"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
I. Yollara düştü ordu, zemheri ayazında Son nefesini verdi karların beyazında Tarihten ilham aldık, öfkemizi biledik Nice dualı elle, Hak'tan zafer diledik Bahara ermek için nice kışlardan geçtik Tutsak yaşamaktansa bizler ölümü seçtik Ateşe kanat çırptık, göze aldık yanmayı Ön şart kabul eyledik zafere inanmayı Zafer yemini edip yürüdük karlı dağa İstiklâlin mührünü vurmak istedik çağa Bir millet uyutuldu zemheri beşiğinde Ne varsa buz kesildi zamanın eşiğinde Her lâhza çevremizi sardı zifiri duman Hicranın fanusuydu Sarıkamış'ta zaman Mazlumların gözyaşı sinmişti bulutlara Ne varsa derdest oldu, kar yağdı umutlara Fırtınaya, tipiye karıştı kardelenler Sonsuzluğu kuşandı, şehit oldu ölenler Devirlere benzemez devrandır Sarıkamış! Hüznün at oynattığı meydandır Sarıkamış! II. Mevsimlerden zemheri, değildi hiç sırası Meçhul bir elle söndü hakikatin çırası Ellerde hareket yok, ayaklar taş kesildi Giryeler sus pus oldu, gözlerden yaş kesildi Sade Mehmetçik değil gökte hilâl üşüdü Hicran buz tutuverdi, kalpte melâl üşüdü Hakikatten uzaktı Enver Paşa'nın düşü Yazık, olmayacaktı bu gidişin dönüşü O cılız omuzlarla taşıdık gam yükünü Bekledik gelmeyecek kutlu şafak sökünü Kesildi kesilecek kum saatinin beli Değdi üzerimize zamanın kirli eli Yiğitler can verirken karların kucağında... Acılar bağdaş kurmuş milletin ocağında Bu acıya şahitti Erzurum-Kars arası Silah yarası değil Mehmetçiğin yarası Kur'an'ın ışığıyla yüzümüz aydın bizim Öldükçe çoğalırız, gözümüz aydın bizim Moskof için verilen fermandır Sarıkamış! Dizimizden kesilen dermandır Sarıkamış! III. Zemheriden çıkıp da ilkbaharı görmedik Düşmanın harimine fırsat bulup girmedik Moskof'a varamadık, düşman kar ve tipiydi Bizi kuyuya çeken kör ihmalin ipiydi Soğanlı Dağları'nda asker kıyama durdu Kaşla göz arasında yok oldu şanlı ordu Fırtına, tipi, boran; milletçe buz kestik biz Şehadetler getirip ölüme söz kestik biz Acımız tarifsizdi, bomboş kaldı kucaklar Yıkıldı hanümanlar, tütmez oldu ocaklar Kurudu koca çınar, ne kök kaldı ne dalı Hepsi gönülde yıldız, hepsi bayrağın al'ı Son uykuya daldılar buzdan beşiklerinde Ömrü taşa çaldılar, dağın eşiklerinde Giden geri dönmedi, sılada hüzün vardır Minareden okunan sâlâda hüzün vardır Yarı yolda bıraktı bizi baht-ı karamız Sızım sızım sızlıyor şimdi gönül yaramız Doksan bine yaklaşan civandır Sarıkamış! Mahşerin provası, divandır Sarıkamış! IV. Takıldı Enver Paşa bir hayalin peşine Hakikat ayan oldu, kar yağınca düşüne Turan olma hayali gözleri kör eyledi Her nefis ölümlüdür, son sözü Hak söyledi Soğanlı Dağları'nda canlar giydi beyazı Dağ gibi bedenleri yıktı kışın ayazı Yudum yudum içtiler şahadet şerbetini Koşar adım geçtiler bu dünya gurbetini Son uykuya yattılar bayrağın gölgesinde Gariplik çekmediler şehadet ülkesinde Allahuekber Dağı zehrini kustu bize Küçük dilini yuttu, bir ömür sustu bize Mezar taşı bile yok meçhul kahramanların Şimdi gönüllerdedir kabirleri canların Alnımızın yazısı, hak yazmazsa ölünmez Sarıkamış bozgunu belleklerden silinmez Kahraman Mehmetçik'in bedeninden kan sızmaz Böyle hazin destanı tarih bir daha yazmaz Her an sol yanımızda atandır Sarıkamış! Yurttur, helâlimizdir; vatandır Sarıkamış! V. Enver Paşa; tarihî, büyük zafer düşledi Yüreklere acıyı nakış nakış işledi Karakışta bu sefer akıllara yatmadı Dondurucu soğuğu hiç hesaba katmadı Dağlara kurban verdik üçüncü ordumuzu Öksüz ve yetim koyduk bu cennet yurdumuzu Allahuekber Dağı, bu ne haşin bir dağdı Savaşmadan kırıldık, göklerden ölüm yağdı Dağların doruğundan kar rüzgârı esmişti Hakikat ayan olmuş, hayaller buz kesmişti Can denen kristali taşa çalmıştık taşa Hain Moskof'a değil, teslim olmuştuk kışa Dünya bir gölgeliktir, elbet gider gelenler Dağların koyağında boy verdi kardelenler Hiç sordun mu kendine, niye öldüler niye? Bayrak inmesin diye, ezan susmasın diye Kalplerde hüzün, tasa; gözlerde yaş oldular Civanlara rol model, millete baş oldular Bir garip heyuladır, yamandır Sarıkamış! Kum saati buz tutmuş zamandır Sarıkamış! VI. Kalp gözümüz köreldi, girdik çıkmaz bir yola Şehadet mertebesi nasip olmaz her kula Sesleri yankılandı Sarıkamış Dağı'ndan Kelime-i şahadet döküldü dudağından Kahraman askerimiz her mihnete katlandı Ankalar, Kafdağı'ndan cennete kanatlandı Nice yokuşlar aştık, düzlüğe çıkamadık Moskof'un askerine, bir kurşun sıkamadık Yıldıza ve hilâle verilmiş sözümüz var Tarihin aynasına bakacak yüzümüz var Güçlü nefesimizle nice volkan söndürdük Mazlumdan yana olduk, acıları dindirdik Yanmadan aydınlanmak, aydınlatmak müşküldür Esaretin zinciri aziz millete züldür Tuz buz ettik milletçe nice yıkılmaz burcu Yiğitlerin canıyla ödendi vatan borcu Hazan bâkî değildir, gelen taze bahardır Karanlığın ardında aydınlık günler vardır Hakikatleri örten dumandır Sarıkamış! Sorup sorgulanmayan imandır Sarıkamış! M. NİHAT MALKOÇ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |