Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
Onun, ayaklarında palet, sırtında oksijen tüpü yoktur ama büyük ve geniş bir kalbi vardır. O, keşfetmek istediği esrarengiz dünyayla arasına hiçbir yabancı cismi sokmaz. Bu yalın haliyle derinliklere inmesi, ciğerleriyle değil kalbiyle nefes alıp verdiği şüphesini uyandırsa da su yüzüne çıkan morarmış bedeni bu şüpheyi ortadan kaldırır ve bir gerçeği ortaya çıkartır! Evet, o bir avcıdır, ama iflah olmaz bir avcı! O, insan ruhunu avlayan bir avcıdır… Eğer yeryüzünde insan ruhundan daha derin, daha esrarengiz bir deniz olsaydı, hiç düşünmeden paletlerini takar, oksijen tüpünü sırtına ve zıpkınını da eline alır hemen dalar derin sulara. O, tüm denizleri, dağları, nehirleri ve vadileri topluca özetleyebilecek kabiliyette, zirveleri ve uçurumları aynı anda deneyimlemiş bir yerlidir bu dünyada… Her şeyin etrafında dönen bir merkezken, her şeyin etrafında dönen bir uyduya dönüşmesi sadece bir selama bakar. Bazen duyuların en hafif titreşimlerini hissedebilirken, bazen de İsrafil’in suru çalsa duymayabilir. İyilik ile kötülük bir halatı iki ucundan çekerken, hüzün ile neşe, dinginlik ile çılgınlık, teslimiyet ile isyan arasında bir gerginlik yaratır. İşte bu gerginlik, onun insan ruhuna olan büyük çekimini doğurur. Ve her insan bir mıknatıs gibi birbirine çekilir… Başka bedenlerde bulduğu kendi parçaları ona acı verir, ama bu acıdan hiç bir zaman şikayetçi olmamış, aksine derinden duyabilmenin tek yolu olarak bu acıları görür. Her felaketin bir kurtuluş kapısı olduğunu hemen hissederdi. En derin bilginin en derin uçurumlarda filizlendiğini fark ettiğinden beri, varlığın özünün günlük hayatın sıradanlığı içinde açığa çıkamayacağını en iyi bilenlerden biriydi. Bu nedenle her zaman insanın en karanlık köşelerinde parlayacak ışığın peşine takılırdı. Çoğu insanın sınırlarını geçmeye cesaret edemediği bilinmeyen alanlara o adım atmakta tereddüt etmez: ruhun kaç boyutlu olduğunu bilmediği derinliklerin en alt noktasına gözü kapalı dalardı… *** Dostoyevski için ilk deniz, bir aynaydı; orada en yakın ve en uzak insanı görmüştü. Çocukluğu ya yansımaydı ya da silindi gitti. Ama anlatamadığı çocukluğunu başka çocuklara kağıt üzerinde paylaşmıştı. Kağıt, hem en iyi dostu hem en büyük düşmanıydı. İlk gençlik yılları mağarasından çıktığında yaşı henüz 23’tü. İmkansızlıklar ve yoksulluktan yaptığı bir heykel vardı elinde! Bu eser merhamet ve sevgiyi anlatıyordu. Eserinin adı “İnsancıklar.”dı. Romanını tamamladıktan sonra, Nekrasov’a giderek korkuyla eşiğin öbür tarafına geçti. O taraf, şan ve şöhret dünyasıydı. Nekrasov, romanın heyecanını Belinski’ye ilettiğinde, Belinski “Yeni bir Gogol doğuyor!” demişti. Ancak romanı okuduktan sonra, “Onu bana getir! Onu bana getir!” diye yalvarmıştı. Dostoyevski, Belinski’nin kapısının eşiğinde dururken, yoksulluk, karanlık ve yalnızlığın bir tarafında, şan, şöhret ve kalabalıkların diğer tarafında olduğunu gördü. Belinski, elindeki kağıtları sallayarak, “Biliyor musun ne yaptığını! Yazdığın hakikatin büyüklüğünü ölçtün mü hiç?” dedi. Dostoyevski, kelimelerin insanı sarhoş edebileceğini bilse de bu sarhoşluğu ilk kez yaşıyordu. Eşiğin arkasında dururken, zorlukla yürüyebildiğini hissetti; sevinç, heyecan, coşku, şüphe, minnet, korku ve kibir yan yana gelip bir gökkuşağı oluşturdu. Ayağı yerden kesildi; sokağa atıldığında, gökyüzüne ve yoldan geçen insanlara baktı. İçinden geçen trenin dumanları arasında tasavvur etti: “Acaba bu kadar büyük olmam mümkün mü?”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |