..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Seviyorum, öyleyse varým. -Unamuno
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Korku Romaný > Ýsa Kantarcý




12 Aralýk 2022
Kurtlar ve Ýnsanlar 3  
KURT

Ýsa Kantarcý


YILLAR ÖNCE YAZDIÐIM BU ROMANI KAYBOLMASIN DÝYE KOYUYORUM SÝTEYE. UYDURDUÐUMU DÜÞÜNEBÝLÝRSÝNÝZ. ÇOK BELGESEL ÝZLEDÝM KURTLARA DAÝR.


:AIBJ:

KURTLAR VE ÝNSANLAR 3


MEZRA EVÝNDE

Kýrsaldaki tek katlý evin penceresinde solgun bir ýþýk görülüyordu, dýþarýda kýyamet kopuyordu, kar fýrtýnasý bütün þiddetliyle devam ediyordu. Evin önündeki köpek kulübesinde bir hareketlilik oldu, köpeðin uykusu kaçmýþtý, kulübeden dýþarý çýktý, fýrtýna canýný yaktý, kýzdý ve havlamaya baþladý. Bu sese sevinen ahýrýn önündeki diðer köpek de heyecanla dýþarý çýktý, o da havlamaya baþladý. Çok geçmedi ikisinin de iflahý kesildi ve hemen kulübelerine girip kývrýlýp yattýlar. Böyle iyiydi. Mýzýldadý biri, öteki de ona cevap verdi. Evin penceresine baktý ahýrýn önünde baðlý olan köpek. Ýçerden biri çýksa ve bir þey yapsa iyi olurdu. Rutin nöbet can sýkýcýydý ama arada kulübeden dýþarý çýkýp boþ boþ havlayýnca yaþadýklarýný hissediyorlar, güç kazanýyorlardý. Bazen can sýkýcý olsa da mutluydular; çünkü onlar bu evi ve içindeki insanlarý koruma görevi verilmiþti. Hep bunu hatýrlýyor ve bu onlarý zinde tutuyordu, hava þartlarý ne olursa olsun. Durum ne olursa olsun.
Ali mutfakta yumurta kýrmaya giriþmiþti.
Yerine otur yoksa kafaný kýrarým
Bir yumurta kýracaðým iþim hemen biter.
Yerine otur dedim orayý yeni sildim.
Bu konuda çok titizdi Melek.
Ali oturmadý tabi.
Çekil kenara, kurt mu var oðlum midende. Yiyip yiyip doymuyorsun.
Melek yumurta kýrýp tepsiye koydu onun önüne getirdi çay zeytin ve peynirle.
Ali yumurtayý yedikten sonra pencere önüne gitti, dýþarý çýkmak istedi ama annesi izin vermedi, ali annesinin odasýna gitti ve alile albümünü alýp geldi. Sayfalarý çeviriyordu, annesi ona kýzdý, albümü ona getirmesini istedi, Ali albümü ona getirirken bir fotoðraf kayýp düþtü kilime. Anne o fotoðrafý istedi. Ali uzattý.

Ekin biçilirken çekilmiþ bir fotoðraftý bu. 41 genç kýz vardý fotoðrafta. Elerinde týrpanlar vardý bazýlarýnýn. Kimi önde yan yatmýþ diz çökmüþ, diðerleri ayaktaydý.
Leyla duygulandý. Geçmiþini hatýrladý. Bu fotoðrafý çekildiði zaman 15 yaþýndaydý.
Köyde birinin tarlasýnda çalýþýyorlardý, para alacaklardý.
Bir hikaye anlatmaya baþladý.


SONGÜL


Kýz arkadaþlarýndan biri, çok sevdiði kýz arkadaþlarýndan biri aile kararýyla bir adamla evlendirilmiþti, 40 yaþýnda bir adamla. Ailenin paraya ihtiyacý vardý, bu yüzden kýzý vermiþlerdi, kýz da intihar etmeye karar vermiþti. Leyla yapmaz diye düþünüyordu, çünkü Songül ölmekten çok korkan biriydi. Ailesi iyi para almýþtý. Parayla büyük bir arazi satýn almýþlardý. Songül köydeki kýzlarýn en güzeliydi. Ailesi ve kardeþleri kurtulmuþ ve rahat etmiþ olacaktý o tarla sayesinde. Sonra damadýn babasý eski traktörünü de hediye etti aileye. Ailem için çok iyi olacak diyordu, düðünden önce intihar edecektim, caydým, ne verdilerse hepsini geri alýrlar.
Kýz belki adamý seversin,
Onu ben de düþündüm. Belki iyi olur. Bu yüzden bir süre bakacaðým bu iþ nedir, bazen kýzlar zorla evlendirilir ama mutlu olurlar. Annem de babamla zorla evlendirilmiþ. Sonra içi ýsýnmýþ ve dünyanýn en iyi insanýyla evlendiðine bütün kalbiyle inanmýþ. Eskiden kuþ kafalý olduðunu söylemiþti. Abuk subuk tipleri uzaktan sevmiþ, ama hiçbir onu cidden sevmemiþ. Zaten o iliþkileri bir sona gitmemiþ.

Songül evlendi ve evinden ayrýldý, baþak bir þehirde bir köyde yaþamaya baþladý. Üç ay sonra öldüðü duyuldu.
Derede boðulmuþ. Kendini dereye mi attý yoksa öldürüldü mü kimse bilemedi. Ama Leyla’ya anlatmýþtý, eðer döverse kendimi öldürürüm, yüzme bilmem, en iyi ölüm þekli bu, zehir içsem intihar etti derler, boðulmak iz býrakmadan ölmek, bizimkilerde verdiklerini de geri alma imkanlarý olmaz. Zekice deðil mi?”
“Bunu sakýn kimseye söylemem.
Söylemedim zaten. Bunu tek sen bileceksin.
Ama Songül’ü tanýyanlar neyin ne olduðunu anladý. Songül 15 senelik yaþamýnda bütün sevecenliðiyle sarýlmýþtý yaþama, onu herkes çok severdi, geriye saðlam dostluklar, ve büyük kahkahalarýný býrakmýþtý köyde, dostlarýnda.

Onun ölümü bütün kýzlarýn canýný sýkmýþ ve erken yaþta göçüp gitmesi dostlarýnýn sinirini bozmuþ ve bunu bir türlü hazmedememiþlerdi.

Durumu Songül gibi olan baþka kýzlar da vardý. Sevdayý da ailesi istemediði biriyle evlendirmek istiyordu, Sevda kardeþim Songül gibi olmayacak deyip duruyordu, ben kendi hayatýmý kuracaðým. Ailesi lise 1’ den çekip almýþlardý onu. Sevda köyden kaçma planlarý yapýp yapýp dururdu, kýzlarla kafa kafaya verip bunu konuþurdu, bir gün gelecek ve bunu yapacaktý, nasýl kaçacaktý, nereye gidecekti, herkes akýl verirdi, herkes ona planý konusunda yardým etmeye çalýþýrdý, 3 abisi de gardiyan gibi sürekli gözlerdi onu. Sadece kýz arkadaþlarýyla konuþmasýna izin verirlerdi, kýzlardan zarar gelemez diye. Oysa sevda kýzlarla bir çete kurmuþtu ve kimsenin haberi yoktu. Sevda sürekli plan yapar, en iyisini seçmeye çalýþýrdý, kýzlar heyecanlanýrdý, köyü terk eden bir kýz þimdiye karar gördükleri duyduklarý þey deðildi, çünkü hepsi korkardý, kendilerine güveni yoktu, köyün dýþýnda þehirlerde bambaþka hayatlarýn yaþandýðýný ve olabildiðini hayal edemezlerdi. Ya dindar yetiþtirirleri, ya tarla iþçisi, ve kötü bir adamýn ve birçok çocuðun kölesi. Onlar vaad edilen buydu. Bir kötü adamýn esiri olmak ömür boyunca. O adamlar o kýzlara yeni ufuklar açmazdý, kýzlar ne kadar az bilirse iyiydi, o zaman adamýn emrinde ve hizmetçisi olurdu, o adamlar akýllý ve gözü açýk kýzlarý sevmezdi. Kýt akýllý, kontrol edilebilen, boyun eðebilen iyi kýzlar onlarýn iþine gelirdi.
Onlar kýzlarla evlenince onlarýn nasýl mutlu edileceðine dair dersler almamýþlardý, belli rutinleri devam ettirirlerdi, belli ihtiyaçlarýný ve buna uyacak bir eþ ararlardý. Yani ortada aslýnda kasýtlý bir kötülük yoktu, þuursuzluk ve bir bilinçsizlik vardý. Kadýn nasýl mutlu edilir, o erkeklere öðretilen bir þey deðildi. Sevda köyden kaçma planlarýný anlatýp duruyor, zaman geçiyor bir þey olduðu yoktu.

Dalga geçerek:“Ne o sevda. Kaçma planlarý suya mu düþtü?”
Önce ters baktý ve gülümsedi: “Hayýr caným. Bir zamaný var.”
“Yoksa korkuyor musun?”
“Aslan bile korkar. Tabi; ama bu beni yýldýrmaz.”
“Senin köyden kaçacaðýn yok.”
“Zamaný gelsin görürsün.”
“Býrak bu iþleri. Songül kadar yürekli deðilsin.” Demiþti ona Leyla.


Mayýs ayýnýn baþýydý, havalar yaðmurlu gidiyordu ama
O gün sanki yaz gelmiþti. Akþam yeni gelmiþti.
ruh alan tatlý bir yumuþaklýk.
Sevda’nýn gözlerinde gecenin parýltýsý

GECENÝN PIRILTISINDAKÝ ÇÝÇEKLER ÜSTÜ UFUK: YENÝLMEZ!

Sevda’nýn umutlarý.
Sedanýn parlak kalbi…
Yýkýlacak gibi deðiller.
Ýflas etmez gözüküyorlar.
Hayata, hayattaki en tekinsiz þeylere, belalara meydan okuyacak cinsten.
Gözü kara bir çiçekler üstü ufuk.
Ufak at da yesinler derler
O çiçekler üstü ufuk en ufaðýný atsa yer yerler.
Çünkü öyle güçlü ve öyle güzel ki.
Kurumuþ çöle dönmüþ topraklara can verecek denli azimli haysiyetli ve özgün karakterli.

Nasýl farkýnda olabilirsin ki
Bazýlarý çok tutkulu yaratýlýr
Alev alev
En istediðin, en sevdiðin biçimde ve içerikte yaratýldýn,
Böyle olduðunu nasýl anlayabilirsin, nasýl sezebilirsin o muhteþem ayarýný zembereðindeki
Bacaklarýnýn arasýndaki kusursuz mekanizmayý?
Nasýl görebilirsin karnýnda zihnini merkezinde uçuþan renk renk kelebekleri?

Sevda tutkuluydu.
Seviyle, içinin zarifliðiyle, sakinliðiyle bakýþý ezerdi kötü bakýþlarý.
Güzel ve kalpli bakýþý uçururdu kötücül enerjileri.
Tam kafadan.
Çünkü o gecenin pýrýltýsýndaki çiçekler üstü ufuktu.
Yenilmezdi, öyle bir his vardý kalbinde, zihninin uçsuz bucaksýz yeþil merkezinde.
Devam et devam et
Asla yýlma
Yýlma çünkü omurgan çýðýr açacak.
Kalbin
Kafan.
Bu satýrlarý okuyan kiþi.

“Çok güzel bir hayatým olacak!”
“Zor be gülüm” dedi Leyla. “Aðabeylerin doðrar seni.
“Bak orasý kesin dedi sevda. Ayný anda gülmeye baþladýlar.
“Caným planým var elbette.”
“Nasýl?”
“Plan söylenmez.”
“Ne zaman kaçacaksýn?”
“Yakýn.”
Sevda orada burada konuþuyor, ama gizemli laflar ediyor, herkesi bir merak alýp götürüyor, kýzlar arasýnda, yalnýz ona sorduklarýnda, þakayla karýþýk zorladýklarýnda, güç bela aðzýndan bazý laflar alabiliyorlar. Sevda hep þifreli konuþuyor, uzak güzel þehirde bütün günler mavi.
Ya da: sadece samimi olduðu dostlarýna bile ne yapacaðýný açýklamýyordu, bütün kýzlarda bir merak kasýrgasý vardý, sevda ne yapacak, köyden kaçacak ve þehre varmadan kýsa sürede kirpi gibi enselenecek miydi üç abisinde birine. Aðabeyler gözü gibi bakýyorlardý ona, evin en küçüðüydü çünkü. Neler olacaðýný dört gözle ve dört nala koþan yürekle bekliyordu bütün kýzlar, o vakit bir an önce gelsin ve sevdanýn kaçýp kayýplara karýþtýðýný, yer yarýlýp içine düþtüðünü, bir türlü bulunamadýðýný, köylünün seferber olduðunu iþitmek ve görmek için çýldýrýyorlardý. Çünkü hepsi kendisini sevda olarak görüyordu, çileliydi köy, dertli zor ve baþ belasý, ciddi ciddi bir cehennemdi genç kýzlar için. Adamlar çeker gider, kýzlar mahkum gibi kalýr. Bütün kýzlar büyük bir saygý ve sevgiyle sarýyordu sevdayý, sevda büyük iþ yapýp ezip geçecekti üç abisini. 3 de ablasý vardý. Ailesini özellikle aðabeylerini doðranmýþtan beter edecekti. Sevda, köyün bütün çaresiz kýzlarýnýn, o kader dedikleri lanetin, kýsýrdöngünün, tabunun, korkularýn delik deþik edilmesinde öncüydü. Son derece sinsi ve akýllýydý. Sevda kýzlarla bir araya geldiðinde çok ilginç ve gülünç hikayeler anlatýrdý. Eski model bir araç sürdüðünü, yanýnda uzun saçlý tipsiz bir sevgilisi olduðunu, banka soymak gibi sýra dýþý hikayelerdi bunlar. Mutlaka içinde suç oluyordu, ama banka soyarken memurlardan birini öldürmek gibi þeyler olmuyordu, olursa bu kýzlarýn hoþuna gitmiyordu, yani kýzlarýn hayal dünyasýnda gezmelerini saðlýyordu. Kýzlar onun bu þeyleri nerden bulduðuna ve güzelce hikaye etmesine þaþýyorlar, onun hikayesini gerçekmiþ gibi dinliyorlardý. Sevda onlarýn yapamayacaklarý þeyleri imkanlý hale getiriyordu hikayelerinde. Kanlý canlý hikayeler. Uyuþturucu satýcýsýný tekme tokat dövmesi, sonra adamýn silah çekmesi, sevda kaçýyor,
sevda kafasýnýn içinde bir þeyleri çok güzel kurabiliyordu, ve kurduklarýný çok iyi ve heyecanlý biçimde anlatýyordu ve bu kýz arkadaþlarýný delice mutlu ediyordu. Zaten sýkýntýlý hayatlarýna renk lazýmdý, bir gökkuþaðý, sevdanýn hikayeleri öyle bir dinamit gibiydi ve hayatlarýný uçuyordu uzaya, cennet gibi güzel bir yere. Bir yerleþim istasyonuna doðru.
Sevda hikayenin birinde köyden kaçýyor, bir kapýcý ailesiyle yaþamaya baþlýyor, mahallede bir cinayet iþleniyor, polis araþtýrýyor ama sonuç yok, sevda polis gibi araþtýrmaya baþlýyor, apartmandan birisi cinayeti iþleyen, öyle düþünüyor.
Sevda hikayede bir köylü kýzýn hiç yapmadýðý, yapamayacaðý þeyler yapýyor, mesela çantasýnda satýr taþýyor, kýlýk deðiþtiriyor, erkek kýlýðýna giriyor ve erkekler dostluk yapýyor gece yarýsý.
Tabi hikayeyi anlatýrken sesini erkek sesine çeviriyor ve o kadar sahici oluyor ki. Kýzlar onu bir erkek olarak görüyor. Þaþýp kalýyorlar. Elleri aðýzlarýnda.
Bacaklarýmýn arasýndaki balyozun tadýna bakmak ister misin tatlým.
Kýzlar gülmekten kýrýlýp düþüyorlar yere.
Oda yýkýlýyor. Odada sanki deprem oluyor.
“Sana bir sýrrýmý vereceðim. Ama kimseye söylemeyeceksin. Yoksa keserim seni
Ölürüm de kimseye demem de.”
“Þu çoban Hasan geçen gün yanýnda geçerken selam verdi. Ýlkokulda en sevdiðim arkadaþýmdý. Sohbet akýp gidiyordu, uzaklara gideceðim dedim. Kanatlarýn yok dedi, düþer ölürsün. Nasýl dedim. Bazý kýzlarýn büyük kanatlarý olur büyük kuþlarýnki gibi. Sen onlardan deðilsin dedi. Sinir oldum tabi. Ya ne dedim burada mý yaþayacaðým. Ruh. Dedi ruhun. Onun ferahlýða ihtiyacý var. Ruhunun mutluluða sevince ihtiyacý var. Seni mutlu edecek adamýn bunu yapmasý lazým. Bunu yapabilirse sen cehennemde bile mutlu mesut yaþarsýn. Sen bunu nerden çýkardýn? Seni eskiden beni tanýrým. Dedikleri çok hoþuma gitmiþti. Burada kal bence. Çok iyi olur. Býktým köyden dedim. Seni alýrým dedi. Mutlu etmesini beceririm. Ben de dedim ki: Beni öp. Korkarak baktý bana. Ona gülümsedim. Þeytanca gülümsediðini biliyor musun dedi. Güldüm. Öp haydi bir daha demem. Keriz miyim dedi. Anlamadým dedim. Sen köyü terk edeceksin. Seni öpersem üzülürüm uzaktasýn diye. Olsun dedim. Bir kere öl yanýna kar kalýr. Olmaz dedi.
“Güzel laflar ediyor. Hassas biri. Ama ben bu köyde deliyorum. Bir de bu delirmeye onu mu dahil edeyim. Ama ne güzel söylemiþti. Sana ruhunu hissettirmek lazým. Bütün ilacýn bu. Ýnsan kendi ruhunu hissedince gerçek mutluluðu bulur.”
“Ne güzel. Seni anlayan biri var.”
“Beni anladýðýný sanmýyorum.”
“Ama seni etkileyen sözler söylediðine göre seni anlýyor.”
“Sanmýyorum.”
“Bence sen kendini tanýmýyorsun ve o seni iyi analiz etmiþ. Ýnsan kendini tanýyamaz. Dýþarýdan göz seni fark eder.”
“Bu köyü tek etmem lazým?”
“Bence sen onu yeniden bir deðerlendir. Belki de sonsuz mutluluðu onla yaþacaksýn.”
“Bir çobanla mý; sen kafayý mý yedin oðlum?”
“Belki de kafayý yiyen sensin. Haberin yok. gideceðim diye tutturdun gitmiyorsun. Bence sen palavra sýkýyorsun- bir hayal kuruyorsun ve çok korkaksýn. Hiç cesaretin yok. öyle cesurca kaçacaðým edeceðim, bambaþka ve çok renkli bir hayatým olacak diyorsun ama bunlar kof laflar. Bilmediðin bir yerde bilmediðin insanlar arasýnda nasýl hayatta kalacaðýna dair saðmal bir görüþün yok. hikaye anlata anlata milleti eðlendirip büyülüyorsun- kendinde eðlenip havalara giriyorsun- olay bu. Sen gerçeklerin içinde bir solucansýn. Yani kaçýp gideceðim diyorsun ama cesurca laflar, arka planda bir solucan var. Kaçýp gitmekten ödü patlayan bir solucan.
Sevda önce güldü. sonra parladý: “Ne biçim dostsun be! Sabrediyorum abuk subuk laflar edip moralimi bozuyorsun.”
“Ýçimden geçeni demeyeyim mi?”
Bak güzelim iyi bir plan þart. Sonra doðru bir zamanda uygulamaya geçmek lazým. Aceleye getirilen iþler istenen sonucu vermez, baþarýya ulaþmaz. Plan tamam da beklediðim bir þey var demek ki.
“Söyle.”
“Söylemem.”
Söylesen ne olur
Sonra yakana yapýþýrlar ve seni bülbül gibi ötürürüler. Öyle þeyler yaparlar ki konuþmaya mecbur kalýrsýn. Belki de kaçmama sen mani olursun. Kimseyi güvenim yok.
“Bana da mý?”
“Ne yazýk ki. Ayrýca her þeyi söylersem planýma olan gücüm de azalýr gibime geliyor. Belki de cayarým.”
“Kendinden korkuyorsun.”
“Hayýr. O enerji kaybolmasýn. O cesaret. O güç. Büyü bozulmasýn.”
Güldü Leyla.
“Ban en iyisi mi sen git yarýn çaktýrmadan Hasan’la bir konuþ. Oradan geçiyormuþ gibi yap. Tart. Dinle onu. Bence size çizili bir yol da da sen körsün.
“Saçmalama.”
“Beni seviyorsan gidip onunla konuþursun. Yüzüne bak, onunla sonsuza dek olduðunu hayal etmeyi dene, sevgilin, kocan filan. Bir ev hayal et. Ýçindesiniz. Bir bahçe hayal et. Akþamlarý çay içiyorsunuz filan. Ne bileyim. Seviyorsunuz filan.
Sevda delice bir kahkaha kopardý. Gülmekten gözünde yaþlar geldi. Gülmesi bir türlü bitmiyorsun.”
“Sen deli misin? Sen kafayý mý üþüttün, o ve ben seviþmek ha. Dünyada tek o kalsa asla.”
Ama o iþ yaparken belki de muhteþem hissedeceksin, aradýðýnýn o olduðunu anlayacaksýn. Yaþamadan bilemezsin ki.
“Annem gibi laflar etmeye baþladýn.”
“Beni kýrma. Yarýn bir dene bakalým.”
“Beni kesseler denemem.”
“Ben eve gideyim” dedi kalktý, yola düþtü.
“Sevda evine git, yolda küçük abisine rastladý, sigara içiyordu, nerdeydin dedi, arkadaþla az oturdum dedi. Kahvehanenin önünden geçiyordu, ortanca abisi oradaydý, kalkýp yanýna geldi, nerdeydin dedi, ona da bir cevap verdi. Tarlanýn yanýndan geçiyordu. Büyük abisi tarlada iþ yapanlarý seyrediyor, çay sigara içiyordu
o da sordu, ona da bir yanýt verdi.
Üçü de bir iþ yapmýyor, saðda solda gününü gün edip keyif çatýyordu. Eve sadece babalarý bakýyordu. Üç genç adam gurbete çýkmayý planlamýþtý ve haber ha geldi ha gelecekti. Bir aydýr beklenen haber yüzünden iþ güç yaptýklarý yoktu.
Akþam serinliði çökmüþtü köye. Sevda yataðýnda uzanmýþtý, dinleniyordu, pencereden esen rüzgar içeri doluyordu, gün boyu bu rahatlýðý bu uzanýþý beklemiþti, kapýdan gelen konuþmalara kulak vermiþti. Kapýya gelen az sonra gitti. Ýçerden aðabeylerinin sohbeti baþladý. Yarýn sabah erkenden kasabaya giden dolmuþa bineceklerdi. Oradan da büyük þehre gidecekleri çimento dolu kamyonla. Baba inþaat ustasýydý, bir köy evi inþa ediyordu, gecenin 12 si geldi eve, açtý, karýsý ona yemek verdi, karýsý oðlanlarýn iþ bulduðunu yarýn gideceklerini anlattý, baba da çok sevindi bu iþe.
Ama en çok gizli saklý sevinen sevdaydý. Aylardýr kafasýnda kurduðu planý gerçeðe dökebilecekti böylece.
Ertesi gün sabah karanlýðýnda üç kardeþ/aralarýnda 2 þer yaþ fark var. Hazýrlanýp annelerinin elini öpüp sarýlýp yola çýktýlar. Sevdaya gözün gibi bak gözünün üstünden ayýrma dedi en büyükleri. Gözünüz arkada kalmasýn dedi anneleri. Üç kardeþ karanlýkta kaybolup gitti.
Gün aydýnlandýðýnda sevda baðýrýþ çaðrýþ gürültü patýrtý olmadýðýný fark etti, anladý ki aðabeyleri gitmiþti. Onlar ev deyken kavga gürültü eksik olmazdý. Aðýz dalaþý. Olmayacak konulardan saatler süren tartýþmalar. Erkekçe tartýþmalar. Gittiklerine o kadar çok sevindi ki, sevinç kahkahalarý atmak istedi. Tuttu kendini.
Gün ilerlerken planýný masaya yatýrdý, düþünüp duruyordu. Birden kafasýna dostunun dedikleri düþtü: gidip hasanla görüþmek. Onunla görüþme fikrini deðiþtirmezdi, bu köyü terk edecekti; ama belki onunla görüþme iyi bir þey eklerdi ona, bir þey kazanýrdý belki. Dostu böyle demiþse vardý bunda bir þey. Annesine bir yalan atýp evden çýktý.
Hasaný dün gördüðü yerde göremedi.
Epey aradý ama bulamadý. Daðlara doðru gitmiþ olmalýydý.
Ertesi gün de hasaný aradý. Yine bulamadý.
Üçüncü gün de bulamadý ve öfkeyle deli olmuþ biçimde daðdan iniyordu. Kendi kendine konuþup duruyordu. Kayalýk yanýndan aniden hasan çýktý karþýsýna,
Hasan sýrýtýyordu. Hasan çöktü. Sevda onun yanýna gitti. Az aþaðýda koyunlar otluyordu. Hasan arkasýndan bir çiçek çýkarýp uzattý. Sevda çiçeðe baktý. Burada onlardan bir sürü var dedi kayýtsýzca, hasan çiçeði atar gibi yaptý, Sevda çiçeði almak istiyor oysa, kokmaz etmez gül deðil çünkü. Ama almak istiyor. Hasan uzattý çiçeði, Sevda çiçeðe baktý, Hasan’ýn kafasýna attý çiçeði. Almak istedim çünkü kafana atarsam iyi olur diye düþündüm. Güldü hasan. Mutlu oldun mu?”
“Tabi. Ama bu kez taþ olsa iyi olur.
Güldüler.
“O da nedir?”
“Kitap.”
“Kitap mý okuyorsun?”
“Öyle.”
“Okuyacaksýn da ne olacak; bir çobansýn sen?”
Hasan güldü gül verir gibi.
Ýçinden dedi ki: “Kaskafacýk.”
“Ne sýrttýn?” dedi kýz.
“Sen de okursan iyi olur, dünyan deðiþir.”
“Ne varmýþ dünyamda?”
“Ýçinden geçenleri çok iyi biliyorum.”
“Bir þey bildiðin yok. istediðin kadar oku. Çobansýn.”
“Beni neden aþaðýlýyorsun.”
“Çünkü saçma þeyler diyorsun.”
“Nasýl?”
“Çobansýn. Bir çobaný kim ciddiye alýr.
Demek istediðim. Þehre gittin. Baþýn belaya girdi. Hatýrlý zengin dostlarýn olur mu okuyarak. Yok. paran olursa, hatýrlý çevren olur. Emek istediðim küçük dünyaný aþsan iyi olur. Baþka ufuklarda þansýný denemelisin.
Ben gayet iyi durumdayým. Sevdiðim yerdeyim.
Altýnda doðru düzgün pantolon yok be. Ne zýrvalýyorsun. Kýçýndaki pantolon yamalý. Babamýn pantolonu. Hatýra. Uðurlu pantolonum bu. Sana rastlarým diye giydim.
Sevda güldü.
“Giyecek baþka þey bulsan iyi ederdin.”
“Bu pantolonla çok komiksin.”
Hasan, ona sýrtýný döndü. Gözlerinden yaþlar düþtü.
“Hasan küseceksen giderim bak. 3 gündür senle konuþmak için köpek gibi gezip durdum.”
Hasan oralý olmadý.
“Hasan dön bana. Bak yoksa giderim.”
Hasan ona yüzünü döndü.
“Aðladýn mý sen?”
“Yok.”
“Aðladýn. Bak hasan aðlayacak durum yok ki. Sana gerçeði dedim.”
“Þehirlerde kýzlar yýrtýk pýrtýk þortlar ve kot pantolonlar giyer dolaþýr, modadýr bu.”
“Sen ne parçalýyorsun?”
Sevda güldü. “Tamam: ama onlarýnki baþka. Bir çoban yamalý pantolon giyerse mecburiyetten, fakirlikten, bu yoksunluk göstergesi, fakirliktir. Ama o þehirli kýzlar yýrtýk pýrtýk þeyler giyer. Onlar istedikleri pantolonu alabilir. Onlarda gülünç olmaz. Ama sende olur.
Býrak ya. Senin kalbin donmuþ. Kötü gözle bakýyorsun her þeye. Ama senin dibini biliyorum da ses etmiyorum. Üzülüp aðlarsýn. Sonra beni öyle hatýrlarsýn.
Sen ne biliyorsun be pis çoban parçasý. Baldýrý çýplak cahil. Köyde kala kala ve eline geçen saçma kitaplarla adým mý sandýn kendini. Babanýn pantolonuna bir þey demedim. O iyi adamdý. Sen onun kýlý bile olamazsýn. O yýllarda þehirde çalýþtý durdu, geliþtirdi kendin. Sen yýllardýr burasýn. Gitmekten korkuyorsun.
“Bak sevda açtýrma aðzýmý!”
“Açarsam ne olur. Aç da bir görelim bakalým. Seni laflar boðarým hasan. Acýdým geldim yanýna. Üç beþ laf edeyim dedim çileden çýkarma beni.”
“Býrak bu iþleri. Ne acýmasý. Senin dibini biliyorum dedim.”
“Bilemezsin.”
“Bak tartýþmayalým. Kýrmayalým birbirimizin kalbini.”
“Ýstediðini de. Kýrýlmaz ki. Güleri geçerim. Senin neyine kýrýlacaðým. Çaresizsin. Senin ciddiye alsam þamarýmý yerdin.”
Hasan güldü.
“Söyle dibim neymiþ?”
“Boþ ver.”
“Kitabýn arasýndaki kaðýt ne?”
“Boþ ver.”
“Ver onu bana. Merak ettim. Okuyacaðým.” Güldü þýmarýkça.
“Olmaz.”
“Neden?
“Sakýncalý.”
“O halde dibim neymiþ onu de?”
Aðlarsýn.
“O zor.” Güldü.
O þiiri okur.
Sevda baþýný öteki yana çevirmiþti ve gözlerinden yaþlar düþmüþtü. Çaktýrmadan hemen sildi onlarý. Ama gözleri yine doldu.
“Bana bak.”
“Bakmam.”
“Sen aðlýyorsun?”
“Sevda gitme buralardan. Buralardan güzel yer bulamazsýn ki.”
“Bunu sakýn kimseye deme.”
“Demem. Ama baþýna kötü iþler gelir. Ne olursun yapma. Burada sevdiðin birini bulursun.”
“Sen beni sevmiyor musun?”
Hasan güldü: “Elbette seviyorum.”
“Benimle evlenmek istemiyor musun?”
“Elbette.”
“O zaman neden sevdiðin birini bulursun diyorsun.”
“Belki baþkasýndadýr kalbin. Ne bileyim. Ama ne edersen et seni severim. Gidersin piþman olursun döner gelirsin. Severim seni. Bence bir süre daha burada kalmayý denemelisin. Çünkü öyle þeylere bulaþýrsýn ki sonra geri dönüþün olmaz. O kapýyý bir kaparsan geri açma imkanýn kalmayabilir. Ölmek gibi. Ölümden kimse geri gelemez ya. Öyle.”
“Buraya dönmek istemem baþýma ne gelirse gelsin.”
“Demek istediðim buradaki anýlarý vs her þeyi imha etme en azýndan. Ýnsan geri gelmek ister. Hayatý baþladýðý yere.”
“Kaðýtta ne var?”
“Bir þiir.”
“Kime yazdýn?”
“Senin için.”
“Ay ne güzel okusana!”
“Üzülürsün.”
“Olsun oku.”
Hasan þiire okumaya baþladý.
“Sevmek zor iþ: Elmayý sen seviyorsun diye o da seni sevecek deðil ya.
Sevmek zor iþ bir köyü bir kenti ya da bir insaný.
Ýþleri istediðin gibi gitmez
Hep böyle olur zaten
Alýp baþýný gitmek istersin
Yaþadýðýn köy seni sevmek zorunda deðil ki.
Önemli olan senin onu sevmen
O sana gerekli her þeyi veriyor zaten demiþti bana annem.
Eðlenceli gözükmez sana tarlada çalýþmak.”

Sevda’ya baktý, yüzü baþka tarafa dönük.
Belli ki aðlýyordu. Ses etmedi ve þiiri okumaya devam etti.
“Mutlu olmak diye bir þey yok.”
“Buna inancým kalmadý.”
“Annemin sözlerini düþünüp duruyordum.”
“Burayý býrakýp gitsem?”
Çok uzun düþündüm bunu. Aylarca. Sonuç þu oldu: Burayý býrakýp gitsem bu köy arkamdan gelecekti. Bunu anladýðým an köyü terk etme düþüncem yerle bir oldu.”
Sevda yaþlarýný sildi ve ona döndü.
“Köyü terk edeceðimi kim söyledi?”
“Kimse. Sezdim.”
Sevda kalktý, yola koyuldu: “Sakýn bir yere gitme. Kal ve düþün. Bu köyde doðan birçok kiþi düþünür bunu. Kaçýp gider bazýsý. Bence gitme. Burada bir dene. Mahvolmaný istemem uzaklarda.”

Sevda uzaklaþtý.
Gece yarýsýydý. Gündüz hazýrlýðýný yapmýþtý. Ýki çantasý hazýrlamýþtý. Odasýnýn penceresinden dýþarý þöyle bir baktý. Hava muhteþemdi.
Dýþarý çýktý ve seri adýmlarla ilerlemeye baþladý.
Bir an geri dönüp evine baktý. Zavallý ev diye düþündü. Seni son görüþüm. Köyün çok dýþýndaydý, ormanlýk alana geldi. Yorulmuþtu. Biraz dinleneyim dedi ama caný kalkmak bilmiyordu. Hasanýn dediklerini düþünüp duruyordu. Ya gittiði yerde baþýna bir felaket gelecekse? Kötü kötü senaryolar kafasýnda dolanmaya baþlamýþtý. En kötüsü ne olabilirdi ya tecavüze uðramak ve öldürülmek. Böyle kötü þeyler düþündükçe korkmaya baþladý. Asýnda korkusu yoktu. Þu hasan içine öyle kurtlar atmýþtý ki. Kalkýp biraz daha diþin sýksa, denese burada. Ormanda kuþlar ötüyordu. Baykuþlar. Kargalar ve ufak ötücü kuþlar. Aðustos böceklerinin sesi geliyordu. Derede výraklýyordu kurbaðalar.
Vahþi hayvanlarýn saldýrýsýna uðramaktan korktu ve ateþ yakmak için çalý odun toplamaya baþladý. Çok çaba sarf etmedi. Burasý yakacak odun doluydu.
Ateþi yaktý ve baþýna kuruldu.
Plana göre yukarýdaki köye gidecekti. Eski bir arkadaþý vardý orada. Çok güvendiði. Geceyi orada geçirecek ve ot yüklü kamyona saklanacak, kamyon þehir dýþýna çýkacaktý. Kardeþten öte sevdiði çocukluk arkadaþý kýzýn abisi kamyonu sürecekti. Þehir dýþýna ara ara ot götürürdü. Ýþi buydu. Ot götürür, saman taþýrdý. Hayvan götürürdü. Düþünüyordu ve bu iþ hiç de kýzlara anlattýðý gibi deðildi. Berbat hissediyordu. O cesur laflarý ve olayýn tam içinde olmak apayrý þeylerdi. Köyden kaçma düþüncesi iyice çözülmeye baþlamýþtý. Ayaða kaktý. Ateþi söndürmeye baþladý.
Süratli adýmlarla evine doðru ilerlemeye baþladý.
Bir ay daha deneyecekti, eðer bu köyde kalmasýna yol açacak bir sebep bulamazsa artýk sonu ne olursa olsun kaçacaktý.


OSMAN

Osman kar fýrtýnasýnda ilerliyordu.
Düþünecek, kafasýný verecek bir þey arýyordu. Birden içine Halit düþtü. Halit’le ilkokuldan arkadaþtý. Zaman zaman çok yakýnlaþtýlar bazen uzaklaþtýlar ve baþkalarýyla daha sýký takýldýlar ama her birbirinden haberdarlardý, her zaman. Sonra bir þeyler olur, yeniden her gün takýlmaya baþlarlardý.
Ýkisi birlikte kasabada geçici iþlerle çalýþýyorlardý, 16 yaþýndaydýlar. Kasabada inþaat malzemeleri satan bir iþ yerinde çalýþýyorlardý. Kamyona çimento ve kireç yüklüyorlardý. Bu iþ çok zordu, ama bu iþi bulabilmiþlerdi ve parasý da diðer iþlere göre fazlaydý, Halit ikide bir köyü terk etmekten söz ediyordu, her akþam köye giderken mutlaka köyden gideceðinden söz ederdi, büyük þehirde yaþamak istediði hayatý anlatýrdý. Halit öyle anlatýrdý ki, kanlý canlý bir atmosfer gelirdi Osman’ýn gözünün önüne. Mesela kýzlar tasvir ederdi Halit, onlarla nasýl konuþacaðýný anlatýrdý, o kýzlarý öyle güzel anlatýrdý ki. Osman çok zevk alýrdý onu dinlemekten, ara ara hikayeye espriler yerleþtirirdi.

Her ne olduysa Halit o hayali anlatmayý kesti, iyice içine gömülmüþtü, Osman deli olmuþtu. Halit neyin va diyor, ama Halit kaçamak cevaplar veriyor, içinde ne olup bitiyor hiç anlatmýyordu.
Akþamýn o saatinde araç olmazdý köye çýkan, ama köye giden araçlar denk gelirdi traktör ya da otomobil. O zaman o öldüren uzun yolu yürümek zorunda kalmazlardý. Halit sessiz olunca o yol da çekilmez oluyordu. Osman bir þeyler anlatmýþtý, ama Halit kendi içinde bir yere gömülmüþ gibiydi.
“Sen beni dinlemiyorsun?”
“Yok; kulaðým sende. Anlat.”
Osman anlatýyordu bir þeyler. Laf olsun diye. Ama Halit’in kafasý kesinlikle baþka bir yerdeydi. Ve onu Osman çok merak ediyordu. Neyi vardý bu hayat dolu çocuðun?
Köye vardýlar ve bir notada evlerine gitmek üzere ayrýldýlar. Osman bekledi ve onu takibe koyuldu. Halit evine giden yoldan sapmýþtý. Osman onu dikkatli biçimde takipteydi. Bir an her neye bastýysa ses çýktý. Bu taþýn taþa deðdiði gibi sesti. Halit dönüp arkasýna baktý. Ama Osman onun arkasýna döndüðünü görünce sinmiþti. Ne iþ çeviriyor bu böyle diye düþündü. Gökyüzünde inlerce yýldýz ve ay vardý. Halit ilerledi ve bir evin bahçe duvarýna yaklaþtý, içeri atladý. Osman duvara yanaþtý. Orada iki gölge vardý, bahçenin bir köþesinde, bu evin sahibi adamýn üç kýzý vardý, Halit anlaþýlan onlardan biriyle iþ çeviriyordu. Osman emin olmak istedi. Ve iyice baktý. Evin küçük kýzý Rahime o. Ferruh amca Halit’i bir yakalasa, öldürmezdi. Ama öldürmekten beter ederdi onu. Kýzlarýna çok düþkündü ve kýzlar herkesin dikkatini çekecek kadar zarif ve alýmlýydýlar.
Osman içinden gülerek oradan ayrýldý.
Ertesi gündü.
Halit ve Osman kasabada akþama kadar çalýþmýþlardý. Köy yolunda ilerliyorlardý, in cin top oynuyordu ve yolda yürümekten yorulmuþlardý.
Yol bazen pis yokuþ bazen yokuþ aþaðý, bazen kývrýlarak gider, döne döne köye çýkardý, aðaçlar ormanlar içinden kýz gibi akardý yol.
“Para biriktirip bisiklet alsak çok iyi olacak.”
“Öyle; ama dünyanýn parasý bir bisiklet.”
“Eski püskü olsa yeter.”
“Yokuþu çýkmaz.”
“Motosiklet alalým.”
“Zor iþ. Bizimkiler para bekler.”
Aðaçlýk alana geldiler. Yolun kenarýna kuruldular. Burada küçük bir dere vardý.
Karanlýktý; ama cephane gibi ay vardý gökyüzünde.
Halit, küçük kardeþlerine bisküvi çikolata almýþtý ve ekmek. Þehir ekmeðini seviyorlardý. Gözüne bahçe iliþti.
“Az sonra geleceðim” dedi ve gözden kayboldu. Çok geçmedi. Geldi.
“Ne yaptýn?”
“Domates aldým. Salatalýk.”
Derede yýkayýp geldi.
“Yiyecek misin?”
“Yemesem olmaz. Kurt gibi açým.”
Bölüþtüler ekmeði domatesleri de. ekmek arasý yapýp yemeye baþladýlar.
“Dün gece seni takip ettim. Kýzla muhabbet ediyordun. Kardeþim neden bana böyle bir þey olduðunu söylemedin ki.”
“Çok yeni çünkü. Hem böyle þeyler söylenmez. Ya birine söylersen. Aðzýnda kaçýrdýn mesela.”
“Amacýn ne?”
“Tabi ki esmayla evlenmek. Ama beni adam yerine koymazlar. Alýp kaçýracaðýn onu.
Babasý seni alýp kaçýrmasýn da. Anladýn sen onu.”
Halit gülmeye baþladý. Osman baktý garipsedi ve o da gülmeye baþladý.
Gülmeleri bitmiyordu.
Öteden bir ses geldi.
“Kim var orada! Ne yapýyorsunuz?”
Bir tüfek sesi patladý.
Halit ve Osman fýrladý.
Bir süre sonra kan ter içinde durdular.
Bahçenin sahibi yaþlý adamý tanýrdýlar, bahçede onu sebzeleri sularken görürlerdi, bazen karýsýný.
Selam verip geçerlerdi.
Gülerek alçak sesle konuþarak ilerliyorlardý.
Yumuþak o yaz akþamýnda az önceki olay, gümbürtü akýllarýný söküp almýþtý ve kurtulmanýn coþkusu, sevinci. Yorgunluk filan kalkmýþtý üstlerinde.
Halit birden sutsu. Uçurum dibi gibi bir sessizliðe gömüldü.
“Ne yapacaksýn o kýzla?” dedi. Osman.
Güldü: “Ne bileyim. Evlenirim herhalde.”
“O ne yapacak senle. Ne dedi?”
“Sormadým. Ýyi vakit geçiriyoruz.”
“Baþýna bela olmasýn.”
“Yok caným. Ne yaptýðýmý bilirim.”
“Hiç sanmýyorum. Sonunda baþýn belaya girerse þaþýrmam. Hapse atarlar seni.
Neyin ne olduðunu biliyorum. Bana istediðini yapabilirsin diyor. Kim bilecek ki. Çok dil döktü. Yine de bir þey yapmadým. Sadece ellerini tuttum. Sarýldým. Yanaklarýndan öptüm.”
“Bu iþ çok tehlikeli göründü bana.”
“Bana da. Hani kýz teslim olmasaydý çok iyi olacaktý ya. Baþta uzaktý. Mesafe koyardý. Mesafeyi yitirdi ve gözümden düþtü. Onunla asla evlenmem.”
“O zaman neden görüþüyorsun?”
“Arkadaþým. Çok çocuk. Ama kabul etmiyor bunu.”

Birkaç gün sonraydý. Sýcak, azap veren bir günün en serin, en rahat ve yaþanýlasý zamanýydý, gölgeler kurtarýcý gibiydi ve esinti baþlamýþtý.
Halit bir traktörle köye gelmiþlerdi kasabadan: “Gel benle” dedi neþe saçarak, “dolaþalým biraz.” Onu kýzýn evinin oraya götürüyordu.
“Nereye?”
“Kýzla sen de tanýþ.”
“Neden?”
“Sýk sýk dostluðumuzdan söz ederim ona. Ne bileyim. Her þeyden. Seninle tanýþmak istedi.”
Osman ses etmedi. Bahçeye girdiler gizlice. Bahçenin arkasýna ilerlediler.
Kýzýn ailesi yatmýþtý. Karanlýktý.
Osman beklerken Halit geldi kýzla. Osman hemen kýzýn kokusunu duydu. Tatlý, güzel bir kokuydu, herhalde çamaþýrda kullanýlan deterjandandý. Ay ýþýðý vuruyordu kýzýn tatlý yüzüne. Kocaman mavi gözleri vardý. Sohbet baþladý. Osman þaþýrdý, “Halit bu kýza nasýl aþýk olmaz, inek herif” diye sordu içinden. Halit sigara yakmak için kibriti çaktý ve kýzýn ne kadar güzel olduðu alev yüzüne yansýyýnca iyice ortaya çýktý. Kýz da sigara yaktý. Sen de içer misin. Olur dedi Osman. Cana yakýn kýz olduðu gibiydi. Ýçinde ne varsa döküyordu, içinden ne geçiyorsa saklamadan söylüyordu. Evden iyice uzaklaþmýþlar. Aðaçlarýn arasýnda bahçenin en dip ve gizli köþesine ilerliyorlardý.
Halit dedi ki: “Baban arkadan gelse, diyelim ki biz saklandýk. Bizi göremedi ve seni yakaladý burada tek baþýna. Ne dersin?”
Kýz güldü hafifçe: “Korkudan aklým çýkar, ne yapacaðýmý þaþýrýr. Fener tutulmuþ tavþana dönerim.”
Hep birlikte güldüler.
“Gözlerimi kapar uyur gezer numarasý yaparým. Asýl sen kendini düþün. Seni bahçede yakalarsa ne eder.”
Halit dedi ki: “Osman la. Her gün iþ iþ. Býktým la. Kafamýza göre takýlsak ne güzel olur. Bu çiçek de yanýmýzda olsa.”
Osman ve öteki güldü.
Halit dedi ki: “Ne zaman kafamýza göre takýlacaðýz biz.”
“O iþ olacak gibi görünmüyor.”
“Niyeymiþ?”
“Sorumluluklarýmýz.”
“Katýr gibi çalýþýyoruz. Böyle bir yere varamayýz.”
“Mecbur. Elden bir þey gelmez.”
“Tuvaletim geldi. Az sonra gelirim” deyip uzaklaþtý.
“Halit’le çalýþmak nasýl?”
“Çok geveze. Sürekli konuþur. Sizin aranýzda ne var?”
“Hiçbir þey. Halit eðlenceli biri. Beni öpsene.”
“Ney?”
“Beni öpsene dedim.”
“Ciddi misin?”
“Evet, öpüþelim diyorum sana. Halit gelmeden çabuk ol!”
Osman þok olmuþtu.
“Öpüþelim; ama hayvanlaþma.”
“Bak düþünme. Bu fýrsatý bir daha bulamazsýn. Aramýzda kalacak.”
Osman düþünüyordu. Kýz öyle deyince alev almýþtý. Çok hoþlandýðý, adeta kanýný kaynamadan bu kýzý þimdi öpse. Ýçgüdüleri evet diyor ama kafasý bu iþte bir yanlýþlýk var diyor. Yoksa Halit onu deniyor muydu?”
“Beni deniyor musunuz?”
“Yok be. Haydi öpüþelim. Nerdeyse gelecek!”
Osman; “tamam” dedi içinden, diyecekti nerdeyse. Halit’in geldiði yöne baktý.
“Haydi!” dedi kýz.
“Peki” dedi Osman. Kýz usulca ona yaklaþtý.
Osman önce bir þey anlamadý ama az sonra kýzýn sýcak nefesi aðzýna doldu. Sýmsýcak nefesi aðzýnda hissetti. Bir çýtýrtý duydu. Korkarak baþýný geri çekti.
Kalbi küt küt atýyordu.
Halit yaklaþtý.
“Ben yokken ne kaynatýyordunuz bakalým?”
“Hiç” dedi Osman korkarak.
Kýz gülümsedi: “Özledim seni Halit. Yaklaþ ve beni güzelce öp.”
“Bu da nerden çýktý?”
“Caným öyle istedi. Öp haydi!”
“Yok. Olmaz.”
“Osman var diye mi? Haydi öp. Osman arkasýný döner istersen.”
“Saçmalama kýzým.”
“Beni son görüþün olabilir Halit. Beni öp.”
“Akþam akþam delirdin mi?”
“Öyle. Öp.”
Halit güldü. Usulca ona yaklaþtý.
Halit bir þey hissetmiyordu, kýz da bu iþi býraktý onun yanaðýný ýsýrdý.
Halit acýyan yanaðýný ovuþturdu.
“Pis seni. Çok adisin.”
“Ben gidiyorum. Siz de kaybolsanýz iyi edersiniz.”
“Hayatta sana baþarýlar Halit. Osman harikaydýn.”
Kýz, güvercin gibi koþarak uzaklaþtý. Ýkisi de fare gibi kaçarak uzaklaþtý.
Halit sordu: “Sana neden harikaydýn dedi?”
“Ne bileyim.”
“Siz bir halt karýþtýrdýnýz ben yokken?”
“Ne diyorsun sen. Saçmalama!”
“Sesin baþkaydý. Titredi. Ne yaptýn ben yokken?”
“Sohbet ettik.”
“Hadi öyle olsun ama bence onu öptün.”
Bir hafta sonraydý.
Kýz yer yarýlýp içine girmiþti sanki.
Halit dert yanýp duruyordu: “Nerde bu kýz? Caným ciðerim onu arýyor, yanýyor.”
Osman haberi almýþtý: “Görüþtüðü biri varmýþ. Ve anlaþýlan seni gibi gevþek deðilmiþ ve kýzý kapmýþ.”
“Ne diyorsun?”
“Kýzý kaçýrmýþ.
“Þaka mý yapýyorsun?”
“Yok. Rüstem abinin büyük oðluyla kaçmýþ.”
“Oto tamircisi pis sarý býyýklýyla mý?”
“Evet.”
Halit kulaklarýna inanamýyordu: “Demek ki o gün ondan sana hayatta baþarýlar demiþ. Keþke onu öpseydim. Ah keþke. Aþýk olur yaparým bir hata derdim. Kafama sýkayým! Kýz yok oldu, altýn oldu. Ne geri zekalýymýþým ben. Keþke öpseydim. Ah keþke. O pis herif onu cayýr cayýr öpüyordur þimdi.”
Güldü: “Kaçýp gidince mi deðerli oldu?”
“Ne bileyim arkadaþým. Yanýmdayken kendini teslim etmek isterken çok ucuzdu gözümde. Caným çekmiyordu. Doðru söyle. O gece onu öptün mü; kýzmayacaðým?”
“Öptüm.”
Halit güldü: “Ne sinsi pislik adammýþsýn sen. Senden hiç beklemezdim. Nasýldý?
“Boþ ver.”
“Nasýldý?”
“Muhteþemdi. O an dünyayý verseler öyle mutlu olmazdým.”
“Çok hainsin Osman. Çok hain. Seni ahlaklý ve temiz bilirdim. Nasýl yaparsýn bana bunu?”
“Onunla aramýzda bir þey yok demese yapmazdým.”
“Nasýl hissettin?”
“Yapýþkan bir þey. Bal tadý gibi. Ondan öte bir þey. Ruhumu hissettim. Ruhumun kanatlarý açýldý. Acayip mutlu oldum acayip. Kelebekleþtim. Az daha geç geleydin ya ahmak.”
Halit güldü.
“Evlensek ne güzel olurdu derdi. Hayaller kurardý, ses etmezdim. Neden konuþmuyorsun derdi. Evlenmeye hazýr deðilim derdim.”
“Öpmedim kýzý. Tarla faresi! Öpseydim keþke. Ben de senin gibiyim.”

Ertesi gündü. Halit ve Osman otururken patron geldi. Onlara baðýrmaya baþladý. Halit böyle þeylere sabredemezdi, o da baðýrdý ve iþi býrakýp gitti.
Osman iþe devam etti. Ýþ olmadýðý için oturduklarýný söylemiþti Halit. Osman da. Patron sonra geldi. Piþmandý. Durumu öðrenmiþti ama Halit çoktan gitmiþti. Osman patron adýna Halit’e durumu iletti, iþe dönsün diye yalvardý ama Halit iþe dönmedi.
Ertesi gün köyden ayrýldý.
Bir ay sonraydý.
Halit depoya geldi.
“Patronla konuþtum” dedi. “Ýþe baþlayacaðým.”
“Nerelerdeydin?”
“Uzun hikaye.”
Akþam köyün yoluna yamandýlar. O sýcak ama serin güzel yaz akþamýnda ilerliyorlardý. Kuru ot ve çevre aðaçlarýn güçlü kokularý içinde. Orman havasýnda.
Ýþ buradan baktýðým gördüðüm gibi deðilmiþ. Yani oradayken burayý hayal edip durdum. Buradayken burayý beðenmezdim. Orada bir þeyler yaþayýnca nerede olmam gerektiðini buldum. Büyük þehirde insanlar çok acýmasýz. Sildi mi siliyor. Burada kavga ederiz, küseriz. Ama bir þey olur, sana bir þey lazým olur, ne bileyim hastan olur, tarlada ihtiyaç duyarsýn, gelir yardým istersin, anýsý benim için de geçerli. Büyük þehirde iþler böyle deðil. Sildi mi siliyor. Gerçek duygusal baðlantý yok, ruhani bað yok. Orada gerçeðin, koþullarýn acýmasýzlýðý hüküm sürüyor. Herkes hayatta kalma savaþý veriyor. Her þey para. Köyde hamur yoðururlar ekmek yaparlar. Fýrýndan ekmek alýrlar orada. Bahçeden domates toplarsýn. Aç kalmasýn köyde. Ama þehirde geçerli olan para. Paran varsa yiyecek alabilirsin. Paran yoksa seni takan kimse yok. þehre gittiðim ilk günlerde iþ bulamadým. Sahilde banklarda yatýyordum. Bekçiler geçiyordu, nesin kimsin sorguluyordu. Ýþ arýyordum kafeler çoktu, kimse iþ vermedi garson olarak. Villanýn birinin önünden geçerken kamyonete takým alet filan yükleyen birini gördüm. Kýsa boylu. Aðýr bir alet vardý. Gel bir el at dedim, yardýma gittim. Tesisatçýymýþ. Çýraðý onu býrakýp gitmiþ. Çok sýkýntýlýydý. Dert yanýp duruyordu. Adam lazýmsa çalýþýrým dedim. Tamam dedim, sevindi. Ýþe baþladýk. Nerde kalýyorsun dedi, buralarda oturuyordum dedim. Ertesi gün seni alayým dedi filan. Sabah onun kamyonete bindik. Þehirden uzakta bir yere gittik. Resmi bir binanýn atýk su borularýný yerleþtirmek için tarla gibi bir yerde, duvar dibinde çalýþmaya baþladýk. O biraz çalýþtý. Kazmayý bana verdi, baþladým çalýþmaya. Toprak çok sert ve taþlý. Kan ter içinde kalana dek kazmayý salladým, kürekle de topraðý çýkardým, o diz çökmüþ beni seyrediyor. Yorulduðumu görüyor; ama sýra bende demiyor, bekliyorum, bekliyorum, seyrediyor beni, sigara yakmýþ, bir þarký mýrýldanýyor, sonunda bunun ses edeceði yok, sýra sende dedim. Bozuk suratla baktý bana, aðzýnda sigarayla çalýþmaya baþladý, güya çalýþýyor, sigara aðzýnda, bir iki kazdý, sen güzel kazýyorsun, devam et dedi kazmayý uzattý bana. Ýþe yeni baþladým, kuvvetli olmam lazým, adam çalýþmaný beðenmedim deyip iþime son verebilir, beþ kuruþum yok ve acil para lazým. Kazmayý heybetle sallýyorum; ama gücüm tükeniyor, dayandým, uzun bir süre sonra iþi o devraldý. Kýsa bir süre sonra bana býraktý ve dayanabildiðim kadar dayandým ve bir an iflahým kesildi. Ýþi býrakýp kaçýp gitmeyi düþündüm. Durdum. Bana baktý. Ne durdun der gibi. Saða sola baktým. Kazmayý elimden aldý. O an keþke orada iþi býraksaydým. Basýp gitseydim.keþke pes etseydim. Pes etmek gözüme güzel görünmemiþti. Para lazýmdý çünkü. Adamla 4, 5 gün çalýþtým, katýr gibi çalýþtýrdý, iþi býrakmak istedim, birkaç bira parasý verdi, dövecektim nerdeyse adamý, býrak geç git yoluna dedim, polisle baþýn belaya girmesin, ya da bir yumruk atarým düþer baþýný çarpar yere, ölür diye korktum, ama az da olsa para vermeseydi yakasýna yapýþacaktým. Akþam oluyordu. Sahile indim. Büfeden üç bira aldým. Paramýn tamamýyla. Az da çerez aldým. Yürüyüþ yolundan insanlar geçiyordu. O kadar çok kýz vardý ki. Þaþtým kaldým. O kadar çok þortlu, mini etekli genç kýz vardý ki. Akþam tatlý ve güzel ve kýzlar çoktu. Derken iki gece bekçisi türedi yanýmda. Bira içmek yasak dedi. Pýlýný pýrtýný topla dedi. Kumsala indim. Karanlýkta içmeye baþladým. Kaybolan umudum ve enerjim yerine geldi içtikçe. Þansý yakalayacaktým ýsrar ederek. Yeni denemeyeler yaparak. Bir iþ buldum mu, o þortlu kýzlardan biriyle de arkadaþlýk yapmayý kafaya koymuþtum. Sahili çok sevmiþtim.

HALÝT SAHÝLDE

BÝR GENÇ KIZ, BÝR GENÇ ADAM ve YAÞLI ADAM

Halit, sahili hayatýnda ilk kez görüyordu. “Deniz” kelimesi onda muhteþem hisler uyandýrýrdý. Denizin kokusu, kýz gibi sakin dalgalar onu büyülemiþ, alýp götürmüþtü. Evet, bir iþ bulmasý gerekliydi, artýk ne olursa olsun bulacaktý, kalacak yer de bulmasý lazýmdý, bulurdu, þimdilik hava sýcak olduðu için sahilde bir yerlerde, banklarda sabahlayabilirdi.
Sahilde gerekli her þey vardý, tuvalet kabinleri. Restoran, kafe ve apartmanlarýn oradaki çöp kutularýn yanýna poþetlerde ekmek, yiyecek atýldýðýný görmüþtü.
Bayatlamaya baþlamýþ ekmekler, sadece bayatladýðý için atýlan saðlam ekmekler, hamur iþleri, pasta, gözleme, ev yapýmý pizza.
Halit bir poþeti gözüne kestirdi ve çevresine bakýndý. Kimse yoktu. Sabahýn 3’ydü ve gidip sansar gibi poþetin ikisini kaptý ve birini panikle açtý. Kokladý, gözleme yenecek düzeydeydi. Kötü kokmadýðýna ve taze olduðuna göre yeni atýlmýþtý. Hýzla oradan uzaklaþtý, kumsala indi, burasý karanlýktý. Gözlemeler doyurmamýþtý. Zaten iki taneydi. Diðer poþeti açýp sert ekmeði fare gibi kemirmeye baþladý. O kadar çok açtý ki açlýktan kan þekeri düþmüþ, bayýlacak gibi olmuþtu. Dünden beri bir þey yememiþti ve yediði en lezzetli ekmek ve gözlemeydi bu. Susamýþtý. Deli gibi. Çiþi de gelmiþti.
Tuvalete giderken yere atýlmýþ, boþ plastik þu þiþesi gördü, onu eline aldý. Tuvalette iþini görüp çýktý, su þiþesini yýkayýp doldurdu, artýk yanýnda taþýyabileceði suyu vardý.
Asfalt sahil yolunun ýþýklarý ne güzel yanýyordu, çevrede kimseler yoktu, kumral karanlýk içindeydi, yürüyüþ yolunda da kimseler yoldu.
Bir yere kývrýlýp yatmayý düþündü; ama uykusu yoktu. Yürüyüþ yolunda ilerledi. Sonra çevreyi öðrenmek için ara yollara girmeyi düþündü ve villalar, aparmanlar arasýna daldý, yakýn çevrede dolanýyordu. Apartman önlerinde çöp kutularý kenarýna poþetlerde ekmeklerin atýldýðýný fark etti, villanýn birinde de demir kapýya birileri alsýn diye poþette ekmekler atýlmýþtý. Bugün ekmek yemiþti; ama her gün sadece ekmek yenir miydi? Yenmezdi. Katýk lazýmdý, domates, peynir, zeytin mesela. Acilen iþ bulsa iyi olacaktý. Devriye atan polis aracýný görünce saklandý, geçip gittiklerinde ortaya çýktý. Kýsa bir süre dolandý ve sýkýldý, yorulmuþtu. Merak ve buralarý çözme duygusu da sönmüþtü. Uykusu gelmiþti. Yeri bellediði banka ilerliyordu, orada birkaç gencin oturup bira içtiðini görünce baþka bir yer bakýndý. Kimsenin onu rahatsýz etmeyeceði ve kimsenin gelmeyeceðini düþündüðü bir banka yerleþti. Uykuya teslim olmak için sabýrsýzdý, uygun bir bank bulup yan uzandý. Ellerini koltuk altýnda birleþtirdi. Kumsaldan gelen hafif esinti ferahlatýyordu sýcak yaz gecesini. Çok geçmeden uykuya daldý tatlý biçimde. Küfürlü konuþan birileri Halit’i uyandýrmýþtý. Baþý kaldýrýp baktý: Az ötesine iki zibidi gelmiþti. 20, 25 yaþlarýnda, iyi giyimli, saçlarý bakýmlý güzel çocuklar. Ellerinde bira kutularý ve sigara. Ýçip birileri hakkýnda
küfürlü konuþuyorlardý, baðýra baðýra. Halit, gidip ikisini de pataklamayý düþündü, çok öfkelendi, nerdeyse gidip hesap soracaktý. Arkadaþlar, þurada uyuyordum, yüksek sesle konuþuyorsunuz, biraz saygý.”
“Özür dilerim arkadaþ” dedi biri, kumsala indiler.
Ne var ki Halit’in uykusu kaçmýþtý, mal mal oturdu, kalktý yürüdü uykusu gelene kadar. Sonra bir banka yattý. Çok geçmeden uykuya daldý. Korkarak uyandý, ayaklarýna bir þey dokunmuþtu, ayak ucunda oturan bir adam vardý, 50 yaþlarýnda. Kel kafalý, kýsa boylu, geniþ ve göbekli bir adamdý. Sempatik, içten ve tatlý bakýþlarý yeþil biriydi.
Halit öfkelenmiþti.
“Uyandýrdým mý evlat? Kusura bakma.” diye sordu, “Geçiyordum, seni görünce bakayým dedim. Yardýma ihtiyacýn vardýr diye.”
Hýrsýz mýydý neydi? Zararsýz birine benziyordu, adamýn gözleri ýslaktý. Aðlamýþ gibi. Adam leþ gibi bira kokuyordu.
Halit’in uykusu kaçmýþtý. Toplanýp oturdu. Adam “gider diye bir þey diyeyim” diye düþündü; çünkü korkmuþtu, zarar görmekten.
“Ben iyiyim dayý, sað olasýn.”
Adama dikkatlice baktý, adam süt dökmüþ kedi gibi mazlum duruyordu, önüne bakýyordu dilenci gibi, bir elinde sigara vardý.
Halit korkuyu boþ verdi: “Ben iyiyim. De; senin neyin var? Neden aðlýyorsun? Ýçtin sanýrým. Derdin ne?”
“Karým aklýma geldi. 2 sene önceydi. Onu çok sevmiþtim.”
“Neden öldü?”
“Ölmedi; ama bir anlamda öldü. 2 sene önce en mutlu son zamanlarýmýzdý… Komþu evde bir adam yaþýyordu, ben yaþlarda. Yeni taþýnmýþlardý mahalleye. Ama evde bir ay oturdular. Genç bir çift ve o adam. Çift iþe gidip geliyordu. Eve gelen giden yoktu. Sonra bir gece eþyalar kamyona taþýndý ve adamý býraktýlar boþ evde. Yataðýyla. Sonra ev sahibi onu dýþarý attý, çok acýdým adama. Kýzý onu terk etmiþ. Çok aðladý, gelecekler ve beni alacaklar, bir yanlýþlýk var bu iþte diyordu, kýzým bensiz yapamaz. Birçok komþu adamý evine almak istedi; ama ben öne çýktým ýsrarla. Adama evime getirdim, yemek verdim. 15 gün sonraydý. Dýþarýda iþ güçle uðraþýp duruyordum. Bir sabah uyandým. Karým ortada yok, adam da yok. Gece karým aradý, adamla kaçmýþ. Boþuna polise gitme. Rezil olursun. Bu iþi aramýzda çözelim. Anlaþmalý boþanalým dedi. Olur dedim. Yani iyi bir adama benziyordu. Karým da öyle bir þey yapacak birine benzemiyordu. Karýmýn bana anlattýðýna göre, seni sevdim, evleniriz, arazilerim var, seni çok rahat yaþatýrým türünde þeyler demiþ. Aklýna girmiþ anlaþýlan. Kandýrmýþ karýmý. Sonra karým aradý. Bu adam alkolik dedi, beni kandýrdý, hiçbir þeyi yok. Boþanmaktan caydým. Geri dönsem kabul eder misin dedi. Dün aradý. Ben de þimdi kabul etsem mi etmesem mi diye düþünüp duruyorum. O yokken kafayý yedim. Þimdi onun da kafayý yemesini istiyorum, öfkem var. Nasýl yapar bunu bana? O evde durmak istemedim, lanetliydi sanki ve bütün eþyalarý sattým, kirayý da ödeyemedim. Evli barklý iki kýzým var, ayrý þehirdeler. Annelerini sordular. Köye gitti diye yalan attým. Karým þimdi üçüncü sýnýf bir lokantada bulaþýkçýlýk yapýyor. Köle gibi çalýþýp adama bakýyor. Her gün adama içki almak zorunda. Çalýþýp bana bakmazsan senin öldürürüm diyormuþ.”
“Abi sen bilirsin ne yapacaðýný; ama bence karýný baðýþla. O adamýn elinde çektiði eziyeti çekmiþ zaten.”
“Ben de öyle düþünüyorum. Birkaç ay geçsin, para biriktireyim. Aradýðýnda gel diyeceðim. Her þeye sýfýrdan baþlayalým. Tabi iþsiz kalmýþtým, birilerine borcum vardý, adam iþte tam bu esnada daldý hayatýmýza, yalanlarla… ama iþ buldum. Bir haftadýr çalýþýyorum. Artýk eski hatalarý tekrar etmeyeceðim… Onunla yeteri kadar ilgilenemedim. Kadýnlar ilgiye bayýlýr ve onlara can verir bu, ilgi yoksa o evlilik çöker, bunu sakýn unutma. Basit ilgi! Sen neden burada yatýyorsun, kalacak yerin yok mu?”
“Babamla kavga ettim, beni dýþarý attý.”
“Demek öyle. Gel benle istersen. Ama uyuþturucu baðýmlýsý filan deðilsin, ha?”
“Yok dayý. Asla.”
“O zaman yürü gidelim. Aç mýsýn?”
“Evet. Kuru ekmek yedim ama.”
“Yavru köpek misin ki? Yavru köpek bile yemez onu.” dedi þakayla.
“Onu bulabildim. Peki sen alkolik misin
“Yok ya, darlandým bu gece, birkaç bira içtim. Normalde asla.”

Birkaç kilometre ilerlediler. Büyük ve güzel bir bahçesi olan 2 katlý villaya yanaþtýlar. Villanýn havuzu açýk mavi renkteydi. Bahçenin arkasýna ilerlediler. Burada ahþap bir kulübe vardý.
Ýçeri girdiler.
Duvarlarda bikinili kadýn resimleri vardý. Bütün duvarlar onlarla kaplýydý. Gazetelerden kesilmiþ.
“Dayý bunlar ne? Sen ne yaptýn böyle?” Güldü.
“Benden önceki genç elemanýn hobisi. Ben de ellemedim. Hatýralara büyük saygým vardýr. Hani derler ya. Emeðe saygý. Ýþte bu. Çocukcaðýz çok özen göstermiþ. Bana dedi ki dayý çok emek saf ettim. Onlarý yýrtýp atma. Ýlerde bu iþe dönme imkaným olabilir. Buranýn bekçisiymiþ.”
Küçük tüp üstündeki tencerenin altýný yaktý. Isýtýcýyý açtý.
Kýymalý patates koydu bir tabaða ve bardaða poþet çay koyup sýcak suyu ekledi.
Halit yemeðe koyuldu.
Korku düþtü içine. “Bu adam bana bir þey yapar mý?” diye. Dikkatli olmaya karar verdi. Çünkü onu hiç tanýmýyordu.
Yaþar tek kiþilik yataðýna geçti ve uyumaya baþladý. Halit de yerde battaniye üstüne uzandý. Yaþar’ýn uykuya daldýðýna emin olunca o da uyumaya karar verdi, ne olur ne olmaz.
Uykuya dalmadan önce tatlý bir his geldi yüreðine. O güzel þortlu kýzlardan biriyle tanýþacaktý, sevgili olacaktý, yaþar belki ona iþ verirdi. Bu koca bahçeyi tek kiþi derleyip toparlayamazdý, ayrýca yüzme havuzunun da bakýmý vardý, böyle büyük, gösteriþli evin iþi, eksiði gediði bitmezdi.
Gün aydýnlanmamýþtý; ama yarým saat sonra karanlýk erirdi. Halit uykusunu almýþtý, aniden uyandý, kendini hafif ve zinde hissediyordu, kalacak bir ev ve yiyecek lokma bulduðu için þükretti. Kalktý ve bahçeye çýktý, çam aðaçlarýnýn ve gül kokularýnýn dalgasýyla karþýlaþtý, çimene sýrt üstü uzanýp gökyüzüne daldý gitti, sonra kalktý, bahçede ilerledi, villanýn bir odasýnýn ýþýðý yanýyordu. Iþýk söndü ve bir kadýn çýktý balkona, sigara tüttürüyordu, bir elinde kahve fincaný vardý. Halit sýçan gibi korkarak geri çekildi ve aðacýn arkasýndan kadýna bakýyordu. O ara gün hafiften aydýnlanmaya baþlamýþtý, kadýn sahile bakýyordu, denize. Az sonra kadýn içeri geçti. Halit bahçenin öteki tarafýna gitti salanla sallana, burada kocaman bir yüzme havuzu vardý. Halit, birinin yaklaþtýðýný duydu, evden ayak sesi geliyordu, Halit, süs bitkilerinin arkasýna saklandý. Evin kapýsý açýldý. Halit, baþýný saklandýðý yerden çýkarýp karþýya. Manken gibi düzgün vücutlu bir kadýn çýrýlçýplak halde havuza yanaþtý, havlusunu sandalyenin üstüne astý. Kahvesinden bir yudum alýp masaya býraktý ve havuza balýklama atladý. Sarýþýn, mavi gözlü; adeta ceylan gibi bebek gibi zarif kadýn Halit’in aklýný baþýndan almýþtý. Onun iradesini bir anda açlýkla kývranan sincapa çevirmiþti.
Halit ayýldý, kadýný gizlice seyretmek ona doðru gelmedi ve süratle oradan uzaklaþtý.
Yaþar uyanmýþtý, ýsýtýcýyý açmýþtý. Çay yapacaktý.
“Yaþar dayý” dedi, “havuza bir kadýn giriyor.”
“Evin hanýmý olmalý. Gece geldi.”
“Ne iþ yapar?”
“Doktor.”
Havuza çýrýlçýplak girdi.
Yaþar fýrladý: “Deme!”
“Dayý nereye?”
“Az iþim çýktý; gelirim.”
Halit, ayak kesti ama o da fýrladý. Yaþarý arýyordu bahçede.
Yaþar, yüzme havuzunun orada, bir aðacýn arkasýna saklamýþtý. Pantolonunu aþaðý indirmiþti.
Halit ona dokundu: “Dayý, ne yapýyorsun?”
Yaþar, korktu, ona arkasýný dönüp pantolonunu yukarý çekti hemen.
“Dayý, seni iþten atarlar. Adým gibi eminim. O bikinili kadýn resimleri kulübenin duvarlarýna sen yapýþtýrdýn? Ama ev sahibi onu gözetlediðini görürse iþin biter.”
“Her neyse. Bu aramýzda kalsýn, evlat. Gençsin. Beni anlarsýn. Uzun zamandýr yalnýzlýk çekiyordum da.”

Gece oldu, Halit bir rüya gördü; ama sabah hatýrlayamadý.
Yaþar ve Halit kahvaltý yapýyorlardý.
“Menemen süper olmuþ, bu konuda çok beceriklisin dayý.”
Yalnýzlýk adama her þeyi öðretir, kadýn eli deðmesi lazým oysa adama, evine. Sen anlamazsýn, gençsin.”     
“Dayý bu açýk saçýk kadýn resimlerini duvarlardan sökelim bence?”
“Neden?”
“Bir iþe yaradýklarý yok.”
“Onlara bakýnca iyi hissediyorum ama.”
“Býrak dayý. Sökelim.”
“Karýþma, sen anlamazsýn. Dua et de haným seni fark edip kovmasýn buradan.”
“Ýþçi lazýmdýr buraya. Söylesen iþ aradýðýmý.”
“Diyemem.”
“Neden?”
“Diyeceksen sen de. Beni adamdan saymaz. Ciddiye almaz. Ters bir þey derse kalbim kýrýlýr. Seçkin deðilim. Onlarla hiç muhabbetim yok, yeniyim burada. Sen ve ben gibiler onlarýn gözünde pis kokulu salyangozdan baþka bir þey deðilizdir, evlat.”
Halit, eski gazetelerden birini eline aldý. Bir hayvan fotoðrafý gördü: “Bu ne?” diye mýrýldandý.
Yaþar onun baktýðý sayfaya baktý: “Okuman yazman yok mu? Bak Ýmpala yazýyor.”
“Dayý, aklýma müthiþ bir þey geldi. Duvara Ýmpala’yý koyalým. Yalnýz bir tane deðil. Çok.”
“O zaman çoðaltmak lazým.”
“Neden Ýmpala?”
“Güzel çünkü. Ayrýca buraya o haným ya da eþi girerse ne hissedersin?
“Sapýk gibi ya da tecavüzcü gibi. Utanýrým çok.”
“Peki o?”
“Sapýðýn tutsaðý gibi hisseder. Korkar ve kaçar. Ve beni iþten atar.”
Bence Ýmpala’yý koyalým duvarlara. Baþka baþka hayvanlar. Fotokopiyle çýktý alýrsak olur. Þimdi hatýrladým. Dün gece Ýmpala görmüþtüm rüyamda. Duvarlarda Ýmpala’lar koþuyor. Çayýrlýk alandý burasý. Duvarlar yoktu. Sanki dünyanýn merkeziydi. Ýmpala’lar vardý her yerde. Bu angut salak karýlarýn ruhuna verdiði hiçbir þey yok.
“Birkaç tanesini sökebilirsin.”
Halit, duvarlardaki kadýn fotolarýný koparmaya baþladý.
“Aslan yattýðý yerden belli olur. Babam böyle derdi. Bunlar nedir ya, bunlar senin ruhunu yansýtýyor mu, iç güzelliðini? Yok. Bunlar iç güzelliðini imha ediyor sadece.”
Yanýt alamadý. Baþýný çevirip ona baktý.
Yaþar aðlýyordu sessizce. Sandalyeye oturmuþ.
“Yaþar dayý, aðlama ya. Bak üzüyorsun beni. Hep aykýrý þakalar yapan adamý böyle görmek hiç kolay deðil.”
Yaþar kýsacýk güldü.
“Neden dertlendin dayý?”
“Karým terk edince…yalnýzlýk, can sýkýntýsý iþte. Karým neþe verirdi bana, hayat sevinci. Onu kaybedince böyle þeylere kafayý sardým.”

Öðle vaktiydi.
Yaþar yemek piþiriyordu. Kuru fasulye ve pilav.
Yemeðin piþmesine az kalmýþtý. Kulübenin önünde oturup saðdan soldan sohbet ediyorlardý.
Yaþar dedi ki: “Evin hanýmýyla konuþayým da bakalým sana verebilecekleri iþ var mý, bahçývan olarak bir yardýmcýya ihtiyacým vardý zaten. Konuþayým. Onlarýn yüzünü gördüðüm yok. Yaz geleli birkaç kez gördüm, bir þeyler deyip gittiler. Ýkisi de üniversite doktor… Haným geldiðine göre anlaþýlan yýllýk iznine ayrýldý. Eleman lazým mý diye aðzýný arayacaðým. Dün gece düþündüm, durumuna üzüldüm, bir iþ yapman lazým, bu konuda bir þey yapacaðým, ortam oluþursa da dile getireceðim iþ aradýðýný.”

Yemek piþmiþti. Yemeðe oturdular.
Yaþar, su gibi terliyordu ve hýzlý yiyordu.
“Yaþar amca bu sürat ne, az yavaþla. Boðulacaksýn. Bu ter nedir böyle?”
“Karým da yavaþ ye der. Ne yapayým. Biriyle güreþir gibi de terliyorum. Karýmýnkine az dokunuyorum; zýrt boþalýyorum.”
“Ney ney?”
“Cinsel iliþkiyi diyorum. Onunkine az dokundu mu benim alet; hemen boþalýyorum.
“Yaþar dayý, bunu bu kadar açýk anlatmasan. Hiç anlatmasan cennetliksin.”
“Ne olacak, evladým yaþýndasýn. Karýmýn o adamla iþi piþirmesinde onu mutlu edememem de var, cinsel olarak. Erken boþalma sorunu için doktora gitmem lazým.”
“Abi dur, bir kaþýk aldýn, yavaþça çiðne ye yut. Sonra derin bir nefes al, bir süre tut nefesi ve ver. Ýçinden ona kadar say. Sonra ikinci kaþýðý al. Haydi baþlayalým terapiye.”
Terapiye baþladýlar. Az sonra.
“Galiba kontrol geliþiyor.” dedi Yaþar.
“Evet abi.”
“Bunu ben cinsel iliþkide de denesem iyi olacak.” Güldü.
Halit, ona acýyarak baktý, “yarým akýllý mý, yoksa saf mý bu adam?” diye düþündü.
Bir çýðlýk duyduklar. Bir öfkeli acý çýðlýktý bu.
Kadýn çýðlýðý. Kadýn þöyle baðýrdý: “Kör olasýca yaþar bey, nerdesin?! Hangi cehennemin dibindesin!
Yaþar Halit’e baktý: “Allah Allah. Haným hiç çýðlýk atmak ve bu þekilde hakkýmda konuþmaz. Bir gidip bakayým.”
“Ben de geleyim mi?”
“Gel. Kontrolümü kaybedip hanýmýn üstüne atlarsam tutarsýn beni. Hem tanýþtýrýrým seni.” Güldü.
“Oldu dayý.”
Panikle ilerlediler.
Kadýn havuz kenarýnda öfkeyle sigara içiyordu.
“Nerdesin Yaþar efendi? Kaç kere seslendim!”
“Özür dilerim haným efendi. Duymadým. Yemek yiyorduk da.”
“Kocaman bir fare geziyor burada. Onun icabýna bak. Ýðrenç bir þeydi. Burada tek fare görmeyeceðim. Ona göre!”
“Baþ üstüne, efendim. Bu arada bir arkadaþým geldi. Ýþ arýyor. Fareyi çabucak bulmamda çok faydasý olur, kývrak ve enerjik. Benimle çalýþabilir mi?”
“Çalýþsýn; ama onu iþe alýp almama iþini düþünmem lazým.”
“Burada yardýmcý lazým bana efendim. Kaç kiþinin yapacaðý iþi tek baþýma yapýyorum.”
“Bunu sonra konuþuruz. Þimdi kafam yerinden deðiþ Yaþar efendi.”
“Peki efendim.”
Kýrmýzý mayoluydu kadýn, þezlonguna uzandý.
Yaþar baþýný çevirip þöyle bir baktý, oradan uzaklaþýp fareyi aramaya giriþtiler.
Yaþar alçak sesle dedi ki: “Su kadýn benle arkadaþý gibi sohbet etse dünyanýn en mutlu adamý olacaðým, evlat. O kadar asil ve seçkin ki. Bense onun yanýnda kendimi fare gibi hissediyorum. Bana dostu gibi deðer verdiðini görsem ve güzel gözlerine salarým kendimi ve vücuduna sapýk gibi bakmam bir daha. O zaman çok mutlu olurum. Böyle güzel bir kadýnýn varlýðýnýn yanýmda hissetmek muhteþem olur ve onun beni bir ahbabý gibi görmesi uçurur sevinçten beni. Hadi diyelim aþýk oldu bana. Ýmkansýz ya. Ya bunlar çalýþanlarýný köle gibi görür. Hani Afrika filmlerindeki zencileriz biz. Beyazlar patron. Efendi. Biz aðzýmýzla kuþ tutsak bunlara yaranamayýz. En iyisi karým arasa da gel desem. Bu saçma düþüncelerim son bulur. Ýnsan yalnýzken çýldýrýyor be evlat. Ama haným belki benle yatar. Bunlarýn sýnýrsýz fantazileri olur.
“O sana hayatta bakmaz. Pis köle, pis zenci.” Güldü.
Yaþar güldü: “Aðzýna saðlýk. Þaka yapýyorum be evlat.”
Fareyi bulamadýlar; ama Yaþar fareyi bulup öldürüp çöpe attýðýný söyledi evini hanýmýna.

Yemek yediler ve Halit villadan ayrýldý, sahilde çöpleri gezmeye baþladý, eski gazete ve dergi toplamak için. Akþam yaklaþýrken getirdi bunlarý, Yaþar’a gösterdi. Gazetelerden hayvan ve doða resimlerini kesip kulübenin duvarlarýna yapýþtýrdýlar.
Yaþar bir an durdu, düþünceliydi.
“Ne oldu Yaþar dayý?” dedi Halit.
“Bu kýsým, tam þurasý, olayýn merkezi, orasý boþ kaldý, elimizde resim varmadý. Çýplak popo gibi sýrýtýyor orasý.”
“Yarýn yine gazete buluruz, uygun resim koyarýz oraya.”
“Bak aslaným burasý özel, o resimler olmaz, burasý merkez, burasý tapýnaðýn merkezi. Oraya çok özel bir resim koymamýz lazým.”
Az sonra; “buldum!” diye baðýrdý.
“Ne dayý?”
“Penisimin fotoðrafýný çektirip oraya yapýþtýracaðým. Kapýþ kapýþ gider.”
“Dayý saçmalama! Aðýr sonuçlarý olur bunun.”
“Ya ben hanýmým için düþünmüþtüm. Haným duvarda penisimi görünce hoþlanýr benden.”
“Baþýna baltayla vurmak gibi bir þey olur.”
“Öyle mi dersin?”
“Aynen.”
“Ama ben oraya senin penisinin fotoðrafýný koymayý düþünmüþtüm, ne de olsa genç ve dinamiksin.”
“Dayý, bu muhabbeti kapat lütfen. Duyan iliþkiye girdiðimizi sanacak.”
Yaþar, deli gibi gülmeye baþladý.
“E yeter dayý, seni güldürmek için dedim; ama artýk normalde dön.”
“Ýliþkiye girmek, ha. Ýlginç.”

Ertesi gün de bu iþe devam ettiler, boþ kaldýklarý zamanda. Halit kimi resimleri fotokopiyle çoðalttý.
Duvarda boþ kalan o yere aslan resmi yapýþtýrdýlar.
Resmi Yaþar kara kalemle yapmýþtý.
Akþam yaklaþmýþtý iyice. Beþ on dakikaya hava kararýr ve günün en güzel zamanlarý baþlardý villada, bahçesinde ve sahilde.
Yaþar, gün boyu çeþitli iþler yapmýþtý, yorgundu ve kulübede uzanmýþtý. Halit ise çýkmýþtý.
Evin hanýmý bu kez beyaz bikini girmiþti. Bahçenin ýþýklarýný açtý. Yaþar’a bakýndý. Görmeyince kulübesine doðru ilerledi.
“Yaþar bey?” dedi.
Yaþar duymadý.
Kadýn kulübeye girdi.
Duvardaki hayvan fotoðraflarýný görünce þaþtý kaldý.
“Yaþar bey?” dedi.
Yaþar uyandý ve korkarak toparlandý.
“Buyurun Zerrin haným?”
“Bu kulübeyi neye çevirmiþsin?”
“Bilmem ki.”
“Kusura bakmayýn. Özür dilerim.” Duvarlarý eski haliyle sanýyordu, bikini kadýn fotoðraflarýyla kaplý, bir vahþi, kudurmuþ halde.
“Yok yok. Muhteþem olmuþ.”
Yaþar, duvarlara baktý ezilerek.
“Nerden aklýna geldi duvarlarý bu güzelim hayvanlarla süslemek?”
“Oh!” dedi içinden, Yaþar ve sevinçle þöyle dedi: “Rüyamda gördüm.”
Kadýn duvardaki fotoðraflarý incelerden Yaþar da kadýný süzüyordu: Muhteþem memeler. Muhteþem kalça.
Kadýn güldü. Sandalyeye oturdu ve bacak bacak üstüne attý.
“Dostum, burasý inanýlmaz! Bambaþka bir aleme sürüklendim, Afrika’ya, savanaya gittim sanki.”
“Yok efendim, kýçý kýrýk aciz bir kulübe iþte.” dedi kendiyle gururlanarak, hayret etti, kadýn kendini saklamýyor, gizlemiyordu ve çok rahattý. Ve ona “dostum” diye hitap etmiþti.
“Çocuk elinden çýktýðý çok belli: Aslan resmini hangi piç yaptý peki? Çok kötü ve komik olmuþ.”
“Ben efendim.”
“Çok sempatik diyecektim. Kusura bakma.”
“Sorun deðil efendim.”
“Çay içer misiniz, efendim?”
“Olur; ama kahve varsa kahve.”
“Var efendim. Fakir iþi.”
Kadýn güldü.
Yaþar, iki kahve yaptý hemen.
“Yaþar bey, bahçe çok büyük, bahçede hayvan bakmak nicedir aklýmda. Tavuk mesela. Bir köpek. Ördek. Tavuklarý çok severim. Bir kedi mesela. Güvercin. Civciv bul bir yerlerden. Onlarý yemlerim büyütürüm.”
“Bulurum efendim. Ama önce kümes yapmak lazým.”
“Ne gerekiyorsa yap.”
“Þu gariban genci iþe alacak mýsýnýz?”
Düþündüm bu konuyu, hayvanlar olacak, tek baþýna bakamazsýn, o genci gözüm tutmuþtu zaten. Ben onunla konuþurum. Geçen hafta sonu misafirlerimiz vardý, çocuklarýn büyüðü senin kulübeye girmiþ ve senin sapýk olduðunu söylemiþti, inanmamýþtým, duvarlar boydan boya açýk saçýk kadýn resimleriyle süslüymüþ, o genç kýz seni iþten atmamý söylemiþti, Yaþar bey yapmaz demiþtim. Yalan söylediðini düþünmüþtüm ve doðru çýktý, o kýz uyuþturucu tedavisi görüyor þimdi.
“Yanlýþ yapmýþ, efendim. Ben öyle þeylerle hiç ilgilenmem.”
“Öyle olsaydý seni iþten atardým. Sen evli miydin?”
“Evet efendim.”
“Kaç çocuk, eþ?
Sohbet uzadý.
Kadýn orada yarým saat daha kaldý ve gitti.

Halit geldi kulübeye.
Yaþar olanlarý anlattý: “Ýnsan yerine koyulmak inanýlmaz güzel. O kadýn bana bir dostu gibi sevecen davranmasý o kadar zevk verdi ki bana. Bilemezsin. Ýnsan bana yanýmda çýrýlçýplak kalsa, iliþki teklif etse kabul etmem namussuzum.” Güldü.” “Ederim de hayda hay. Yani demek istediðim insan kalmak deðerli evlat. Yaþlýyým. Çirkin. Ama sen gençsin. Belki sana verir.”
“Neyi verir?”
“Kendini.”
“Yaþar dayý býrak bu sözleri. Duymamýþ olayým! Çok çirkin.”
“Ya þaka yapýyorum evlat. Seni iþe alacaðýný söyledi. Senle konuþacak.”
“Süper oldu dayý! Sana minnettarým!”
“Sen ne yaptýn, gezdin mi?”
“Hý. Bir kýz gördüm. Þortlu. Çok güzel. Saf bakýþlarý var. Sanýrým benden hoþlandý. Ona arkadaþlýk teklif edeceðim.”
“Sana bakmaz onlar evlat. Sertleþtin mi?”
“Dayýýý!”
“Þakaydý.” dedi sýrýtarak.
“Neden onlar bana bakmaz?”
“Giydiðin pantolon paçavra. Gömleðin yüzyýl öncesinden kalma gibi görünüyor. Saç týraþý olman lazým. Onlar sana bakmaz. Onlar iyi giyimli yakýþýklý çocuklarla ilgilenir.”
“Deme. Abi çok moral verdin, teþekkür ederim.”
“Sakýn bulaþma onlara. Terslenirsin. Üzülürsün. Yýkýlýrsýn. Seni kalýbýn kýzlar deðil onlar.”
“Yok abi. Ezik psikolojisi bu. Yani senin psikolojin kusura bakma. Ben þahane görünmeyebilirim. Ama kiþiliðimle kazanýrým o kýzý.”
Güldü: “Hiç sanmam. Sen buralarý bilmiyorsun. Bak aslaným, evin hanýmý benle seviþmeyi ne kadar çok ister. Asla istemez. Ýþte o kýzlar da senin için o. Kasap önünde yalanan aç kedisin. Onlar ise kasap dükkaný sahibi. O kýzlar züppe. Havai. Gerçekten sevmezler. Sevmeyi bilmezler. Erkeklerin ilgilisi, gözlerini çekmek için kýsa, açýk saçýk ve seksi giyerler. Ama iþ yürekten sevmeye gelince o yeni yetmeler o iþi hiç bilmezler.”
“E kimi seveceðim ben? Kafamý attýrma Yaþar dayý!”
“Onu zaman gösterir.” Güldü: “Dost acý söyler. Gerçeði söyler. Sen sen ol bulaþma o kýzlardan birine. Þimdi derin nefes al, bir süre tut ve ver, sen yokken bunu çok çalýþtým. Yani karýmýnkine ufak týklatýnca boþalmayacaðým öyle mi?”
Halit, istemeden gülmeye baþladý.
“Abi, böyle konuþmasan olmaz mý. sonra karýný elinden almaya kalkarsam?”
Yaþar güldü: “Alýrsan al. Annen yaþýnda...”
“Lütfen pis þaka yapma.”
O gösteriþli kýzlardan birini mi sevmek istiyorsun?”
“Evet abi.”
“Gerçekten mi?”
“Evet.”
“Bence senin bütün derdin seks. O kýzlardan birini yataða atmak peþindesin. Sevmek filan deme bu iþe! Gariban içgüdüsü.”
“Yok abi. Saçmalýyorsun! Bir kýz var. Onunla hep göz göze geliyorum. Ona arkadaþlýk teklif edeceðim.
“Bütün derdin onu yataða atmak. Pis köylü seni!”
“Yaþar dayý bana çok itici gelmeye baþladýn, her nedense.”
Yaþar güldü: “Þakaydý caným.”
“Ben bir dolaþýp geleyim” dedi Halit, sahile indi. Boþ banký görünce hemen oturdu.
Çocuðun biri çekirdek satýyordu, bir bardaðý bir liraydý. Gelip geçen çekirdek ya da haþlanmýþ mýsýr yiyor ya da dondurma yalýyordu, en ucuzu da çekirdekti, Halit’in caný çok çekti; ama parasý yoktu. O da kendini avutmaya baþladý, gelip geçen insanlara bakýyor, hayaller kuruyor ve vakit su gibi akýp geçiyordu. Derken o kýz göründü. Yürüyüþ yolundan geçiyordu, az sonra genç adamýn önünden geçecekti, Halit, Yaþar’ýn dediklerini düþündü, Yaþar haklý olabilirdi, bunu anlamak için bu kez ona bakmayacaktý, umursamaz görünecekti, onu fark etmemmiþ gibi yapacaktý,
“bakalým bana bakýyor mu?” diye deneyecekti onu. Baþka tarafa baktý ve çaktýrmadan onu izledi. Evet, kýz ona bakýyordu ve Halit yüzünü ona çevirdi. Kýz tatlý biçimde gülümsedi. Kýz arkadaþýyla geçip gitti ve gözden kayboldu.
Halit, sevinçle Yaþar’ýn kulübesine gitti, soluðu orada aldý.
“Yaþar, dayý kýz benle ilgileniyor!”
“Nasýl? Bacak arasýndaki ejderini mi gösterdi sana?”
“Dayý! Of!”
“Kýzýn nasýl tepki verdiðini diyordun?”
“Bana gülümsedi. Ýçtenlikle gülümsedi.”
“Yok be, arkanda baþka birine gülümsemiþtir. Tanýmadýðý birine neden gülümsesin?”
Halit, kapýnýn menteþesini yapmaya çalýþýyordu. Gevþemiþti ve kapýnýn kapanmasýna engel oluyordu menteþe.
“Anasýný þey yaptýðýmýn menteþesi otursana yerine!”
“Kýzma, yavaþça vur, oturur.”
“Sen anlamazsýn!”
Çok sert vurdu ve menteþe yamuldu.
“Kapý artýk hiç kapanmaz, çok güzel oldu, yarýn hallederim.” dedi Yaþar. Gülümsedi, aslýnda kýzgýndý.
“He ya, sayende artýk içeriyi sivri sinekler basar.”
“Yarýna kadar bir þey olmaz caným. Ufacýk canlýlara da hoþ görü göster.”
“Ama çok kötü vurdun menteþeye. Yavaþça vur, oturur demiþtim.”

Ýlerleyen saatlerdi.
Ýçeriyi sivrisinekler akýn ediyordu.
“Anasýný sevdiðimin sivrisinekleri gidin baþka yere! Yediniz bitirdiniz beni!” diye söylendi Yaþar.
“Abi, ilaç almak lazým.”
“Bütün marketler kapalý.”
“Menteþenin laneti tuttu. Metal bir nesne bile olsa iyi davranacaksýn. Yamulttum onu. Sonuç bu.”
“Bizim köyde sivri sinekleri kaçýrmak için tezek yakarlar.”
“Burada nerden buracaðýz tezeði?!”
“Hoþ görü göster diyordun sivrisineklere.”
“Yok lan, insanýn gözünü çýkarýyor bu namussuzlar.”

Ertesi akþamdý. Ferahlýk, umut ve yaþamý sevinci veren bir yaz akþamýydý. Her taraf cýývl cývýldý. Bahçelerde insanlar çay kahve içiyor, yemek yiyor, çekirdek, çerez ya da dondurma yalýyordu, dostlarla Her taraftan müzik sesleri geliyordu, kahkahalar, söyleþi sesleri.
Halit, sahile inecekti.
Yaþar’dan bir miktar borç para isteyecekti. Ama utanýp diyemedi.
“Nereye?” dedi Yaþar, “çay yapacaðým.”
“Sahile ineceðim. Bunaldým. Çay olana kadar gelirim.”
“Sahilde ne yapacaksýn?”
“Benim kýzý görmem lazým.”
Yaþar güldü: “Sana bol þans, bay azgýn. Kayaklýklarda kimse olmaz. Orada iliþkiye girebilirsiniz rahat rahat.”
“Dayý, büyüleyici derinliðine hayraným; ama yapma.”
Güldü: “Peki.”

Halit, sahildeydi, bir banka kuruldu ve caný sýkýlýnca yürüyüþ yolundan gelip geçen insanlara bakarak içinden þarkýlar söylemeye baþladý.
Çok beklemesine raðmen mavi gözlü kýz görünmedi. Sürekli takýldýðý esmer kýz arkadaþý da piyasada yoktu.
Vakit epey geç olmuþtu.
Özlenen kýz ortalýkta yoktu. Halit, buna inanamýyordu.
Oysa bugün onunla konuþacaktý, punduna getirip konuþabilirse.
Kýz yoktu; yýkýlmýþtý Halit, yolun saðýna soluna baktý. Oraya çivi gibi çakýlý kalmýþtý sanki. Eve gitmek istemiyordu caný, kýz gelir ümidiyle. Sahil yolundan arada araçlar geçiyordu ve yürüyüþ yolunda turlayan mutlu ve coþkulu insanlar erimiþti. Birkaç serseri ve zibidi kalmýþtý sadece.
Halit, eve dönmeye karar verdi. Son kez yolun ucuna baktý. Bisikletli baþka bir kýz gördü
Ýçi acýyarak banktan kalktý ve þöyle düþündü: “Yaþar dayý çok haklýymýþ, o kýz bana asla bakmaz, sen önce aç karnýný doyur. Hem onunla kayalýklarda o iþi yapmak istediðimi de nasýl bildi namussuz herif! Eee, yaþlý kurt ne de olsa. Bir kez hayal ettim caným, bir kez.”
Yerde duran boþ teneke kutuya tekme attý. Ýçecek kutusu duvara çarptý ve tekrar önüne geldi. Top saydýðý tenekeye tekrar vuracaktý ve onu duvardan aþýrýp kumsala fýrlatacaktý. Yoðunlaþmýþtý.
“Dur” dedi kýz. “Geçeceðim.” Bisikletinin yanýnda yürüyordu, bisikletin lastiði patlamýþtý. Kumral saçlarý kývýrcýk, kahverengi gözlü genç kýz 20 yaþýndaydý, siyah tayt giymiþti. Üstünde beyaz tiþört vardý. Güvercin gibiydi. Makyajlýydý, týrnaklarýný kýrmýzýya boyamýþtý.
Halit, baþýný çevirip ona bakt aval avalý: O yakýcý kýzdý bu. Dona kaldý heykel gibi.
“Ne baktýn?”
“Hiç.”
“Selam olsun sana” dedi kýz, “Ýyi geceler o zaman.”
Kýz, bir adým atacaktý.
“Dur.”
“Ne?”
“Bir þey söyleyebilir miyim?”
“Söyle bakalým” dedi kýz.
“Birlikte yürüyebilir miyiz?”
“Zaten yürüyordum. Senle neden yürüyeyim ki, seni tanýmýyorum?”
Halit, bir elini üzüntüyle kaldýrdý, “kusura bakma” dersesine, onu selamladý, dudaklarýný bükerek.
Halit, bastý, arkasýna bakmadan ilerliyordu. Ýçinden aðlamak geliyordu, yok olmak þimdi hemen buradan, utanç içindeydi.
Banký gördü ve oturdu.
Kýz ona yaklaþtý: “Kalk, yürüyelim demedin mi? Açýklama bekliyordum.”
“Seni buralarda görmüþtüm, sohbet etmek istemiþtim sadece.”
“Öyle desene, neden korkuyorsun ki.” Güldü.
“Adýný öðrenebilir miyim?”
“Sevcan ben.”
“Ben de Halit.”
“Memnun oldum” dedi kýz.
“Ben de. Yarýn buralarda mýsýn?”
“Bilmem.”
“Neden benimle sohbet etmek istedin?”
“Bilmem.”
“Þu büfeden bana bir þiþe su alýr mýsýn?”
“Bende var, bunu kullanabilirsin” dedi Halit, þiþesini uzattý.
“Onu yerden buldun; gördüm seni.”
“Yýkadým ama.”
“Olmaz. Pistir o. Git büfeden su al bana.”
“Þey, cüzdanýmý evde unuttum da.
“Sorun deðil. Özür dilerim; bunu düþünemedim. Ben gidip alýrým. Bisikletime göz kulak olursun, ha?”
“Elbette dostum.”
Güldü: “Dostum demek!”
Genç kýz, bir þiþe su ve iki bira alýp geldi. Biranýn birini Halit’e verdi.
“Ben kullanmam.” dedi Halit.
“Niye?”
“Sevmem.”
Genç kýz, birayý açtý, biraz içti. Geðirdi, güldü.
Genç kýz, biradan içti ve geðirdi, bu kez çok geðirdi ve güldü: “Ýðrenç olduðumu düþünüyorsun, deðil mi?”
“Hayýr.”
“Sen bana ne diyecektin, neden benimle konuþmak istedin, þu meseleyi açýk açýk söyler misin?”
“Senle konuþmak, seni tanýmak istedim, seni merak ettim.”
“Baþka?”
“Hepsi bu.”
“Baþka þeyler var mý?”
“Yok.
“Var bence?”
“Yok.”
“Haydi þu kayalýða gidelim. Orasý ýssýz. Denize gireriz. Altýmda bikini var. Ne dersin?
“Olur.”
“Sýcak çok bunalttý. Acil denize girip serinlemem lazým. Denize geceleri çýplak girmek acayip bir özgürlük hissi veriyor. O kayalýkta hep yaparým bunu. Haydi gidelim hemen.”
“Gidelim.”
Genç kýz, aniden durdu.
“Senin gibi bir sýrtlanla oraya gideceðimi mi sandýn?! Þapþal! Ýþiniz gücünüz seks! Cebinde bir lira yok!
“Yanýlýyorsun.”
“Benle sohbet etmek istiyorsun. Önce paranýn olmasý gerekmez mi. diyelim karným aç. Diyelim seksi seven bir kýzým. Ama aç karna seks olur mu, beþ kuruþun yok ve seks istiyorsun benden. Kendinden utanmalýsýn, aç zavallý!”
“Öyle deðil.”
“Yalancý, takoz seni! Sevgi mevgi umurunda deðil. Taytlý halime, vücuduma
kesildin ve benle konuþmak istedin. Kalbim umurunda deðil. Ruhum umurunda deðil. Tamamen hayvanca içgüdülerini tatmin etmek peþindesin. Önce aynada kendine bir bak. Pantolonun buruþuk. Gömleðin kirli. Pantolonunda yýrtýklar var. Ayakkabýlarýn çok eski. Sakallarýn var. Daðlýya, sapýða benziyorsun.”
“Sen delinin tekisin!”
Genç kýz güldü. Mutluluk duydu bu sözlerden.
“Ispanak! Sen þehirli vahþinin tekisin. Zarif görünüþün çok yanýltýcýymýþ, sakal býrakýp elinde týrpan ya da baltayla gezsen çok doðru olacak, ne der usta, ya göründüðün gibi ol ya da olduðun gibi görün, benim dýþ görünüþümle alay edip durman çorak bir zihne sahip olduðunu gösterdi, oysa ben senin içinin deðerli olduðunu sanmýþtým.”
Genç kýz þaþkýnca baktý ona ve birden kahkaha attý, delice mutluydu, þöyle dedi:
“Hadi ben sende! Ýçmiþlim. Kolayým, ha? Avucuna yalarsýn! O ýssýz yere gitsek üstüne atlayacaðýmý mý sandýn. Gülerim sana. Tamam; görünüþüm süperdir. Beðenebilirsin. Normal. Ama benim kalbim tuhum yok mu?
“Sen kalpsizce konuþuyorsun. Çok gaddarsýn. Param yok. Sebebini bilsen üzülür ve benim kucaðýma oturmak istersin. Aðlarsýn.”
“Aaaa!” dedi genç kýz þaþarak, güldü, “Hadi ben sende! Pis fakir. Uzak dur benden. Çýðlýk atarým, toplanýrlar buraya bak, asabýmý bozma! O sözden dolayý hemen özür dile benden!”
“Tamam tamam, özür dilerim, sakýn baðýrma. Senden çok hoþlanmýþtým. Her þeyi bu kadar çabuk berbat etmek çok mu hoþuna gitti? Ama zihin yapýn bok çuvalýnýn tekiymiþ, çok vahþi.”
“Çok mu zoruna gitti.” Güldü.
“Evet.”
“O zaman aðzýma saðlýk. Git kendin gibi köylü bir kýz bul.”
“Seni anlaþýlan birileri çileden çýkarmýþ. Kalbin katýlaþmýþ ya da bugün berbat bir þey yaþadýn ve bana patladýn. Boþaldýn.”
“Kýzlar boþalmaz.”
“Boþalýr.”
“Senin neyin var?”
“Asýl senin neyin var, odun herif!
Nasýl?
“Bisikleti ben süreyim, sen biraný rahat iç diye söyledin. Çok bekledim. Erkek arkadaþým, sevgilim olacak saplama satýp gitti beni. Saçma bir kýskançlýk yaptý. Küfür ettim, bastý gitti. Onunla iþim bitti. Su almaya ben giderim demedin. Kýrýk camlarýn üstünden geçtim, demedin orada kýrýk camlar var, diðer lastiði de patlatma. Bira bitti, ver boþ kutuyu çöpe atayým demedin, dersin diye boþ kutu elimde penis gibi durdu. Bekledim. Denedim seni cacýk herif! Sen odun ötesi birisin!”
“Ya o kadar çok heyecanlandým ki seni görünce! Sen tam yanýmda olunca normal olamadým. Kalbim kut küt çarpýyordu ve düþünemedim. Fark edemedim senin durumunu. Çok haklýsýn. Öküzün tekiyim.”
“Yürü git iþine be!” dedi kýz, bastý gidiyordu. Aðlama sesi duydu Halit. Yanýna koþtu.
“Eve kadar yardým edeyim?”
“Beni yalnýz býrak” dedi kýz aðlayarak, “Kalbini daha da kýrmayayým.”
“Lütfen” dedi gözlerin ýslanarak.
“Olmaz. Benim vahþi biri olduðumu söyledim, sana zarar veririm.”
Halit, durdu ve kýzýn gözden kaybolmasýný seyretti.
Halit’in gözlerinden yaþlar düþtü. Hayali, Ýç dünyasý yerle bir olmuþtu, karanlýk bir enkazdý. Baðýrmak istiyordu. Deli gibi öfke ve kýrgýnlýk.
Öfkesi kendineydi. Ona incelikli davransaydý keþke.
Banka oturdu, bir paket sigara ve çakmak fark etti, bir dal çýkarýp yaktý. Güldü: “Bir fýrsat vardý ve kaçýrdým.” diye söyledi kendi kendine. Tamam güzelim. Sonuna kadar haklýsýn. Ýlk gördüðümden beni bayýldým beyaz bacaklarýna. Pembe mini etek giymiþtin o gün. Tamam. Suçsa suç. Günahsa günah. Delice yalamak istediðim onlarý. Ama bir çift bacak görürken bir çift çiçek de gördüm. Ýþte sana bunu ifade edemedim. Bir çift çiçek. Bir çift gül. Köyümdeki bizim evin bahçesindeki güllerden. Turuncu güllerden. Onlarý ben dikmiþtim.”
Çocuk gibi aðladý.
Bu sýrada arkadan ona yanaþan genç kýz onun bütün dediklerini duymuþtu. Yaþlý gözlerini sildi. Derin bir nefes aldý. Ona doðru yaklaþtý ve Halit’in gözlerini kapadý, ses tonunu deðiþtirdi: “Bil bakalým ben kimim?”
“Sevcan!” dedi öfkeli, güçlü bir ses.
“Baba” dedi genç kýz.
“Nerdesin kýzým, bakmadýk yer býrakmadým, gel hemen eve gidiyoruz.”
Genç kýz ona doðru gitti, duvar kenarýna koyduðu bisikletini aldý ve baþýný çevirip Halit’e baktý üzgün biçimde.
“O kýlýksýz kimdi?”
“Hiç.”
“Konuþma onunla.”
“Yok.”
“Fatih seni sordu. Kavga ettiðinizi anlattý. Eve gelmediðini öðrenince çok endiþelendi, benimle seni aramaya gelecekti; istemedim.”
“O piçle iþim bitti baba, adýný anma!”
“Hani evlenecektiniz?”
Yok; bitti.”


AÇ KURT SÜRÜSÜ

Sabah karanlýðýnda kafadar kurtlar uyanmýþtý, yakýnda küçük bir dere vardý, gidip su içtiler. Çiftlik evini kesmeye baþladýlar.
Çiftlik evininin ahýrýna baskýn yapýp ne alabiliyorsa yapacaklardý. Bu siyah kurdun hiç istemediði bir þeydi; ama iri lacivert çok ýsrar ediyor, öyle laflar ediyordu ki; siyah kurt bu iþin zor olmayacaðýný düþünmeye baþlýyordu, ama sezgisi “girme bu iþe” diyordu, “ben bu iþin iyi sonuç vereceðini seziyordum” dediðinde ise iri lacivert þöyle diyordu: “Tek baþýma girerim, sen buradan beni izle o zaman. Onun bu iþe tek baþýna girmesini de hiç istemiyordu. Baþlarýna ne gelecekti. Siyah kurt bunu kestirmeye çalýþýyordu, baþlarýna ne gelebilirdi? Düþünüp duruyordu, ikisi de gergindi, akþam geldi ve gece yaklaþtý. Gündüz çiftlik evini, ahýrý gözetleyip duruyorlardý.
Civarda bir tane köpek bile görmemiþlerdi, siyah kurt buna çok sevinmiþti.
Üç koyun gördüler, ahýrýn bir yerinden çýktýlar, çevrili alaný aþtýlar ve ormana doðru ilerliyorlardý.
“Haydi þunlarýn icabýna bakalým” dedi iri lacivert.
Gündüz ýþýðýnda o koyunlarýn avlamaya çalýþmak kendini ölüme atmakla ayný.
Bir süre konuþtular. Ýri lacivert onu ikna etmeye çalýþýyordu.
Sen gelmezsen gelme. Ben tek baþýma giderim dedi iri lacivert. Bu sýrada yaþlý bir adam göründü. Koyunlarý çaðýrdý ve koyunlar onun sesini duyar duymaz fiþek gibi ona koþtu.
Gördün mü dedi siyah kurt. Ben sana demiþtim güvenli olmadýðýný.
Haklýsýn. Ama burada köpek olmamasý iþimizi çok kolaylaþtýracak ne dersin.
Köpek olmamasý çok tuhaf. Koyun varsa köpek mutlaka vardýr. Bu iþte bir iþ var.
Çok kolay olacak.
Öyle görünüyor ama bu iþte bilmediðimiz bir þey var. Hiçbir av kolay deðildir dostum. O yaþlý insan buralarda bizim gibi kurtlarýn aç dolaþtýðýný bilir. Kesin vardýr bir numarasý. Köpekler öteki tarafta baðlý olmalý.
O zaman gece o tarafý gidip yoklayalým. Ama köpek olsa mutlaka havlar. Ses çýkarýr.
“Orasý da doðru. Bilmiyorum.”
Gece yaklaþmýþtý. Kafadarlar gergin, heyecanlý ve kýpýr kýpýrdýlar. Açýk duygusu içlerini ezmiþti. Ama yemek bulacak olmalarý onlarý dimdik ayakta tutuyordu.
“Bir çarpýþma olursa” dedi iri lacivert, “Fare gibi enselenirsek?”
Çok iyi dedin,
Çarpýþýrýz. Ýkimiz kafa kafaya verince onlarýn iþini bitiririz.
“Yapma ya.”
“Ya ne?”
Ev sahibi ya da köpekleri karþýmýza çýkarsa hemen výn kaçacaðýz. Ayrý kollardan. Onlarla ve köpekleriyle kapýþýlmaz. Benim ilkem zor duruma düþme, insan ve adi köpekleriyle muhatap olma. Olmak zorundaysan kaç. Onlarla savaþ olmaz.”
“Sen de çok korkaksýn be.”
“Bununla ilgisi yok.”
“Ya neyle?”
“Akýllý kurt benim gibi düþünür, avanak seni. Ama umarým
Bizi enselemezler iþ üstünde. E öyle olursa kaçmak için çarpýþmamýz gerekecektir. Anlatabildim mi?”
“Anladým yoldaþ.”

ÇARPIÞMA

Bir kuru kemik parçasý için kardeþleriyle kavga ederdi siyah kurt. Göðüs göðse. Yatýp yuvarlanýrlar, hýrtlaþýrlar, kemiði iki uçtan tutup çekiþtirirler, bu sýrada hýrlarlar, güçlü olan kemiði alýr, kaçardý uzak köþede onunla oynamaya baþladý, yenilen arkadan koþar, kemiði alýp kaçardý.
Çarpýþma olunca kardeþini hissederdi. Yumuþaklýðýný. Sýcaklýðýný. Pis kokusunu. Aðzýný sýrtýnda ya da baþka yerlerinde hissederdi. Çarpýþmaya baþlayýnca vücut vücuda birçok noktadan temas eder, baský uygular, biri birini yýkmaya çalýþýrdý, kupkuru aptal bir kemik parçasý için. Her þey oyun gibi görünürken taraflardan biri gerçekten kýzmaya ve kardeþini hurda haþat etmek için çýlgýnca kükremeye baþlar. Beri ki de çýldýrmýþtýr. Oyun gerçek bir kavga döner. Ýþte o zaman gerçek can yakmalar baþlar. Yavrularýn gerçek karakterleri þekillenmeye ve ortaya çýkmaya baþlar. Kimi uysal, kimi zeki, kimi atak, kimi pes etmez, kimi gaddar, kimi paylaþýmcý, kimi sevgi dolu, kimi sinsi, kimi þeytanýn yaveri misali, kimi ise canavarlýk üstüne rakip tanýmaz. Ve kardeþlerini gebertmek ister, siyah kurtta en güçlü özellik dirençli oluþuydu, ondan güçlüydü kardeþleri, o en son doðmuþtu, kardeþleri canavarca hislerle doluydu, ama en akýllýsý siyah kurttu, kardeþlerinin canavarca saldýrýlarýndan kurtulmak için hep aklýný kullanýrdý. Sevecendi ayrýca, gücü diðerlerinki kadar deðildi ama pes etmez, onunla uðraþaný bezdirip moral bozardý. O güçlü kardeþleri birbirinden kemiði alýp dururlardý, kemiði alan sevinirdi, zafer ilan ederdi, sonra öteki bastýrýrdý ve kemik baþka aðza giderdi, hepsi tatmin olurdu; ama siyah kurt tatmin olmazdý, en sonunda bütün yavrularýn koþturmaktan caný çýkardý ve yorgun düþüp uzanýrlardý, bu kez minik siyah kurt kemiði alýrdý. Kemiðe hýrladý, koþardý zýplardý. Kardeþleri onu ciddiye almazdý. Neden benimle oynanýyorsunuz solucanlar der gibi onlara bakar, onlarý kendine çekmeye çalýþýrdý. Siz hiç merak etmeyin. Büyüyünce hepinizi haklayacak kadar güçlü olacaðým derdi bakýþlarý.

Kavurucu bir sýcak vardý ve ormanda otlarýn arsýnda çiftlik evini gözlüyorlardý.
Ýri lacivert dedi ki: “Eðer acele etseydik yaþlý adam gelmeden o koyunlardan birinin iþini bitirebilirdik.”
Hiçbir kurt gündüz av aramaz. Aklý varsa ve açlýktan ölecek gibi deðilse.
Zaman da ne kadar aðýr geçiyor.
Yerleþtikleri yerde kimse onlarý fark edemezdi. Hayalet gibiydiler. Bazen uyukluyorlar, bazen gözleri açýp çevreye bakýyorlar, bazen oralarýndaki buralarýndaki pireleri ýsýrýp kaþýnýyorlar, bazen esniyorlar ve huzursuz biçimde zamanýn geçmesini bekliyorlardý, ara göz göze geliyorlardý.
Siyah kurt bundan çok memnundu, göz göze gelebildiði bir kurdun yanýnda olmasý ona çok iyi hissettiriyordu, iri lacivert de böyle hissediyordu ve bu göz göze gelme onlarý mutlu ediyordu ama asýl olan güçlü ve güvenli kýlmasýydý, iþte bu yüzden göz göze gelmeler ikisini de mutlu edebiliyordu. Bir yoldaþlýk, fikir ve yol birliði, bir iþe adanmýþlýk, kafa kafaya vermek.. zehir gibi sýcakta bekliyorlardý ve hiç esinti yoktu, nem korkunç bir düzeydeydi. Ýki sürüngen gibi yapýþýp kalmýþlardý oraya, bütün umutlarý çiftlik evinin ahýrýydý, düþünüyorlar, hayal kuruyorlardý. Aslýnda hayal kuran iri lacivertti, koyunlarý yediðini düþünüyor ve görüyordu, iri lacivert ise durum nasýl olacak, iþ nelere yol açacak, kafasýnda en kötü senaryolarý çevirip duruyordu ve caný sýkýlýyordu. Bu sýrada sýkýlan, canýndan bezen iri lacivert gevezelik etmeye baþlýyordu,
“Ortak, ne düþünüyorsun?”
“Hiç.”
“Umarým bu kadar beklemeye deðer.”
“Tabi iþler umduðumuz gibi gitmeyebilir.”
“Ne yaparýz?”
“Kaçýp baþka bir yiyecek kaynaðý ararýz. Ama bana sorarsan o çitlik evine hiç gitmememiz lazým.”

Ormanda baykuþlar ötmeye baþlamýþtý, gecenin karanlýðý her yeri vahþi biçimde kaplamýþtý. Kafadarlar gergindi, bir korku, tedirgin bir his kalplerini yalýyordu. Kýpýr kýpýrdýlar, yiyeceðe kavuþmanýn sevinci içlerinde taklalar atýyordu, delice arzuluydular, son derece kuvvetli ve yenilmez hissediyorlardý kendilerini, ama o korku hep vardý, hiç gitmiyordu. Konuþmuyorlardý. Çiftlik evini gözlüyorlardý, ýþýðýn sönmesini ve vaktin epey geçmesini…aþaðýda küçük bir dere vardý, kurbaðalar þevk ve mutlukla výraklýyordu, cýr cýr böcekleri ötüyordu neþeyle.
Sessizdiler. Konuþmak istemiyorlardý, havayý kokuluyorlar, çevreyi dinliyorlar, sabýrla vaktin ilerlemesini bekliyorlardý, bazen dört ayak üstünde, bazen yatarak.
Nihayet uygun zamanýn geldiðini hissetmiþti siyah kurt.
Ýri lacivert hemen hissetti onu, ardýndan gidiyordu.
“Ben önden gideyim yoldaþ.”
“Neden?”
“Çünkü oraya gitmemizin iyi sonuçlar doðurmayacaðýný seziyorsun, þayet baþýmýza ölümcül bir þey gelecekse önce bana gelsin, sen ise kaçma fýrsatý bulursun.”
“Belki de baþýmýza fena bir þey gelmeyecek.
Gelecekse eðer. Sorumluluðu üstüme almalýyým.”
“Peki o zaman. Sen önden git bakalým.”
“Ahýra önce ben girerim.”
“Sakýn vakit kaybetme. Acele de etme. Çok dikkatli ol.
Ben etrafý gözlerim. Bir sorun çýkarsa ses ederim.”
Dereyi geçtiler ve çiftlik evinin tellerinin altýndan geçip araziye girdiler. Hiç ses çýkarmýyorlardý, toprakta hayalet gibi ilerliyorlardý. Sabah yaklaþmýþtý ve bütün canlýlar en derin uykularýndaydý.
Siyah kurt geride mevzilendi. Buradan her tarafý görebiliyordu, iri lacivert ise ahýrýn çevresinde dolanýp girebileceði bir yer, bir delik arýyordu. Ýçerideki koyunlarýn kokusunu almýþtý, sevinçten deliye dönmüþtü, içeri bir an önce girmek için aralýk arýyordu heyecanla ve süratle. Bulamadý.
Siyah kurdun yanýna gitti.
“Ýçeri girmenin yolunu aradým ama bulamadým. Tekrar bakayým.”
“Boþ ver. Gidelim buradan. Zorlamayalým.”
“Saatlerce bekledik. Ýyice denemeden gitmek aptallýk olur. Bekle beni.”
Ýri lacivert ahýrýn çevresinde tekrar dolanmaya baþladý, küçük bir aralýk vardý, tahttalar eskiydi, çürümüþtü, arayý geniþlenirse içeri girebilirdi, kemik kýran güçlü diþleri elbette bu çürük tahtalarý kýrardý, aralýðý büyültüyordu, çok vakit geçmiþti ve siyah kurt telaþlandý. “Nerde kaldý bu?” diye acýyla düþündü. Biraz daha bekledi ve baþýna bir þey geldiðini düþünüp fýrladý.
Ýri lacivert deliði büyültmüþ ve heyecanlanýp acele edip sýðabileceðini düþünüp atýlmýþ, ama gövdesinin yarýsý deliðe sýkýþýp kalmýþtý, ne ileri gidebiliyor, ne geri çýkabiliyordu.
“Ne bekliyorsun orada?”
“Sýkýþtým. Bana yardým et!”
Siyah kurt kuyruðunu yakaladý ve onu geri çekmeye çalýþtý.
Ýri lacivertin caný çok yanýyordu ve býraktý.
“Böyle olmuyor. Bütün gücünle zorla.” Tam bu sýrada yukarda gözüne bir þey çarptý.
“Yukarda açýk bir pencere var dostum, eðer baþýný yukarý kaldýrsaydýn onun görürdün ve buraya sýkýþmazdýn. Gözün heyecandan kör olmuþ demek ki.”
“Ne bileyim. Görmedim iþte.”
“Arkadan seni iteceðim. Sen de bütün gücünle it kendini.
Canýn acýr ama çýkarsýn. Bir iki üç deyince bastýr.”
“Tamam.”
Ýri lacivertin caný çok yandý ama o dar pis delikten kurtulmayý baþardý. O sýrada acýyla inlemiþti.
“Umarým sesi duymamýþlardýr. Ben etrafý kolaçan edeyim.” Siyah kurt eski yerine gitti, çevreyi araþtýrýyordu.
Vakit geçmiþti ve iri lacivert gelmemiþti. Siyah kurt fýrladý, sýçrayýp pencereden ahýra girdi. Ýri lacivert kuzunun biriyle oyun oynuyordu.
Seni geri zekalý ne yapýyorsun burada.
Þuna baksana ne kadar sevimli. Beni annesi sandý. Sokuldu. Onu gebertemezdim herhalde.
Ýki öfkeli köpeðin sesini duyduklar dýþarýda.
“Eyvah! Köpekler! dedi siyah kurt.
Köpekler öfkeyle hýrlýyorlardý, ahýrýn kapýsý önünde.
“Bunlar gündüz yoktu, nerden çýktýlar?!” dedi iri lacivert.
“Acilen burayý terk etmeliyiz!”
“Önce sen kaç, eðer seni takip edelerse ben fýrlar, peþimden gelmeleri için onlarý oylarým. Kurtulursam senle dinlediðimiz yerde buluþuruz. Bir saat içinde orada olmazsam benden umudu kes ve yoluna git. Bana yaþattýðýn her saniye için, geçirdiðimiz günler için sonsuz teþekkür ederim sana yoldaþ.
Siyah kurt dedi ki: “Sen yaþayacaksýn!”
Berikinin içi parladý sevinçle: “Neden biliyorsun?”
“Sezgilerim.”
Siyah kurt tam çýkacaktý.
Dur dedi iri lacivert. Yanlýþ bir plan yaptým. Onlar þimdi çok öfkeli, güçlü. Süratle koþup yakalayabilirler seni. Önce ben çýkarsam güçleri erir, takatleri kalmaz. Senin peþinde düþseler bile kýsa süreli olur. Ben önce çýkarsam onlarý yorar oyalar ve sana zaman kazandýrýrým.”
“Haklýsýn. 10 tane olsalar da sorun deðil. Kendimi hiç bu geceki kadar cidden bir kurt gibi hissetmemiþtim. Atalarýmýn ruhu ruhumda sanki. Bana güç verdiler ve ne senin ne kendimi onlara yem yapmayacaðým.”
Ýri lacivert pencereden atladý ve köpeklerin seslerinin geldiði ahýrýn önüne doðru ilerledi sakince, ve onlarý az ötede gördü, Ýki kangal köpeði onlarý az ötelerinde görür görmez çýldýrdý öfkeden ve onun paramparça etmek için
fýrladý ve iri lacivert de fýrlamýþtý. Kangalýn biri önde, diðeri arkadaydý, on metre kadar ilerdeydi iri lacivert. Çok çabuk dikenli tellere geldi. Hýzýný düþüremedi ve dikenli tellere tosladý ve top gibi geri düþtü tepe takla ve doðrulup yumuldu tellere, tellerin altýndan son anda geçti ve onun baþýna gelen erkek kangal köpeðinin baþýna geldi ve çok iriydi, caný o kadar yandý ki, acýyla ciyakladý, teller birçok yerini parçalamýþtý. Diðer kangal akýllýydý, yavaþ gelmiþti sakatlanan kangal yerde ceset gibi kalýrken akýllý diþi kangal bir süre þaþkýnlýkla ona baktý, onu bu kadar aciz ve sefil biçimde ilk kez görüyordu, kalýn kafalý seni gidi der gibi bakýyordu ona. Hemen ayýldý ve fýrladý tellerin arasýndan süzüldü.
Ýri lacivert dereye yaklaþmak istiyordu, bütün gücüyle koþuyordu, dere uzaktý, eðer yaklaþýrsa dereye iþi çok kolaydý, karþýya geçecek ve geçti mi kendini ormanda bulacak ve kayýplara karýþacaktý, kangal ormana girmezdi, giremezdi, korkardý, o çiftlik arazinden sorumluydu çünkü. Orman ise baþka canlýlara, yani vahþi hayvanlara, kurtlara aitti. Ki evcil köpekler bu ayýrýmý çok iyi bilirdi.
Ýri lacivert asýlýyordu. Adeta ruhuyla koþuyordu. Dayan diyordu kendine. Ama arkadaki erkeðe göre ufak olan kangal mesafeyi git git kapatýyordu.

Bu sýrada siyah kurt yoldaþýnýn baþýnýn belada olacaðýný sezip ayrý yoldan kaçmamýþ, iri lacivertin izlediðini düþündüðü rotayý takip ediyordu. Sakatlanan kangal onu görünce doðrulmaya çalýþtý, bir ayaðý fenaydý, topallýyordu, havladý hýrladý ama ilerleyemedi, siyah kurt onun ötesinden tellerin altýnda süzülüp ilerledi. Daha hýzlý ol diyordu içindeki ses, yoksa onun ölüsünü bulacaksýn, daha hýzlý. Çok daha hýzlý. Eðer koþup ona yardým etmese iri lacivertin kesinlikle öleceðini zýmba gibi hissetmiþti kalbinde. Dürtüsü yanýlmýyordu ve rüzgar gibi koþuyordu.
Leþ gibi uzanan ve inleyen iri erkek kangalýn yanýndan geçip gitti. buna ne olmuþ böyle diye geçirdi içinden. Orada dikenli emir tellerin olduðunu unutmuþtu, ay ýþýðýnýn yansýmasý parýltýsý kýmýldatmýþtý ve zorlukla durdu, nerdeyse tellere toslayacaktý, kangalýn baþýna geleni anlamýþtý, tellerin arasýnda kuþ gibi süzüldü.

Ýri lacivertin nefesi tükeniyordu. Arkadaki kangal çok yaklaþmýþtý. Birkaç metre daha yaklaþýrsa fena olacaktý.
Diþi kangal onun arka ayaklarýna göðsüne çarpýp yere devirmeyi planlýyordu.
Ýri lacivert dereyi geçemeyeceðini anlayýnca yön deðiþtirdi. Yokuþtu ve yokuþ gücünü kesmiþti.
Çiftlik arazinden aþaðý doðru, ama ormanla arayý çok açmadan koþarsa, çiftliðe doðru koþar gibi yaparsa, onu þaþýrtýp ya da ekip tekrar yokuþa asýlabilir ve dereyi geçip ormana dalabilirdi. Orada bir yerlere saklanabilirse…evet…evet… saklanmak…
eðer… öyle yaptý… yokuþ aþaðý koþmak kolaydý.
Kangal köpeði þaþýrmýþtý. Ama ýsrarlý koþusuna devam ediyordu. Ona ölümcül bir ceza vermekte çok kararlýydý.

Siyah kurt durdu ve ötedekileri duymaya çalýþtý.
karanlýkta yankýlan nefes seslerini duydu. Ayak seslerini duydu. Ayaklarýn süratle yuvarladýðý taþ toprak seslerini duydu. Tamam, nerde olduklarýný duymuþtu. Fýrladý. Elli metre kadar ilerledi ve sonra aniden kendini su içinde buldu, boðulmamak için çýrpýnýyordu.
Bahçe sulamak için yapýlan eski bir su havuzuna düþmüþtü. Su derindi ve çok geçmeden boðularak öleceðini anlamýþtý. Gücü tükenince. Gökyüzünde binlerce yýldýz vardý. Ýri lacivert ne haldeydi ve kendini burada ölüp gidecekti, ona yardým edemeyecekti, ölecek olmasý deðildi, zaten çok sevdiði ailesini ve sürüsünü kaybetmiþti, o gündür yaþama sevinci tuz buz olup gitmiþti, öleceði için delice seviniyordu, bu can sýkýcý hayatta kalma savaþý bitecekti, her gün delice yiyecek bulmak için çýrpýnýyordu, o çýldýrtan açlýk duygusunu bir daha hissetmeyecekti, ölünce ailesine ve sürüsüne kavuþacaðýndan emindi. Býrak kendini, mücadele etme, boðul ve öl diyordu içindeki bir ses. Ama öteki ses mücadele et diyordu, buranda kurtulmanýn bir yolu vardýr. Ýri lacivert aklýndan gitmiyordu, onun caný cana öyle çok karýþmýþtý ki. Onun ruhu ruhuna öyle sýmsýký dolanmýþtý ki, onunla kardeþlerinden olduðundan yakýn bir bað kurmuþtu. Bunu heba olup gitmesi ve ona yardým edememek…iþte en can sýkýcý olan buydu, giderek daha sakinleþiyor, panik duygusunu atýyordu, birden karþýsýnda yoðun bittiler gördü, mucize gibiydi. O tarafa gitti, akyalarýna bir þeyler takýldý. Evet, çamurdu burasý, kayýyordu ve bitkilere takýyordu ayaklarý. Ön akyalarýyla bitkilere tutundu, baþta kaydý, bir süre dinlendi ve tekrar denedi ve sýçrardý. Bir parça kendini yukarý aldý, bekledi, tekrar sýçradý. Ve kendini havuzdan çýkarmayý baþardý. Silkindi ve bastý. Bataklýða dönmüþ bu iðrenç havuzda boðulmadýysa artýk ona ölüm yoktu. Sevinçle fýrladý.

Ýri lacivert zikzaklar çiziyordu. Kangal köpeði baþýný uzatýyor, onun bir tarafýný tutup çekmeye çalýþýyor ama bir türlü baþaramýyordu, kurun bu direniþi onu deli etmiþti, hemen önündeydi ve ona bir türlü yetiþemiyordu, yetiþir gibi oluyor, bir anlýk kurt atak yapýp yine onu arkada býrakýyordu, hemen ardýndaydý kangal köpeði, onun pes etmemesi sinirlerini bozmuþtu. Ýri lacivert zikzak çizerken ayaklarý kayýyordu, kangalýnki de. kangal bazen soldan yaklaþmak için çýrpýnýyor, bazen saðdan asýlýyor, bazen arkaya düþüyordu, bu kovalamacada yarýþ pistindeki atlar gibiydiler.
Bazen iri lacivert bu iþ bitti diyordu içinden, ama býrakmýyordu, o esnada ise kangal köpeði atak yapacak gücü bulamýyordu kendinde. Ýri lacivert onun yaklaþýp onu devirmediðini görünce þaþýrýyor ve yeniden doðmuþ gibi koþuyor, adeta yenileniyor ve güç doluyor sevinçle koþuyordu, iþte bittim, sonunda bittim, az sonra iþimi bitirecek diyor, ama o gerçekleþmiyordu.
Pes etmemsi, direniþi hep lehineydi ve bunun farkýnda deðildi. Kangal köpeði bu teslim olama karþýnda ezilip ufalanýyordu adeta ve bu iþin uzamasý onun kaybetmesi demekti, býrakmayý düþünüyordu, bu pis lanet kurdun peþini býrakmayý kararlý biçimde düþünüyordu. Ama gücü cidden tükenmemiþti. Biraz daha zorlamalýydý. Periþan olana dek en azýndan. Onun peþinden koþmak anlamsýz gelmeye baþlamýþtý. Heyecanýný yitirmiþti. Onu parçalamak isteði erimiþti.
Ýri lacivert koþuyordu ve düþmaný bezdirmenin onu yenmek olduðunu bilmiyordu ama hayatta kalma içgüdüsü ona devam etme gücü veriyordu. Kangal köpeði için böyle bir þey söz konusu deðildi. Onun itici gücü yoktu, ha, baþta sahibinin arazisini korumak ve sevmediði pis, sefil, asalak kurdu gebertmek þahane gelmiþti gözüne ama çok yorulmuþtu.
Ýri lacivert yine düþündü: iþim bitti.
Kangal köpeði canhýraþ koþuyordu ve þöyle düþündü: “Az sonra iþini bitireceðim!”
Kader böyle anlarda saklýydý.
Ýri lacivert yine asýlýyordu ve kangal köpeðinin ayaðý iri bir taþa takýldý ve yuvalandý.
Ýri lacivert arayý açtý ve karaltýlar arasýnda bir yer fark etti. Eski arý kovanlarýnýn arasýna sýðýndý. Burada dizi dizi birçok arý kovaný vardý. Çiftlik sahibi birkaç yýl kadar önce arýcýlýk yapmýþtý ve kovanlarý buraya yýðmýþtý. Ýri lacivert nihayet nefeslenme fýrsatý bulmuþtu ama burada fazla kalamazdý. Güç topladýktan sonra bütün gücünü dereye doðru koþmak için harcayacaktý.
Kangal köpeði toparlanýp gelmiþti. Bir kedi týslamasý duyuldu, kangal durdu ve geri çekildi. Havladý. Kedi týsladý. Kedinin dört yavrusu vardý. Yeni ayaklanmýþ kediler arý kovaný kutusunun arkasýna gizlenmiþlerdi. Hemen arkalarýnda ise, bir kutu sýra arkasýna iri lacivert saklamýþtý. Anne kedi iri lacivertin sesine uyanmýþ, korkmuþ, az beklemiþ, dýþarý çýktýðýnda ise kangalý fark edince yavrularýný savunmak için saldýrý baþlatmýþtý.
Kangal köpeði bu kediyi tanýrdý, çiftlikte dolanan bu kediyle hiç ahbaplýðý yoktu ama. Ona ses etmezdi. Neden böyle tepki verdiðini anlayamýyordu. Oralarý kolaçan etmek istiyordu ama kedi izin vermiyordu, nereye gidecek olsa kendi önünü kesip týslýyordu. Kangal köpeði mesafeyi koruyup havlýyor, çekil yolumdan diyordu. Kedi ise burasý benim, çekil git diyordu. Benim mekanýmda böyle dolaþamazsýn.
Ýri lacivert havlamalarý ve týslamalarý duyunca yavaþladý.
Dostu burada bir yerde olmalýydý. Salanmýþ olabileceðini düþündü.
Sessizce, adeta hayalet gibi yaklaþtý ve zihni meþgul olan kangalýn tam arkasýna gelip bir bacaðýndan ýsýrýp fýrladý. Korkan ve þaþkýna dönen kangal köpeði çok kýzdý ve caný yandý ve ne olduðunu anlayamadý ama kurt kokusu alýp fýrladý. Havlayarak gitti bir yöne. Ýri lacivert ortalýðýn sessizlini dinledi. Uzaktan gelen sesleri. Dostunun hýrlamasýný. Kangalýn hýrlamasýný duydu. Kapýþýyor olmalýydýlar, caný çýkmýþtý koþmaktan ama onu yalnýz býrakamazdý. Siyah kurdun onun kaçmasý için bu fýrsatý yarattýðýný anlamýþtý ama onu yalnýz býrakmak yoldaþlýða uymazdý. Seslere doðru fýrladý.
Çok yorgun ve gücü tükenmek üzere olan kangal köpeði bir yanda, siyah kurt bir yandaydý, kangal ona yaklaþamaya cesaret edemiyordu çünkü bütün heyecanýný yitirmiþti. Hýrlayýp köpürüp ona gözdaðý verip direncini yýkmak istiyordu. Oysa iri lacivert oyuna yeni dahil olmuþ, bütün gücü kuvveti yerindeydi ve tam bu sýrada iri lacivert sahneye girdi. Hýrlayýp diþ göstermeye baþladý. Þimdi ikiye karþý birdi. Kangal köpeði çaktýrmýyordu ama müthiþ bir korku içindeydi. Fýrsat bulup hemen buradan toz olmalýydý.
Siyah kurt yoldaþýný görür görmez müthiþ sevinmiþti ve cesaretle doldu yüreði. Atýldý ve kangalý bire yerinden kaptý kangal acýyla cýyakladý. Arkadan da iri lacivert atýldý, kýçtan ýsýrdý. Kangal köpeði panikle cýyaklayýp geri çekildi, çok korkmuþtu ve korkuyla panikle yanlýþ yöne fýrladý, çiftlik evinin tam tersi yöne, ormana doðru ilerliyordu.
Ve kafadar kurtlar süratle uzaklaþtýlar oradan.
Neden kaçmadýn. Senin kaçman için fýrsat hazýrladým. Mankafa.
“Bana kýzacaðýný biliyordum ama seni tek baþýna býrakamazdým. Kader nedir dostum?”
“Bu da nerden çýktý?”
“Kader nedir dostum?”
“Bilmem.”
Pes etmemek. Direnmek. Ýþte bunu yaptýn mý kaderini sen þekillendiriyordun demektir.
“Nerden çýkardýn bunu?”
“Tam iþim bitti dediðim an pes etmedim. Direncim canýmý diþime taktým. Ama bir an cidden geriledim. Basamadým güzelce. Beni yakalardý istese. Ama bir þey oldu. Ayaðý bir þeye takýldý herhalde. Yavaþladý. Ensemdeki soluðu gitti. Ayak sesleri.
O taþý oraya tanrý koydu. Aptal köpek. O taþý oraya Tanrý koydu çünkü direndiðimi, pes etmediðimi gördüðü için.
“Ýþte kader budur kardeþim. Peki, neden geç kaldýn?”
“Bir havuza düþtüm. Nerdeyse geberip gidiyordum.”
“Bence yarým kalan iþi gidip halledelim. Nasýlsa köpeklerin icabýna baktýk.”
“Bu delilik olur. Yürü gidelim buradan!”

Ertesi günün erken saatleriydi.
Ali dayý köpekler yerinde yok.
Yaþlý adam uykudan yeni uyanmýþ evini verandasýnda çay içip kahvaltý yapýyordu.
Dün yemek verdim, yerinde olmamalarýnýn imkaný yok.
Gidip baktýlar. Diþi ve erkek kangal ortada yoktu.
“Dayý onlara çok para verdim. Birkaç gün sonra gelip alacaðým dedim. Sense köpekleri kaybettin.”
Kemal’in erkek kardeþi trafik kazasý geçirmiþti.
yolda almýþtý telefon. Köpekleri dayýsý Ali’ye bu yüzden býrakmýþtý. Köpekleri o gün satýn almýþtý.
Çiftliðin çevresinde köpekleri arýyorlardý.
Erkek kangalý buldular. Ölmüþtü. Delik deþik olmuþtu, periþandý ceset. Kahraman edasýyla kasýla kasýla yeþil çimlerin üstünde yürüyen muazzam heybetli kangalý böyle görmek yürek yakýcýydý.
“Dayý ne oldu bu köpeðe?” dedi gözlerinden yaþlar düþerek.
“Bilemiyorum, çok pis parçalanmýþ zavallý.”
“Dayý bunu ne yapmýþ olabilir?”
“Bilemiyorum. Baþka köpekler olabilir.”
“Kurt olmasýn?”
“Uzun zamandýr burada kurt görmedim. Bunu yapsa yapsa güçlü ve büyük bir ayý yapmýþtýr.”
Ýlerlediler. Dereyi aþtýlar. Diþi kangal yoktu.

Kemal, o gün adam topladý. 8 kiþi. Av tüfekleri vardý v av köpekleri de vardý. Arkadaþlarýnýn biri iz sürmede uzmandý. 2 saat sonra aramaya baþladýlar.
Diþi kangalý ormanda dereyi geçtikten sonra bir aðacýn altýnda parçalanmýþ halde buldular.
Ýz sürmede uzman Mustafa bazý tüyler buldu ve bir diþ.
“Senin köpekleri kurtlar parçaladý. Þu tarafa gittiklerini düþünüyorum.”
“Onlarý bulacaðýz. Gece gündüz aramaya devam. Onlarý bulana kadar devam. Gelemeyecek olanlar býraksýn, kalanlarla devam ederiz. Gidip tam teþkilat hazýrlanmamýz lazým. En az bir hafta dolanacaðýz peþlerinden. Belki 10 gün.”
Adamlardan ikisi býraktý iþi. Birisi karýsý birisi de iþi yüzünden.
Kemal, delirmiþti. Öfke doluydu.
Musa dedi ki: “En fazla üç gün devam edelim, o kurtlar çoktan gitmiþtir. Boþuna kendimizi periþan etmeyelim.
Buralarda bir yerdeler. Yukarý köyde, olmadý ötekinde.
Mutlaka kendilerini belli ederler. Açlar.

DÖRTLÜ KURT ÇETESÝ

Dörtlü kurt çetesi önlerine ne çýkarsa öldürürdü, aç olmasa bile yaparlardý bunu. Onlar yeni tanýþmýþtý. Önce kýrmýzý gözlü iri kurt tek baþýna takýlýyordu. Sonra diðerleri dahil oldu çeteye. Kýrmýzý gözlü kurt liderdi. En güçlüsü oydu. Bu dört kurt daha önce insanlarla hiç karþýlaþmamýþtý ve ilk kez karþýlaþtýklarý iki kangalý da öldürmüþlerdi. Onlar katil doðmamýþtý; ama öldürmekten büyük zevk alýyorlardý. Kýrmýzý göz en beter þartlardan bu günlere kadar gelebilmiþti. Onlar çok sistemli organize olmayý geliþtirmiþti ve çok akýllý hareket ediyorlardý. Korktuklarý hiçbir þey yoktu. Ve onlar normal kurtlara göre çok iri yapýlýydýlar.


Kýrmýzý gözün anne ve babasý o yöreye yeni gelmiþti. Yaz ayýydý ve burada av boldu. Burada kalmaya karar verdiler ve yavrularý oldu. Sekiz yavru doðmuþtu. Bölge sahipli deðildi ve yiyecek çoktu burada. Burayý sahiplendiler ve birden bire verimli bir av sahasýna sahip olmuþlardý, mutlu güzel günler geçiriyorlardý.
Buralarýn kýþýnýn çok sert geçtiðini bilmiyorlardý ve kýþ aniden bastýrdý. Neye uðradýklarýný bilemediler. Kar buradan çýkmalarýna da izin vermiyordu. Adam boyunu kat kat aþan karda neye gidebilirlerdi ki.
Her þey çok sýradan baþladý.

Bir sabah uyandýklarýnda kar yaðdýðýný gördüler. Ertesi gün biraz daha, ertesi gün biraz daha. Ve bir gece kar kesmeden yaðmaya baþladý ve boylarýný aþtý. Kar günlerdir yaðýyordu ve burada kapana kýsýldýklarýný anladýlar. Ormanýn ücra bir köþesinde tutsaktýlar. Diþi kurt, erkeði, bir diþi kurt ve tek gözlü yaþlý bir kurt ve sekiz yavru. Avlanmanýn imaný yoktu, yuvalarý kayalarýn altýndaydý. Burasý topraklý, ve içeriyi geniþletmiþlerdi.
Yaþlý kurt hastalandý aç kalýnca ve kýsa sürede öldü, onu yediler. Ve çok geçmeden açlýk yine baþladý. Sonra diþi kurt hastalandý, eþ kurtlar onu öldürüp yemeye baþladý, yavrular da yedi. Sonraki günlerde açlýk yine baþladý. Baba kurt en büyük yavruyu öldürdü. Onu yediler. Sonra diðer yavru. Kýrmýzý gözlü kurt bir gün sýranýn kendisine geleceðini biliyordu. Gelecek yýllarýnda kanýna iþleyen bütün karanlýk ve kötü þeyleri, hisleri ve acýmasýzlýðý o haftalarda edinecekti. Ve bu onun karakteri olacaktý. Sürekli öldürme isteði duyacaktý.
Son bir yavru daha öldürdü baba kurt. Ertesi gün sýra kýrmýzý gözdeydi. “Neden birbirlerini öldürmüyorlar?” diye düþündü. Buradan kaçmayý düþündü. Gündüz saatleriydi ve yuvadan dýþarý çýktý, kardan bir dað vardý çevresinde. Kale gibi. Arkasýnda babasýný gördü. Ona kükredi. Korkarak yuvaya kaçýp saklandý. Gökyüzünde binlerce yýldýzýn olduðu o müthiþ güzel yaz gecelerinde babasýnýn sýrtýna çýkýp oynar, onu diþlerdi. Þimdi o baba açtý ve onu öldürecekti. Annesi yuvanýn bir köþesindeydi, yavrusuna öfkeyle hýrladý. O da annesine karþýlýk vardý. O güzel yaz gecelerinin birinde annesi ona ve kardeþlerine tavþan getirmiþti. Tavþan çok lezzetliydi ve tavþaný iþtahla parçalarken kardeþleriyle yiyecek kavgasý yapardý, o kardeþlerin hepsi ölmüþtü, oysa o mutlu gecelerin süreceðini hayal ederdi, mutluluk ne kýsaymýþ ve kabus baþlamýþtý, bunlardan nasýl kurtulurdu. Katil anne ve babadan!?

Kurt sürüsünün ininin olduðu yere çok yakýn noktadan bir yol geçiyordu, belediye arasý yolu kardan temizliyordu.
Anne ve baba kurt ve kalan son yavrularý sesi iþitmiþti.
Ve o gün bölgece bir avcýnýn kaybolduðu bildirilmiþ, arama kurtarma ekipleri bölgede araþtýrma yapýyordu.
Kurt ini yakýnýnda bir kurtarma görevlisi onu izleyen kurtlarý fark etmedi, diþi ve erkek kurt adama saldýrdý.
Adamýn çýðlýklarýna arkadaþlarý koþtu, adam aðýr yaralýydý. Kurtlar kaçmýþtý. Ve yavru kurt cýyaklamaya baþladý. Arama kurtarma görevlilerinden biri yavru kurdu karlarýn arasýnda aldý. Yavru kurt kaçmak isterken karlara saplanýp kalmýþtý. Yavru kurda araca götürdüler ve yiyecek verdiler. Bisküvi ve süt içinde kendine geldi. Ýlk kez insan görüyordu ve bu büyük varlýklardan çok korkmuþtu. “Er ya da geç bunlar da beni yiyecek” diye düþünüyordu.
Araç yola devam etti, görevlilerin karný açtý, yol üstünde bir benzin istasyonunda durdular. O esnada yavru kurt kapý açýlýnca fýrladý ve gözden kayboldu.
Burada da kar vardý ama büyüdüðü yerdeki gibi deðildi.
Benzinliði arkasýnda tavuk kümesi vardý, burada ördek tavuk çoktu, yesinler diye ekmek atýyorlardý pilav ve yemek artýðý, yavru kurt geceleri oraya çýkýp karnýný doyuruyor ve sonra ormanda saklanýyordu, eðer onlara yakalanýrsa öldürülüp yeneceðini düþünüyordu, týpký anne ve babasýnýn kardeþlerine yaptýðý gibi. Onlara görünmemek için çok dikkatliydi, büyük bir titizlikle hareket ediyordu, orada bol yiyecek ve su vardý.
Aylarýný böyle geçirdi. Sonra bir gece aklýna tavuklarý öldürmek geldi. O gün hiç ekmek bulamadý tavuklarýn gezdikleri yerde. Ýçine canavarca bir his geldi. Onlar beni görüp yiyeceklerse ben onlarýn tavuklarýný gebersem iyi olacak. Tavuklarýn birini yedi ve doydu.
On tanesini boðdu. Sonra tüfek sesi duydu ve bastý ormana, orayý terk etti. “Bunlar da beni öldüremediler” diye düþündü. Onda takýntý olmuþtu öldürülüp yenme endiþesi.

Kemal ve arkadaþlar kamp ateþi yakmýþtý, ateþin çevresinde oturuyorlardý.
Saatlerdir yol yürümüþlerdi ve ayaklarý çok yorulmuþtu.
Kemal bir an önce eve dönmeyi düþünüyordu, ama yol boyunca iki köy vardý, eðer o kurtlara rastlarlarsa o köylerin birinde rastlarlardý. Öfkesi zayýflamýþtý ve bitik hissediyordu kendini. Sýcak yataðýný özlemiþti ve diðerleri de ayný durumdaydý.

Ýri lacivert ve siyah kurt ertesi günün öðle saatlerine ormanda yeni ölmüþ bir at buldular ve týka basa yediler. Yiyecek çoktu ve birkaç gün daha burada kalmaya karar verdiler, içecek su vardý, dereye yakýndýlar ve dinlenip bol bol yiyip güç toplayacaklardý.
Siyah kurt dereye su içmeye indiðinde yakýndan gelen sesleri iþitti. O tarafa doðru ilerledi saklanarak ve av köpekleri tutan adamý ve silahlý bir adamý gördü.
Süratle koþarak yerlerine döndü. Ýri lacivert ortalýkla yoktu. Oradan çekip gitmeye karar verdi. Ama bir an durmak geldi içinden. Durdu ve gri baktý. Bir tüfek sesi patladý, av köpekleri heyecanla havladý, bir tüfek daha patladý. Arkadan koþarak gelen iri laciverti gördü. Ýri lacivert onu fark etmiþti. Çok geçmedi ona yetiþti ve birlikte koþmaya baþladýlar.
Ayrý yönlerden kaçsak onlarý ekme þansýmýzý daha kuvvetli olur dedi siyah kurt. Sen dere altýndan koþ, ben üstten. Bir süre öyle koþ. Sonra daða doðru git. “Daðda buluþuruz.”
Ayrýldýlar.
Avcý köpekleri salmýþtý. Köpekler fiþek gibi ilerliyordu, 2 köpek bir yöne, 2 köpek baþka yöne fýrladý.
Çok geçmedi. Siyah kurt iri lacivertin acý çýðlýðýný duydu, av köpeklerinin havlamalarýný ve bir tüfek patladý.
Ýri lacivert belki de ben dere altýndan gitmeliydim diye düþündü, zavallý dostum.
Saatlerce koþtu. Artýk arkasýnda havlayan köpeklerin sesi yoktu. Küçük bir dere kenarýnda durdu, cýlýz derenin suyu çok soðuktu, terlemiþi bitikti. Kana kana içti ve suya girip her yerini ýslattý.
Büyük bir umut ve heyecanla onu bekliyordu, gölgeye uzanmýþtý, uyku uyanýklýk arasýnda onunla ettiði son konuþmalarý hatýrladý, sonra onunla tanýþmasý, ilk anlar ve geliþen dostluklarý. Uykuya daldý. Kargalar ötüyordu. Uyandý. Kargalarýn ötmesi onu huzursuz etti, gerindi ve kalktý. Vakit epey ilerlemiþ olmalýydý. Ýri lacivert görünürde yoktu. Aniden bir yerden çýkýp üstüne atlayacaðýný, þaka yapacaðýný hayal etti. Oturdu ve yine beklemeye baþladý.
Çoktan burada olmasý lazýmdý. Mutlaka gelecek, kaçmanýn bir yolunu bulmuþtur dedi içinden. Ya vurulmuþsa. Geleceðine inanmak istiyordu ve inatla bekliyordu ve artýk geleceðine inanmayý sürdürmenin boþ olduðunu fark etmeye baþladý. Yýkýldý o an. Burada gitmeliyim diye düþündü. Onun yokluðu korkunçtu, yeniden o dayanýlmaz yalnýzlýk duygusunu hissediyordu, ona ne çok baðlanmýþtý böyle. Yürürken arkasýnda ya da solunda da saðýnda olurdu, baþýný çevirip ona bakardý, iri lacivert dostça yanýt verirdi, birbirlerinden güç alýrdý ve güven hissederlerdi. Bir tehlike varsa birbirine sinyal verip uyanýrlardý. Bu dostluk canýna can katmýþ, gelecek günlere umudu artmýþtý, ama günün birinde bu dostluðun ansýzýn biteceðini de hep düþünüp durmuþtu. Ýþlerin aniden kötüye gitmesi kaçýnýlmazý ormanda. Ve her þey ayný gitmezdi. Korkunç deðiþiklikler olurdu ve siyah kurt bunu yaþamýþtý, korkunç deðiþikliklerden sonra ormana adapte olarak, duruma yeni duruma adapte olarak hayatta kalmayý baþarmýþtý. Çok üzgündü. Onu periþan eden üzgün bir his vardý kalbinde. Ve ayrýlýðýn böyle aniden gelmesi kalbini çok kýrmýþtý. Bir köpek sesi duydu sonra bir tane daha. Ýþte o an korkuyla zýpladý yerinden kalbi. Bastý. Süratle orayý terk ediyordu. O an þöyle düþündü. Belki hayatta kalmayý baþarmýþtýr, eðer öyleyse bir yerde karþýlaþýrýz umarým yeniden diye düþündü. Bu düþünce içini ýsýttý. Ona adýmlarýný hýzlandýrmada büyük bir güç verdi. Azim ve inançla koþuyordu. Rüzgar gibi. Ama gözlerinden yaþar düþüyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn korku romaný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
Kurtlar ve Ýnsanlar
Silikon Kadýn
Ýki Kýz Bir Erkek 14
Silikon Kadýn 2
Kurtlar ve Ýnsanlar 6
Kurtlar ve Ýnsanlar 2
Kurtlar ve Ýnsanlar 5
Kurtlar ve Ýnsanlar 4

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýki Kýz Bir Erkek
Ýki Genç Kýz Sohbet Ederken
Ýyi Kýzlar Aþýk Olur 1
Ýki Kýz Bir Erkek 4
Köylü Kýz Kezban
Vahþi Ormanda Tek Baþýna 3
Ýki Kýz Bir Erkek 3
Vahþi Ormanda Tek Baþýna 2
Vahþi Ormanda Tek Baþýna
Sokaklarýn Ruhu

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Göðsümde Ateþ Böceði Gibi Parlayacak [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Rüya Tarlasýnda Bitmiþ Bir Kýz Gördüm [Þiir]
Sahil Olduklarýný Hatýrla [Þiir]
Bir Kadýnýn Geliþim Süreci [Þiir]
Remzi [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]
Kapý Açan, Cebrail [Þiir]
Hayraný Olduðum Tek Þey [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.