Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
Evet, şiirin geniş, kuşatıcı ve diriltici evrenine çağırıyor aslında dostlarım… İnsanı kirlerden, belki yaşadığımız günlerin kara’sından ancak şiirin temizleyebileceğine inanıyor. Haksızlar mı? Günlerin, gündemin akışına bıraktınız mı kendinizi, adım adım umutsuzluğa, tükenişe sürükleniyorsunuz demektir. Oysa insan, akıntının önünde durmalı, tersine çevirmeli akıp gideni. Ne kadar durabilirsiniz akıntının önünde, tükenişi dirilişe, kara’yı ak’a döndürebilir misiniz? Yazıcının kudreti de direncinin gücüyle ölçülür. Sözcüklerini siper ettikçe sele, yitirilmekte olan kaleleri bir bir geri aldıkça ve “direnenler”, “diriltenler” korosuna sesini kattıkça var olur, yaşama şansı bulur. Bu denli büyük karamsarlıkların önünde tek tek sesler değil, ancak bir anlamlı sesler korosu durabilir muhakkak. Öyleyse akıntının önünde durmak isteyenler seslerini düzenli bir melodide birleştirmeli. Birlikte güçlü ve ölümsüz şarkılar söylemeli. Tek tek ne de çabuk yitiyor sesler… Ne çabuk karanlıklarda kayboluyor… “Şiire dön Yuşa abi, şiire…” Sen eskimeyen, yitmeyen, su verilmiş sözlere dön. “Aç toprağın kapısını yaz gelsin” diyor ya “Su Yandı” şairi Rıdvan Memi. Toprağın ardında yaz. “Uykular cennet/düşler yosun kokusu” Şiir tükenir mi, umut tükenir mi, “bir bin yıl” geçse aramızdan. Bir “Yaslı Mızıka” geceyi bölüp durmaz mı hep: “ne tuhaf! sisli bir akşamın ürperten inceliği derin bir uğultu çıkarır göğsünden… ısrarlı vedalar! ki yaslı bir limana gömülmeli, bir bin yıl var daha… bir gülün izini silmek için erken koptu fırtına.. kopsun, bir çiçeğin teninde aramızdan bin gülün sessizliği geçerken” Ve hakikaten “kendi yalanına inanan adam”mıdır şair, Can Bahadır? Ne kalır söyleyin, zamanın önünde, ne kalır? Zaman geçer, insan göçer; günler varır varacağı limana, geride bir tek ölümsüz mısralar kalır. Bundan mıdır -ve tabii ki bundandır- bilinmez, her şair, yalnız şiirleri kalsın ister kendisinden. Vasiyeti yalnız şiirleri üstünedir. Mal, mülk, çoluk çocuk uçup gider, o gidiş… Zamanı aşan bir selam gibi kalan, yalnız mısralardır. İskender Pala, toprağı kazıp kazıp Ferhat gibi, Divan şiirinin incilerini çıkaran adam, “Ve gazel yeniden…” diyor, yeni bir kitapla, gazel şerhleriyle… Aşkî’nin bir gazelini yorumluyor orada; “vasiyet” gazelini. Gazelin son beyti: “Lûtf edip ömrüm, unutma Aşkî’nin bu şi’rini Yâduna al gâh, gâh anı anunla yâd kıl” Vasiyetinin son mısralarında şair, ömrünü yele verip savuran sevgiliye “Ömrüm!” diyor. “Ömrüm! Lûtfedip Aşkî’nin bu şiirini olsun unutma! Kâh bu şiiri yâdına al; kâh şu zavallı aşıkını bu şiirle yâd kıl.” Bir şairden ne kalır mısralardan başka? “devr-i daim konuşmalarla avunacak çocuklarım benden geriye kalan üç-beş şiirle belki de” (Hüseyin Atlansoy) Külebi, “Tereke”sinde, dağıtır neyi varsa; aslolanı, en büyük hediyesini şairlere bırakır: “Daha ben ölmeden paylaşın/Sabrım zamanım karımın olsun/İşte boş cüzdanım cebimde/Oğullarıma kalsın” “Dostlara bıraktım türküleri,/Gözlerimi delikanlılara./Hayallerim hepsine yeter./Bolca dağıtılsın kızlara.” “Gövdemi şölen ettim böceklere,/Mezarıma milyonlarca dolsun./Özgürlüğü duyardı saçlarım/Bütün şairlere selam olsun.” Ya şiirler Külebi? Şiirleri en güzel kadınlar mı saklar, onlar mı bilir kıymetini? Böyle inanıyor olmalı şair: “Ben öldükten sonra bu mısralar Kadınlara yadigâr olsun” Şiirlerinin dağılıp gitmesinden korkar bir şair en çok. Vasiyetinin baş köşesini şiir defteri alır. Haksız mı Cahit Sıtkı korkusunda? “Ben ölürsem ölürüm, bir şey değil; Ne olursa garip eşyama olur. Bir hayır sahibi çıkar mı dersin, Mektuplarımı iade edecek? Ya kitaplarım, ya şiir defterim? Yanarım bakkal eline düşerse.” Doğru dersin ey okur! Şiirsiz durulmaz bu “kara” gidişin önünde. Bu kayganlığın, bu yitimlerin, bu kirli çağın önünde şiirsiz ve duasız durulmaz. Ya, siz beni ne ile sanırsınız?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |