Doðallýk sahip olunan deðil, kazanýlmasý gereken bir erdemdir.
-Cervantes |
|
||||||||||
|
“Dur kýz, az daha otur, kek piþsin. Gidersin.” Aslýnda Zarife’nin de gitmek istemiyordu caný. Dostunun ‘kal’ ýsrarýndan memnundu. Dünya umurunda deðildi. Tabi bu arada aç Saniye, kendisi ve deðerli misafiri içinde yiyecek bir þeyler yapmýþtý zevkle, lacivert bir gençlik enerjisi sihriyle, çökelekli yumurta kýrmýþ, piþi yapmýþtý, onlarý yemiþler, çay ve kek meselesine geleceklerdi, fýndýklý kurabiye de piþirmiþti, soðumasýn diye üstünü örtülerle sýký sýký kapamýþtý, poðaça da yapmýþtý, dostu geldi diye coþmuþtu. Gülüyorlar ve eðlenceli sohbet devam ediyordu, bu sýrada Saniye’nin abisi Hayri geldi eve. Pasta kokularý onu sarhoþ etti. “N’aber kýzlar?” dedi, yanýt beklemedi, hemen üst kata çýkýyordu ahþap eski merdivenlerden. “Ýyidir, sohbet ediyoruz, Hayri abi” dedi Zarife. “Aç mýsýn abi?” dedi Saniye. “Biraz sonra odama getir” dedi, “ne var yiyecek?” “Kuru fasulye, pilav, yoðurt. Vereyim al götür odanda ye.” “Sonra.” “Ya vereyim al git götür yersin, arkadaþým gelmiþ, bizi bölme.” “Ne dediysem o!” dedi üst kata çýkýyordu. Mýrýldandý Saniye: “Peki, nasýl istersen öyle ziftlenirsin, moloz!” “Ne dedin sen?” dedi durdu merdivenin ortasýnda. Trajik bir mavi gibi. Mavi gömlek vardý üstünde. “Tamam dedim tamamdýr abi, odana getireceðim.” “Seslenirim.” Hayri, þaþkýndý, “neyi vardý bu kýzýn” diye düþündü, bu aralar zaten hep ters, sinirli sinirli konuþur, patlayacak yer arar, sabah anneleri ve baba erkek kardeþiyle halasýný ziyaret etmeye gitmiþ uzak bir köye, gitmeden; “oðlum ev ve kýz kardeþin sana emanet, buralarý iyi kolla” demiþti babasý. Ama kardeþi sabahtan beridir bir terslik saçýyordu, sanki evin aðasý abisi oydu. Hayri, sineye çekmiþti ters hareketlerini. Saniye ergenliðe girdiðinden beri sinir bozucu hareketler yapar dururdu, Hayri sert bir þeyler diyecek olur, ya da öðüt verecek olur, susar, gidip babasýna içini açar, babasý; elleme benim kýzýma, karýþma” der, ince kalpli, sakin, yumuþak adam saniyeye apayrý bir ilgi, þefkat ve sevgi beslerdi, baba, saniye ne yaparsa yapsýn onun arkasýndaydý. Oysa eski günlerde, ergenliðe girmediði günlerde caným abim derdi, sarýlýrdý ona, uysal, sevecen, söz dinleyen ve çok uslu bir kýzdý, aþýrý hiçbir hareketi, sözü yoktu, ama son bir senedir epey geliþtirmiþti asi karakterini. Sanki evrenin en lanet yerinde en lanet siyah, simsiyah bir madde gibiydi, orasý milyonlarca ýþýk yýlý uzaktaydý ve o karanlýk madde hiçbir ziyaretçiyi kabul etmiyordu, kazara bir ziyaretçi düþerse onu sorgulamadan dinlemeden katlediyordu, o karanlýk maddede bücür, eþek gözlü, minik burunlu, kepçe kulaklý pisliler yaþardý, insana benzeyen, büyük ihtimal saniye kendini bu bücür pislilerin kraliçesi sanýyordu, öyle bir evren inþaa ediyordu. Nereye kadar asi ýþýklarýný saçýp duracaktý, buna birinin bir þey demesi, bir dur demesi, konuyu açýklýða kavuþturmasý lazýmdý. Ve babasýndan aldýðý moral ve gaz kýzý daha da aþýrý noktalara sürüklüyordu, nicedir Hayri kardeþiyle hesaplaþmak istiyordu ama babasýnýn korumaya aldýðý, dokunulmaz kýza sert davranýrsa babasýnýn üzüleceðini bildiðinden kendini tutuyordu sürekli. Eskiden ne tatlý kýzdý saniye, o sevgi dolu düþsel hali, iyi hali hiç yýkýlmayacak gibi görünüyordu, ve saniye çoktan o eski halini paramparça etmiþ üstünden geçmiþti silindir gibi. Babasýnýn Allah diye diye büyütüp sevdiði saniye, kendini bilen saniye, babasý sayesinde dindarlaþýp hep Allah’ tan söz eden, kendini bilen saniye. Bambaþka birinde dönüþmüþtü. Zaten kaç gündür elinde bir tuhaf kitap vardý Saniye’nin, Zarife geldiðinde de o kitabý okuyordu: Meksika’dan Amerika’ya kaçýþ rehberi, maceracý bir Türkün Türkiye’den Meksika’ya oradan da Amerika’ya nasýl kaçak yollarla girdiðini anlatýyordu kitap, bu uðurda yol alacaklara kýlavuz kitap olmak için yazýlmýþtý. “Hýh (!) Neden okuyorsun bunu?” “Sana ne!” “Meksika’ya gidip oradan Amerika’ya mý kaçacaksýn?” Alaycý güldü. “Of, ya git baþýmdan!” “Düzgün cevap verebilirsin.” “Anlamazsýn.” “Uçak parasý kaç para tutar, yaþýn 15, kýzým saçma sapan hayaller görmesen iyi edersin. Nerden buldun bu boktan kitabý?” “Ya abi karýþtýrma; bak iþine sen.” “Okulunu bitir, üniversiteyi kazanman þart. Yoksa sürünürsün benim gibi.” Birkaç gün önce Hayri onu eleþtirmeden kendini alamamýþtý ve bu eleþtiri Saniye’yi deli etmiþ, öcünü almaya yemin etmiþti. Saniye, hep tuhaf kitaplar okurdu, yýllar önce yazýlan, bir Alman gazetecinin Türk kimliðine bürünüp Almanya’da bir iþ yerine girip çalýþmasý ve oradaki kirli, karanlýk, trajik þeyleri ortaya çýkaran kitabý internetten duymuþtu; ama kitabýn yeni basýmý yoktu. mültecilik konusunu iþleyen, yurt dýþýný, baþka ülkelerdeki insanlarýn yaþam biçimlerini anlatan kitaplara meraklýydý, insan kaçakçýlýðý. Hayri, çaktýrmadan, hissettirmeden bir ajan gibi onu sürekli bir takibe almýþtý. Ve Saniye abisinin o korumacý gölgesini hissetmiþ, vurdumduymazlýðý takýnmýþtý. Ýki kýz kafa kafaya vermiþ, adeta enerji patlamasý yaþýyorlardý, birbirlerine doymuyorlardý, iki birbirini seven genç kýz bir araya gelince böyle olur, iþ güç ve bir þeyler, hayat onlarý bir araya getirmez ve þimdi getirmiþti, bütün saniyelerin saliselerin canýna okumak birlikte, sövülmesi gereken kiþilere sövmek, alay edilmesi ya da dedikodu edilmesi gereken kiþilere gülerek küfrü basmak, en aðýr yenilgilerinden bahsetmeden olmaz, kalplerini kýranlardan söz etmek, geleceðe dair hayallerin bir tarafýndan tutup gözleriyle görüyormuþ gibi canlandýrýp anlatmak, çocukluktan, o eski ve taze anýlardan söz etmek ya da eski bir çocukluk anýsýný aniden hatýrlayýp gülerek onu anlatmak, korkulardan söz etmek, hayatýn zorluðu ve yapýlmasý gerekenlere dair þeyler, motivasyon sözleri, konu Zarife’nin hizmetçi okuluna gitmeye geldi, aniden yukardan bir ses geldi, “kýz yemeðimi getir, karným acýktý!” “Öf bu da gýcýk, tam sohbet ediyoruz güzel güzel. Eþek gibi angýrýyor, saygý yok ki. Köpeðiz sanki, hizmetçiyiz sanki.” diye söylendi Saniye. Zarife güldü: “Hizmetçisin. Baþka ne?” Saniye de güldü. “Ama hizmetçi deðiliz.” “Tabi ki caným, prensesten hizmetçi olmaz ki. Bazý yanlýþlýklar, yaþayabiliriz, sen aslýnda bir hükümdarýn kýzýsýn, bu soylu hükümdarýn günümüzdeki soylu son kalmýþ dinazorun Kýzýnýn kýzýsýn, yanlýþlýkla o gariban eve getirildin, bebekler karýþtý.” Saniye, deli gibi gülüyordu. “Bu lanet olasýna yanlýþ anlaþýlmamalarý, dalaþmalarý, onun pisliklerine sabredip içime atmayý istemiyorum hayatýmda, saygý görmek istiyorum; ama bu mendebur abimle olacak iþ deðil. Anladým ki evlenip gitmek en iyisi, onun demesi bu, evlencekmiþim, ya da iþ yapacakmýþm, ya da okuyacakmýþým, sana ne! Ýyi bir fikrim var, evden kaçmak, tek baþýma iyi kaçarým!” Zarife çok þaþýrdý, güldü: “Nasýl yani? Þaka yapar gibi sordu, onu konuþturup rahatlatmaktý amacý. Þaka yaptým dedi. “Aþýrý uçlarda gezmek sakýncalý, abini idare et bence, seni sevdiði için bir þeyler geveleyebilir, hoþuma gitmeyebilir.” “Haklýsýn. Kanaatkar olmak lazým, namuslu bir adamla evlensem yeter. Ýçkisi kumarý karý kýz ayaðý olmasýn, iþine sadýk olsun.” Diye palavra sýkýyordu Saniye ciddi ciddi. “Sen gün olur onun kafasýný patlatýrsýn. Uykusunda baltayý kafasýna indirirsin.” “Neden?” “Sýkýlýrsýn.” “Haklýsýn. Ben çýlgýn þeyleri severim, sýra dýþý þeyler yapan adamlarý. Ve kadýnlarý.” Laf uzadý. Hayri baðýrdý yukardan: “Saniye, kýz yemeðim nerde kaldý!?” Saniye, yerinden zýpladý: “Ay unuttuk lafa daldýk! Ama on dakika dolmadý ki, bu inekten korkmaktan da býktým, geberesice!” “Az sonra getireceðim abi” dedi. “Dur mýsýr patlatayým tavada. Sen mýsýra bayýlýrsýn.” “Çok güzel olur. Ama zahmet olmasýn.” Genelde mýsýr çatlatýp çayla yerlerdi. “Sen mýsýrla ilgilen” dedi Saniye, yaðý tavaya döktü, mýsýrlarý. Tepsiye ýsýttýðý kuru fasulye, pilav ve salata koyuyordu. Bu sýrada Hayri elinde sigarayla aþaðý indi. “Þimdi getiriyordum.” “Gerek kalmadý, burada yiyeceðim.” Zarife’nin gözü tavadaydý, Hayri, divanda tam onu öne alacak biçimde oturdu. “Eeee, Zarife nasýlsýn, anlat bakalým?” “Neyi?” Saniye, abisinin önüne, divana koydu yemek tepsisini. Hayri kaþýðý yemeðe daldýrýp aðzýna götürdü. “Anlat Zarife. Hayat nasýl gidiyor?” “Ýyidir.” Bu laubali halden hiç hoþlanmadý Zarife. “Sevgilin var mý?” “Neden sordun, anlayamadým!?” “Sohbet olsun” diye dedi ve Saniye’ye baktý. “Senin gibi güzel bir kýzýn mutlaka bir sevgilisi vardýr? Anlat anlat, çekinme.” “Mýsýrlarý piþireyim” dedi, acele etme” dedi, konuyu deðiþtirmek gereði duydu, Hayri normal deðildi, içmiþ gibiydi, bir oyun icat etti birden zihninde, dedi ki: ““Senin haným nerde? Bu arada, sen ondan bahset?” Hayri þaþýrdý, düþündü, güldü, dedi ki: “Kavga ettik, bastý gitti, výr výr edip duruyordu adi!” Saniye oyuna daldý, dedi ki: “Ona tokat attýn. Tabi basar gider. Almak istediði eteði almadýn. Söz vermiþtin.” “Sen sus kardeþim, lafa girme, sana bir þey diyen mi oldu?!” Saniye, sustu öfkeyle, içine gömüyordu öfkesini, ama gömemiyordu, ona þöyle bir tokat patlatmak çok rahatlatýrdý. Oyunun dýþýna atýlmaktan hiç hoþlanmamýþtý. “Zarife, sevgilin nasýl biri, çekinme, anlat?” Zarife, kendini tutamadý: “Yok ki. Ben o iþlerle hiç uðraþmýyorum, çalýþmaktan caným çýkýyor, sen nelerden bahsediyorsun! Çok uçma, düþersin geberirsin kayalýklarda.” Genç adam güldü, Zarife’nin sakince dikleniþinden haz almýþtý, av çetinse avcý heyecanlanýr, onu ele geçirmek için, genç adam bunu hissetmiþti, þöyle dedi: “Benim sevgilim olur musun? O karýyý boþayacaðým. Lanetin teki!” “Abi þaþýrdýn mý?!” dedi saniye, güldü þaþkýnlýk ve kýzgýnlýktan, onu parçalamak istiyordu. “Çok içmiþ, ne dediðini bilmiyor!” “Kardeþ, karýþma, sus diyorum, bak fena olacak! “Ben gideyim” dedi Zarife, Hayri, onu kolundan tutup divana oturttu. “Sohbete yeni baþladýk, neden kaçar gibi, benim sevgilim olur musun diyorum sana?” Saniye: “Abi saçmalama! Kes artýk zýrvalamayý!” “Bak bir daha aðzýný açarsan basarým sana tokadý!” Saniye, ocakta tavada patlayan mýsýrlarla ilgileniyordu. Bir þey olacaktý ve Saniye ne yapacaðýna karar vermiþti. Zarife, baþýný çevirip ona baktý imdat eder gibi. Saniye ona göz kýrptý. “Bence senle güzel bir iliþki baþlatabiliriz bugün. Sana nasýl seviþileceðini öðreteceðim.” Zarife, bir þey demedi, “çýldýrdý herhalde” dedi içinden, “ya da bu bir þaka olmalý, Saniye’nin de içinde olduðu. Ama bu hiç de þakaya benzemiyordu. Korktu, kalbi sýçradý öne, içi sýkýþtý. Bir þey olacaktý ve bunun geliþini hissediyordu. Saniye’ye baktý, Hayri zýrvalarken. ‘Kýz bana yardým etsene, bu salaðý al baþýmdan, kudurdu, bir þeyler yap’ der gibi baktý Saniye’ye, korkarak gülümsüyordu. Gözleri dolmuþtu, bakýþlarýyla yalvarýyordu bulut gibi. Hayri, pilavdan yiyordu iþtahlý biçimde ve þapýr þupur ses çýkarýyordu, çok açtý, kuru fasulyeyi pilava karýþtýrdý: “Bir noktada aþk bitiyor; ama bu karý baþýndan beri sorun çýkarýyordu bana. Beni sürekli eleþtiriyordu.” Saniye: “Ona etek alacaktýn, o parayla kumar oynadýn, içtin, onu annesine yollayacaktýn. Ýlgilenmedin, onu gezdirmedin, yemeðe çýkarmadýn, en basit isteklerini yapmadýn, onu eve hapsettin, kýskançlýk yaptýn.” Hayri, ona çatalý fýrlattý. Saniye, baþýný eðerek kurtuldu çataldan. “Eðer bir daha çeneni açarsan çatalý alýr elinin ortasýna saplarým! Tamam mý? Beni onaylýyorsan baþýný salla öne. Saniye baþýný salladý. “Kumarý býraktým, arada az içerim, bir miktar parayý dostuma borç verdim, o da vereceðim deyip durdu, kaçtý gitti. Her neyse, peþinden gidecek deðilim.” Hayri güldü, Saniye’ye baktý, Saniye bir þey diyecekti, Hayri yerdeki çatala baktý, “tamam kardeþim, diyeceðini diyeyim: Oðlun ne olacak? Diyecektin. Çalýþýp baksýn ona, dedesi var, baksýnlar, bana ne! Ben hayatýmý yaþayacaðým, karýyla anlaþamýyoruz, ne yapayým, kaçtý gitti, yasalara göre evli olduðu adamý terk edemez, ederse suçtur.” Tepsiyi mutfak tezgahýna koydu, böylece Zarife’yle arasýndaki engel kalktý ve þiþek gibi hýzla Zarife’nin sað elinden bilekten yakaladý, “üst kata gidiyoruz Zarife, seni uçuracaðým. Birlikte inleyerek boþalacaðýz, ayný anda!” Hayri, çekiyor, Zarife direniyordu, bir ölüm kalým mücadelesi baþlamýþtý Zarife için ve yere yatmýþtý. Saniye, arkadan hayalet gibi gelip tavayý Hayri’nin baþýna öyle sert indirdi ki. Hayri, bayýldý. “Eyvah! Abini öldürdün, arpayý yedin! Ne halt edeceðiz þimdi?” Ýkisi de eðildi yaratýðý andýran bedene, Hayri’nin baþý yarýlmýþtý. “Nefes alýyor mu bak?” dedi Zarife. Zehirli bir böceði seyreder gibi onu seyrediyorlardý, sus pustular. “Kaza oldu, kaza caným; ama bu aç köpek ölmedi bence. Yürü git Zarife, bu gece için çok özür dilerim. Ben bunun boðazýný kesip gömerim!” “Sakýn; katil olma! Deðmez bu sefil için.” Hayri, kendine geldi, inmeye baþladý. Zarife, yüzünü yýkadý, su içti, gidiyordu, Hayri, uzanýp sað ayaðýndan, yakaladý, Zarife çekti ayaðýný, süründü. Kurtardý ayaðýný. Ama Hayri sýçradý ona doðru, bol ve uzun eteðin bir kýsmýndan yakaladý. Baðýrarak çekti. Kobra gibiydi, hýzlýydý, sanki az önce acýyla kývranan o deðildi, delirmiþ bir ayýk gibiydi, hýrsýndan çok kuvvetlenmiþti, Zarife’nin akýl çelen cazibesi. Onu elde etmeliydi bu gece, sonu ne olursa olsun. Hayri, hemen ayaða kalktý, bir yumruk salladý kýza, ýskaladý, Zarife’yi yere savurdu, Zarife yuvarlandý, baþý döndü, bayýlacak gibiydi. Saniye, tavayla ona vurmaya çalýþýyordu, Hayri, tavayý elinden alýp yere fýrlattý, onu koldan tuttu, evin arkasýna getirdi, tavuk kümesini açtý, onu içeri, tavuklarýn arasýna itti savurarak, Saniye, yüzü koyun düþtü yere, çýðlýk attý, tavuklar havalanýp gýdaklayarak kaçýþtý köþelere, Hayri, kümesin kapýsýný kapattý, tahtayý dayadý. Saniye toz toprak ve bok içinde kalmýþtý, eli yüzü gözü. Hayri, içeri gitti, Zarife, kendinde deðildi, baþý zonkluyordu, bilinci yerine gelir gibiydi. Ama bir kabusun merkezinde olduðunu, çarçabuk burayý terk etmesi gerektiðini hissediyordu. “Zarife’m, inanýlmaz kýz, küçük sihirli aþkým, þimdi seni odama götüreceðim” dedi Hayri, onu kucaklamak istedi, Zarife, nefret ve tiksintiyle ayýlýyordu, onun ellerini itti, sanki vücuduna ateþ deðmiþ gibi, yüz üstü sürünerek uzaklaþmak istedi, hemen sonra duvara yasladý sýrtýný, ayaklarýný karnýna çekti, savunmada bekleyen yavru bir sokak kedisi gibiydi, Hayri, gülmeye baþladý, Zarife’nin sürüngenler gibi sürünmesi ve o korkan kedi, týslayan kedi bakýþlarý ona çok komik gelmiþti. Tam bu sýrada tavuk kümesinin bir noktasýnda tekmeyle delik açan Saniye elinde beþe on cm elli santimlik tahtayla gelmiþti, tahtayý Hayri’nin baþýna indirdi. Bir de bacaklarýna indirdi, Hayri, yere düþerken Zarife’ye tutunarak ayakta kalmak istedi, o sýrada Zarife ayaklanmýþtý, Hayri yere düþerken Zarife’yi de götürmek istedi ama zarife kaçtý ve eline geçirdiði küçük tüple ellerine kollarýna vurdu on kez ve Saniye de durmuyordu. Zarife, kan ter içindeydi, nefes nefeseydi, Saniye de. “Yardým et dedi Saniye, onu baðlayalým. Ama kafasýna birkaç defa daha indirsem iþ garanti olacak.” Hayri’nin baþýna indirdi tahtayý; ama acýdýðýndan çok sert vuramadý ilk seferdeki gibi. Hayri, yerde ölü bir hayvan gibiydi, kýpýrtýsýz ve tamamen þahsiyetsiz, bir leþ misali. Ona muazzam bir anlam veren yeþil gözleri karanlýða gömülmüþtü, o yumuþak, entelektüel sesi ve manken gibi fiziðiyle. Saniye, mutfakta askýda asýlý duran ipi alýp geldi, onu yüz üstü çeviriyorlardý, Hayri canlandý, direniyordu. Ýpi tuttu ve kardeþinin boðazýna doladý, çekiyordu, onu boðuyordu. Zarife, onu çekmeye çalýþtý, tahtayla vuruyordu; ama nafileydi, Hayri çekti aldý attý tahtayý öteye, Zarife tavayý kaptý, tavayla vurdu, tava saptan kýrýldý, tahtayý aradý, göremedi, tezgahtan bir býçak alýp geldi, ve sýrta sapladý. Derin, acýlý, hýrýltýlý bir “ahhh!” sesi duyuldu, Hayri, sol omzun alt kýsmýndan býçaklanmýþtý. Gücü kesilmiþti. Saniye, öksürüyor, nefes almaya çalýþýyordu. Hayri, sað bir elini arkaya uzatmýþ, býçaðý çýkarmaya çalýþýyordu. Zarife, býçaðý itti, yerdeki sapsýz tavayý aldý ve onu baþýna dört beþ kez vurdu, kendini kaybetmiþti, durdu, tava yere düþtü, tavayý eline alýp devam edecekti vurmaya, tam o an durdu, durdu çünkü…yutkundu, saçý baþý karman çorman olmuþtu… Saniye’ye baktý, Saniye’nin yüzü, üstü baþý kandý, nefes nefeseydiler, bir süre birbirlerine baktýlar donup kalmýþ gibi, nefes seslerini dinleyerek, yüzlerinden sýrtlarýndan akan sýcak teri hissederek. “Galiba onu öldürdük dedi, ama buna o yol açtý” dedi Saniye, “mecbur kaldýk ve haklýydýk.” Zarife: “Tabi haklýyýz, bunu hakime savcýya anlatmak var bir de.” “Nefes almýyor bu dedi, ölmüþ galiba.” dedi Saniye. “Yok ya, yaþamasý lazým, ambulans çaðýralým.” “Saatler sürer ambulansýn gelmesi.” “Ya ambulans arayýnca cezada indirim oluyor.” “Ya bizim gerçeðimizi kim umursar, öldürdük onu, kaç sene hapsi yatarýz. Bittik.” “Yok ya, yaþýmýz küçük, çok vermezler.” “Orasýný yanlýþ söyledin.” “Neresini?” “Onu öldürdük dedin ya!” Saniye, pis pis bakmaya baþladý ona. “Onu sen öldürdün” diyeceðini düþündü Zarife, “kendini kurtarmak için suçu bana yükleyecek.” “O kendini öldürdü, sevimli tavþan.” “Ben mi tavþan?” Evet. Ýstanbul tavþantepe’ye gidelim.” Zarife, bir þey anlamadý. Oturdu Saniye, aðlýyordu: “En güzel zamanlarýmda hapis yatamam, koyun gibi damgalanýrým, hem bu bok torbasýndan kurtuldum. Arka bahçeye gömelim onu.” “Of” dedi Zarife, “sevimli tavþan.” “Bana neden tavþan dedin?” “Önce sen dedin.” “Tavþan gibi komik göründün o an gözüme. Sen açýkla þimdi?” “Az önce hayatýnýn tavþan dönemi bitti.” “Ne diyorsun sen be?!” “Sen annesinin kazdýðý çukurda büyüyen bir tavþandýn, çukur kenarýnda etraf güvenli olunca güneþlenip ýsýnýyordun, otlarý ýsýrýp hangisini yiyip hangisini yememeyi öðrenmeye çalýþýyor, kardeþlerinle hoplayýp zýplýyordun vahþi çayýrda. Mutluydun, coþkun vardý, az önce sen hayatýnýn tavþan dönemini noktaladýn, asla geri dönemezsin, artýk hayatýnýn akrep dönemine girdin.” “Bu ne demek þimdi?” “Akrebin dostu olmaz, akrep ne yapar eder sokar ona yanaþaný ve yer. Onu karþýya geçiren kurbaðayý bile sokmuþtur.” “Sen ne demek istiyorsun, onu sen öldürdün, ben yardým etmesem iþin bitmiþti.” “Doðru; ikimiz de tavþan dönemimizi sað salim bitirdik, aldýk diplomayý.” Ayýp el hareketi yaptý. “Peki ne bok yiyeceðiz bu diplomayla, götümüze soksak olmaz, bir ceset var ortada! Akrep dönemimizi bitirmemiz lazým.” “Haklýsýn dostum. Ama ayarý kaçýrma. Son darbeleri indirmeseydin ölmezdi. Ses geldi, ceset tekrar canlanýyordu. Ve düþtü. Yeniden ceset gibi cansýzdý. “Ayarý kaçýrmayalým.” dedi Saniye, “sen git. Ýhale kalacaksa bana kalsýn.” “Hayýr, sana yardým edeceðim cesedi gömmek için; ama ölmediyse birilerini çaðýracaðýz. Anlaþtýk mý, ona vurmak yok. “Hadi öyle olsun; ama sen arkaný dönünce boðarým bunu ölmediyse. Zaten ölecek, acý çekmesin bari.” Hayri, öksürmeye baþladý aðzýndan kan geldi. Saniye: Yaþýyor! Kuru dallara can veren rabbime þükür. Ýçim çok acýmýþtý, þükür yaþýyor!” Zarife: “Tut kaldýralým, iyileþeceksin Hayri abi. Saniye tahtayý eline aldý indirdi Hayri’nin baþýna. “Yapma kardeþim, yapma” diye yalvarýyordu Hayri, zor konuþuyordu. Tahtayý yine indirdi. “Abini öldüreceksin, yapma!” “Ya sapýklýk yapýyorsa? Sen benim abim deðilsin, þeytanýn tekisin, en sevdiðim dostum tecavüz edecektin. Anadolu kültürü bu mudur lan! Tanrý misafirine tecavüz edilir mi?” Sarhoþtu, yapma dedi Zarife, Tahtayý ona gösterdi, akrep dönemdeyim tatlým, yaklaþma! Yoksa sen de tahtadan ister misin, karýþma iþime. Birkaç kez daha indirdi tahtayý. Birkaç dakika geçti, Saniye aðlýyordu, ikisi de cesedin baþýnda baðdaþ kurmuþ avanak avanak seyrediyorlardý manzarayý, kaný, o an vücut kimyasýnýn yüzeye yansýyanlarý… Zarife, þöyle diyordu: “aman Allah’ým sen ne yaptýn… ben ya, of…” Hayri’nin kanlý baþýnýn yanýndaki tavaya baktý. Saniye de tavaya baktý ve dedi ki: “Dedemin buruþuk kýçý gibi, bunu annem alýrken epey yalvardý indirimi için, satýcý zor ikna oldu, bana bakýp, ufaðým o sýra, annemin eteðine tutunuyordum, “bu çocuðun parlak bakýþlarý için veriyorum” dedi, on senedir bizdeydi tava.” Aðlamaya baþladý: Of of, bi katil oldum, baþkasý olsa neyse, caným kaným, yakýþýklý abim gitti. Hýrsa kapýldým, onunla aramda yýllardýr biriken nefret devreye girdi, bu yüzden kontrolümü kaybettim, durmalýydým.” “baþýný önüne eðdi, saçlarý aþaðý saktý, yüzü kapandý, saçlarýnda kan tomurcuklarý vardý, yaðlý kan tabakasý. Birden sesi soluðu aðlamasý kesildi, Gülmeye baþladý deli deli. Þeytanca bakarak gülümsedi: “Ama sana tecavüz edecekti. Durduk yere gebermedi ki, haksýz tahrik var burada. Onu evin arka, aþaðý tarafýna gömelim… Üç gün aðlarýz gömeriz tamamdýr…Tavþan dönemi bitirmek ne zormuþ! Her neyse, bir mektup yazarým, evi terk etti türünden bir þeyler zýrvalarým, inanýrlar.” Hayri, gözlerini açtý, güçlükle konuþmaya baþladý: “caným çok yanýyor, baþýmý patlattýn kardeþim. “Abi, caným abim!” dedi baþýný tuttu, iyileþeceksin. Ama hayatýmýn tavþan dönemi bitmeli. “Tabi bitmeli, ama kurtulacaðýmý sanmam, ölüp giderim az sonra, çok özür dilerim kýzlar, kafam güzeldi, kontrolden çýktým. Bir kýza arkadaþlýk teklif ettim, kabul etmedi, üç senedir onu kesiyordum.” Hayri’nin gözlerinden yaþlar düþtü. “Çok kötü bir þeyler yapacaktým, gidip karým olma onu öldürecektim, belki oðlumu da, o üzülsün, içi yansýn diye. Ýyi oldu böyle, geberip gideyim. Ha, dediðin gibi kardeþim, beni evin arka tarafýna göm.” “Duydun demek.” Hayri güldü az, caný acýyarak ama, öksürdü. “Hap almýþtým, bu hap beni kontrolden çýkardý, cesaret verdi. Delirtti. Baþkalaþtýrdý, þeytanlaþtýrdý.” Hayri’nin caný aniden çýktý, baþý yana düþtü. Az sonra gözlerini açtý: “Þaka yaptým.” “Bana kaðýt kalem getirin.” “Ne için?” “Getir” dedi. Saniye, koþarak kaðýt kalem getirdi. Hayri, güçlükle yazmaya baþladý, “kötü þeyler yaptým, artýk kötü þeylere son vermek istiyorum, çok insaný üzdüm, artýk buraya terk edip kendimi öldürme zamaný, kalbini kýrdýklarýmdan özür dilerim. Çok uzaklara gidip kendimi öldüreceðim. Beni boþuna aramayýn.” Yazýnýn altýna imza attý. “Abi peki güzel de, ya polis ceset arama köpekleriyle gelip cesedini arka bahçede bulursa?” Çok fazla polisiye roman okudun. Ama iyi ki de okumuþsun. Benim gibi malý kim arar kýzým. Zengin olsam neyse. Önerim þu polis köpeklerle gelirse… O zaman cesedimi çarþafa sarýp mezarlýða götürün, bir mezarý açýp içeri koyun, arada dua etmeyi unutmayýn. Günahkar da olsam dua iyi gelir. Ölüler dua istermiþ gelenlerden. Keþke küçükken camiye gittiðim yaz sabahlarýna dönebilsem, en mutlu zamanlarýmdý, günahkar deðildim, çocuktuk, çabucak büyüsek diye düþünürdük, baðýmsýz olmayý… bana o hapý veren þerefsiz…nerden bulaþtým o ite. O haplardan içmesem gece böyle geçmeyecekti.” “Kim o?” “Reþit. Muhtarýn oðlu. Karý kýz yal düþkünü Vay vay yakýþýklý saygý deðer matematik öðretmeni Reþit’e bak sen, sayesinde katil olduk.” “Keþke söylemeseydim, sakýn ona bir þey yapma, yakalanýrsýn, hapiste çürürsün. Saniye Zarife’ye baktý, yardýmýn lazým kanka?” “Delirdin mi?” “Çok ciddiyim. Tavþan dönemi bitirdik nerdeyse, son iþ o pislik! Akrep döneme tertemiz geçmeliyiz.” Hayri bu sýrada ölecek gibi titriyor, acý çekiyordu, can çekiþir gibi kýmýldýyordu. “Bir de þey var, ben aslýnda yapmazdým bunu, Reþit bana hapý verdiði gün kardeþi Abdullah da oradaydý, Abdullah Zarife’den söz etti, Zarife bazý erkeklere veriyormuþ? Sen çok yakýþýklýsýn, sana kesik o, sana kesin verir, gýk çýkarmaz, bana senin beni çok beðendini anlattý.” “Ne veriyormuþum?” “Ya bilirsin, iþte. Þeker deðil ya! Ama ondan güzel þeyler.” Saniye dedi ki: “Tamam, Abdullah da listemize girdi.” Zarife: Hayri abi çeneni kapat bence, öl, liste uzamasýn! Tavþan dönemi iyice boka sokacaksýn!” Hayri’yi birden ölüm korkusu sardý: “Ben sadece yanlýþ yönlendirildim, yardým çaðýrýn, ölmek istemiyorum, yarýn sabah bir bardak çay ve yumurta yemek istiyorum, domates, diktiðim domateslerden. Beni birileri dövdü derim, tavuklarý çalmaya gelen birileri. Zarife: “Saniye abini kurtaralým.” “Ya yardým çaðýrsak yolda ölür, buna ne oldu derler, her þey meydana çýkar. Hapse gireriz.” Hayri, bayýldý. “Ulan Reþit sana bunun hesabýný sormaz mýyým?! Tatil için köye geldi. Bu iþin intikamý olmaz mý? Bu naneyi birlikte yedik Zarife’m, ve birlikte devam edeceðiz. Tatlým, tamam mýsýn?” “Þey ben.. biraz düþünelim bence. Ruh saðlýðýmýz normal deðil bu gece.” “Bak abim orada, cesedi soðumaya baþlayacak, sonra buz gibi olacak, kararacak, þiþmeye baþlayacak. Geçen hafta seslendi eve girer girmez, “Saniye, neredesin, neresin çýk gel diye sesleniyordu, saklanmýþtým onu korkutacaktým, þeker aldým sana dedi, gel bak, almamýþ yalan atýyormuþ, yanýna geldim, dün geç vakit nereye gittin dedi, tokat çaktý, bayýlacaðým sandým. Biri beni bir komþuda görmüþ, komþu kadýn da sohbet ederken benim onlara geldiðimden söz etmiþ, kadýn tarlada çalýþýyormuþ. Kýz baþka bir þey daha var, istediðin dar kot pantolonu aldým, köyde giymen yasak dedi abim, baþka bir gün dar kot pantolonla komþuya gittim, abime demiþ evden biri, evde de adamýn torunu gelmiþ yurt dýþýndan, kendimi o çocuða göstermek için kotu giyip gitmiþim, bir tokat da o gün yedim. O çocuðun kucaðýna atlamaya meraklýymýþým, o beni namuslu bir çocukla evlendirecekmiþ, saçý uzun piçler kadýna bakmazmýþ, zevkini alýr çocukla ortada býrakýrmýþ. O kot pantolon için günlerce çalýþmýþtý bir inþaatta, amele olarak. Güzel abimi yoldan çýkardýlar. Bu Reþit. Karý kýz yal düþkünü, onu senle kandýracaðýz.” “Nasýl?” “Pusu kuracaðýz. Sen yaltaklanacaksýn, getireceksin onu, cinsel iliþkiye girecekmiþsiniz gibi. Böyle bir þey, genel olarak.” “Ayyy çok adice, gebertecek misin onu, korkuyorum, üzülürüm. Ortada bir ceset varken sen ikincini hayal etmeye baþladýn, ruh saðlýðýn tekin görünmedi, sakinleþmelisin.” Bak abim orada, bak þuna, bana psikolog, terapist ayaklarý yapma.” “Sen haklýsýn ben de kanka, ama düþünmek lazým, acele kararlar verme.” “Benim için ölür müsün?” “Ölürüm.” “O zaman var mýsýn?” “Varým da önce þu ceset meselesi var. Öldü mü, net bilgi olmalýyýz, yaþýyor mu filan?” Hayri, odasýndaydý, aþaðý, kýz kardeþine seslendikten sonra içtiði biralarýn tesiriyle birkaç dakika oturduðu yerde aniden uykuya dalmýþtý, sevdiði kýzýn uzaktan çekili fotoðrafýna bakýyordu, berbat hissediyordu, zehir gibi acý bir his. Simsiyah bir duman, zift gibi içini karartan bir duman. Kýz ona; “baþkasýna aþýðým” demiþti. Aþaðý seslendikten sonra (yemek içini kýz kardeþine ) cebindeki hapý çýkarmýþ, tam içeceði sýrada çeþitli düþünceler geçmiþti kafasýndan, uykuya dalmýþ ve bir kabus görmüþtü, þu muhtarýn oðlundan aldýðý hap, kafa hapý avunun içindeydi, onu sýkýca tutuyordu, avucunu açtý, þeytana bakar gibi hapa baktý, “bak dostum bunun tamamýn içme, kendini kaybedersin, kýrýp iç” demiþti Reþit, bu lanet kayýp gençlik arkadaþýný da nerden bulmuþtu, çarþýda denk gelmiþti, birlikte çok vakit geçirmiþti çocuklukta, kurbaðalar vardý derede yüzmüþlerdi poturlukta (dikenlik) böðürtlen toplamýþlardý, komþularýn bahçesinden þeftali erik çalmýþlardý, Kan ter içinde top oynayýp köyün çeþmesinde kana kana su içmiþlerdi, inek gütmüþlerdi, bataklýkta sarý iç içekler toplamýþlardý, çiçekleri vermeyi düþündükleri kýzlara verememiþlerdi utanmaktan, kurbaðaya ip baðlayýp onu oyuncak araba ya da köpek gibi gütmek, yönetmek istemiþlerdi, yoksulluktan siyah inþaat telinde at arabasý, ya da fayton yapmýþlardý sopayla kumanda edilebilen, birbirlerinin suçlarýný ört bas etmiþlerdi, birlikte gezip yaramazlýk yaptýklarý, eþeklere saatlerce binip evden çok uzaklaþtýklarý için dayak yemiþlerdi, birbirinizle görüþmeyin, birlikte azýyorsunuz, yoksa dayak yersiniz demelerine raðmen görüþmüþ, görüþmeye devam etmiþ ve dayak yemiþlerdi, birbirinin lastik ayakkabýlarýný ya da çizmelerini gerçek üstü bir kahramanýn ayakkabýlarýna sarýlýr gibi sevmiþlerdi, yalarcasýna, birbirinin kazaklarýndaki yýrtýk ya da yamalarýna, kýsa dandik ve çamurlu pantolonlarýna aþýk olmuþlardý, aðaca ya da elektrik tellerine konan karga sürüsünü taþla kovalarken birbirinin kafasýný yarmýþlar, cam kýrp dayak yemiþler, birbirini için suç iþlemiþlerdi, yalan söylemiþlerdi, oyuna dalýp sýðýrlarý ekine daldýrmýþlardý, bahçeye, sonsuza dek birlikte, bu köyde can ciðer kalacaklarýný hayal dip konuþmuþlardý, bataklýklarda, saðanak yaðmur altýnda baþlarýnýn üstünde poþetle gezip sohbet edip sýrýlsýklam ýslanmýþtý parkeleri. Birlikte lunaparka gitmekten kat ve kat zevkliydi birlikte bir þeyler yapmak köyün sýkýntýlý basmakalýp sýkýcý kýþ günlerinde, tezek yakýp ýsýnmýþ yanaklarý kýzarýp pembeleþirken tandýr ekmeðini bölüþüp tereyaðýyla yemiþlerdi, tandýr yanýnda, eski evde. Hapa bakarken düþsel çocukluk anýlarý kafasýndan, gözlerinin önünden film sahneleri gibi canlý, net geçiyordu, sesler duyuyordu, gülümsüyordu, içi, gözleri, dudaklarý, kaþlarý oynuyordu, yüzü usul usul þekilden þekle giriyordu, bazen kýzýyordu; ama çocukluk arkadaþýna duyduðu candanlýk sürüyordu ve birden gözleri avucunda tutuðu hapa takýlý kaldý, gözleriyle kýstýrdý hapý, ayaða kalktý, açýk camdan fýrlattý hapý, aþaðý iniyordu, kabusta gördüklerini yapar mýyým korkusuyla durdu, yok caným, aklým baþýmda, zarife su gibiydi, onu ne zaman görse içinde bir yakan sýcaklýk hissederdi, kardeþinin onunla sohbet etmesinden hoþlanýrdý, ama kardeþinin bu kýzla sohbet ettikçe uçuk kaçýk düþüncelere þeylere aktýðýndan huzursuz olurdu, birkaç kez konuþtuklarýna kulak misafiri olmuþ, genç kýzdýr, “ben de onlarýn yaþýndayken neler düþünmedim” deyip sohbetlerini þaþkýnlýkla dinleyip dalýp ikisinin aykýrý sohbetine kýzgýn bir demir gibi dalmamýþ, kýzmamýþtý. Hayri, uyandý, sýkýþýk hissetti, toprak kokusu hissetti, sesler duydu, Zarife ve kýz kardeþi… Meðer kendisini odasýnda görmesi rüyaymýþ ve kabus gerçekmiþ. “Ya belki canlýdýr, gömmesek” dedi Zarife. “Gebersin, bana baský yapýp duruyordu, ben onun hizmetçisi olmaktan istifa ettim.” “Hem istifa ettin hem katil oldun ama?” Saniye güldü: “Tavþan dönem bitmeli tatlým.” Hayri, “bu olanlar rüya olsaydý keþke diye düþünüyor, konuþmak istiyor, ses çýkaracak gücü bulamýyordu kendinde. “Bak Zarife, cinayete yardým ettin, beni ihbar edersen sen de yanarsýn, çeneni kapalý tut.” Zarife, ona çok sinirlendi. Kaç yýllýk dostlardý, bu laf çok zoruna gitmiþti, bu deliliðe, bu suça ortak olmak istemiyordu zaten, patladý: “Kendin göm o zaman onu!” Küreði býraktý. Saniye, yerden küreði alp onun kafasýna indirdi arkasýndan, Zarife yere yýkýldý, acýyla kývranýyordu. “Ceset birken neden iki olmasýn, birini öldürdüm zaten, iki olmuþ ne fark eder. Tavþan dönem biter, akrep dönem de biter, bir taþla iki kuþ vurmuþ olurum.” Saniye, küreði üçüncü kez indireceði sýrada lafýna devam ediyordu: “Hapse girmeyeceðim kýzým, uzaklara gideceðim, asla hapse girmeyeceðim…iþ bulacaðým hizmetçi olarak… evleneceðim… melek gibi bakan çocuklarým olacak…” Gözü kararmýþtý, þeytani siyahlýk.. kendini kaybetmiþti, böðürtü çýkararak bütün gücüyle küreði indirecekti, rock þarkýcýsý gibi güçlü bir böðürtü çýkarýyordu, yaralý bir öküz gibi Kendine gelen Zarife küreðin geldiðini hissetmiþ, kendini yana atmýþtý, yuvarlanmýþtý. Yürekli bir adamla seviþir gibi dönme hareketiydi bu, bir baþbakaný mecliste öldürmeye çalýþan adam gibi dönmüþtü yerde. Ve Hayri son gücüyle kolunu kaldýrdý toprak arasýndan ve Saniye’yi ayak bileðinden yakaladý, kelepçe gibi, çekti çukura, saniye yukarda manzarayý seyrediyordu, Hayri, ölmeden önceki son kalan gücüyle iki eliyle Saniye’nin boðazýný sýkýyordu. Zarife, müdahale etmedi. Etmek istedi içi ama beyni hayýr diye çýðlýk attý, Saniye bokun tekiymiþ, ölüm gitmesi dünya ve kendisi için faydalý olan diye düþündü, manzarayý fazla izlemeyi kaldýramayacaktý ve aðlayarak oradan kaçtý. Zarife oradan kaçtýktan epey sonra Saniye gözlerini açtý, ölmemiþ, sadece bayýlmýþtý, bir an öteki dünyada olduðunu düþündü, “mal abim beni öldüremedi” diye düþündü sevinerek, Hayri ölmeden önceki son deli kuvvetiyle, adrenalin gücüyle Saniyenin baþýný boyunduruk altýna almýþtý yani koluyla boynu sýkmýþtý, ve kol biraz gevþeyip kelepçe gibi, heykel gibi donup kalmýþtý. Teknik olarak; meþhur Türk seri katilin yakalandýktan sonra dediði gibi; “onlarý boðmak için yarým saat bütün gücümle ipi sýkýyordum.” Seri katilin dediðine göre bakarsak birini boðmak için epey uðraþmak gerekirmiþ, yani filmlerde gösterildiði gibi maktulün boðazýný beþ on dakika sýkmak onu öldürmeye yetmiyormuþ. Her neyse, o seri katilin romanýný yazdýðýmda okursunuz olanlarý. Saniye demir gibi kaskatý kesilen koldan baþýný çýkarmak için çabalýyordu, az bir mesafe vardý; bir türlü baþýný çýkaramýyordu, kan ter içinde kalmýþtý. Sýrt üstü uzanýyordu çukurda. Bir yolu olmalýydý, bu þekilde, abisinin elinden kurtulmuþken…burada günlerce açlýk ve susuzluk çekerek azar azar ölmek en korkunç olandý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |