"Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler." -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Hayat bizi küçük şeylerle mutlu olmaya mecbur eder. Hayatın izin verdiği mutluluğa erişmek için kavrayışımızın kapasitesi önemlidir. Bugün mutlu olmaya çalıştım. Yatağımı topladım, cilt bakımı yaptım, elma sirkeli suyumu hazırladım ve aç karnına içtim. Sonra bir haftadır koridorda duran askılıktaki çamaşırları katladım. Gözüm odanın parkelerine ilişti. Toz, zibil ve saç …bu ne pislik yahu. Daha dün süpürülmüştü bu ev. O kadar yol gelip bir de temizlikle enerjimi bitiremem, deyip katladığım giysileri yatağın üstüne fırlattım. Haykırışıma koşan eşim ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Uzun sürmedi zaten mevzuya hâkim olması. Gelip bana sarıldı: “Sen bırak, ben hallederim, çay hazır, gel bir şeyler ye sonra bakarız.” Benim gibi asabi bir kadını sakinleştirmeyi başaran tek kişi oydu. Merhametiyle kucaklar, sarar sarmalar, saatlerce beni ikna etmeyi çalışır, başarırdı da…Gerginliğimin sebebine ben de anlam veremedim. Eşimin hazırladığı kahvaltıyı yedim. Çay krizime engel olamadığım için bir bardak daha çay içtim. Kıtlama şekeri bıraktıktan sonra demli çay içmenin tadı kalmamıştı ama yorgunluğuma iyi geliyordu. Kandaki demir oranımın düşüklüğü ve doktor tavsiyesi üzerine günlük yirmi bardak içmek yerine artık üç bardakla iktifa ediyordum. Her teneffüste deli gibi, kocaman bir cam bardakla çaya saldırıp boğazımı yaka yaka çay içtiğim günler geride kalmıştı. Çay benim için mutluluk demekti. Alın işte, mutluluk membaım kurumuştu. Hayat bizi küçük şeylerle mutlu olmaya mecbur eder. Hayatın izin verdiği mutluluğa erişmek için kavrayışımızın kapasitesi önemlidir. Hassasiyetlerimiz, beden sağlığımız, mizacımız saadete erişimin açarı. Bazı insanlar mutsuz olmak için bahane arar. Mutlu olmak için sebep çok bence. Şikâyet etmeye başladığında sonsuz arızalar, eksikler bulmak zor olmasa gerek. Sabah benim yaptığım gibi, evde her şey yolundayken yerdeki tozlara sinirlenmek ve ev ortamında gerginlik yaratmak. Oysa bu tozları süpürecek bir süpürgem, elim ayağım var şükür. Yardım isteyebileceğim bir eşim de var. Ee daha ne yani, ne olmalı ki içimdeki bu huzursuzluğu yok edeyim? Bu davranışlarım bugüne mi ait? Yılların birikimi, hayatla verdiğim mücadelenin bir yansıması olabilir mi? Olabilir elbette. Ama huzuru seçmek benim elimde. Sükûnetin verdiği dinginlik ve sağlık önceliğim olmalı. Elbette mükemmel mutluluğu ve huzuru aramak da mutsuzluğa sürükler. Arthur Schopenhauer, “Mutlu Olma Sanatı” adlı eserinde bahsettiğim durumu şöyle ele alır: “En başta pozitif ve kusursuz bir mutluluğun imkânsız olduğu önermesi yer alır; oysa daha az acı çekilen bir durum beklenmelidir…” Bu mevzudaki fikirlerim Schopenhauer ’un insan mutluluğunun özünün ne olduğu ve bunun için neyin esas teşkil ettiği hakkındaki düşünceleriyle neredeyse paralel. Mutluluk tanımları… Bir insan düşünün eşyanın her türlüsüne mâlik fakat sağlıklı olmadığı için hiçbir şeyin lezzetine varamıyor. Yaşamdan haz alıp bunu mutluluğa dönüştürmenin öncelikli şartının sıhhatli olmak gerektiği kabul edilmelidir. Sonra saadeti arzu etmek de önemli. Bazı insanlar karmaşadan, kaostan beslenir. Sevgiye ve sevince eline geçecek zenginliğe kapalıdır böyle insanlar. Geçenlerde okula giderken artık herkese ilkel görünen kablolu kulaklığımdan gelen sesle irkildim. Çok sevdiğim bir sanatçıdan dinlediğim şarkının sözleri şöyle diyordu: “Mutluluk, sevince ele geçendir.” Aynı sanatçının başka bir eserinde mutluluk: “Mutluluk hırstan uzak olabilmektir” diye tanımlanıyordu. Görüldüğü üzere herkesin mutluluk tanımı farklılık arz ediyor. Çünkü bireylerin hayata açılan penceresi aynı değil. Kimi, önü çiçeklerle müzeyyen bir pencereden bakarken; bir başkası yıllardır temizlenmeyen çamurlu camlardan hayata dahil olmaya çalışır. Bence hakkımız olan mutluluğa erişebilmek için birinin gelip kirli camlarımızı temizlemesini beklemek yerine elimize bezi alıp penceremizi parlatmalıyız. Mutluluk, içini doldurabildiğimiz ölçüde bizimle ve arzuladığımız kadar hayatımızda olacaktır. Maziye duyduğumuz hasret, istikbâl için yaptığımız muhasebe ve planlar bizi esir etmeden mevcut ânı yakalamak saadetimiz için devâsa bir adım olacaktır. Mutluluğu elde etmeye çalışırken de başkalarına zarar veren, kendimizi ve prensiplerimizi hiçe sayan bir haris olmaktan imtina etmeli, ölçüyü kaçırmamalıyız. Ne güzel özetlemiş Seneca: “Mutluluk bile haddini aşarsa, azap olur.” Hilâl POLAT
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilal Polat , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |