..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




6 Mart 2022
Devlet Mülk Demekti Ama Bu Mülk Nasıl Mülktü? 2  
Bayram Kaya
Kolektif alan; herkesle üretecek olan bir üretim nesnesini kullanmaya, herkesle bir tüketime sahip olan yararlanışa paydaşlı olmanızdan öte; kolektif bir depo enerjiye, kolektif yapabilirliğe ve kolektif zenginliğe "bu lütfu keremi olmakla bu senin" demiyordu.


:EDD:
Konu biraz uzayacak. Neden? Çünkü her şey gibi mülk kavramı da gerisinde yere zamana bağlı tarihi birikimleriyle birçok bileşimli kavram, eylem, düşünce soyutlama ve somutlamalardan oluşuyordu. Mülk kavramındaki bu bileşenlerle, idraki bileşenleri de bilmek gerekiyordu.

Diğer yandan kolektif sahipliğe karşı "bu mülkün bir sahibi olmalı" diyen "inanıcı onay kavli" içinde olmanıza bağlı yeni anlamı idrak etme, mevcut duruma karşı sizi polarizasyona götürüyordu.

Bu anlayışlarla sistemde gerilim birikiyordu. Gerilim; üretilenlerle, üretim nesnesi üzerindeki ortaklaşmayla, ürün ve üretim nesnesi olan mal-mülk üzerinde ortaklık tanımayanlar arasındaydı.

Sistemin bu tür bir polarizasyon içine girmesi öze göndergeli olan mevcut geri bağlanım yasalarına göre bu tür bir onay verişiniz demek sistemin enfekte edilmesi demekti. Hastalık kaçınılmazdı.

Oysa öze göndermeli başlangıç koşulları içindeki "birlikte başlayıp, birlikte gitmesi gereken eşgüdümlü süreçlerin birçok bileşeni vardı. Bu tür ön hazır oluşlar olmadan sistemin "bu mülkün bir sahibi var" denmesiyle başlaması hiç olası olmuyordu.

İşte birlikte başlayıp birlikte gidemeyen kişisel eksiklikler nedenle kişinin kendisi dışındaki sosyal ortam içinde bu eksiği tamamlayıcı şartları bulup bağıtlayabilmesi nedenle bileşik alan süreçlerinin kendi kendisiyle polarize olması pek olası olmuyordu.

Eksiğini tamamlama birbirine göre sekanslardı. İşte sistemin bu türden kolektif ön şartları nedeni ile kolektif ön şartların kolektif kişileri nedenle; kolektif bir alana kişisi mülk ya da kişisi sahiplik denemiyordu. Zaten kolektif alan benci süreçlere karşı, özgecil süreçler değil miydi?

İşte bu bilgilerine dayanarak sorgulama yapan bilinçli kişimiz tarihsel akışa bağlı kalan gelişme içinde şüpheci olacaktı. Sırf güzelleme olsun diye kendisi dışında olan kişilerle eksiği tamamlama olan bu bileşik alana; "bu mülkün bir sahibi var" demeyecekti.

Şimdiki mantığa göre illa bir mülk sahibi tarif edilecekse; bu mülkün hayat denen birçok sahipleri vardı. Hayat iç içe dengeye girmiş birçok yaşamlarla vardı.

Üreten bir hayat bu iç içe geçmiş olan yaşamların bir şekilde korunması içinde yeni bir dengeye gidişti. Üreten hayat olmadan, kişisi bencil sahiplenmenin kesikli sürekliliği ortaya konamazdı.

O aşamada bencilce kişisel iştahı uyanmış kişi veya kişiler; bileşik alana; kişisi sahipliği güden anlamla "mülk" deseler bile; bu mülk söylemi her zaman kolektif başlangıcın damgası, dizaynı olan bir anlam içermesi olacaktı.

İşte eylemsel, bilişsel, önsel vs. türden oluşan eksiklerin, karşısındaki kişi üzerinde eşzamanlı başlaması gereken zorunlu eylemlerini bilen; zorunluluğu kolektif ortamla tamamlayan, kolektif bir ortam içindeki dikkatli bir okur; çeşitlilik olsun diye "mülke" devlet denmeyeceğinin kuşkusunu hep duyar.

Kişi kuşkusunu sorguladığı anda sorgulanan yerler içindeki karartılmış; söylenmemiş, yazılmamış kör noktaları görür. Bu tür entelektüel birikimi olan kişi; beyazlığın içinde mutlaka bir siyah karakterin olduğunu anlayıp; bunları birikimsizlere anlatamamakla çile çekecekti.

Kolektif alan; herkesle üretecek olan bir üretim nesnesini kullanmaya, herkesle bir tüketime sahip olan yararlanışa paydaşlı olmanızdan öte; kolektif bir depo enerjiye, kolektif yapabilirliğe ve kolektif zenginliğe "bu lütfu keremi olmakla bu senin" demiyordu.

Öyleyse kişisi iştahı ya da kişisi tamahı uyanmış kişiler için ortamdaki kolektif zenginliğe "bu senin. Sen güç ve kerem sahibisin" diyecek olan bir idrake, eylem ve düşünce alanının açılması gerekiyordu!

Tuzak, "mülk sahibinin lütfu keremle olmasında" saklıydı. Bu sözün açılımıyla tamahkâr kişi abat olacaktı. Tamahkâr kişinin "bu senin" dediği; "bu senin dedirttiği" şeylerin bir gün bunu söyleten kişiye rızk olarak; takdir olarak geri döneceğini gizleyen bir sözdü.

"Bu senin. Sen mülk sahibi olmakla kerem sahibisin. Senden ümit kesilmez" diyen tekrar cümleleri zikirlerdi. Zikirler kişinin kendi söylemi olmakla kendi kendisine telkindi. Kendi kendisine algıydı.

Zikir cümleleri: söylenen şeyin öyle olduğuna; kişinin o şeyden gayrısını unutmasına vesile olup, kişinin kendi kendisini inandırmasıydı. Zikir cümleleri kişinin kendi kendisini yatıştırmaydı. Zikir cümleleri bu nedenle düşünce illüzyonlarıydı.

Zikirler açıklanması gereken büyü cümlesiydi. Açıklandıkça telkin altında kalıyordunuz. Zikir sözleri açıklanmaya, yorumlanmaya ve gizlenen maksat istediği gibi gaybı açık etmeye matuftular.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ölçü 2
Ölçü 1
Ölçü 4
Hemcinslerin Tarihi 11
Hemcinslerin Tarihi 14
Hemcinslerin Tarihi 4
Ölçü 3
Hemcinslerin Tarihi 6
Hemcinslerin Tarihi 12
Hemcinslerin Tarihi 13

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bildin mi? III [Şiir]
Ayrılık Nedir? [Şiir]
Bildin mi? [Şiir]
Bildin mi? II [Şiir]
Bülbülü Öldürmek [Şiir]
Hata Yapmak [Şiir]
Asuman [Şiir]
Ne Devletsun Ne Devletlu [Şiir]
Köle 2 [Şiir]
İçimizdeki Yabancı [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Emekli eğitimci. 1950 Mucur / Kırşehir doğumlu.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.