Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattýr. -Anatole France |
|
||||||||||
|
ama mümkün Okyanusu aþmak da güç ama mümkün Ay''a ulaþmak da öyle Ama mümkün deðil iþte Bülbülün eti için öldürüldüðü bir ülkede sanatý zincire vuranlara meram anlatmak Öt kuþum Öt kuþum Öt güzel kuþum Eller ne derse desin ben sana vurulmuþum.” Hasan Hüseyin Korkmazgil Bir önceki yazýmýz ( Þiirimizin Sorunlarý I ) 14 Mart 2003 tarihinde yayýnlandý, 22 kiþi tarafýndan “týklandý”. Bir kiþi görüþ belirtti. O da yanlýþ anlamýþtý yazýyý. Ýzedebiyat gibi bir sitedeki duyarsýzlýk bizi þaþýrtmaktan çok üzdü. Bu baðlamda, yazýmýz hakkýnda görüþ belirten dostumuzu kutlamamýz gerekiyor, duyarlýlýðý ve örnek tavrýndan dolayý. Geçen yazýda söz verdiðimiz gibi “yeni” olgusunu incelemeden önce sevgili dostumuzun bize anýmsattýðý iki engele deðinmek istiyoruz. Bizi yolumuzda deðil, tartýþmalarýmýzda kýsýtlayan engeller bunlar. Birincisi, bilimsel bilgi üzerine. Biz yazýlarýmýzda önce bilimsel bilgi verip daha sonra varolaný bu bilgi ýþýðýnda aydýnlatmaya, daha sonra yine bilimin yol göstericiliðinde “nasýl olmalýdýr”a cevap bulmaya çalýþýyoruz. Ki bu da, olmasý gereken þeydir. Nitekim su, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluþmaktadýr, bu bilimsel bir bilgidir ve gerçeðin ta kendisidir.Artýk tez olmaktan çýkmýþ ve ispatlanmýþtýr. Bir sonraki aþamada yapýlacak olan þey, mesela, sudan nasýl oksijen üretilebileceðini araþtýrmak olabilir. Herkes tezini ortaya koyar ve gerekli aþamalardan geçtikten sonra istenen sonucu en kolay veren –bilimin görevi hayatý kolaylaþtýrmaktýr ayný zamanda- kabul görür. Yalnýz bu sorgulanabilir, alternatifi için çalýþýlabilir. Konu þiir olunca devreye sosyal bilimler girmekte. Yalnýz bu bilimlerden yararlanýlarak sürdürülen tartýþmalarda düþülen genel yanýlgý “müspet bilimlerle ayný muamele yapýlamaz” türünden savlarla bilimsel bilginin reddine gidilmesidir. “Sanat, toplumun üst yapý kurumlarýnda biridir” dendiðinde ve somut durum bu yönde temellendirildiðinde karþý tarafýn inkara gitmesi, reddetmesi,suyun iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluþtuðunu reddetmeye denk düþer. Bu da bize metafizik yaklaþýmý anýmsatmaktadýr ki, bizim iþimizi zora sokmaktan baþka bir iþe yaramaz. Ne ki gerçek, gerçeðin reddiyle ilerlenecek yolun sonunda deðildir. Ýkinci engel ise bundan daha tehlikeli olandýr. Demokrasi içinde diktatör tutum diyebiliriz buna. Yani özgürlükçülük maskesi altýnda bir hoþgörüsüzlük hali. Eleþtiri oku kendisine çevrildiðinde saldýrganlaþan, kendisini tartýþmamak için “özgürlüðümü kýsýtlama” demagojisiyle aslýnda eleþtireni kýsýtlayan; tarih önünde deðil, olsa olsa birkaç nüsha kaðýda mahkum eden küçük-burjuva aydýn-sanatçý tipi. ( Sýcaðý sýcaðýna þunu belirtelim: bir önceki yazýmýzda bize görüþ bildiren dostumuzun böyle bir durumu olduðu izleniminin doðmasýný istemeyiz. Kendisini Ýzedebiyat sayfalarýndan izlediðimiz kadarýyla, böylesi insanlarýn karþýsýnda olacaðýnýn farkýndayýz.) Aslýnda, “engel” olarak tanýmladýðýmýz ilk durum bir silah, ama ikinci durumda bulunanlarýn silahýdýr. Ýkinci durum gerici bir tavýrdýr ve “yeni”nin tartýþýldýðý yerde bunlar hali hazýrda beklemektedirler. Ýþte bütün bu kastçýlar, tekkeciler, statükocular, “þiirmakineleri” kendi dünyalarýnda yaþaya dursunlar; biz þiir, þiir, þiir, diyelim. Son birkaç senedir herkes þiirin týkandýðý görüþünde. Tüm süreli yayýnlar bunun telaþýnda (!). Yayýnlarý takip edenler bilirler. Yalnýz bütün tartýþmalar, kavgalar, tarih sayfalarýndaki bir ironiyi canlandýrmakta: Meleklerin cinsiyetleri... Evet. Bugün tüm yaþamýmýz gibi þiir de kuþatma altýnda. Post-modernist bir kuþatma altýndayýz ve rahiplerimiz meleklerin cinsiyetlerini tartýþmaktalar. Þiir, sürekli tekrarlandýðýný gibi “baþkaldýrý”dýr. Peki kime, neye karþý? Varolan toplumsal düzenin tüm kurumlarýna mý karþýdýr? Yoksa dayatýlana mý? Bugün bize dayatýlan kültürün özelliklerine kabaca bakalým: Bencillik, insana dair deðerlerin reddi ve en son olarak duyarsýzlýk. Dikkat edilecek olursa, þiiri þiir yapan hiçbir þey kalmýyor. Bugün varolan þiir post-modernizmin gösterdiði o sapkýn yolda ilerlemekte. Ýçerik olarak da biçim olarak da. Hatta bazen herþey tersten gitmekte, içeriði biçim belirlemekte. Biz burada herkes “aþk þiiri yazsýn” yahut “artýk býrakýn aþk þiiri yazmayý” demiyoruz. Biz konunuz ne olursa olsun ama insana ait olsun diyoruz. Evet. Defalarca söyledik ve nefesimiz tükense de söyleyeceðiz: Biçim belirleyen içeriktir. Ýçerik yoksa þiir anlamsýzlaþýr. Çünkü “Þiir, süslü sözler söyleme sanatý deðildir. Þairin yaþama dair söyleceði sözler vardýr. Ve bunu þiirle daha iyi anlatacaðýný düþünerek yazmýþtýr þiirini.” (Ý. Karaca). Biz, þiirin hayata bir katký olduðunu düþünüyoruz. Bu anlamda þiirin yaþamda karþýlýðýný bulmasý esastýr. Bu da bizi daha anlaþýlýr yazmaya itiyor. Yozlaþmanýn olduðu, insana ait bütün güzel deðerlerin saldýrýya uðradýðý –bu sitede de defalarca üstüne yazý yazýlmýþ olan kültür erozyonundan bahsediyoruz- bir dönemde, þair toplumun duyarlý yanýna seslenmek durumundadýr. Bunu seçtikten sonra yapacaðý tek þey anlatmak istediklerini nasýl ifade edebileceðini “öðrenmek” olacaktýr. Dergi ofislerinde altýlý izleyen, Beyoðlu’nda içip, Cihangir’de sýzanlarýn anlatacak neleri var? Nasýl bir imgelem dünyasýna sahipler? Bu yazýda “yeni” þairlerden çok “yeni” þiire yönelmek istedik. Bunu þöyle teorize edebiliriz: Bugün artýk Türk þiiri yok olmuþtur. Halk þiirini de katarsak binlerce yýllýk geçmiþi olan devasa bir söz sanatý “tüketilmiþtir”. Üstelik onun için düþünen, çýrpýnan, bedeller ödeyen, hali hazýrdaki onca emekçisine raðmen. Bugün bu emekçiler, þiirimizi öldürenlerden dersler çýkarýyorlar. Þiir tarihimiz bir silkeleniþe hazýrlanmaktadýr. Geçmiþin bütün olumlu özelliklerini alýp –bunu isterseniz aruzdan baþlatýp, günümüzün imge kurgusunda bitirebilirsiniz-, bunlarý sadece içeriðin sunumunda bir araç olarak kullanacak insanlar yetiþiyor. Yani diyebiliriz ki: Þiir öldü, yaþasýn Þiir!..
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Osman Volkan Þahin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |