi olarak ise araba verdi.’’ BASINDAN
’’Uganda’da akýllara durgunluk veren bir olay yaþandý. Geleneksel tedavi yöntemlerini uygulayan bir hekim, ayný gün içinde 7 kadýnla evlenerek ortak düðün yaptý.’’ BASINDAN |
|
5
|
|
|
|
Televizyonda polisiye diziler var. Hemen hemen hepsi yabancý ülkelerin dizileri, bizim TRT daha dizi filan çekmeye baþlamamýþ o tarihlerde... Ýþin içinde polisiye oldu mu heyecan, izleme, izlenme, operasyon, takip, seyrettin mi, yürekte heyecandan pýt pýt atýyor. Adeta seyrederken filimin içine giriyor o olayýn bir parçasý oluyorsun çocuk yüreðinle...
Dizilerin çoðunda fötr þapkalý, pardösülü adamlar var. Ha bir de siyah güneþ gözlükleri onu da unutmayalým, gözlükler darýlýr sonra bize, bizi niye yazmadýn diye... Tabi anladýnýz hemen keskin zekanýzla sivil dedektifler bunlar... Eeee biz de giriyoruz ya filmlerin içine bodoslama, o zaman bize de lazým gri bir pardösü... |
|
6
|
|
|
|
Tabi biz gittiðimizde koyunlarýn dönmesi durmuþ, aðýllarýna çekilmiþlerdi... Ýllaki koyunlardan birini sýkýþtýrýp bu konuyu açýklýða kavuþturmalýydým... Koyunlarýn sahiplerinden de izin alýp aðýla daldým. Ýçlerinden en semiz olanýný seçip mikrofon elimde ses kayýt cihazýný da çalýþtýrdým. ''Ne iþ bu, koyun dostum on iki gün durmadan dönmüþsünüz, baþýnýz dönmedi mi, mideniz bulanmadý mý, küçük abdeste, büyük abdeste sýkýþmadýnýz mý? deyin hele bakalým.'' Önce melül melül bana koyun gibi bir baktý, sonrada ''Benim adým bile yok daha, oysa ki duyuyoruz ta ileride Anadolu diye bir yer varmýþ, orada bütün koyunlarýn kýnalý, sevimli, can kýz gibi isimleri varmýþ. Þimdi biz bir yerde iþte bunu protesto etmek için, sahiplerimizi, çobanýmýzý protesto etmek için, böyle döndük durduk, ama bir iþe de yaramadý gibi sanki, ayný tas ayný hamam, devam ediyor her þey, hiç bir deðiþiklik yok hayatýmýzda.'' |
|
7
|
|
|
|
Mustafa bey asansörün on gün kadar kullaným dýþý olacaðýný sebebinin de bir minik fare olduðunu söyleyince hayretlerim tavan yaptý haliyle... Whatsap grubumuzda da farenin profilden ve önden fotosunu da paylaþmýþ. Öyle fýndýk, fýstýk ya da leblebi faresi gibi filan deðil. Orta halli bir kedi kadar, hatta kediden bile büyük denilebilecek cinsten... Tom ve Jerry de ki fare Jerry ile uzaktan yakýndan alakasý yok...
|
|
8
|
|
|
|
Gün içinde ki hareket kabiliyetleri ve enerjileri müthiþtir çocuklarýn. Birçok ana baba ''Oðlum yorulmadýn mý pestilin çýktý az dinlen.'' dese de, çocuklar bu laflara hiç kulak asmazlar. Benim için en yaramaz çocukla bile iletiþim kurmak çok da zor deðildir. Bir çikolata, bir sakýz, ufak bir çikletin ucundadýr bu iletiþimin sýrrý, tatlý dil ve güler yüzü de unutmamalý tabi ki. Sizlere de tavsiye ederim elli yüz kuruþun ucunda tatlý bir muhabbet. Þimdilerde kocaman delikanlý olmuþ dünün bir dolu akraba eþ dost çocuðu, hep benim onlara aldýðým çikolatalarý ve gazozlarý, yeri geldiðinde anlatýp anlatýp dururlar aile ortamlarýnda, dost sohbetlerinde...
|
|
9
|
|
|
|
''Anneee bu gün ne gýyseeem kýz'' anne çocuða bakarak ''Eski bir pantolonun var þurada geçen gün dizlerini yama yaptýmdý kýz istersen onu giy'' peþinden erkek çocuk girer içeriye ve o da sorar ''Anaaaa ne geycem kýz bu gün hele de bahalým'' anne yine gözleri parlayarak çocuðuna döner ''Aðabeyinin geçen seneden kalma bir pantolonu var Muharrem geçen senenin sonbahar yaz kreasyonundan kalma istersen onu giy evlat... |
|
10
|
|
|
|
Zaman zaman oluyor devlet kurumlarýna ve özel sektör kurumlarýna, siber saldýrýlar... Biz erkeklere de Sibel saldýrýlarý var, aslýnda hiç istemesek de... Sibel saldýrý dediniz mi, þöyle durup durup bir üç beþ dakika düþüneceksiniz... Hangi Sibel’den bize saldýrý geliyor diye... Belki adam daha önce Sinan filandý da sonra Sibel oldu... Sonradan Sibel olduysa onun saldýrýsý daha tehlikeli... |
|
11
|
|
|
|
Müzayede henüz baþlamamýþ olmasýna raðmen, salon týklým týklým doldurulmuþtu kadýn ve erkek izleyiciler tarafýndan... 1900 lü yýllarýn baþýnda süper güç olan Çibilmanya Ülkesinin o zaman ki baþkanlarý Muhraf Zimkurt’un kullandýðý eþyalar açýk artýrma yoluyla ilgilenenlere satýlacaktý... |
|
12
|
|
|
|
Pek sayýn ve de muhterem hatta saygýdeðer demeyeceðim Dýþ Mihrak beyefendi ile bir röportaj yapacaðýz... Dýþ Mihrak olarak dünya üzerinde bir takým faaliyetlerde bulunmakla birlikte, bu faaliyetlerini de mükemmel bir þekilde adeta bukalemun gibi þekil deðiþtirerek, kamufle ederek gizlemesini bilmektedirler... Evet gelelim röportaja... |
|
13
|
|
|
|
Kapýsýnda bir bira firmasýnýn reklamý olan ufak bir meyhane. Þöyle kapýdan bir kafamý uzatayým bakayým, içeride neler var? Baktým içeride bir iki eleman temizlik yapýyor. Kapýsý da çok ilginç gaydýrlý guydurlu, yani Amerika’da ki Kovboy Filmlerinin kapýsý gibi gýcýrtýlý... Hele bir de yaðlamadýlarsa bayýlýrým o kapýnýn gýcýrtýsýný dinlemeye... |
|
14
|
|
|
|
Kim kopardýysa onu hayattan, öyle ya aðzý dili yok ki ona lanet bile okuyamaz, küfür bile edemez, tek bir kötü söz dahi söylemezdi... Hatta içinde birileri varsa, onlar bile sesini çýkaramazdý... Nihayetinde onlarda elma kurduydular, aðýzlarý var dilleri yok. Hatta aðýzlarý dilleri bile yok belki... Þehzadeler Þehri Amasya’dakiler de bayaðý meþhurdu... |
|
15
|
|
|
|
Mahalle aralarýnda tahtadan potalar, þakýr þakýr basket oynuyoruz bizler, Beyaz Gölgenin verdiði gazla. Tabi bu arada Atatürk Spor Salonunda da þakýr þakýr basket maçlarýna gidiyoruz, bizimkilerle Amerikalýlarýn birlikte yaptýðý maçlarý hayranlýkla izliyoruz. Okulda da bir sürü uzun boylu arkadaþ var, teneffüslerde þakýr þakýr basket oynuyorlar. Biz durur muyuz, biz de oynuyoruz, oynamaya çalýþýyoruz. Boyumuz kýsa ama, hýrsýmýz tavan yapmýþ durumda. Benim boyumda ya da benden bir iki santim uzun olan arkadaþým potaya elini deðiyor. Ben de zýplýyorum 1. 70 boy ile ama ramak kalýyor. Bir þeyler yapýp bacak kaslarýmý kuvvetlendirmem lazým.
|
|
16
|
|
|
|
Geçenlerde köye gittim. Arkadaþýmý ziyaret ettim. Tabii meþhur aðacýmýzýn altýnda oturup sohbet etmek istedim. Ama ne göreyim, dut aðacýmýz adeta yerinde yoktu. Neredeyse tamamen kesilip budanmýþtý.
Arkadaþa “Bu ne hal? Ne oldu bu aðaca?” dedim. Arkadaþým güldü: “Hiç sorma! Bir bilsen aðacýn baþýna neler geldi.” dedi. |
|
17
|
|
|
|
Evet ilk ekstrem geldi... Üüüüüüf bu ne yahu! Bunlarýn hepsini ben mi almýþým? Almýþým demek ki. Çok þaþýrdým gerçekten. Hiç bu kadar ekstre geleceðini düþünmemiþtim. Neyse hallederiz ya maaþýmýz ile... Aslanlar gibi iþimiz var, çalýþýyoruz birader. On günde süre vermiþler ödemem için. Ne güzel, olmadý borç alýrým, eþimden, dostumdan. Dur dur dur! Asgarisini öderim, bir ay atlatýrým yahu! Zaman kazanýrým. Aslan bankam o þansý da vermiþ bana... |
|
18
|
|
|
|
Bahçelievler’de Ulubatlý Hasan Ýlkokulunun basamaklarýndan çýkýp, o 1-A sýnýfýna girdik destursuz. Baktým ki benden önce bir dolu çocuk gelmiþ, öðretmenimiz ile hasbihal ediyor, esprili söylersek konuþuk ediyorlar... Biz de oturduk bir sýraya... Güzeldi ilk günler, Ali Ayþe’ye topu atar, ara sýra Ali ata bakar, ata biner günlerde öyle gelir geçerdi... |
|
19
|
|
|
|
Kim demiþ kediler korkmaz diye, kediler bir þey anlamaz diye... Sadece miyav miyav mý derler zannediyorsunuz siz insanlar biz kedileri... Korkuyorum gerçekten, hem de çok korkuyorum aç kalmaktan. Artýk esnaf abilerim, o altýn kalpli bana her gün ciðer alan ve can ciðer kuzu sarmasý olduðumuz abilerim, bana ciðer almaz oldular. Neymiþ efendim ''Pahalýlýk varmýþ da eskisi gibi kazanamýyorlarmýþ hýh! Bahane bunlar. bana ne bana ne alýþtýrmasaydýnýz bizi.'' |
|
20
|
|
|
|
Onu tanýmak, tanýmýþ olmak ilginçti gerçekten. Akrabam mýydý, asker arkadaþým mýydý, komþum muydu, aslýnda hiç birisi deðildi, ama yine de ilginçti O’nun ile ilk defa karþýlaþmak, konuþtuðunu görmek ve de sohbet etmek
Buzdolabýný açýnca ’’Þþþþt þþþt’ diye gelen bir ses ile irkilmiþtim. Kimdi bu sesin sahibi, balkona yakýndým filan, belki bahçeden de geliyor olabilirdi. Balkona çýkýp baktýðýmda kimseleri görememiþtim... Biraz daha dikkat edince buzdolabýnýn içinden ve içindeki bir þeftaliden geldiði ortaya çýkmýþtý ayan beyan...
|
|
|
|